ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-6.BÖLÜM
Kadın nasıl bir erkek istediğini söyleyebilmelidir
Peki hiç yaşamayalım mı? deniliyor. Bu noktada çok zorunlu olan bir aşk teorisi, bir sevgi teorisine de ihtiyaç vardır. Yüreği buna hazırlamak gerekiyor. Mümkünse kızlarımızın da kendilerini tanımaları, kimlik sahibi olmaları gerekiyor. Mesela ben de dahil diğer erkeklerimiz darılmasınlar ama nasıl bir erkek istediklerini açık söyleyebilmeliler. Bu hem hakkınız, hem görevinizdir. Adam, zırzop, düzenden kalma, ağa, bey kalıntısı. Bizde her erkek feodal ideolojiye göre kendini hep ağa, reis yerine koyar. Kadına istediği gibi sövmeyi, kadını dövmeyi kendi hak ve yetkisinde görür. Bu çok açıktır. Bunu tek başına aşabilir miyim? Değil! Siz kızlar kendinizi örgütleyeceksiniz. Madem ki eşitliğe ve özgürlüğe dayalı bir yaşam istiyorsunuz, bunun bedelini ödemelisiniz. Hemen gidip ölmek değil, elde silah kendini kanıtlamak değil. Bu yaklaşım eksiktir. Duygularınızı örgütleyeceksiniz. Örgütlülüğünüzün düşünce gücünü oluşturacaksınız. Nasıl bir erkek veya erkekle ne tür bir yaşam istediğinize dair kendi projenizi geliştireceksiniz. Ama dikkat edin; erkek egemenlikli topluluğumuz kadının dilini bile kesmiştir. Baban ya da anan sana koca veya karı buldum der. Bu, burjuvalarda da böyledir. Onlarda tarz biraz daha değişiktir. Kız zaten bakar, parası, maaşı yerindeyse zaten kendisi bir köylü kızından daha beter bir şekilde gider, ona koşar. Burada bir kadın özgürlük projesine dayalı yaşam olayı yoktur.
En iyi erkeği görüyorum, ağzı kokuyor. Güdülerinden öteye hiçbir şey yok. Ben kadında gerçekten bazı olumlu yönleri görüyorum. Yaşama karşı kadın biraz daha anlayışlı, biraz daha vicdanlıdır. Erkekte bu, çok kötü kurumuştur. Bu erkekle siz biri birinize ne yapacaksınız? Nitekim, eğer köle değilse, ailesinden şikayetçi olmayan tek bir kadın yoktur aslında. Bu da, mücadeleyle olur diye düşünüyorum. Ben aşk teorisi diye boşuna konuşmuyorum. Bu sözcükleri biraz daha anlamak gerekir. Aşk teorisi savaş teorisidir, yani şu demek; Ahmede Xane’nin kitabını biraz yorumlarsak; büyük bir bey oğludur, ama çaresizlik içerisinde veremden ölüp gider. Bu, aslında yabana atılmaması gereken bir görüştür. Çünkü ne kadının, ne erkeğin sevgiyle yaşayabilecek güçleri yoktur. Üç yüz yıldan beri elde varolan da gitti. Geriye kalan karınca tarzı bir yaşam, cücelerin yaşamıdır. Ben bunlara yaşam diyemem, benim yaşama saygım var. Zaten yitirmediğimiz özelliklerden biri, yaşama olan saygıdır. Yapabileceğim tek şey gerçekçi bir tarzda kadını güçlendirmek, bir yandan ordusunu kur, bir yandan ideolojisini geliştir, özgün örgütünü geliştir, bütün bunlar yetmiyor. Bunun estetiğini, fiziğini geliştirelim diyorum. İşte erkeği nasıl geliştirelim? Bu da ikinci bir belayı başımıza açma anlamına geliyor. Bütün bunlar kapsamlı savaşlardır, aşk dediğim olay da bu. Başka türlü Kürdü yaratamayız, Kürt zavallı. En ağa olanı işbirlikçidir, maşadır. En iyi erkek en fazla bir bürokrattır. Her şeyini beş paraya satıyor. Gerisi bizim gibi adamlardır. Bizden ancak bu kadar çıkabiliyor.
Kadın ideolojisinin beş ilkesi
Özellikle acılar içerisinde kıvranan ve büyük zorluklar içerisinde boğuşan, kadınlarımız başta olmak üzere, hepsine verebileceğimiz en değerli armağan bir yaşam umududur. Özgür bir yaşamın umudu. Kaybettikleri özgürlük gücünü verebilecek bir yaşamın kapısını aralamak. Bu konuda aceleci olmaya da gerek yok. Nasıl ki hayatınızı adıyorsunuz, o zaman özgürlüğü mümkün kılan, bir yaşam uğruna direnme gücünü gösterirsiniz. Direnme gücü derken; her gün erkekle savaşın demiyorum. Bunun bir dili var. Sanat dili var, örgüt dili var, çirkinlikleri yenme dili var. Kendi kadınlığını, kadının kendi güzelliğini yaratma dili var. Bir kadın kendini çok güzel, örgütlü ve planlı kılsın, hizaya getiremeyeceği tek bir erkek yoktur. Yani büyük bir silahtır ve bunu YAJK boyutunda geliştirmek istiyoruz. Binlerce kişilik bir YAJK gücü diyorum. Bu güç başta bütün PKK erkekleri olmak üzere tüm erkekleri hizaya getirecekler.
Şimdi ben buna güveniyorum. Kadına inanıyorum ve bunları geliştiriyorum. Bazıları harem diyorlar, çatlasınlar. Kadınlarımız dağlarda, en sevdiğimiz kadınlarımız dağlarda ve çoğu da Zilan gibi şehadeti yaşamışlar. Bunlar bizim kadınlarımızdır ve gerçekten yiğit kadınlardır. Biz kadınlarla yaşayacağız, başka kimseyle yaşamayacağız.
Şunu belirtmekten açıkça gurur duyuyorum; bir kadının değil, böyle kadınların erkeği olmak bana gurur veriyor. Kadınlarımız, kızlarımız, analarımız bizi böyle kabul ediyorlar. Bu, çok değerli bir durumdur. Keşke birçok erkek böyle olabilseydi. Gerçekten bugün ve yaşam bütünüyle kadınların olabilirdi. Buna şiddetle ihtiyaç vardır. Anaların yüreğini biliyorum. Kızlarımızın tutkularını, umutlarını çok iyi biliyorum. Bildiğim için kendimi bu yaşa kadar getirdim. Büyük yürek hareketi derken anlaşılması gereken budur.
Erkeklerimizin de bunu anlaması gerekir. Yani biraz güç, yetki eline geçti, kadın da zayıftır diye onların güzel duygularını, hatta fiziklerini bozmamaları gerekir. Aksine geliştirmeleri gerekir. Yüzde yüz malımdır, ister döverim, ister söverim demek yanlıştır. Senin yapabileceğin en iyi şey, senin kadının da olsa, ne kadar geliştirebiliyorsun? Ben her zaman benim işim karı yetiştirmek değil, özgür kadını yaratmaktır ve bu bir ibadettir diyorum. Bizim bütün kızlarımız görüldüğü gibi en amansız savaşçı kızlardır. Yani bu anlamda erkek elinin bile değmesini kabul etmiyor. Yani zorbaca, çirkince, özgürlüğe açık değilse, hiç bir taviz vermeyen kızlardır. PKK’de ahlak gerçekliği budur.
Bu, bizi nereye götürür? Herkesi yeni yaşama götürür. Kabul edilebilir eşitliğe, özgürlüğe dayalı yeni aile kurumuna daha doğrusu ilişki tarzına, ortak bir dünya anlayışına götürür. Bütün bir toplumun yeniden kuruluşuna götürür ve çok gereklidir. Yaşam projesi budur.
Her erkek bir yolla yaşar, ben de böyle yaşıyorum. Kadın bu kadar iyi olmazsa ben yaşayamam. Daha iyi anlayabilmeniz için belirtiyorum. Bir erkek bir karım olsun da yüzde yüz benim olsun, ben ancak onunla yaşarım diyebilir ama ben de, özgür kadın ordum olmazsa ben yaşayamam diyorum. Bu bir tutku, bir aşk, güçlü kadın, yiğit kadın, örgütlü, güzel kadın, dili olan, iradesi olan, savaşı olan. Sanırım zaten bir yiğitlik ancak böyle bir yaklaşım içinde olabilir. Bir erkek, kadın yüzde yüz batsın, benim olsun, vurayım, kırayım, söveyim, benim malım olsun diyebilir; ama bu bana göre en büyük ahlaksızlıktır ve insan haklarına da en büyük haksızlıktır. Neden bu kadar senin oluyor? Neden sen onun olmuyorsun? Yüzde yüz o senindir ama sen yüzde bir bile onun değilsin. Dilini kesmişsin, iradesini kesmişsin, ekonomik olarak o sana bağlı. Burada zorbalık var. Burada açıkça diktatörlük var. Ben bu erkeği ne yapayım? Bu erkeğe tekmeyi sallayın diyorum. Başka türlü kadını güçlendirmek mümkün değil.
Kadın güçlenmeden, kadın kurtulmadan yaşam kurtulamaz. Hep söyleniyor; “ben şu duyguların sahibiyim”. Duyguların sahibi olmak gerekiyor da; kime karşı, nasıl duygular, kim bunları paylaşacak? Bunun ötesini bilemiyorsunuz. Burnunuzun önünü göremiyorsunuz. Ben de dahil, erkek gerçekliğimizi açıkça söyleyin. Sandığınız gibi değiliz. Eşit, özgür kimliğe henüz biz de ulaşmış değiliz. Bu nedenle olabilir. Tartışma olmalı, sonuna kadar kendi dilinizi konuşmalısınız. İradenizi pekiştirmelisiniz. İdeolojinizi oluşturmalısınız. Bu hakkınızdır. Kadın ideolojisi ilkel komünal toplumda egemendir ve güçlüdür. Aslında üretime dayanır. Şimdi de denemek gerekir. Bazıları; kadın güçlenirse çok korkarız diyorlar. Hayır güçlü kadından korkulmaz. Aslında zayıf kadından korkulur.
Bugün biraz konuşuyorsak, Kürdistan’dan ana topraklardan bahsediyorsak, o topraklarda yaşamak en güzelidir diyorsak; bu, her şeyden önce kadın ideolojisi topraksız olmaz anlamına gelmektedir. Toprağın üretime açılması biraz da kadın sanatıyla bağlantılıdır. Demek ki kadın ideolojisinin birinci ilkesi; doğduğu topraklarda yaşamaktır. Yani güncel deyimiyle yurtseverlik.
İkinci husus; kadın eğer yaşamda yer bulacaksa, sadece konuşmayla değil, özgür düşünce ve iradeyle yaşama katılması gerekiyor. Eğer bu ideoloji gerçekleşecekse, en somut bir ifadesi olarak kadın istediği gibi yaşar, kendini kararlaştırır. Onun düşüncesine güveneceğiz, iradesine saygılı olacağız. Bu ideolojinin vazgeçilmez bir ilkesi de budur. Bana bile şu söylenecektir; “ben seninle şu temelde yaşayabilirim, irademle, düşüncemle birlikte çok ilkeli, çok projeli, planlı olacak”. Öyle lafla “ben kadını kandıracağım, o beni kadınlığıyla kandıracak, ucuz cinselliği ile o beni, ya da ben bazı avantajlarımla onu kandıracağım” gibi düşüncelerin ilkelerimizde yeri yoktur.
Üç ve dört; tabii bunun olabilmesi için özgürlüğe dayalı bir yaşam paylaşımı ve örgütlülük gerekir. Örgütsüz insan bir hiçtir. İlk örgütlenme kadınla başlamıştır. En çok örgütlenmeyi esas alması gereken güç; kadındır. Erkek belki örgütsüz olabilir veya erkeğin örgütü çokça vardır, kadının kendi özgün örgütünün, ki bugün YAJK diyoruz. YAJK’ın genelleştirilmesi gerekir. Bütün toplumsal alanlara duyargalarını yayması gerekir. Kadının örgütlü olması gerekiyor. Bunu kulağınıza küpe etmelisiniz. Örgütlülükle birlikte bütün yaşamınızı mücadeleden ibaret görmeniz gerekir. Çünkü kadın kimliği, mücadelesizlikten ötürü dört duvar arasına alınmıştır. Kendisine hamur işleri verilmiştir. Basit işlerle oyalanmıştır. Yani boş işlerin kişiliği gibi bir dayatmada bulunulmuştur. Dolayısıyla ideolojik, politik esaslar başta olmak üzere örgütselliğe ilişkin, kültüre ilişkin, kısaca kendisini güçlendirebilecek her alana ilişkin tam bir mücadeleci olması gerekiyor. Çocuk bakma, hamur işlerine kendini ömür boyu mahkum etmek için değil, ben örgütçü olacağım, işim gücüm mücadele etmek demesi gerekir.
Beşinci olarak, bana göre kadınla yaşamanın estetik güzellikle de ilişkisi vardır. Şimdi yaşamın çirkinlik düzeyinin baskıyla ilişkisi olduğu için, sömürüyle ilişkisi çok çarpıcı olduğu için yaşamak isteyen kadının, sanatı, estetiği, kültürü kesinlikle gözardı etmemesi gerekir. Fiziğinden tutalım düşünce güzelliğine, hitabından tutalım ruhsal aydınlığına kadar bir estetik kurma, ilkeye bağlı olması gerekir.
Bu beş adet ve bunun daha da ayrıntılarına girilebilecek maddeler halinde, ilkeler halinde bir yaşamı kendinize esas alırsanız, bana göre en büyük kurtuluş silahını elinize geçirmişsinizdir. Bu silahlarla bugün en iddialı, dize getiremeyeceğiniz hiçbir erkek, ağırlıklı kurum yoktur ve bana göre yaşamın en değerlisi de budur. İlkeler temelinde, bizde YAJK daha da boyutlandırılacak, bir kadın örgütlenmesi ve onun bu ilkeler temelinde mücadelesiyle; herhalde insanlığa, kirli savaşa, kölece yaşama karşı da en büyük yanıtı vermiş olacağız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
Not: Bu yazı Önder A. Öcalan’ın 1999 yılında PJKK 2. Kongresi’ne sunduğu Politik Rapordan alınmıştır.
YORUM GÖNDER