APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (34.BÖLÜM)
BÜYÜK BİR TUTKU VE UFKA SAHİP OLUNMADAN TARİHİN EN ZORLU ÇABASINA GİRİLMEZ Proletarya Devrimciliği Örgüt Devrimciliğidir; Biraz daha açıklık kazanması için şunu belirtmek gerekir, özellikle DEP örneğinde çokça bilindiği için söylüyoruz; hepsini kastetmiyoruz, ama içinden bir kesiminin bizimle her türlü dirsek temasıyla birlikte, devletle de sıkı ilişkileri söz konusu. Biz onları hizmet etsinler diye destekliyoruz. Devlet ise, PKK‟yi, radikalizmi, “terörizmi” törpülesinler diye bunları kullanıyor ve sonuçta dört yıldır amansız bir çekişme söz konusu. Ben kendi müdahalelerimi biliyorum, büyük bir taktik savaşımdır. Ve gerçekten karşımızda devletin bazı ilginç yöntem ve yaklaşımlarla dayattıklarına karşı bir de bizim dayattıklarımız var. Bunun yanında bu faaliyet içine girmek isteyenler ise sözde her iki kesimi de “devlet bizi sıkıştırıyor, PKK bizi sıkıştırıyor, biz de ikisini kullanırız” düşüncesiyle kullanmaya çalıştılar. Bunlar sözümona kendilerine göre kurnaz, “işin kaymağını yiyenler” oluyor, biz ise çalışan proleter “hamallar” oluyoruz. Devleti de ara sıra bizimle, Avrupa‟yla korkutmak hoşlarına gidiyor. İşte bu diplomasi yöntemi de burada devreye giriyor. Sanıyorum işler istedikleri gibi gelişmeyince de kendilerini daralttılar. Özellikle bu legal alanda iyi bir militan olsaydı, çok iyi bir örgütlenmeye, kitle eğitimine, yine kitle örgütlenmesine gidilebilirdi. Fakat Ankara‟dan inmeme, meclis lojmanlarından çıkmama veya bazı parti bürolarında parayı yiyip tüketmekten başka bir faaliyet tanımama, yine bir dernek etkinliği kadar bir etkinlik sahibi olmama, “ne de olsa PKK kitleyi oluşturuyor, kitle temelini yaratmıştır, ne de olsa para devletten geliyor, geriye ağa gibi üzerine kurulmak kalır” anlayışıyla bu alan istenildiği gibi değerlendirilemedi. Bu yaklaşımlar kitlelere bile yansıdı. Her gün bir elbiseden tutalım en lüks yerlerde, otellerde -ki lojmanlar bile dar geliyorgidip yaşamak, ne oldum delisi gibi davranmak bile bunları tatmin etmedi. Tabii devletin bunlardan beklentileri var. Başbakan “PKK‟nin taktiğine uymasalardı tutuklamazdık” şeklinde açıklama yaptı. Devlet üzerinize şöyle geliyor, biraz kendinizi toparlayın, yani PKK‟li olduğunuz için değil, talimatlarımıza katıldığınız için değil, ama siz Kürtçülük yapmaya çalıştığınızı sanıyorsunuz, mevcut zemin sizi böyle rahat bırakmaz şeklinde yoğun bir çaba gösterdik, ama bir türlü anlayamadılar. Bunlar Avrupa‟ya güveniyorlar, yine en çok da bize güveniyorlar. Bize güvenmesinler demiyorum, Avrupa‟da da çalışmasınlar demiyorum, ama insan işin gerçeğini biraz anlamak zorunda. Bunların burada bir burjuva sosyal zemini haline geleceklerini de sanmıyorum, bunların da derin feodal, aşiretçi özellikleri var, fazla gelişmiş değiller, öyle kendilerini örgütledikleri, politika sahibi yaptıklarını da sanmıyorum. Bunlar bizim partimizin içindeki orta yolcular gibi, orta sınıf particiliği gibi, “ya tutarsa” hesabı içindedirler. “Zemin uygundur, olanaklar vardır, kullanırız” havası içindedirler. Neyi, nasıl kullanabiliriz diye sağa sola bakıyorlar. Yani yeni yetme ve bir yerde “biz de burada kendimizi biraz şişirebilir, abartabiliriz” düşüncesi içindedirler. Tıpkı parti içinde olduğu gibi, ciddi bir teorik faaliyeti yoktur, ciddi bir siyasallaşmaya da ihtiyaçları yoktur, hepsinde aşiret kafası var. Sanıyorum beklentileri şu; parti içinde olduğu gibi, “PKK‟nin radikal çizgisi fazla başarılı olma şansına sahip değildir, devletin acımasız terörü onu geriletir. Fakat devletin bu acımasız radikal terörü de uluslararası kamuoyu açısından olsun, Türkiye‟deki demokrasi açısından olsun fazla başarı şansına sahip değil veya en azından PKK bu radikal yaklaşımı boşa çıkaracak kadar güçlüdür. Fakat PKK de, devlet de tam zaferi sağlayamaz; geride yorulmuş, yıpranmış taraflar kalır. Biz de kendimizi yormamışız -ki, bu parti içinde de böyledir, kendilerini semirterek biraz köylü veya burjuva kurnazlığıyla ikbal günlerini bekliyorlar- bize ne zaman fırsat gelir” hesapları, planları içindedirler. Bunun da tutmayacağını gördük. Partimiz içinde tutmadığını, bunların ne mal olduklarını rahatlıkla ortaya çıkardık. Etkisizleştirebileceğimizi nasıl gösterdiysek, parti tarihinde bolca bunu yaptıysak, kitle hareketimiz içinde de bunun tutmayacağı açıktır. Yalnız legal parti olayında değil, bizim cephe olayında da, Avrupa‟da da bu tip yaşam anlayışlarının fazla etkili olamayacakları açıktır ve herkesin bunu anlaması gerekir. Sen kendini daha doğru dürüst kişi olarak bile sağlam bir bilince kavuşturamıyorsun, örgütleyemiyorsun, hazır olan değerleri bile anlamak istemiyorsun, bu durumdayken nasıl politika yapacaksın? Gerçekten bunlara zavallılar da demeyeceğim. Bunlar, yanlış hesap yapan, gerçeklerden, emekten ve onun savaşından kopuk, hatta fazla duyguları, düşünceleri olmayan, ama “burası Kürdistan, burası Türkiye, tanınmaz aşırılıklar alanı, geleceğin ne getireceği belli değil, ortam her gün alt üst oluyor, bana da belki bir şey düşer, başıma bir talih kuşu konar” havasıyla politikaya giren kişilikler oluyor. Zorlukları oldu mu sıvış, rahatlıkları oldu mu yapış hesabı içinde kendini tutanlar oluyor. Toplumsal yapımız da buna son derece uygun. Bunlara da eğitimle yaklaşmak istedik ve bazı politikaları, taktikleri bunlara dayatarak yönlendirmek istedik. Bunlar ancak bize karşı dürüst ve bizimle uyumlu olurlarsa yaşayabilirler. Aksi halde yaşamaları çok zordur ve bunları biraz da bu temelde yaşattık. Düşman bu partiyi ihanet için düşünmüştü, Kürdistan‟daki kitleyi saptırma temelinde düşünmüştü, fakat buna fırsat vermedik. Tam tersine devletin antidemokratikliğini, siyasal çözümlerden ne kadar uzak olduğunu göstermek için değerlendirmek istedik. Yine mümkünse kitleyi biraz örgütlemek istedik, fakat ona pek gelmediler. Çünkü bu kişiliklerin çıkarları buna fırsat vermez, bunlara kitle eğitimini, örgütlemesini yaptıramadık. Zaten yapamazlardı. Nasıl ki içimizdekiler olumlu temelde fazla iş yapmaz, hep kendi rahatlıklarını örgütlüyorlarsa, cephe çalışanları içinde de hep kendi rahatlıklarını esas alıyorlarsa ve ona göre bir örgütlenmeye gidiyorlarsa, bunların örgütlülükleri de kendi kişisel çıkarlarının, rahatlıklarının örgütlülüğüdür. Biraz PKK‟li gözükürler, biraz PKK‟den yana tavır alırlar. Bizim cephe çalışanları da öyledir ve çoğu biraz PKK‟li olmayı bilerek, buna dayanıp örgütü susturarak kendi bireyciliklerini dayatmaya zemin oluşturur. Bize bireyciliklerinizi dayatamazsınız. Onlar da böyledir, yani onların konforlu yaşamları onları daha açık ortaya koymaktadır. Aynı kişilik hastalıkları, aynı saptırmacı yaklaşımlar görülüyor. Gerçekten bunlara siyasi anlamda maceracılar, avantajcılar, serseriler, gafiller, çıkarcılar diyebiliriz. Dürüst yurtseverlere bir şey demiyoruz, yani cephe çalışmalarına her alanda olduğu gibi bu alanda da dürüst, yurtseverce katılanlar var, fakat bunların da fazla derin ve örgütlü olmadıkları görülüyor. Temel çalışma alanlarında arabadan çıkmazlar, telefon konuşmaları dışında “çok kısa iki kelime de ben konuşacağım” veya “konuşabiliriz” demezler ve konuşmaz, kitleye gitmezler. Bizim cephe çalışanlarının durumuyla bunların durumuna bakın, her ikisinin durumları böyle anlatılabilir. Görüldüğü gibi PKK çizgisini öyle kullanmak, parti içinde olduğu kadar parti dışında veya kitlesi içinde de onu kullanmak, bireysel çıkarlara dönüştürmek öyle kolay bir iş değildir. Orta sınıfın gerek öncülük düzeyiyle, gerek kitlesellik düzeyiyle etkili olma şansı yoktur. Olabilmesi için de söyledikleri koşulların oluşması gerekir. Yani “diktatörlüğün”, “piyonluğun” aşılması gerekir. “Piyonluktan” kastettikleri de partiye bağlanılmasıdır. Onun için de zaten parti kitlesini suçluyor ve onu kolay harcıyorlar. Gerillada acımasız harcama, kitleyi parti bünyesinde hiç eğitmeme, hiç yönetmeme, partileştirmeme, tam tersine kişilere bağlama var. Bu, bir harcama taktiğidir. Yine kitlemizi eğitmeme, örgütlememe kendi ağalıklarına bağlamak içindir. Yoksa örgütlemediler diye bir durum söz konusu değildir. “Piyonlar” -ki, bunlar en değerli çalışanlardır- gerçek bir parti militanı tarafından biraz eğitilseler, her birisi bunlardan yüz kat daha güçlüdür. Fakat bunlar gözü açık olduğu için, onların eğitim, örgütlenmesine fırsat vermedikleri için bu “piyonlara” göz açtırmıyorlar, saptırıyorlar. Ne kadar saptırdıklarını iyi biliyoruz. Bu yöntemlerle binlerce kişiyi oyalıyor ve aldatıyorlar. Mevkicilikle, hediyelerle, sahte yaratılan kademelerle, eğitimin içeriğini bozarak, hiç alakası olmayanların sözümona yönetimini geliştirerek, kısaca PKK‟yi biraz çarpıtarak “piyon” dedikleri bu kişiler yaşamın, savaş gerçeğinin dışına atılıyor ve sonuçta ucuz bir yığın oluyorlar. Kitle içinde de bu aynen böyledir. Kitleyi eğitme, örgütleme, herhangi bir şeye çekme görülmüyor. Bilakis bunlar, birçok kentimizde “aman ses çıkarmayın, provokasyon olur” adı altında kitleyi susturmayı tercih ettiler. Çünkü çıkarları sarsılıyor, rahatları bozuluyor. Ama yine de bu yöntemlerle parti kitlesi ne kadar susturulabilir, partinin öncü gücü ne kadar etkisizleştirilebilir? Bunun da bunlara başarı imkanı verecek kadar olmayacağı anlaşılmıştır. Tabii bunlara göre “piyonların” iyi “piyon” olduğu, Önderliğin de iyi “diktatör” olduğu kesinleşmiştir. Kitlemizin de iyi bir parti kitlesi olduğu anlaşılmıştır. Orta sınıfın etkisine hiç de kolay girmeyecekleri, özellikle devletin yaptırmak istediği gibi yapmayacakları ortaya çıkmıştır. Fakat buna rağmen birçok şey de kaybettirilmiştir. Bu kadar öncülük sıfatına layık olabilecek aday olduğu halde bunların doğru partileştirilmemeleri, bu kadar kitlenin muazzam örgütlenme ve eylemlilik imkanları olduğu halde örgütlendirilip eyleme geçirilmemesi yalnız düşmana bağlanamaz. Bu durum daha çok bizi sınıf temelinde kaydırmak isteyen, öncülüğü böyle bozup kitlemizi de orta sınıfın etkisine kaydırmak isteyen anlayış, tutum ve onun sahiplerinin çalışmalarıyla bağlantılıdır. İşte bunu biraz değerlendiriyor ve böylece onların gerçekliğini açığa çıkarıyoruz. Tarihi açıdan da bu gelişmeler ağırlıklı olarak 1990‟lardan sonra cephede kendini böyle yansıttı. Çünkü cepheleşme büyük bir atılıma ‟90‟lardan sonra geçti. Ve bu son geçtiğimiz dört yıl aslında çok önemli bir cephesel kalkışma -ki, düzen temsilcileri buna isyan diyorlardı- böyle bir sürecin üründür. Cephe çalışmalarının önemi bu yıllarda ortaya çıktı. Metropollerde çalışma olanakları bu yıllarda çok gelişti, fakat gelişmeyle birlikte sapmalar, saptırmalar bu yıllarda hayli etkili olmaya çalıştı. Bunlar, genişleyen partinin öncülük sınırları dahilinde genişleyen kitle ve sempatizan kitle ilişkilerimiz içinde ortaya çıkmaya çalıştı. Her alanda cephe çalışmalarının nasıl saptırıldığı, kimlerin bu çalışmaları nasıl saptırdığı ve bu çalışmalara nasıl yetersiz yaklaştığı bilinmektedir. Kuşkusuz bunda eğitimsizliğin de rolü vardır. Bu alanlara giden adaylarımızın partiyi tam anlamayan adaylar olduğu biliniyor. Kadrolar partileşmemişler, ciddi bir yetmezlik içinde bulunuyorlar. Her yetmezliğin de bir sınıf zemini vardır. Proleter sınıf zeminini esas alanlar eğitimsizliği uzun süre yaşayamazlar, kabul edemezler. Parti çizgisinde, parti kişiliğinde, militanlığında ilkeli olanlar uzun süre kendini eğitmezlik edemezler. Onun derin ihtiyacını duyarlar ve zamanı çok iyi değerlendirerek başarırlar. İşte burada yetersizliğin nasıl orta sınıf devrimciliğine dönüştüğünü görmek gerekiyor. Kendini hızla eğitmeyenler,kendini hızla partinin kitle temsilcisi yapmayanlar, orta sınıf temsilcisi haline gelirler. O dediğiniz rahatlık, çalışmama, gizliliği ihlal etme, bu kişiliğin veya orta sınıf etkilerinin yaygınlaşıp hakimiyet kazanmasından ileri geliyor. Ve birçok alan da böyledir, yalnız metropol değil, Avrupa alanı, Ortadoğu alanı da böyledir. Hatta kitleyle hiç ilgilenmeme, ama rahat yaşam üzerine kurulmuş birçok temsilciliklerin ortaya çıkması, bunların kendilerine göre bir PKK beklentisi içinde olmaları, “hele bakalım ne olacak, bir gün daha böyle yaşayayım” şeklinde düşünmeleri yoğunca yaşanan bir durumdur. Bu, cephe çalışmalarını böyle derin bir orta sınıf partisi olarak düşünmelerinden ileri geliyor. Parti içinde sağlayamadığı bir orta sınıf particiliğini parti kitlesi içinde sağlamaya çalışıyorlar. Nitekim bu tip cephe çalışanlarının, partiyi de kullanarak tam bir orta sınıf particiliği yaptıkları, ağa, zengin ailelerine, rahat yaşam olanaklarına dayanarak hiç çalışmadan temsilcilik, koordinatörlük statüsünde kalmak istedikleri açıktır. Burada yine bunlar için bir gaflet durumu söz konusudur, belirttiğimiz gibi düşman bu alanı öyle kolay çalıştırmaz. PKK de alanlarını öyle kolay bırakmaz. “Kullanayım, üzerine kolay yatayım” dersen senin için cehenneme döner. İşte bu yüzden de habire hem kendilerine, hem bize kaybettiriyorlar. Bu nasıl aşılabilir? PKK‟nin öncü gerçeğini olduğu kadar, kitle gerçeğini de doğru tanımak gerekir. Bu da, PKK‟nin sınıf temelini doğru tanımaktan geçer. PKK‟nin emekçi sınıf temeli kolay kolay aşılamaz; bir KDP, bir YNK, bir Özgürlük Yolu yapılamaz. PKK‟nin bir yoksullar hareketi olduğu, PKK‟nin bir işçi, köylü, gençlik hareketi olduğu, büyük oranda bunların damgasını taşıdığı öyle kolay kolay göz ardı edilip aşılamaz. Bunu yalnız değişik etkilerle gelip kendini dayatanlar için söylemiyorum. Esas olarak bizim öncü kesimimiz için söylemek istiyorum. Yani bunların da hayalleri, tutkuları orta sınıfınkinden pek farklı değil, hatta bizzat düzenin yaydığı etkilerden uzak değil. PKK‟yi PKK gerçeğine, sınıf gerçeğine göre değil, hayal ettiğine göre, düzenden etkilendiğine göre yorumlamak ve öyle bir PKK beklentisi içinde olmaktadırlar. Düzen içinde bulamadığı yaşantıyı kitlemiz üzerinde bulmaya çalışır, işte objektif ajanlık budur. Düzen etkilerinin hayaliyle yaşarsan objektif ajansın. Bunu öncülük içinde yaparsan bir saptırmacısın. Bunları artık anlamak gerekir. Kendini temel parti gerçeklerini göz ardı ederek dayatmanın tutarlılıkla alakası olmadığı gibi, sıkça “nasıl rahatsızım, nasıl tıkandım, nasıl bunalımdayım” laflarıyla da örtbas etmek mümkün değildir. Kendinizi bu hayallerden arındıracaksınız. PKK‟nin gerçeğini bilip ona ve onun kitlelerine dayanacaksınız. PKK‟nin bir teorik hareket olduğu yadsınamaz. Teoriyi az çok bileceksin. PKK aynı zamanda bir uluslaşmadır. Uluslaşmayı esas alıp aşiret, kabile, aile bağlarından uzak duracaksın, onları esas almayacaksın. PKK, proleter örgütlülüğünü esas alır. Yüksek örgütlülük değeri olan bir harekettir. Bu açıdan örgütlenmeden bıkmayacaksın, çok iyi bir örgütçü olacaksın. Proletarya devrimciliği örgüt devrimciliğidir. En büyük özelliğin, örgütsel özellik olacak. İnisiyatifini kullanacaksın. Öyle tembel, kendini bırakan, fırsatı kaçıran bir tarzın olmayacak. PKK‟de iğne ucu kadar fırsat buldun mu daha da yükleneceksin. En sıradan olanakları çok iyi değerlendireceksin. Çünkü hareketin doğasında bunlar var. Kitleler kolay yaratılmamıştır. Kitleleri hızla eğitip örgütleyeceksin. Bunlar partiyi parti yapan özelliklerdir. Bunları aşıp veya görmezlikten gelip kendi hayallerini gerçeklerin yerine koymak, kendi sınıf etkilerini, düzen etkilerini esas almak ve böylece kendini bir gaflete daldırıp en sonunda da ihanete kadar götürmek veya imhaya yatırmak akıl karı değildir. Parti öncülüğünün bütün yönlerini doğru kavramak ve uygulamak kadar, parti kitlesini de bütün yönleriyle doğru değerlendirip ona uygun yaklaşım göstermek, kitle temsilini, cephe temsilini iyi bir parti temsili düzeyine getirmek tek doğru yoldur. Buna göre kendini eğitme, buna göre kendini hazırlama, hazır bir kadro haline getirme “ben bu işte iddialıyım” diyenin erteleyemeyeceği, vazgeçemeyeceği bir görevidir. Cephe çalışmalarını saptıran, cephe çalışmalarında rahatlığı arayan, kitleyi uzun süre eğitimsiz, örgütsüz bırakan beyhudedir. O, kişiyi bitirir. Bu alanı tercih eden veya tercih de değil, bu alanda görevliyim diyen parti militanı, işin doğası kadar bütün özelliklerini; hedefleri kadar bütün çalışma yöntemlerini doğru belirlemek, onu esas almak zorundadır. Devrimcilik biraz böyle yapılır. Son yıllarda büyük ölçüde bir cephe kitlesi gibi katıldınız. Fakat bu işlerin bir cephe kitlesi, bir sempatizan kitle gibi yürütülemeyeceği açıktır. Böyle bir katılımla doğru dürüst kendinizi bile kurtaramayacağınız açıktır. Bir cephe çalışanı olmak istiyorsanız, bu ölçülerle ancak yol alabileceğinizi unutamazsınız, bunu göz ardı edemezsiniz. Devrimciliği kolay mı sandınız? Hepinizin durumuna bakıyorum, esef ediyorum. Uzun süre kendini eğitmemenin bir sonucu olarak “PKK adeta alan hareketidir, PKK devletleşme hareketidir, git sen de içinde yer bulursun, yaşarsın” diyen tarzda kişilikler oluşmuş. Son yıllarda benim gözlemlediğim budur. Herhangi bir mevkiye sahip ol, yüksel ve kitlesine dayanarak yaşa gibi bir durum yok. Bunu nereden çıkardınız? Bunların hepsi bir aldanmadan ibaret. Bunu terk edeceksiniz, başka türlü PKK‟li de, cephe çalışanı da olunmaz. Deli gibisiniz, mevkilere, yetkilere adeta hücum ediyorsunuz, ama çalışmaya, emeğe geldi mi “tembelleştik, bunaldık” diyorsunuz. Müthiş bir demagoji de geliştiriyorsunuz veya hiç konuşmuyorsunuz. Parti uğruna, parti taktiği uğruna isyan etmiyorsunuz. Ama kendini yere atmaya, uzlaşmaya geldi mi buna bayılıyorsunuz. PKK‟nin hangi özlü ifadesinde böyle bir particilik var, böyle bir particiliği nerede gördünüz? Partileşme gereği, kitleye doğru yaklaşım gereği duymazsan, o zaman seni ne yapacağız? Kavgamız “böyle çalışacağım, sizi orta sınıf partisi yapacağım” diyenlerledir. PKK‟yi orta sınıf partisi yapmak mümkün değildir, zaten böyle bir parti de olmaz. Böyle en iyi bir parti bile kendini iki günde düşmana teslim etmekten kurtaramaz veya herhangi bir eylemi, bir siyasi çözümü, ılımlı bir politikası olmaz. Mevcut sömürgecilik karakterinde bütün bunlar birer aldanmacadır. Kişiliklerinizi böyle derin aldatmacalardan kurtarmalısınız. Son yıllarda görebildiğim kadarıyla ve neredeyse PKK‟nin büyük bir kesimi sanki ben devletleşmeye doğru gidiyorum veya gitmişim de sıra mevkileri dağıtmaya gelmiş gibi davranıyor. Kaldı ki devletleşmeye doğru gitsek bile, PKK‟nin öncülük edeceği devrimin mevkileri böyle dağıtılmaz. İnşa etmek istediği toplum düzeni bu beklentilerle uyuşmaz. Gerillada da, cephede de imhayı önlemeye çalışıyorum. Peki yanılgılarınız ne olacak? En önemlisi de kendinizi doğru katmıyorsunuz. Bütün bunları nereden çıkarıyorsunuz? Hem bu kadar eğitimsiz olacaksınız, kitleyi doğru dürüst tanımayacaksınız, bir örgüt olayını doğru dürüst ele almayı bilmeyeceksiniz, hem de bir yığın “ne olacağız, sonumuz ne olacak” gibi ipe sapa gelmez talepleriniz olacak. Bunlar çelişki ve bunları psikolojik bazı bunalımlarla izah etmeyin. Çünkü bu tür anlayışların ele başları “yaklaşma psikolojik bunalım içindeyiz” diyor ve “yaklaşırsanız her şey mahvolur” biçiminde tehdit ediyorlardı. Çoğunuzun önderliği işte böyledir. Kendi haline bıraksan PKK‟de mirasyediciler çok yaygınlaşır. PKK bu değildir. Kaldı ki, bunun öyle anlaşılmayan herhangi bir yönü de yok. “Ben bu partiye layık olurum” diyen sıradan biri bana göre iyi örgütçüdür, iyi eğitmendir, iyi gerilladır. Böyle olanların önünde hiçbir ciddi engel söz konusu olamaz. Biz de bu partiyi yaşıyoruz, biz de bir anlayışın savaşını veriyoruz. Bunun neyi, nasılı da ortadadır. Dolayısıyla artık bu yanlış yaklaşımları aşmak gerekir. Bu hepinizin sorunudur. Sizi başka türlü taşımayız, bunu anlayacaksınız, bunu da yoldaşça söylüyorum. Yani hayat sizi taşıyamaz, halk zaten taşıyamaz. Düşman zaten affetmez. Yani biraz anlayışlı olmayı bileceksiniz. “Sıkıntılarımız var, kişisel olarak taleplerimiz var” diyebilirsiniz. Doğru, benim de isteklerim var, hatta sizinkinden yüz bin kat daha fazla, ama bunun eğitimle, kendini eğitime vermekle, örgütlülükle ilişkisi var. Bu kadar korkunç düzeydeki parti çalışmaları bunu gidermek içindir. Aslında siz düzenden öğrenmişsiniz. Bu, son yılların o lotaryacılığıdır, son dönemlerin piyango kültürü, son yılların o köşe dönmece felsefesi sizi baştan çıkarmış. Kaldı ki bu, özel savaşın yarattığı bir düzendir. Bu köşe dönmeciliğin Türkiye‟yi nereye getirdiği bellidir. Kendileri, her gün bunun sonu nereye varacak diye kabus içinde düşünüyorlar. Bu felsefeyle siz parti içinde ne yapabilirsiniz? Böyle taktiklerle, böyle numaralarla bir şeyler yapmanız mümkün mü; en önemlisi de kendini bir zavallı gibi yere atmakla mümkün mü? Bu zavallı halinizle kimse sizi taşıyamaz. Zaten parti içinde birçoklarının durumu böyledir. Siyasi olarak bir leş, bir ölü gibidir. Kim taşır bunları? Ve kaldı ki çoğunuz daha çok gençsiniz. Düzenin verdiği birtakım sıkıntılar var ve bir de partileşmemenin verdiği sıkıntılar var. Yani siyasi bir leş olarak etrafa koku saçıyorsunuz. Görevlerin ne olduğu ve bunlara nasıl yaklaşılacağı oldukça açıktır. Her gün gelen haberlere bakıyoruz, düşmanın üzerine nasıl gidileceği, kitlelere nasıl gidileceği bu kadar açıkken neden birçok kuşkulu cephe ilişkisine giriliyor? Ne idüğü belirsiz ailelerde, ne idüğü belirsiz semtlerde neden kalınıyor? Örgüt, örgütlenmek için değil, kendini yaşatmak için kullanılıyor. Bütün bunlar nasıl oluyor, nasıl yapılıyor? Biraz sağduyu varsa, biraz parti bilinci varsa bunların olması mümkün mü? “Ben kendimi eğitemedim, yetiştiremedim” diyerek sürekli benden eğitim, kadro yetiştirmemi istiyorsunuz. Biraz kendinize yüklenseniz kendinizi eğitmeniz için bir tek ders bile yeterlidir. Ama siz çıkar peşindesiniz, küçük burjuvalık peşindesiniz. Kendinizi düzenin demagojisine kaptırmışsınız. Ben bunlara da içimizde yaşama hakkınız yok diyorum. PKK‟nin yaşamı yaratacağına inanıyorum, ama sizin tarzınızın bu yaşamı yakalayacağına inanmıyorum. Ve sizin de PKK içinde istediğiniz gibi bir yaşamı bulacağınıza inanmıyorum. Boşluklardan istifade etseniz, dönemlerden, zeminlerden istifade etseniz belki bir iki gün yaşarsınız, ama daha sonra bunlar kursaklarınızdan çıkarılır. Parti militanlığından başka hiçbir seçeneğiniz yoktur. PKK adına -sempatizan da dahil- onun dışında hiç kimse başka bir yaşam peşinde koşmasın. Bu, başta da böyleydi, şimdi de böyledir. İmkanlar, olanaklar arttı diye yanlış hayallere kapılmayın, yanlış taleplerde bulunmayın. Ben de dahil hepimiz böyle çalışırsak PKK‟ye biraz layık olabiliriz. Bu olay biraz böyledir. Örneğin ben de yozlaşırsam, kendimi rahata daldırırsam o zaman yetkilerimi kötüye kullanmış olurum ve er geç benim önderliğim iflas eder, tarihin çöp sepetine atılırım. Ama halen etkinliğimi sürdürüyorsam, -bu da çok açıktır- bunu çalışma tarzıma borçluyum. Çok yoğun düşünüyorum. Neredeyse iliklerime kadar kendimi bu işe koşturuyorum ve bu benim etkili olmama yol açıyor. Bu, sizin için de geçerlidir. Yoksa kendi işlerinizi bana havale etmekle, kendiniz için de ayrı şeyler düşünmekle, başka bir yaşam hayaliyle büyüyemezsiniz. Buna tarzınız da dahildir. Önderlik tarzı kimin tarzı, babamdan kalma bir tarz değil, PKK‟yi yürütme, PKK‟yi biraz başarılı kılma tarzıdır. Siz ise “yok, ben pehlivanım, her türlü numarayı yaparak geliştireceğim” diyerek bu aklınızla, köylü kurnazlığınızla iyi esnaflık yapar, dükkanı iyi işletir, iyi kazanç sağlarsınız! Bu mümkün mü? Demek ki hayallerimizle, yanılgılarımızla doğru savaşacağız. İlle de hayal kuracaksanız gerçekçi ve anlamı olan güzel hayaller kurun. Yanılgılarınızın yerine de doğruları yerleştirin ve bu yetmez kişiliklerinizi aşın. Artık kurbanlık koyunlar gibi kendinizi yatırmanıza gerek yok. Dağlar, kitle sizi devletin vereceğinden daha fazla yaşatır. Görüyorsunuz; kitlemiz, halkımız bize bağlı ve yaşatıyor. Dağlar en güzel yaşama imkan verecek kadar özgürlüğe imkan veriyor. Ama siz oraya kurulamıyorsunuz, ona hakkını veremiyorsunuz. Ondan sonra da PKK‟nin imkanlarını, olanaklarını kullanıyorsunuz. Bunları nereden çıkarıyorsunuz? Ağlamayacaksınız, karşımızda ezilip büzülmeyeceksiniz. Bu imkanlar özgürlüğün imkanlarıdır ve en yüce olanlar bunları kullanabilir. Bunu hem de daha görkemli, daha egemen kılmak için yaparlar. Biz bu değerleri ne idüğü belirsizlere peşkeş çekecek kadar akılsız mıyız? Bu değerleri nereye, nasıl götüreceğini, kime teslim edeceğini, nasıl ihanete uğratacağını bilmeyenlere nasıl verebiliriz? Kendini kurnaz sananlara bilinen nedenlerle PKK‟yi bırakmamız mümkün mü? Kaldı ki sorunu böyle ele almaya da gerek yok, hepiniz iyi bir PKK militanı, savaşçısı olmadıysanız da bir sempatizanı olmaya geldiniz. Bu böyleyse o zaman tanımın gereği gibi olacağız. Denetim yok, işler çok genişlemiş diye “kimse beni görmez, ne yaptığımı, nasıl çalıp çırptığımı bilmez” diye düşünmeyin. Hayır, her yerde olur da bu, PKK Önderliğinde böyle olmaz, bu hesaplar tutmaz. Mevkicilik peşinde koşmayın, bölgecilik yapmayın, aşiretçilik, kabilecilik yapmayın, PKK‟nin özü buna terstir. Bir Önderlik tarzı var, amansız bir biçimde bunların karşısındadır. “Anlayamadım, fark edemedim” de demeyin. PKK‟de bu sözcüklere yer yoktur. Bütünüyle doğru bir PKK‟lileşme ve kitle söz konusu olduğunda gerçek bir partili olarak kendinizi yansıtmaktan veya yansıtmaktan da öteye bunun mükemmel bir temsilini yakalamaktan başka hiçbir biçimde kendinize seçenek tanımayın. Bu yönlü gelişmenizi şimdiye kadar ihmal etmişseniz bugünden sonra tamamlayın. Çok bireycilik yapıldığını biliyorum. Çok yanlış hesaplar yapmışlar. Özellikle son yıllarda ister cephe çalışmasında, ister gerilla çalışmasında birey haddinden fazla öne çıkarılmış, eski toplumsal özellikler haddinden fazla yaşanmaya çalışılmış. Resmi, profesyonel parti, yine bunun politik, ulusal özellikleri yerine; gayri resmi, ahbap çavuşça, anti ulusal, oldukça aileci, kabileci, hatta kişisel çıkarlara uygun ahbap çavuş grupları ve onun üzerine sahte komutanlıklar oluşturulmuş. Bunlarla nasıl hesaplaştığımız bilinmektedir. Burada biraz açığa çıkardık, yarın tek tek sahiplerini bulup ortaya çıkaracağız. Böyle ayakta kalmak mümkün mü? Partiyi işleteceksin, partinin bütün örgütsel ve yönetimsel esaslarına uyacaksın. Şimdi çok iyi anlaşılıyor ki, kendini çok erkenden bir başarı hevesine, erkenden bir mevki sevdasına kaptırma bazılarının başını döndürmüş veya çoğunuz çok yanılgılı tutumlarla uzlaşma içine girmişsiniz. Bu doğru değildir. Aslında bunu kendinize nasıl yedirdiğinize şaşırıyorum. Yalnız şunu söyleyeyim; kitlemizin büyük bir kısmı emekçidir ve kendisini partiye ölümüne veriyor, partiye bağlıdır. Yine, parti çalışanları da öyledir. Benim söylemek istediğim, bunların Önderlik olayında biraz geri kaldıkları ve kendi yaşamlarını sağlam bir biçimde Önderlik gerçeğiyle bütünleştiremedikleridir. Kolay kullanılıyorlar, kolay uzlaşma noktalarına çekiliyorlar. Ki, bunun da nedeni; eski toplumsal alışkanlıklar, gelişmemiş, ilkel toplumsal düzey, yine uluslaşmayı fazla bilememe, hele sosyalizm gibi, siyasal yönetim gibi konularda da tecrübesiz olmalarıdır. Çok katı, geri bir konumu yaşıyorlar, bu yüzden de işleri zorlaşıyor. Akıllı olanların ve “partiye ciddi bir biçimde bağlıyım” diyenlerin bu işe gerçekten daha katmerli, katılımcı bir biçimde öncülük etmeleri gerekir. Yani bizim çalışanlar hızla kişiye bağlanıyorlar diye yöneticilerimiz, partiye bağlı militanlarımız bunları eğitmezlik, örgütlemezlik edemezler. Tamam her şeye bağlanıyor, bir kişiye ölümüne de bağlanabilirler, ama bunu partiye bağlamak gerekir. Bunları siyasete, ulusal özelliklere biraz kavuşturmak, bunları örgütlü çalıştırmayı esas almak gerekir. Bireysel emre göre veya bireysel etkinliğe göre bunları yürütmek belki görünüşte kolaylık sağlar, ama başka bir demagog çıkar, başka bir saptırıcı çıkar -nitekim çokça çıkmaktadır- bir günde hepsini kendine bağlar. İşte partileşme bunun için çok önemlidir. Eğer demagogların, orta sınıfın etkili olmasını istemiyorsanız -bundan hep endişe duyduğunuzu belirtiyorsunuz- o zaman bunları partileştirmeniz gerekir. Hiçbir zaman böyle kişilere, orta yolculara aldanmayacak kadar partileştir, örgütleştir. Garanti buradadır, teminat buradadır. Yapılamayan da budur. Belirttiğimiz gibi önderlik, öncülük yapılamadı mı mutlaka birilerine varırlar veya birileriyle uzlaşıp giderler. Bunun da büyük bir tehlike olduğunu görüyoruz. O halde “ben biraz PKK‟liyim, PKK adına çalışmada bulunuyorum” derseniz, -ki hepiniz bu iddiadasınız- o zaman ben de size sorarım; nerede parti eğitimi, nerede parti örgütlülüğü ve partinin işleyiş esasları? Niye bu konularda ciddi başarılardan bahsedemiyorsunuz? Hatta kendinizi bile doğru katmadan bahsedemiyorsunuz. Demek ki, böylesine bir doğru yaklaşıma en çok siz muhtaçsınız. İşte cephe meselesine de öncülükle bağlantılı temelde böyle yaklaşım gösterilebilir. Ortaya çıkan olumsuzlukların temelinde sınıf gerçeğini, öncülük gerçeğini görmemek, görüp de gerekeni yapmamak yatar. Cephe çalışması dönemindeyiz, bu çalışma gittikçe etkinlik kazanan bir alanımızdır. Zaten bir devrimin başarısını belirleyecek olan da kitlesinin ayağa kalkıp bir örgütlülük düzeyini az çok yakalamasıdır. PKK‟de az çok değil, çok sıkı bir kitle örgütlülüğü olmadan ne gerillayı bu biçimiyle götürebilirsin ne de öncülüğü yaşatabilirsin. Dolayısıyla kitlesel çalışmanın, cephe çalışmasının genişliğine olma özelliği yanında, legalite ve illegalitesinin gerillayla bağları olduğu kadar, öncülük temsiliyle de bağlarını çok iyi görüp yürüteceksin ve bunda kesinlikle sınıf ölçüleri aşılmamalıdır. Yoksul emekçi, köylü, gençlik kesimlerini esas almak üzere orta sınıflara uzanacak ve onları partiye bağlayacaksın. Orta sınıf kendi başına kolay örgütlenemez. Dolayısıyla cephe çalışmalarında orta sınıf etkilerini, düzen etkilerini asgariye indirmenin tedbirini alacaksın ve bu alanı militanca bir parti çalışma alanı olarak göreceksin. Legal düzeyde de çalışıyorsa bu böyledir, illegal düzeyde de çalışıyorsa bu böyledir. Rahatlık gibi şeyler yoktur, gerilladan bile daha fazla zorluklarla dolu bir çalışma alanıdır; çok büyük duyarlılık, sorumluluk, hassasiyet ister. Bu alana bunları göstererek gireceksin. İyi bir fırsatçı olacaksın, çok iyi bir örgütçü olacaksın. Burada gerçek eylem örgütlülük eylemidir ve kitleyi, özellikle kendini bir yem gibi kullandırtarak tahribata uğratmayacaksın. Unutmayalım ki, metropol çalışmalarındaki birçok örgüt öğemiz, polis için bir yem öğesidir. Tam bir yem. Polis üç ay, altı ay onları bir alanda bırakıyor ve onun kuyruğunu tuta tuta onun sayesinde ulaşmadığı tek bir kitlemizi bırakmıyor. Dolayısıyla bu çalışmaya yöneldiğinde kendini bir yem olmaktan kurtaracaksın. Bunun örgüt tedbirleri, en başta da tam örgütlü olmak, örgütlenmeyi gizli ve açık sınırlarda doğru yapmak, yani örgütlenme temsilini tam bir partili gibi yapmak ve gerillayla da bağlantılarını çok ustaca yapmaktır. Çünkü gerillayla bağlantılı ilişki imhalık ilişkidir. Düşman görürse zaten savaş kararı gereği imha eder. O açıdan gerillaya bir akış söz konusu olduğunda, ulaşma söz konusu olduğunda bunu çok gizli ve tedbirli yapacaksın. Gerillanın cephe kitlesine yaklaşımı önemle ele alınması gereken bir husustur. Gerillanın öyle rasgele köye girmesi, şehre girmesi, kitle içine girmesi kabul edilemez. Gelen haberlerde bilmem “grup sorumlusu mayınla uğraşırken mayın patlamış, iki kadın, iki milis, iki çocuk, bilmem kaç tanesi birlikte imha olmuş” deniliyor. Bir defa gerillanın, grup sorumlusunun kadının yanında, çoluk çocuğun yanında ne işi var? Bu bile başlı başına bir suçtur! Yine gerilla grup komutanının mayınla ne işi var? Belli ki görevleri muazzam aşındırıyor. Eğer biz önünü almasaydık, bizim bütün gerillamız kitle içinde ya eriyip gitmişti ya da imha olup gitmişti ve kendisiyle birlikte kitlemizi de götürmüş olurdu. Elbette ki buna kesin sınırlar getireceğiz. Köye giriş olsun, kitlelerin bulunduğu her yere giriş olsun kesinlikle bunlara kurallar getireceğiz. Öyle sıradan bir nedenle; bir lojistik için bir gerilla birliği köye giremez. Bilmem gerilla birliğinin traktörün üzerinde lojistik getirirken imha olduğu haberini veriyorlar. Bir defa gerilla biriminin gidip traktörle lojistik getirmesi suçtur. Şunu iyi bilelim ki, bunu yapan gerilla komutanının derhal yargılanması gerekir. Sen üç tane gerillaya nasıl “traktörle git şu köyden yiyecek getir” diyorsun. Bu üç kişinin ölümünden sorumlusun ve bundan dolayı da ağır ceza alırsın. Önlemlerimizi böyle geliştireceğiz. Sen çoluk çocuğun olduğu bir ortamda neden mayın bulunduruyorsun? Bu suçtur. Bu tür şeylerin önlemini alacaksınız. Bunlar öyle tartışma konusu da değil, bayağı yönetmelik konularıdır. Çünkü bir traktörü, ancak bir milis veya milisten de öteye bir sempatizan çalıştırabilir. En doğrusu da odur. Silahlı adamın gidip her gün köyden yiyecek getirmesi kabul edilemez, çünkü düşman da tedbirini almıştır. Düşman köyde tedbirlidir ve çok rahat dolaşıyor, nitekim binlerce kişiyi bu temelde imha etti. Fakat dağa ulaşamaz, üstelik kolay operasyon yapamaz, yapsa da kendisine pahalıya mal olur, ama sıkıştığı için köye inen gerillayı avlıyor; her gün kaç tanesini avlıyor. Gerilla neden böyle hatalar yapıyor? Gerilla kendi sınırlarını niye zorluyor? “Aç kaldım” diyor, öyleyse zamanında tedbirini al. Bilmem “köye alıştım, alışkanlık gereği” diyor. Alışkanlığın yerin dibine batsın. Bu bir disiplin aşınmasıdır, bunu aştın mı orduyla oynuyorsun demektir. Bir defa gerilla komutanlığından izin almadan bir köylünün evine gitmek, bir aile içine girmek suçtur; ailesi de olsa, eşi de olsa, çocuğu da olsa suçtur. Gerilla komutanı da suç işletmeye yetkili değildir. Bir parti temsilcisi cephe içinde çalışıyorsa, bırakalım zengin aileyi, bırakalım şöyle lüks yerlerde kalmayı, bir cephe çalışanı ilişki kurdudur, bir gizli çalışandır; sürekli kılık kıyafet değiştirir, alan değiştirir, aile değiştirir. Bir defa işin doğası gereği bu böyledir. Bir de rahatlığın olmadığını bilir, çünkü yakalanması halinde başına gelecek felaketi bilir. Telefonu çok kullanıldı mı kendisini kolay ele verir. Rahat yaşam araçları kullanıldı mı yakalatır. Bu tür yakalanmalar özellikle zengin aileler, zengin semtlerde yaşanıyor. Orada polis örgütlüdür. Bütün bunları söylemeye bile gerek yok, iyi bir parti temsilcisi bunları bilir, planlar ve ona göre çalışma tarzını oturtur. Aslında bütün bunları böyle açmamız anlamsızdır, çünkü bunlar, bir parti temsilcisi olmanın doğal özellikleridir. Bir parti temsilcisi görevlerine doğallıkla yaklaşır. Bir PKK‟li cephe çalışmasına böyle gider. Aslında burada aşınma var ve bunu izah etmeye çalıştık. Parti temsilciliğinin partinin temsilini, gerillayı zorlaması söz konusudur, o da yenilgiye, imhaya götürüyor. Doğru çalışmayı dayatmama nedeniyle on binlerce kitle yakalandı, binlerce gerilla imha oldu. Köy aşkından ziyade, köyde ne var? Buna açıklık getirin, o köylere, hatta partinin zor bela oluşturduğu imkanlara nasıl tenezzül ediyorsunuz? Size para da veriliyor, paramız bol ve ihtiyaçlarını önceden satın al. Halkın başına bu kadar yük olan gerilla kendi kendini tasfiye eder. Bir de halkın, partinin imkanlarını çarçur etmeye, öyle yaşamaya nasıl tenezzül ediyorsunuz? Devrimci yemez yedirir, kaldı ki bizim olanaklarımız oldukça çoktur. Bütün bunlar da olanakların çok olduğu alanlarda yaşanıyor. Halk boğulmuş, halkın neyine tenezzül ediyorsunuz? Böyle yapa yapa kendinizi tanınmaz hale getirmişsiniz. Bu kadar yanlış anlayışlar içinde PKK‟ye gelmişsiniz veya bunları PKK‟de yaşatıp başkalarına, başka alanlara taşırmaya çalışıyorsunuz. Bu, asla kabul edilemez. Gerillada, cephe çalışmasında böyle yaşanılmaz. Bu alanda çokça ihmal edilen, çokça kendini yanıltan kişilik, özeleştiriyle kendini bu çalışmalara vermeli, kendisine ve pratiğine özeleştirisel yaklaşmalı, eksikliklerini, yanlışlıklarını özeleştiriyle bilince çıkarmalıdır. Parti yaklaşımlarını buraya taşırmaya özen göstermeli, hiç olmazsa eğer eskiyse kendini düzelterek, yeni katılan biriyse kendini bilinçlendirerek katmayı bilmeli ve bu alanı kesinlikle böyle ele alarak yaklaşım göstermelidir. Doğru pratiğiyle önemli sonuçları yarattığında “ben gerçek bir parti temsilciliğini yürüttüm” diyebilmelidir. Bunun dışında ister kendisinde, ister çevresinde hiçbir yanlış tutuma fırsat vermemelidir. Bu konuda oldukça ısrarlı olmalı, böylece başarılı olabilmeyi kendi temsilciliğinde ve kendi alan çalışmasında somutlaştırmalıdır. HALKLAR ÖNDERİ (34.BÖLÜM)
|
YORUM GÖNDER