26-27 KASIM 1978: I. KURULUŞ KONGRESİ (13.BÖLÜM)
Zaten program taslağı ve manifesto hazırlanıp dağıtılmış, herkes okuyup hazırlıklı geliyordu. Böylece o kongre hazırlığı bakımından önemli bir adımdı.
Önderlik el yazması olara 9 maddelik bir de tüzük taslağı hazırlamıştı. Onu da kendisi kongreye getirdi. Kongre bu belgeleri görüşüp karara bağlayacaktı.
Yine Önderlik her bölgeden ve alandan ne kadar kişinin katılacağını belirlemişti. Fakat bazı isimler konusunda o alanlarda çalışan arkadaşlar da yetkili kılınmışlardı.
Muhtemelen toplam 25 kişilik bir toplantıydı. 3 kişilik Hilvan delegasyonu gelemedi. Hilvan’da mücadele en kritik noktadaydı. Ayrılınca kazanmak üzereyken gerçekleşmez kaybedebiliriz gerekçesiyle o arkadaşlar katılmamayı önerdiler, Önderlik uygun gördü.
Böylece Mehmet Karasungur ve Hilvanlı iki arkadaş gelemedi. Muhtemelen Salih Kandal gelecekti, başka bir arkadaş daha gelecekti. Dolayısıyla 22 kişiyle kongre yapıldı.
Kongre Kasım ayı sonunda sisli ve yağışlı bir havada Amed’in Fis ovası köyünde yapıldı. Seyfettin Zoğurlu arkadaşgilin evlerinde yapıldı. Evleri, AmedBingöl veya LiceHani’ye giden yol ayırımına gitmeden asfalt üzerinde bir evdi. Biriki yıldır yapıyorlardı. Biz de bazen ev yapımında çalışıyorduk.
Orada lokanta ve çayhane vardı. Araçlar Bingöl veya Hani’ye, Lice’ye, Amed’de giderken orada mola veriyorlardı. O çayhanenin yanına bir ailenin yaptığı evdi. Aileden Seyfettin Zoğurlu arkadaş bize katılmıştı.
Dersim öğretmen okulunda öğrenciydi. Cuma Tak arkadaşlarla oradan katılım sağlamıştı. Alaeddin arkadaş asker kaçağıydı, aranıyordu. Askerden kaçmıştı, tam katılmamıştı da. O nöbet tutuyordu, zaten genel güvenliği sağladı toplantı sırasında.
Aile Şeyh Sait isyanına katılmış bir aileydi. Seyfettin arkadaşın dedesi, dedesinin kardeşleri isyanda katledilmişlerdi. 1925 isyanına aktif katılmış, katliamlar yaşamış bir aileydi.
Babasının ismi Abdurrahman’dı. Gerçekten de çok yurtsever, fedakar bir insandı. Annesi zaten geçen yıl vefat etti. O da çok emekçi, çalışkan biriydi.
O evin tek olması, yol kıyısında olması gizlilik açısından önemliydi. O nedenle seçildi. Bir de sisli, yağışlı bir havaydı, çok kimse dışarıda olmuyordu. Ev zaten tam olarak köyden görünmüyordu. Biraz arkada kalıyordu.
Toplantı adresi olarak her alana Amed verilmişti. Gelenler şehir merkezine geliyordu, oradan alınıp özel dolmuşla gece boyu o eve taşındı. Araç evin yanına gelince ışığını söndürmeden duruyor, arkadaşlar iniyordu hemen eve giriyorlardı. Araç Lice tarafına ileri gidiyor, tekrar dönüyor ve geri gidiyordu. Hiç orada durduğu dışarıdan bakınca çok belli bile olmuyordu. Gizlilik temelinde girildi.
Bütün grup 25 Kasım akşamı gece boyu eve girdi. 26 Kasım sabah erken, Önderlik, Cuma arkadaş, Fatma geldiler. Son bir grup da öyle geldi. Onlar da gelip girdiler, böylece gün boyu akşama kadar kimse evden çıkmadı. Akşam olunca dışarı çıkıldı. 1 gece orada kalındı, ertesi gün 27 Kasım akşamı da toplantı bitince benzer bir biçimde evden çıkılıp gidildi.
Eve kimsenin gelmemesini Seyfettin arkadaşın babası sağladı. O lokanta ile çayhane arasında dolaştı. Her gelenle ilgilendi, dolayısıyla eve gelişleri engelledi. Güvenliği dışarıda Alaeddin arkadaş tuttu, gözlemledi. Zaten kendisi de kaçaktı, daha sonra fiili olarak katıldı. Böylece ciddi bir güvenlik içinde kongreye girildi.
Hareket Hilvan direnişini yapmıştı, Antep’ten Serhat’a kadar silah kullanmıştı, çatışmalara girmişti, kan dökmüştü. Yani tanınan bir hareket haline gelmişti. Dolayısıyla takipteydi. Gizli bir biçimde böyle bir toplantıyı yapabilmek çok çok önemliydi. Normalde bu tür hareketlere böyle toplantılarda darbe vuruluyor. Çünkü toplantıda hareketi temsil eden kadro toplanıyor, öyle bir toplantı basıldı mı hareketin devamlılığını ortadan kaldıracak düzeyde bir darbe vurmak mümkün oluyordu. Tehlikeli bir durumdu. Öyle bir şeye düşmemek için çok dikkatli, disiplinli, gizlilik kurallarına uygun bir biçimde yapmak, planlayıp yürütmek gerekliydi ve zaten öyle de oldu. Düşman takibi boşa çıkarıldı. Kongre başarıyla gerçekleşti. Bu anlamda önemlidir.
Bir kere ilk kongre gerçekleştikten sonra diğeri devam eder. Dolayısıyla bizim başta o tür toplantılarımız o zaman darbe yemedi. Yönetim toplantılarını gizli örgütleyip yürütebildik. Kongrenin gündemi durum değerlendirmesiydi, belgelerin görüşülmesiydi, planlamaydı, yönetim seçimiydi.
Bir kongre oluyor. Önderlik kongrede kendisinin sık sık söz hakkı alıp konuşma yapacağını, dolayısıyla toplantının kendisi tarafından idare edilmemesinin daha doğru olacağını, bir başka arkadaşın divan olmasının daha uygun olacağını belirtti. Onun üzerine Hayri arkadaş kongre divanı olarak görev yürüttü.
Önderlik, Hayri arkadaşı önerdi, arkadaşlar da uygun gördüler. Kongrenin divanı Hayri arkadaş oldu. Konuşmaları, değerlendirmeleri en sık Önderlik yaptı. Partileşmenin gerekçesini ortaya koydu. Artık hareketin bir silahlı direniş hareketi haline geldiğini, yine bir grup ve gençlik hareketi olmaktan çıkarak bir halk hareketi haline geldiğini, şimdiye kadar hareketi yalnız başına yönetebildiğini ama bundan sonra bir halk hareketini ve direnişini ancak bir partinin yönetebileceğini, bir kişi tarafından bunu yönetmenin imkansız olduğunu, dolayısıyla örgütlenmenin, partileşmenin zorunlu olduğunu ortaya koydu.
Partileşme gerekçesi buydu. Bunlar “İlk Konuşmalar” diye kitap haline de getirildi. Fakat partileşme bu tür gerekçelere bağlı olarak bir ihtiyaç, gereklilik olsa da ne kadar parti olup olamayacağımız, mevcut insan yapısının, kadro gücünün gerçekten devrimci bir öncü parti olma gücünü ne kadar gösterip gösteremeyeceği konusunda Önderlik endişeliydi. O konuları çok tartıştı ve sorguladı. Parti mi olmalı, parti öncesi bir birlik adı mı vermeli konusunda biraz tereddütlü oldu. Hatta kongreden isim çıkmadı.
Program parti programıydı, partileşme üzerine karar kılındı ama daha sonra kuruluş bildirisine Önderlik parti değil, birlik adını yazdı. Birlik üzerine kuruluş bildirisini biz hazırladık. Kağıda da öyle geçirdik. Sonunda parti ismi geldi, sildik tekrar değiştirdik.
1979 yılının Nisan ayında Merkez Komite Amed’de Günaydın apartmanında toplanmıştı. Ofis’ten Bağlar’a geçen son sıra büyük apartmanlardır. Orada bir ev tutmuştuk. Orada yapılan toplantıda Partiya Karkerên Kürdistan ismi belirlendi ve parti ismi olarak değiştirdik. Bildiri öyle dağıtıldı, yayınlandı.
O zamana kadar isim konusunda bir tartışma oldu. İşçi partisi genel eğilimdi. Çünkü Vietnam ulusal kurtuluş hareketinden etkilenme çoktu. Biraz da ona benzeme istemi vardı. Vietnam direnişi de işçi partisi öncülüğünde, ulusal kurtuluş cephesi temelinde, halk ordusunun yürütülüşüyle olmuştu. Dolayısıyla da Kürdistan’daki mücadelenin de işçi partisi öncülüğünde olması öngörülüyordu.
Mazlum arkadaş “Komünist Partisi olalım. Bir isim takalım sonra değiştirelim, isim bizde kalsın, kimse Kürdistan Komünist Partisi kuramasın” diyordu. Onun görüşü oydu. Fakat herhalde çoğunluk PKK isminde karar kıldı ve öyle tanımlandı.
Önderlik bu konuda “Kongrede kendimize parti deriz, ismini takarız ama gereklerini yerine getiremezsek tarih karşısında palyaçoya döneriz. Zor duruma düşeriz” diyordu. Yapıp yapamayacağımız konusunda kadroları çok sorguladı. Bu anlamda tartıştı, sorular sordu ve eleştiriler yaptı. Partiyi çok ciddiye alıyor ve önemsiyordu. Parti olmanın, parti olmaya karar vermenin çok tarihi bir iş olduğuna derinden inanmıştı. Partiyi her şeyi çözümleyecek yüksek bir araç olarak görüyordu. Gerekliliğine inanıyordu, ama adına uygun bir parti olabilmenin de öyle kolay olmadığını biliyordu. O bakımdan hazırlık düzeyimizi zayıf görüyordu. Kadroları yetersiz görüyordu. Parti işini yürütemez de sonra yüzümüze gözümüze bulaştırırız endişesini taşıyordu. Fakat buna rağmen örgütlenme büyük bir ihtiyaçtı ve partileşmeye bu temelde karar verildi.
Siyasi durum değerlendirmesi oldu, belgeler tartışıldı, ardından program ve manifestoya ilişkin bütün bölgelerden toplantılar olmuş, tartışılmış değişiklik önerisi olanlar, ekleme çıkartma yapmak isteyenler önerileriyle gelmişti. Önerisi olanlar önerilerini söyledi. Böylece hem program hem manifesto o önerilerle değerlendirilerek karar altına alındı. Hareketin resmi belgeleri haline geldi.
Önderlik el yazmasıyla tüzük taslağını sundu. Tüzük, 9 maddelik o klasik komünist partilerin tüzüğüydü. Daha doğrusu mücadele yürüten, Rusya’da çok tartışılmış olan Lenin’in öngördüğü tüzük modeliydi. Üyelik tanımı öyleydi; “parti program ve tüzüğünü kabul eden, partinin herhangi bir organında günlük çalışmaya katılan, partiyi maddi olarak aidatlarla destekleyen partinin üyesidir” diye geçiyordu.
Kimse desteklemiyordu, aidat verecek durumda değildi. Herkes partinin sırtından yaşıyordu. Parti ekmek vermezse, kadrolar aç kalacaktı. Tüzükte ise üyelerin partiyi aidatla aylık desteklemesi öngörülüyordu. Ona baktı zaten toplantı bitince Önderlik “Babalarınızdan para alır bundan sonra aidatlarınızı ödersiniz” dedi. Her ay partiye para vermemiz karar altına alındı.
Oysa herkes partiden yiyordu. PKK Reel Sosyalizmden, klasik komünist partilerden, ulus devlet ideolojisinden etkilenmişti, onlara göre yürüyordu ama o kalıba da sığmıyordu. Kağıt üzerindeki üye tanımıyla pratikteki üyelik farklı yürüyordu.
Dolayısıyla kağıt üzerindeki hiç işlemedi. PKK klasik komünist partilerin kadro üye gerçeğine göre hiç üye oluşturamadı. Örgüt yapısı, kadro ölçüleri, örgüt-parti yaşamı hep farklı oldu. O önemli bir husustu. Böylece tüzük de kabul gördü.
DERLEME (PKK TARİHİ DERSİNDEN)
YORUM GÖNDER