YÜZ HATLARINDA GİZLİDİR KÜRDÜN BÜTÜN TARİHİ (3.BÖLÜM)
Değerli Adıl yoldaş,
Sana dair dilimizin, yüreğimizin söz söyleme hakkı olmalı mı? Açıkçası bu yazıyı yazdığım günler boyunca bunu hep sorup durdum kendime. Ama anladım ki yazamamakta büyük eksiklik olur. Evet çok az söyleminin, ama çok güçlü pratik cevap olmanın kendini yakıcı hissettiği bir zamana gelip dayanmış bulunuyoruz. Sizleri düşündüğümüz her an Önderliğe ve siz yoldaşlara karşı özgür zeminleri ve zamanları yaratma borcumuzun olduğunu daha derin hissediyoruz. Hakikat aşkına sizlerle yol almanın sırrına ermeyi yoldaşlığımızın görevi ve ertelenemez sorumluluk olarak görüyoruz. Bu nedenle sizler kendi büyüklüğünüzü yoldaşlık görevlerini layıkıyla yerine getirerek ortaya koydunuz. Şimdi ise izlerinizde yol alma sırası biz geride kalanlarındır. Bunun için vereceğim bir söz varsa, her gün yüzümü siz özgürlük kıblegahlarımıza dönüp, mücadeleyi yükselmeyi tek hedef bilmek olacaktır. Her anı sizlere layık olmaya adayacağım.
Ücra ormanlarda bir haz vardır. Issız kıyılarda mest olurum. Kimsenin rahatsız etmediği bir çevre vardı, derin denizlerde ve uğultusunda bir şarkı vardır. insanı daha az sevmem ama, doğayı ondan çok severim. Denizin tek hüneri şiddetli dalgalarıdır. Ve ara sırada olsa, kendini güçlü hissetme şansı. Hayatta güçlü olmanın çok gerekli değil, fakat kendini güçlü hissetmenin önemli olduğunu, en azından bir kerede olsa kendini tartmanın, bir kere bile olsa kendini insanın en antik koşullarının içinde bulmanın, ellerinizden ve kafanızdan başka size yardım edecek bir şey olmadan, kör ve sağır taşla tek başına yüzleşmenin gerektiğini, biliyorum. Kristalin kırılganlığı onun bir zayıflığı değil saflık derecesidir.
Neden yazıyorum? Yazmak için kimsenin bir sebebi olmamalı.
Okumak dünyada elzem olduğu halde, okumayan ülkemde
Yazmanın sebebi aranıyor, arıyoruz.
Bize nereden verilmiş bu acımasızlık bilemiyorum. Hızlı yaşıyor ve hızla geçiyoruz. Yüzler, ilişkiler, kalpler birbirinin ardı sıra yaşamımızdan akıyor. Hayatlar gelip geçiyor hayatımızdan. Bizde başkalarının hayatından gelip geçiyoruz. O her şeyi yutan ağız bir türlü kabul edemediğim çıplak gerçeği dile getiriyor.
'Her şey gelip geçici... Sen, ben, sevgi... Her şeyin bir sonu var.'
Dağ Kürt halkının yarattığı en büyük değerdir. Kürt halkının en güçlü birikimi ve belleğidir. Kürt çocuklarının gencecik bedenleriyle oluşmuş hazinesidir. Ve koca insanlık tarihi içinde dağ Kürt halkının tek dayanağıdır. Kürt halkı dağı yaratmıştır. Dağda düşünmeyi ve görmeyi yaratmıştır. Kürt sanatının da, Kürt sinemasının da doğuşu burada olacaktır...
RENGİN BOTAN
YORUM GÖNDER