PARTİMİZİN RESMİ KURULUŞUNUN 45. YILINDA DEVRİMCİ GÖREVLERİMİZİ BAŞARIYLA YERİNE GETİRELİM -10.BÖLÜM
Değerli Yoldaşlar!
Hiç kuşkusuz siyasi ve askeri mücadelede başarının yolu, ideolojik ve örgütsel çizgi mücadelesindeki başarıdan geçiyor. Bu bakımdan da siyasi-askeri mücadelede yoğunluk var diye ideolojik-örgütsel çizgi mücadelesini zayıflatmamak ve ertelememek gerekiyor. Sadece üslup ve yönteme daha çok dikkat etmek, üslupta kazanımcılığı ve yöntemde ise olumlu-pozitif yaklaşımı esas almak önem taşıyor. Böyle dönemlerde hep olumlu ve çare üretici yönden bakarak, karamsarlığa ve kötümserliğe asla yer vermemek gerekiyor. Bu noktada Zap, Avaşîn ve Metîna tünellerinde aylarca düşman kuşatması altında hep gülen yüzle ve yüksek moralle direnen yoldaşları örnek almamız gerekiyor. İdeolojik-örgütsel çizgi duruşunun ve Apocu fedailiğin zirvesi işte bu tutum oluyor.
İdeolojik-örgütsel çizgi mücadelesine, özellikle sınıf ve cins mücadelesine dair pratikte yaşanan bazı durumlara ilişkin önceki talimatlarda değerlendirmeler yapmıştık. Benzer hususlar geçerliliğini şimdi de sürdürüyor. Hem işbirlikçi-hain egemen sınıflara ve hem de hep kafa karıştıran küçük-burjuva sınıf özelliklerine karşı sürekli duyarlı olmak ve etkili mücadele yürütmek, Önderlik çizgisinde doğru yürümenin ve başarılı olmanın ilk şartıdır. Bu noktada Önder Apo’nun değerlendirmeleri doğru anlaşılmalıdır. Toplumu sadece sınıflarla ve tarihi de sadece sınıf mücadelesi ile tanımlamanın yeterli olmadığını belirtmek, sınıfları ve sınıf mücadelesini yok saymak anlamına kesinlikle gelmez. O halde toplumda yaşanan sınıf gerçeğini doğru görmemiz ve Partimizin sınıf çizgisini pratikte hayata doğru geçirmemiz gerekir. Unutmayalım ki, Kürdistan’da ulusal, demokratik ve özgürlükçü çizgide doğru duruş, KDP karşısındaki doğru duruşa ve mücadeleye bağlıdır. Özgürlük mücadelesinde doğru tarz ve üsluba ulaşmak, ancak her türlü küçük-burjuva sınıf etkisine karşı doğru ve sürekli mücadeleyle olur.
25 Kasım ve 27 Kasım etkinlikleri birbirinden koparmadan ele alınmalı
Benzer durum cins mücadelesi açısından çok daha fazla geçerlidir. Erkek egemen ruh hali, zihniyet ve siyasete karşı kadın özgürlük çizgisinde sürekli mücadele etmek ve kendini eğitmek, özgür yaşam ve özgürlük mücadelesinde başarıya ulaşmanın en temel şartıdır. Bu mücadeleyi devrimci erkekler ve kadınlar olarak sürekli yürütmeliyiz. Kadın özgürlük çizgisinde kendimizi eğiterek özgürlük ölçülerimizi yükseltmeliyiz. İçinde bulunduğumuz günlerde Partimizin resmi kuruluş yıldönümü ile birlikte ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ dolayısıyla etkinlikler de yaşanıyor. Tabi kadın özgürlük mücadelesi sadece kadına yönelik şiddete karşı mücadele ile sınırlandırılamaz. Bu mücadeleyi Kadın Özgürlük Devrimi düzeyinde ele almak ve her boyutta erkek egemenliğine karşı mücadele haline getirmek gerekir. Önder Apo’nun geliştirdiği jineoloji sorunu böyle ele almakta ve Partimiz kadın özgürlük mücadelesini bu çizgide yürütmektedir. Dolayısıyla 25 Kasım ve 27 Kasım etkinliklerini birbirinden koparmadan, adeta iç içe geçirerek daha güçlü geliştirmek mümkündür. Tüm kuruluş yıldönümü etkinliklerinde bu gerçeğe vurgu yapmak ve etkinlikleri kadın özgürlük mücadelesi çizgisinde geliştirmek gerekir.
Diğer yandan, hala çok fazla başkasından beklentili olan ve bunun için de hep çağrılar yapan tutum ve davranışlar da varlığını sürdürmektedir. Öyle ki, üst yönetim çağrı yapıyor diye adeta herkes, tek tek bireyler bile çağrı yapıyor. Bu durum, mücadele ederek kazanmak yerine, başkasından beklentili olmak anlamına geliyor. Kuşkusuz çağrılar da yapılır, ancak bunun yerini ve zamanını da iyi ayarlamak gerekir. Fakat pratikte çoğunlukla böyle olmuyor. Aşırı çağrı, başkasından aşırı beklentiyi ve dolayısıyla pratik yapmamayı doğuruyor. Oysa bize hiç kimse bir şey vermeyecek. Böyle bir dünya yok. Bu aşırı beklenti kendi imkanlarını da kullanmamayı getiriyor ve adeta bir zayıflık etkeni oluyor. Açık ki kimse bize bir şey vermiyor ve vermeyecek de. Tersine her şeyi biz mücadele ederek kazanıyoruz ve sadece böyle kazanacağız. Bu nedenle de kendimizi daha çok eğitip örgütlememiz, kendi öz gücümüze daha çok güvenmemiz ve daha çok mücadeleci hale gelip bu mücadeleye herkesi katmayı başarmamız gerekiyor.
Faşizmi yenen ve yıkan bir sonucu elde etmeliyiz
Son derece kritik, kader belirleyici bir mücadele dönemi içinde olduğumuzu belirttik. Kuşkusuz böyle bir durum her türlü komplo ve provokasyon ihtimalini de artırıyor. Özellikle AKP-MHP gibi özel savaş yöntemlerini zirvede uygulayan bir faşist iktidarın varlığı, bu hususu daha da ciddi hale getiriyor. Örneğin 2015 sürecini hatırlayalım. AKP 7 Haziran seçiminde yaşadığı yenilgiyi 1 Kasım’da nasıl ve hangi yöntemlerle değiştirdi? Yine ‘Tanrı lütfu’ denen 15 Temmuz 2016 süreci neyi ifade ediyor? O halde, içinde seçimin de olduğu yaşadığımız bu süreç, her türlü karanlık yönteme başvurulabilecek, komplo ve provokasyonlar geliştirilebilecek, en tehlikeli özel savaş yöntemleri uygulanabilecek bir süreçtir. Bu noktada tüm hareket ve halk olarak dikkatli olmamız kadar, özellikle basın-yayın çalışmalarının çok daha fazla duyarlı ve dikkatli olması gerekir.
Değerli Yoldaşlar!
PKK’nin 45’inci yılının çok büyük olaylara ve yeni gelişmelere gebe bir yıl olduğu açıktır. Bu durumu bazı boyutlarıyla ifade ve izah etmeye çalıştık. Ancak buna da fazla gerek yoktur. Zira söz konusu durum çıplak gözle bile görülebilecek bir açıklıktadır. Hemen herkes de bu durumu böyle görüp ifade etmektedir. Tabii bizim, söz konusu gerçekleri herkesten daha doğru ve derinlikli görmemiz ve gerektirdiği devrimci görevleri zamanında başarıyla yapabilmemiz gerekir. Parti olmak, öncülük konumunda bulunmak bunu gerektirir. Önderlik çizgisi bizden böyle olmamızı ister. O halde, 45’inci Parti yılına her yıldan çok daha yüksek bir duyarlılıkla, dikkatle ve mücadelecilikle yaklaşmalıyız. Yaşanacak olası gelişmeleri önceden görebilmek, gereken plan ve hazırlıkları mutlaka gerçekleştirebilmeliyiz. Bu temelde sadece mücadele eden ve direnen değil, bunun ötesinde büyük başarılar kazanan olmalıyız. Düşmanı darbeleyen ve zayıflatan değil, faşizmi yenen ve yıkan bir sonucu elde etmeliyiz.
45’inci Parti yılına işte böyle bir hedef temelinde giriyoruz. Kuşkusuz bu hedefi başarmanın zorlukları vardır ve öyle kolay gerçekleşmeyecektir. Ancak başarılamayacak hedefler de değildirler. Çünkü düşman gerçekten çok darbe yemiş ve zayıflamıştır. AKP-MHP faşizmi yaptıklarıyla iç ve dış kamuoyunda iyice teşhir olmuştur. Artık demokratik yöntemlerin zerresini bile kullanmayacak, daha çok komplo ve provokasyona baş vuracak, daha açık diktatörlüğe yönelecektir. İktidarını zor ve hile ile sürdürmeye çalışacaktır. Başvuracağı hileleri ortaya çıkartır ve zor uygulamalarını kırarsak, o zaman AKP-MHP faşizminin yıkılışı ve çöküşü gerçekleşecektir. Bunun için de daha çok duyarlılık ve dikkat, daha etkili pratik mücadele gerekir. Geçen yılların pratik derslerini yeterince çıkarmak, Apocu çizgide daha doğru partileşmek, gerillalaşmak ve demokratik uluslaşmak bize bu gücü verir.
Şimdi işte böyle bir süreç içerisindeyiz. Önderlik ve şehitler çizgisinde kendimizi yenileyerek 45’inci yıl görevlerinin üzerine yürüyeceğiz ve mutlaka kazanacağız. Bu temelde, her zaman bize en büyük yaşam ve direnme gücünü veren kahraman şehitlerimizi, Seyit Rıza’dan Yılmaz Dersim’e, Haki Karer’den Delal Amed’e, Reşît Serdar’a ve Zap-Avaşîn-Metîna şehitlerine kadar uzanan tüm kahraman şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın ve dostlarımızın Parti Bayramı’nı yürekten kutluyor; tüm yoldaşları Önderlik ve şehitler çizgisinde kendilerini yenileyerek, 45’inci Parti yılını büyük ve kesin zafer yılı haline getirmeye çağırıyoruz!
- Kahrolsun Faşist, Sömürgeci, Soykırımcı Diktatörlük!
- Yaşasın Özgürlük ve Demokrasi Mücadelemiz!
- Yaşasın Devrimci Halk Savaşımız!
- Yaşasın Özgürlük ve Direniş Öncümüz PKK ve PAJK!
- Bijî Rêber Apo!
PKK YÜRÜTME KOMİTESİ
KAYNAK:serxwebun.info
YORUM GÖNDER