ÖNDERLİK GERÇEĞİ-32.BÖLÜM
Önderlik diyordu: “Deniz gibi birinin ağzından kendi halkının adını duymak benim için en bağlayıcı bir vasiyetti, bundan geriye dönüş olamaz. Bu bir vasiyet, bir çağrıdır aynı zamanda. Bundan geriye adım atılamaz.” Dillendirilen özgür Kürtlüktür. O zaman özgür Kürtlüğün yaratılması için elden gelen yapılmak durumundadır başka yolu yoktur. İbrahimler içinde benzer şeyler söylenebilir. Devrimci hareketlerin önderlerinin imha edilmeleri peşi sıra gelişiyor. Yaklaşık olarak bir buçuk aylık bir süredir.
30 Mart’ta Mahirler, 6 Mayıs’ta Denizler ve hemen arkasından 18 Mayıs’ta İbrahim Kaypakkaya katlediliyor. Balyoz hareketi budur. Devrimci Hareketi bu tarzda başsız kılmak hedefleniyor. Rejim bu konudaki kararlılığını iğrenç ve insanlık dışı eylemlerle açıkça ortaya koyuyor. Önderlik şöyle düşünüyor: Duruşlarına bakıyor, duruşlarında bir kusur var mıdır? Her üç hareketin liderlerinin duruşlarında zerre kadar kusur bulamazsınız. Bir devrimci duruştur, inançlarını tartışamazsınız, halklarının, ülkelerinin özgürlüğüne müthiş bir inançları vardır zaten inançları uğruna ölüme gidiyorlar. Sosyalizm duruşlarından kuşku duyulabilir mi? Eksiklikleri olabilir bu konuda var mı sorun? Bu konuda da sorun yok. Daha öncesinden bahsetmiştik. Halka hizmet etmede, halkın davasına bağlılıkta ülkelerinin özgürlüğüne olan bağlılıkta sosyalizme olan bağlılık ve inançlarında zerre kadar kuşku yoktur.
Bunun yanı sıra tarz boyutuyla ele aldığınızda, tarzlarında bir yetersizlik vardır. Her üç hareketin liderliğinin bu tarzda öncesinden etkisizleştirilip, tasfiye edilmesi elbette harekete çok büyük darbedir ve bundan çok büyük ders çıkartılması gerekir. İlk önce yapılması gereken devrimci harekete sürekliliği sağlayacak bir durumu ortaya çıkartmak, harekette kesinti yaratmamak önemli bir şeydir ve temeldir. Harekette sürekliliği sağlamak en başta Önderliği güvenceye almak olduğuna göre… Önderliği kişi olarak da ele almıyorum. Genelde hareketin bunu bir örgütsellik duruşu, bir örgütsellik durumu olarak değerlendirmek gerekiyor. Düşmanın ulaşamayacağı bir yere yerleştirmek bu açıdan da devrimci mücadelede sürekliliği sağlayacak bir öncü örgütlenme ortaya çıkartmak… Önderliğin ulaştığı en önemli sonuçlardan bir tanesi budur. Belki onlar buna fırsat bulamadılar.
Mesela Denizler kongre yapıp özel olarak adlarını THKO koymadılar. Bu bir eğilimi sahiplenme tarzında gelişen bir adlandırmadır, yani kendilerini öyle adlandırmayı uygun görüyorlar. Mahirler biraz daha farklıdır, ama şu da var ki karşı devrim saldırmış, zamanları kalmamıştır. Onlar hemen örgütlenmeye fırsat bulamadan, örgütün kadrolarını oluşturamadan, en azından örgüt kadrosunun temel özelliklerini tanımlayamadan, onun yeterli yoğun çalışmasına girme fırsatını elde edemeden, karşı devrim onların üzerlerine gelmiş ve kendilerini esir almıştır. O açıdan eksikliği sadece kendilerine bağlamak doğru değildir, koşullarında dayattığı şeyler vardır.
Arkasından faşizmin estirdiği terör söz konusu ve sonuçta Devrimci Hareketin liderlerini en acımasız bir biçimde imha ediliyor. Mamak cezaevi Önderlik açısından büyük dersler çıkartılan bir okuldur. Cezaevleri gerçektende büyük bir okuldur, ama nasıl bir okuldur? Ders çıkarmasını bilenler açısından bir okuldur. Önderlik “İnsan altı aydan daha fazla cezaevinde yatmamalıdır. Altı aydan, yedi aydan fazla cezaevinde yatmak haramdır” diyor. Gerçekten de cezaevi koşulları dayanılacak koşullar değildir. Süreç içerisinde insanı farklı şeylere sokabilir. İnsanın diriliğini çökertebilir, başka bir ruh haline sokabilir, direnir görünürsünüz sistemi yaşarsınız. Bunlar olabilir. Bizde de yirmi yıl cezaevinde kalmış birçok arkadaşımız var, şu anda ne yapıyorlar diye düşünün ne yapıyorlar? Özel yaşam kurup belediyede işçilik yapıyorlar. Ürkütücü bir durumdur.
Bu açıdan kısa süreli olarak cezaevine girişler insanın ders çıkartabileceği niteliktedir, Önderlik ise apayrıdır. Cezaevi koşulları dayanılmaz değildir, duyarsızsan dayanmak ………. Duyarlı insan üzerinde koşullar daha fazla etkide bulunur. Cezaevi zamanla sizin ruhunuzu sıkar, ama giderek alışırsınız. Bir arkadaş vardı, biz Avrupa’da tutuklandığımızda, o bizden daha eski bir tutukluydu, biz dört yıl boyunca sürekli olarak haftada üç gün duruşmalara katıldık. Bazen duruşmalar uzar, saatler akşama sarkardı. Ali Aktaş “erken ara verseler de eve gitsek” diyordu. Ev dediği cezaevidir, öyle bir şey oluşuyor ev dediği cezaevi değildir. O hücreyi ev olarak değerlendiriyordu, hücre artık Ali Aktaş için evdi. Cezaevinden çıktıktan sonra arkadaşların yanına gitti, arkadaşların yanında yaşayamadı ve gitti.
Artık o hücre onu evi oluyor, yaşam denince kafasında bir hücre var oluyor. Cezaevinde bu tür şeyler dayanmak ve alışmamak önemlidir. Herkes alışabilir, ama Önderlik alışamaz, Önderlik o açıdan tekil değildir. Tekil insan alışabilir, ama çoğul insan asla alışamaz. Önderlik asla alışamaz ve alıştıramazlarda. O dönemler gençlik dönemleridir, coşku, heyecan, fiziki olarak dayanmanın …. Cezaevinde kalmanın çok fazla sorun yapılamayacağı dönemlerdir, Önderlik içinde öyledir.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER