APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (21.BÖLÜM)
İDEOLOJİK MÜCADELE BÜTÜN ÇALIŞMALARIN ÖZÜDÜR;
Bana son derece anlaşılmaz geliyorsunuz. Düşman hakimiyeti altındaki köleleştirici etkiyi anlarım, ama bu kadar özgür bir ortamda bu inanılmaz tabloyu dayatmanızı anlayamıyorum. Bu kadar ilkelleşmeyi anlayamıyorum. Bu, berbat bir durumdur. Kendi yüce amaçları konusunda, kendi savaşımının özellikleri konusunda bu kadar sorumsuz davranmak ajanlıkla eştir. İstediğiniz kadar kendinizi örtbas etseniz bile, kendinizi başka türlü izah edemezsiniz. Sizin bütün silahınız suçunuzu etrafa yaymak, şuna buna yıkmaktır. Bir kininiz, öfkeniz vardır, ancak o da bilinçten yoksundur. Kendinizi çaresizliğe terk ediyorsunuz, bu da en geri düzeydeki köleliktir. Artık bundan vazgeçmeniz gerekir. Kürt insanın en zayıf yönü, her türlü olumsuz etkiye açık olmasıdır. Bu yüzden kendisini halk olmaktan çıkarmıştır. Her türlü etkiye açık olmak, ideolojik zeminde kaybetmek demektir. Kürt insanı doğadan, toplumdan, ulusallıktan, yoldaşlıktan ve güçten bir şey anlamaz duruma getirilmiştir. Bu durum, dayatılan yoğun düşman hakimiyetinin parçalayıcı etkisidir. Bunu da kalkıp kadermiş, özellikmiş gibi kendimizde yaşatmamızın hiçbir anlamı yoktur. Örgütsüz olmak, fazla politik olmamak, düşmanın etkisi altında parçalanmış kişiliği kabul etmek demektir. Bu anlamda parti, ideolojik parçalanmayı ortadan kaldıran esas itibarıyla ideolojik birlik demektir. Siz bu ilkelliklerinizle partiyi, bilmeden iyi niyetlice, düşman adına parçalıyorsunuz. Ben size doğruları, kendi tecrübemi söylüyorum. İdeolojik netliğim olmasaydı, bir adım dahi atamazdım. Siz ise bildiğinizi okuyorsunuz. Yıllarca bu işin amansız sürecinden geçen birisi olarak, size açıkça söylüyorum, kendini ikna etmemiş, kendini özgürlüğün ve onun temel değerlerine göre yatırmamış bir insan, her zaman düşman ideolojisinin etkisi altındadır ve sonuçta objektif olarak onun ajanlığını yapar.
Siz çok rahatsınız, varolan düzeyinizle rahatlıkla tatmin oluyorsunuz. Hele Partinin ideolojik esaslarıyla oynama, oldukça hoşunuza gidiyor. Açık söyleyeyim ki, bu durumunuz sizde çok etkili olan objektif ajanlıktır. Her türlü sınıf güdünüzü, aile güdünüzü ortam bulur bulmaz korkmadan, utanmazca yaşıyorsunuz veya bunun diğer bir ucu olarak çok zavallıca kalmayı bir çıkar yol sanıyorsunuz. Bu da çok alçakçadır. Bu konuda terbiye almayı artık kabul etmelisiniz. Her şeyini kaybetmiş bir insanın bu kadar zavallılığı, bu kadar ufuksuzluğu, bu kadar iddiasızlığı yaşaması da en az gözü karalık kadar tehlikelidir. Bunları tutum diye partiye dayatmayın. Artık bunu ilişkilere dayatmaktan vazgeçin. Kendinizi çok kurnaz sanıyorsunuz, ama öyle değilsiniz. Binlerce kişiyle günlük olarak uğraşıyoruz. Bıraksak ve ellerinden tutmasak bir tek özgürlük kelimesi bile ağızlarından çıkmaz. Biraz gerçekçi olmak gerekir. Kendinizi inanılmaz ölçüde yalanlara inandırmışsınız. Gerçeğinizi çok şiddetli yalanlarla ve ısrarlarla kapatmaya çalışıyorsunuz. Ayrıyeten bunu bana da dayatıyorsunuz. Benim bunu kabul etmem, yutmam veya aşınmam, en önemli ideolojik yenilgi olur. Ondan sonra da parti sağa kayar. Dikkat edilirse benim PKK'de yaptığım en temel çalışma, çok şiddetli bir ideolojik mücadele yürütmektir. Burada yalnız ideolojik mücadele yürütüyoruz. Bulunduğumuz alanda sağlam politik çalışma yapmanın da ortamı yoktur. Ama görüyorsunuz ki, en büyük güç bu ideolojik mücadeleden kaynaklanmıştır.
Benim bu daracık yerde yaptığım bu büyük ideolojik mücadele, tarihin en büyük birlikteliğini ortaya çıkarmıştır. Bu kadar dayatmalarınıza rağmen demek ki ideolojik mücadele küçümsenemez ve bütün çalışmaların özüdür. Siz, ideolojiyi çok küçümsüyor, ciddi bir toplantıdan bile kaçıyorsunuz. Kendi birliklerinizi ideolojik güce kavuşturmaktan üşeniyor, hatta bunu gereksiz görüyorsunuz. Hele gerilladaki duruma bakın, bu ne demektir? Bu, kapıyı ardına kadar yenilgiye açmak demektir. İdeolojik tutumu amansız kılmayan, hiç bir pratik adımı sonuca götüremez. İdeolojik mücadele zorlu bir savaştır. Kişinin kendi kendini adam yapma savaşımıdır, kendini yeniden yaratma savaşımıdır. Zordur, ama başka çare de yoktur. Başka çare de şu demektir: “Bırak kölece yaşayayım, köylüce yaşayayım, bırak o büyük burjuvanın bin bir demagojik yöntemleriyle yaşayayım. Bırak kendimi istediğim biçimde dayatayım.” Bunlar doğru mu? Bunlarla belki kendinizi yaşatırsınız, ama partiyi yaşatamazsınız. Parti yaşamazsa, geriye sen diye bir şey kalır mı? Bu konuda vicdanınız olmalı, gerçekten işin gereklerine inanmalı ve bunları yapmayı kabul etmelisiniz. Ben hayretler içerisindeyim. PKK'deki konumunuzu biliyor musunuz veya ondan da öte saldırılarınızı kime karşı yapıyorsunuz? Siz deli misiniz? Parti içinde böyle kalınır mı? Açık ki duruşunuz birliğe fazla hizmet etmiyor, sizi yetkinleşmeye götürmüyor. Bu durumunuzu değerlendirmeden nasıl PKK kadrosu geçinebilirsiniz. Kendi ideolojik geriliğiniz veya düşüncesizliğinizle “gelin bizi yaşatın” diyorsunuz. Bu, en kaba Kürt toplumunun bitmiş, tükenmiş özelliklerini bize dayatmadır. Ben savaşın adını doğru koymaya çalışıyorum. Herkes basit yaşam güdülerine kendini kaptırabilir, bu hiç zor bir şey değil. Herkes köylü kurnazı olabilir, herkes küçük burjuvazinin bir açgözlüsü olabilir.
Herkes “fırsat buldum” diyerek bazı şeyleri hırsızlayabilir. Ama bunlar öyle yüce şeyler değil. Bunlar sadece toplumda sıkça rastladığınız ahlaksız, saygısız, kişiliksiz ve sonuçta kendisini bitirmekten öteye götüremeyecek olan köle gerçekliğinizin ifadesi olmaktadır. Buna da öyle kulplar takıyor, öyle özeyip beziyorsunuz ki, “parti bunları illa kabul etsin” diyorsunuz. Açık söyleyeyim, kıyamet de koparsanız beni geriletemezsiniz, beni geriletmek imkansızdır. İdeolojik savaşta benim aşınmam imkansızdır. Bazı gerçekleri artık görmek durumundasınız ve bu gerçeklerin gereklerini yapmaya da yavaş yavaş güç yetirin. Kocaman yıllar boşa geçti. Bütün Kürdistan'daki kamplarımız muazzam bir merkezi rol oynayabilirlerdi, ancak baktım ki hepsi oraları ideolojiden kaçınma yeri olarak görmüşler. Benim burada bu kadar ihtiyacım olmamasına rağmen, ideolojik savaşı çok sistemli yürüttüğümü görüyorsunuz. Birliğin, örgütlenmenin, politikanın anası bu değil midir? Sizler kurtuluşu istemiyor musunuz? İlk aklıma gelen temel hususlardan birisi de budur. Bunun dışında her şeyi küçük görün, öyle fazla silaha da sığınmayın. Yaptığınız sıradan çalışmalar var, onları da fazla önemsemeyin. Asıl önemseyeceğiniz temel ve öncelikli çalışma, ideolojik düzeyin ne kadar özgür iradeye götürdüğü ve önünde durulamaz bir özgürlük kararlılığına yol açtığıdır. İdeolojik netliğe ulaşan kişi, hangi çalışmaya el atarsa, yüksek başarıları mutlaka sağlayabilecektir. Partinin ideolojik düzeyine hükmeden birisi, diğer tüm çalışmalarda tutarlı davranacaktır. Eğer bazılarıyla halen savaşıyorsam ve bu savaşı şiddetlendirmişsem bunun anlamı, karşı tarafla bir ideolojik savaş yürütülüyor demektir.
Parti içinde çok büyük bir ideolojik savaş var. Karşı tarafın bahanesi açık. Kendi “marifetlerini” sayıp dökmeye çalışıyor. Kendisine alan tanımak istiyor. Kendisini etkili-yetkili kılmak istiyor. Aslında bunların kendi ideolojisi var. Bunlar istediği kadar kendini farklı göstererek, yanıltarak, kendini gizlemek istesin, bu mümkün değil. Sonunda giderek şu veya bu sınıfın, şu veya bu kimliğin, kişiliğin, ailenin, yerelliğin, hatta kişisel düşkünlüğün ideolojik önderliğini veya ideolojik ifadesini temsil ettiklerini göstereceklerdir. Parti en temelde ideolojik birliktir. İdeolojik birlik, en yüksek birlik ifadesi olmak demektir. Yoldaşları ile bu kadar çelişen, partisinin temel doğrultusuyla bu kadar çelişenin ve birliğe bu kadar gelmeyenin ideolojisini parti ideolojisi olarak değerlendirebilir miyiz? İdeolojik birliğe inanmış ve ideolojik mücadeleyi kendi kişiliğinde başarıya götürmüş birisinin, partinin örgütsel birliğine gelmemesi, partinin askeri-politik çizgi esaslarına gelmemesi düşünülemez. Birisi askeri çizgiyi, politik çizgiyi, örgütsel çizgiyi, hatta yaşam çizgisini ısrarla aşındırıyorsa ve ona gelmiyorsa bilin ki o kişi için en temel gereksinim, ideolojik gereksinimdir. Varsa bir ideolojik geriliği, ayrılığı, onu gidermesi gerekir. Parti içinde bireysellikte, kendisini özerk ve ayrıksı kılmakta aşırı ısrar, kesinlikle parti ideolojisini kabul etmemektir. “Benim şu veya bu özgün tavrım var”, “benim şöyle ayrıksı durumum var”, “ben illa dikkate alınmalıyım” veya “ben illa farklı görülüp değerlendirilmeliyim” diyen birisinin tavrı, “benim farklı ideolojim var, ben bunu partiye dayatıyorum” anlamına gelir. Partiye ayrı ideoloji dayatmak, partiye ayrı örgüt ve ayrı askeri-politik çizgi dayatmak demektir. Ve bu da her türlü bölünmenin, parçalanmanın başlangıcıdır. Bazılarınız yıllardır parti içinde rahat değilsiniz. Bu ne demektir? Bu, “ben partinin ideolojik birlik esprisine veya felsefesine girmiyorum, benim kendime göre bir yaşam anlayışım var” demektir. Her yaşam anlayışının arkasında bir felsefe, bir ideoloji vardır. Ve bu ısrar; “ben parti içinde ayrı bir ideolojiyle kendimi örgütlemek istiyorum” demektir.
Nitekim bu çokça ortaya çıkmıştır. Hemen her birinizin bir ahbap çavuş örgütlenmesi var. Her birinizin kendi etrafında bir örgütlenmeye cesaret etme durumunuz var. Bu ne kadar tehlikeli, buna nasıl cesaret ediyorsunuz? Eğer partiyi bir ideolojik birlik olarak düşünüyorsak, bunları nasıl ileri sürebilirsiniz? Özellikle davranışlarınızla, yıllardır bu tutumlarınıza özerklik hakkı vermemizi bizden nasıl isteyebilirsiniz? Bunu bırakacaksınız. İnsan kurnaz olur, insan diğer sınıfların temsilcisi olur da bu kadar olmaz. Bu gözü karalıktır, ayrıca bunun kimseye faydası da yoktur. PKK‟de kimsenin bu silahla herhangi bir şeyi elde etmesi mümkün değildir. İdeolojik gerçeğe kendini bütün yönleriyle yatıran birisi PKK'de en büyük güçtür. PKK'nin ideolojik doğrularına kendini bütünüyle veren birisinin, onun politikasında, örgütsel-askeri pratiğinde önemli başarılara gitmemesi düşünülemez. Eğer bir kişi ideolojik, politik, eylemsel alanda fazla başarılı olamıyorsa, ya PKK ideolojisinden nasibini almamıştır ya ona inanmıyor ya da onu çarpıtmaktadır. Bütün davranışlarımızı ideolojik süzgeçten geçirdiğimizde şu netliğe ulaşmamak mümkün değildir: İdeolojik süzgeç ayraç gibidir, kim olduğunuzu, ne olduğunuzu ortaya çıkarır. Ondan olmayan üstte kalır, süzgeçten alta geçen ise partinindir. PKK'nin ideolojisinden geçmek, ideolojik süzgeçten geçmek demektir. En başta da PKK'li olmak demektir. Onun üstünde kalmak, farklı tutum, davranıştır, özerk yaklaşımdır, rahat olmamadır, kendini hep ayrıksı görmedir, kendi etrafında ahbap çavuş örgütlemesini yapma, kendine bağlı özgünlükler istemedir; süzgecin üstünde kalmak, süzülüp ana birliğine katılmamak demektir. Ve bu tutum da, süzgeçten geçmediği için er ya da geç partiden atılmak demektir.
PKK‟de bazı şeyler var ki, besmele veya namazda okunması gereken en temel ayetler gibidir. Sizin için de en temel başlangıç, ideolojik doğrular biçiminde olmalıdır. Bütün ömrünüzün boşa gitmemesi, ileride hayal kırıklığına uğramamanız ve çabalarınızın başarılı olması açısından ideolojik yetmezliğinizi gidermeniz esastır. Mümkünse, bunun gereklerine yoğun bir biçimde ilgi gösterin, kendinizi netleştirinceye, karara ve önünde engel kabul etmez bir iradeye kavuşuncaya kadar da çabalarınızı sürdürün. Bunda son derece tutarlı olun ve kendinizi kararlaştırdıktan sonra, “herhangi bir kişilik sorunum var” demeyin. Askeri, örgütsel, politik olur, şu alan olur veya bu alan olur, nereye giderseniz gidin, “ben sorumluyum ve kendimi başarıya yatıramam” biçiminde yanlış yaklaşımlar içinde bulunmayın ve bulunamazsınız. Kendi yalanlarınızla kendinizi uyutacağınıza, sizinle açık tartışmadan yanayım. Tüm bunları açık açık tartışabiliriz. Silikliğinizi marifet bellemeyin. Silik insan beş para etmez. İdeolojik savaş en büyük savaştır. Bunu başaran kişi, şimdiden zaferin yüzde doksanını elde etmiş demektir. Başarıya inanıyorsanız, bunun vazgeçilmezliğini bu noktada yakalayın ve eksikliklerinizi giderin. Ancak PKK'nin ideolojik yetkinliğine kendinizi kaptırarak sonuca gidebilirsiniz.
Yaşamını bu kadar devrime adamış olanlar ciddi bir başarısızlık düzeyini bir kader olarak karşılayamaz, hele hele onu hiç savunamazlar. Unutmayın ki, yüksek başarılarımız yok. Yüksek komuta arz etmiyorsunuz. Bunun nedenlerini de mutlaka bulmak zorundayız. Biraz vicdana gelin, sorumluluk duygunuz artık biraz canlanmalı. Yaşayacaksak böyle yaşayabiliriz. Bu sahte yaşam hayallerini bir tarafa bırakalım. Bunlar büyük oranda düşmanın yıllardır dayattığı ve üzerinizde etkili kıldığı alışkanlıklardır. Biz bunu kanıtlıyoruz, neden bunlara tenezzül ediyorsunuz? Yaşadığınız yoğun acizlik ve çaresizlik, kölelik ideolojisinin kesin bir sonucudur. Ayaklanmayan, ufuk kazanmayan, iradeyi keskinleştiremeyen kişilik yoğun köleliği yaşıyor demektir. En büyük savaşım kişinin kendisini özgürleştirmesidir. Kendini özgürleştiremeyen başkasını özgürleştiremez. Kendisini muğlak, yetersiz, parçalı yapan birisi etrafına hep zarar verir. Kendisi ağır sorunlu olan etrafına sorun dağıtır. Kendisinde yüksek moral olmayan, etrafına da moralsizlik aşılar. Kendisinde yüksek çözüm gücü olmayan, etrafını da çözümsüzlüğe iter. Derin güvensizlik, kesinlikle egemenlerin yarattığı bir ideolojik zaaftır ve köleliğin özüdür, temelidir. En büyük cesaret ideolojik anlamda gösterilen cesarettir. İdeolojik başkaldırıyı gerçekleştiren, diğer tüm başkaldırılar için en sağlam zemini elde etmiş demektir. İdeoloji, doğa ve toplumsal olaylarda bir görüş, bir fikir, bir doğru ve çok temel bir tutum sahibi olmak demektir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER