APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(40.BÖLÜM)
DEVRİM KENDİNİ YARATMA SANATIDIR
Ciddiyet;
işlerin nedenine, nasılına güç getirmek, sonuç almada kesin ve yeterli olmaktır. Böyle anlamamanın sonuçlarının nasıl acıyla ödendiğini de biliyorsunuz. Bu işte şaka yok, ama siz ciddiyetten anlayabilir misiniz? Benim hepinizde gördüğüm haylaz çocukluktur. Bırakalım askeri ordu adamı olmanızı, haylazlık edip her an oyunu bozarak kaçmak istiyorsunuz. Onun için üzerinde duracağız ve oyunun öyle basit bir oyun olmadığını göstereceğiz. Yaşamak kolay değil veya yaşamla bu kadar alay etmek kolay değil. Yaşamın bu kadar delicesine, insanlık dışı ele alınmasına fırsat vermeyeceğiz. Bazıları kendilerini çok kötü dayatıyorlar. Fırsat buldular mı bizi bile boğacaklar. Objektif olarak hepsinin eğilim ve yaklaşımının bizi boğmak olduğu görülüyor. Kendilerini neden gözden geçirmiyorlar, neden sağlıklı bir insan kişiliği edinmiyorlar? Derdiniz nedir, yaşamayı ne zaman öğreneceksiniz? Bu açıdan bugünleri biraz daha can alıcı bir tarzda yakalamam gerekir diye düşünüyorum. Benim zorluklarım, sınırlarım var. Nasıl can alıcı bir yerden yakalayabilirim? Şimdiye kadar biraz idare edebildik, biraz kontrol altına aldık. Şimdi bunu biraz işlememiz ve fazla hata yapmadan sizleri adam etmenin yolunu bulmamız gerekiyor.
Hemen her zaman kendimi yeniliyorum, peki siz ne yapıyorsunuz? Şimdiye kadar basma kalıp yaklaştınız ve çoğunuz kendi olumsuzluklarını aşma şurada kalsın, belki de onları daha da incelterek, derinleştirerek partiye dayattınız. Yönetimlerimizin pratiklerine bakalım: O kadar eksiklik ve hatanın ortaya çıkmasına yol açan bir yönetim, kendini daha yeni yeni tanımlamak durumunda olan bir yönetimdir. Sağlıklı bir yönetim olması şurada kalsın, daha kendini tanımlamaya, anlamaya çalışıyor. Aslında kendilerini ne kadar tanıdıkları belli değil. Tabii bütün bunları sorduktan sonra, bırakalım partili yoldaşlarca birbirimizi karşılamayı, sanki garip yaratıklarla karşı karşıyayız gibime geliyor. Ve kimin kime ne yapacağı belli olmayan kişilikler söz konusu. Çünkü çözümlemeler şunu gösterdi: Birçokları içimize bir düşman gibi geliyor, serbest bıraksan düşman gibi oluyor. Bunların sahipleri var. Belki sahiplerinin kontrolü kaybolmuş, fakat aşıladıkları birçok özelliği bunlar aracılığıyla konuşturup duruyorlar. Onun için bu PKK okulunun değerini bilmek gerekir diyorum. Fakat öğrenmeye yanaşmıyorlar. İyi öğrenci olmayı bilselerdi çok şey öğretiliyor, bir şeyler alırlardı. Biz yaşamı burada gerektiğinde bir insanlık gibi yeniden başlatmak istiyoruz, ortamı o kadar diri tutuyoruz. Burada her şey yeni baştan yapılabilir. Kendimizi bu kadar da hazır tutuyoruz, fakat sizler değil yeni bir başlangıcı, insanlığın en çürümüş yanından tutmak istiyorsunuz. O da sizin zayıflık veya kölelik durumunuzun bir sonucu oluyor. Biz buna böyle bir cevap verdik. Böylesine gelişkin bir köleliği, yeni insanlık başlangıcını diri tutmakla aşabiliriz. Çözüm budur, fakat bunu da anlayamıyorsunuz.
Yukarıdaki tanımlamayı böyle ele aldık. Kendimizi tanımlamaya daha gerçekçi yaklaştığınız oranda değerlendirmelerimizi daha iyi kavrayabilirsiniz. Parti, ordu ve diğer konuları daha anlayışlı, daha sorumluluk hissederek kavramanız mümkündür. Ama önce “kimiz, neyiz, nasılız” sorularına doğru cevaplarınız olmalı. Aslında çok şey başarmak istiyoruz. Dikkat edilirse bu işin en üst düzey sorumlusu olarak, en sıradan işleri dahi büyük bir çabayla yapmaktan üşenmiyorum. Her işe koşuşturup duruyorum, propaganda da yapıyorum. Benim bir günde yaptığım hepinizin bir yılda yaptığından daha fazladır. Süreçle ilişkilere verdiğim çabayı belki de siz hiç vermemişsinizdir. Biz üşenmiyoruz, Önderlik tarzımız çok üretken, çok faal. Hiç olmazsa kendi savaşçılığınızı sağlama alan bir yaklaşım içinde olun. Onun ciddiyetini, saygısını kendinize yakıştırın. Hiç olmazsa çizgi dahilinde iyi savaşan bir yaklaşımınız olmalı. Eğer bunu da sağlamazsanız sizi ne yapalım? Sille tokat girişerek sizi terbiye edemeyiz. Bizde terbiye gönüllülük temelinde olur, zorlama yoktur. İnsanlar ondan önce de gönüllülük temelinde iyi terbiye olabilirler. Bana göre zorlama olmadan da terbiye mümkündür. Bunu daha insani ve daha yakışır buluyorum. Bu çerçevede bir değerlendirme yeterlidir. Ama vermek istediklerimi halen düşünmeye çalışıyorum. Öyle şeyler ortaya koyalım ki, ne kadar deli de olsalar, her türlü olumsuzluğun sahibi de olsalar yine geçerli olan bizim ortaya koyduklarımız olsun. Öyle can alıcı, öyle sonuç alıcı yaklaşalım ki, karşımızdaki her şey yenilsin.
Bütün yaramazlıklar, düşmanlıklar, kölelikler bize güç getiremesin. Onun tarzını, onun gücünü, yönetimini, anlatımını, savaşımını ortaya çıkarmalıyız. Dersi biraz böyle vermeliyiz ki, arkamızı döndüğümüzde o yaramazlar, o ne olduğu belli olmayanlar bizi hemen kandırmasınlar, süreci, mevziyi hemen boğmasınlar, mücadele devam etsin. Gerçek komutan ve önderler biraz böyledir. Böyle komutanlar az da olsa sonuç alabilirler. Kimse beni kolay kolay aşamaz. Halen örgütlüyüm. Örneğin sizin yüzde doksanınız bahsettiğimiz objektif düşman etkisi altındadır diyelim. Ama biri cesaret edip aynı şeyi benim için söyleyemez. Bazıları denediler, ama onların da kim ve amaçlarının ne olduğu ortaya çıktı. Biz hiç kimseyi düşürmek istemedik. Herkesi güçlendirmeye çalıştık, fakat bazılarının eylemi, bizi sürekli güçsüz düşürmeye yönelikti. Bu neden böyledir? Hatta bilinçli ajan bile olabilir, ama o dahi bize el sürme cesaretini gösteremez. Çünkü tüm güce burada o oluşumu, o düzeyi dayatmışız, burada ajan bir şey yapamaz. Geçici de olsa bu bir tedbirdir, ayarlamadır. Önemli olan yiğitlik sınırlarında savaşabilmek, başarıyı mümkün kılan bir tarzın sahibi olabilmektir. Fakat siz böyle misiniz? Biz, sizi böyle kılmak için uğraşıyoruz. Öyle yaptım diye beni suçlayacak mısınız? Sizleri çok mu zorluyorum? Zorlayayım, ne olacak, bu benim işimdir. Ben adamı kolay kolay bırakmam, ben mi sizi çağırdım? Madem çıkıp buraya geldiniz, mutlaka adam olmayı bileceksiniz. Tabii biz buraları büyük külfetler karşılığında mevzilendirmişiz. Ona layık olacaksınız, iyi bir özgürlük savaşçısı olacaksınız. Benim arkamdan beni kullanmayın. Buğday tanelerini bile yerde bırakmamak için kırk defa arkama döner onu bir bir geri alıp getiririm. Ben bir silah için yıllarımı vereceğim; siz kırk bin, yüz bin mermiyi bir çırpıda düşmana kaptıracaksınız! Değerleri bu kadar çarçur edeceksiniz, ben de üzerinizde durmayacağım! Her şeyin defterinin zamanında açılıp önünüze konulacağını düşünemiyorsunuz.
Bunun için işinizi çok iyi yapın ki kusursuz olsun, hesap vermek zorunda kalmayasınız. Ben mi değerleri böyle düşmana kaptır diyorum? Ben mi kendini yetiştirme diyorum? Ben mi görevlere doğru sahip çıkma diyorum? Hayır, tam tersine size yol, yöntem kazandırmak için korkunç bir çabayla karşınızdayım. Her şeye açıklık kazandırmışız, buna layık olmayan kim? Layık olmazsanız her şeyi size mi bırakacağım? Belki o büyük eserleri yaratanlar kadar olmayabiliriz, ama halen meydanı da öyle kolay kolay bırakacağa benzemiyoruz. Bizi uğraştırmakla güçlenemezsiniz. Böyle delicesine “ben yaparım, bozarım kimse görmez” şeklinde enayiliklere baş vurmayın. Sizi başka türlü nasıl adam edelim? Ortaya çıkmışız, ayağa kaldırmışız, bu insanları ne yapacağız? Düşman tetikte, hepsi asker kesilmiş; din adamından tutalım, artistine kadar hepsi asker. Kontrgerilla şimdi hepsini mevzilendirmiş. Hatta her türlü toplum dışı şeylere kadar hepsi kontrgerillanın emrinde hazır ola geçmiş. Peki buna karşı savaşmanızla bu kesimlerin yerini niye belirleyemeyesiniz? Derdiniz ne? Ondan sonra da “günleri, eğitim fırsatını, imkanları, olanakları değerlendiremedik ve kaybettik” dersiniz. İşte bu kişi sürekli sürünür. Böyle yaparsan birisi de kafanı hep yere vura vura seni götürür. Önderlik yasaları, sizi bu çocukça yaramazlıklarınızla baş başa bırakmaz. Böyle ağlamakla, sızlamakla puan alamaz ve durumu kurtaramazsınız. Bin bir türlü numarayla bu işin altından kurtulamazsınız. Yani bunun kabul edilebilir tek bir yönü vardır, o da başarı yönüdür. Ortaçağda öyle eser yapıyorlar, sen de bir kurtuluş eserini böyle yapmak zorundasın. Hiç olmazsa onun siyasi iradesini ortaya koymak zorundasın. Belki maddi eser yaratamayabiliriz, ama onun siyasi iradesini, insan iradesini yaratabiliriz. Gücün düşmana yetmiyorsa, kendine de mi yetmiyor? O zaman gücünü kendin için yeterli, yetkin ve yenebilir kıl. Bunu da yapamıyorsan kendini ne diye aldatıyorsun? Yaşamla niye oynuyorsun? Eğitime niye doğru gelmiyorsun, niye önem vermiyorsun? Burası Ringo‟nun ahırı değil. Ringo‟nun ahırındaki at bile terbiyelidir. Bir at kadar, bir Ringo kadar mı kendini terbiye etmeyeceksin? Filmlerde gördüğüm kadarıyla bence Ringolar iyi gerillacıdır. Bizimki ise Ringo‟nun çok gerisindedir.
Bu toplumumuzdan oldum olası yaka silktim. Onda bir güzellik yaşamadık. Her şeyi bırakıp, sıvışıp kaçan kimdir? Ülkeyi kolay terk eden, ülke hakkında hiç düşünmeyen ben miyim? İnsanlar hakkında hiç düşünmeyen ben miyim? Kendinizi görmüyor musunuz? Hep parçalıyorsunuz, hep dağıtıyorsunuz, hep kaçırtıyorsunuz. Peki neden? Ondan sonra da büyük yaşam istiyorsunuz, bunu isteyene sahtekar demezler mi? Aslında fırsat olsaydı birbirimizi daha acımasız yargılayabilseydik. Görevden, doğru örgütlenmeden kim kaçıyor; eğitimden kim ve neden kaçıyor? Bundan sonra da canınız ne istiyor? Yaşamak!.. Size söyledim, bende böyle yaşamak yoktur. İster üzülün, ister yerinin, ne yaparsanız yapın sandığınız gibi bir yaşam bende yoktur. Kendini delirtenlere benim soracaklarım vardır. Ülkesini böyle harap bırakıp, kendisini böyle örgütsüz bırakıp kaçanlara benim söyleyeceklerim vardır. Haklıyım ve bu konuda iddialıyım. Kendini bu kadar örgütsüz bırakanlar bana göre büyük suç işliyorlar. Kendini doğru savaş hattına çekemeyenler büyük suçludur ve bunlara sille tokat girişmiyorsak bu da bir ayarlamadan ötürüdür. Yoksa görmüyor, bilmiyor değiliz. Adam olduğunuza mı inanıyorsunuz? Ben bile bu yaşa gelmişim, halen kendime tam güvenemiyorum. Kendinizi nasıl kurumlaştırdınız? Çalıp sattınız, size bunları kim belletti? Bunları düzenden bellemişsiniz. Topraksız ağa, sermayesiz patron gibi kendinizi birçok hakkın, hukukun sahibi sanıyorsunuz. Hiçbiri adam olmadığı halde kendini böyle adam yerine koyuyor. Adamlığınızı gidin başka yerde kanıtlayın, ben sizin gibilere kolay kolay adam demem. Benim sırtımdan adam diye geçinmeniz mümkün değil. Ben sizi bu halinizle adam diye başkalarına nasıl dayatırım? Bu kadar çabaya rağmen kendimi halen beğenmiyorum.
Bunların yanılgılarını kırmak gerekir, hepsi belalı. Durumu, ölü teorisine göre yorumlamak gerekir. Büyük bir kısmı ölü çizgisinde, ama yaşadıklarını sanan ölüler. Acaba bunların içinde yaşamak isteyen var mı? Herhalde fırsat bulduklarında yaşayacaklarını sanıyorlar. Bu yaşamın da adını koymalıyız. Bunların yaşam diye belledikleri nedir? Bol bol sigara içme, bol bol lakırdı etme, bir çorbayı buldular mı kaşıklama. Yaşam, böyle basitliklerden mi ibaret? O yaşamda büyük tutku, büyük ufuk fazla yok. Yani büyük amaç zevki yok. Haddinden fazla zayıflık var. Ama buna rağmen sizi bu halinizle bırakmamak gerekir. Yani öyle alıştırılmışsınız diye sizi öyle bırakmak bana göre kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Aslında kendim için yaptığım en iyi şeylerden birisi de, kendimi böyle kolay yenilir, yutulur bırakmamaktır. Kendimi bazılarının sandığı sınırlarda tutmamak veya çetin bir kişilik durumunda seyrettirmektir. Yani bütün bu olumsuzluklarla karşı karşıya kalmama rağmen en büyük silahım, kendimi böyle kolay yenilir, yutulur veya kolay hazmedilir, saptırılır, kullanılır bir durumda tutmamaktır. Tabii her şey sandığınız gibi kolay değildir, kolay yürümüyor. Kendimi öyle bir durumda tutmak da en büyük tekniğim olsa gerek. Çoğunuza göre adam olmak, yaşamak basittir. Ben de bunun asla böyle olmadığını kanıtlıyorum. Bu noktada kendimi çok iyi bir pozisyonda tutmam da önemli bir gelişmedir. Eğer bugüne kadar kendimi öyle tutmasaydım, hiçbir şey olmazdım. Fakat sizde ise kıt kanat geçinme var. Kendinizi kıt kanaat basit köylü, karıkoca kültürüne göre bir noktada tutmuşsunuz. Benim en büyük farkım kendimi bu noktada tutmamamdır. Bunu iyi yaptım, biraz başardım. Kendinizi bin defa boş kültür çerçevesinde yaşayacaktınız. Ona razıydınız ve onun ölümünü de yaşamaya hazırdınız. Ben asla ne onun yaşamasına ne de onun ölümüne hazır olmadım ve kendimi ona teslim etmedim. Eğer Önderliği anlamak istiyorsan “işin esası budur” diyeceksin ve gücün varsa bunu temsil edeceksin. Komutan olmak isteyen de biraz bu noktayı yakalar. Hem PKK‟liyiz, hatta Apocuyuz diyeceksiniz hem de bizimle böyle oynayacaksınız!
Bunu nerede gördünüz? Ben böyle mi yaşıyorum, sizin gibi mi yaşıyorum? Sizin gibi mi çalışıyorum? Duyarlılıklarım, hassasiyetlerim, ilgilerim, yoğunluklarım, korkunç propaganda ve örgütsel yeteneklerim, buluşturma, ilişkilendirme gücümle kendinizinkini karşılaştırın. Kim yabancı, kim yaptı, kim kimi kandırıyor? Neden bu kadar yalancı olacaksınız? Yiğit olmayacak mısınız? Yani iğne ucu kadar yiğitçe bir yanınız olmayacak mı? Size karşı ben de kendimi fazla ahım şahım saymıyorum, ama bütün her şeyimle ortaya koyuyorum, buyurun diyorum? Gerçeğimizi biraz kavramayacak mısınız? Hep sahtekar, kendini örtbas eden kişi olarak mı kalacaksınız veya uyumu mu bozacaksınız? Oysa benim sayemde, PKK sayesinde yaşıyorsunuz. Ayıptır, sandığınız gibi bu, kurnazlık filan değildir. Hesaplaşmayı sürdürmeliyim. Özelikle bu adam olma, “iyi yapıyorum” konusunu ucuz ele alanlara darbe vurmak gerekir. Karşımıza böyle çıkanlarla hesaplaşmamızı sürdürmeliyiz. Zaten hepsi yerle bir oluyor. Herhalde bunlara karşı verilen büyük cevabım, kendimi böyle tutmamdır. Kendimi böyle kontrollü tutmakla bu cevabı verdim. Sizi de böyle yapmak istedim. Fakat zorlanıyorsunuz, oysa sizi zorlamamak gerekiyor. Şu anda kendimi böyle tutmakla insanlar üzerinde korkunç ezici oluyorum ve gücümü de buradan alıyorum. Kendimi öyle ayarlamışım ki, karşıma her geçen kişi eziliyor. Bu, çok ilginç bir ayarlama tarzı, daha doğrusu bir düzenleme, örgütleme tarzıdır. Bu, kişinin kendisini örgütlemesi oluyor. PKK‟nin bir esası da budur. Yoksa üst komite böyledir, alt komite şöyledir demekle bu işler örgütlendirilmezdi. Bu klasik yöntemlerle başarsaydı reel sosyalizm başarırdı. Elbette ki o tarz bizde hiç işlemez. Büyük küstahlıklarla, sorumsuzluklarla uğraşmak ancak benim tarzımla mümkün oluyor. Sizler de bunun sırrını yakalamalısınız. Keşke yakalayabilseniz. Size yine yardımcı olabilirim, ama siz o gücünü gösteremiyorsunuz. Belki de zorlanırsınız. Bunun için de bu arkadaşları niye sürüklüyorum veya niye zorluyorum diye üzülüyorum.
Ama bütün bunlarla savaşmak için biraz benim gibi olmak gerekiyor. Ya da bazı özelliklerimizi temsil etmeniz gerekiyor. Tümüyle temsil edemezsiniz, zaten o da zordur ve tek doruk noktasıdır. Ama izleyebilir ve yüzde onunu uygulayabilirsiniz. Herhalde artık onu da yapabilirsiniz. Çok gerçekçi bir konumda yaşamak istiyorum. Yani devrimci gerçeklik, yaratıcı gerçeklik sınırımı aşağıya düşürmek istemiyorum. Yoksa bütün gelişmeler durabilir. Bunları ciddi bir biçimde anlayın ve bizi uğraştırmayın. Hiç olmazsa namuslu öğrenciler olun. Sizler için günlerce, aylarca yoğun çabalar harcanıyor, fakat buna rağmen sizler bir düşünce derinliğine bile ulaşamıyorsunuz. Eski terbiyesizliği iki karış aşamıyorsunuz. O zaman sizi ne yapabiliriz? Biz bir noktaya kadar gelmişiz. Benim gibi “toplumun bir kamburu” kendini bu hale getirdikten sonra, siz niye getirmeyesiniz? Size anlatacağım çok şey var, fakat düşünmeye fazla gelemiyorsunuz. Anlamanız için sopayı da elimize almıyoruz. Kaza çıkar, tehlikeli olur, taktik hata olur diyoruz. Eski Kürt savaş tarzı olur ve bunu da kendimize yakıştırmıyoruz. Zaten beyinleriniz felç olmuş. Öyle yapsaydık şimdi çoktan gitmiş olurdunuz ve bu da yasalarla çelişirdi. Yasalarla çeliştiğim için de yasalar bizi çoktan götürmüş olurdu. Oysa sizler adeta yasaların içini oydunuz. Bizi dinlemeye ve gerçekten saygılı birer yoldaş olmaya hazırsanız mücadelenize devam edin. Çünkü insanı geliştireceğimize inanıyoruz, sizler de bizim bir öğretici değerimizin olduğuna inanmalısınız. Bu kadar yılların savaşçılığı var, hiç olmazsa onu anlamaya çalışın. Bir ilgisiz, bir salak, bir sahtekar gibi yaklaşmayın. Ajan bile olsanız, ajanlığınızı akıllı yapın. Şu anda tüm Kürtler veya o Türk ordusunun savaşan temsilcileri bile her gün bizden öğreniyorlar. Hem de çok iyi öğreniyorlar. Hayret ediyorum, son zamanlardaki yönetimlerine bakıyoruz, taktiklerini bizden öğreniyorlar.
Tarihte de, şimdi de öyle bir yaklaşımları var. Eskiden Amerika‟dan, Avrupa‟dan öğrenirlerdi, son zamanlarda ise bizden öğrenmeye çalıştıklarını görüyoruz. Tuhaf bir şey, düşmanımız bizi taklit ediyor, yani PKK‟liler gibi koşturuyor. Kontrgerillası da öyle. En son kadını da katarak neredeyse bizi solda bırakacaklar. PKK‟liler gibi yaşamak için dağda kalıyorlar, bizim yaşamımızı taklit ediyorlar. Eskiden de öyle yaparlardı. Şimdi ise PKK taklitçiliğine başlamışlar. Fakat altta kalan sizler oluyorsunuz, PKK içinde yine eski Kürt kişiliği gibi kalınıyor Adam olmak kolay değil. Yıllardır neden bunu öğrenemiyorsunuz? Sırtımda ağa mı besleyeceğim? Babalarınız sizi biraz beslemiş olabilir, ama benim sırtımda ağa beslemeyeceğimi bilmelisiniz. Tamam, hem çok çalışırız, hem birlikte yeriz, fakat sizin sandığınız gibi de değerler üzerinde yaşanılmaz. Bu, asla mümkün değildir. PKK‟de maddi, manevi örgüt değerlerini üretmek farklıdır, kullanmak farklıdır. Artık bunu öğreneceksiniz. Çünkü PKK‟li olduğunuzu, PKK için yaşadığınızı, savaştığınızı sanıyorsunuz. İşinize gelmiyorsa ya kaçın ya da değişik bir tarzda yerinize oturun. Bize biraz inanacaksınız. Kendinizin büyüklüğüne sevdalanmayacaksınız, çünkü fazla bir büyüklüğünüz yok. Sizin tarzınız bitik, sizin tarzınız üretmiyor, içinden fazla başarı çıkmıyor. Artık bunu görmelisiniz.
“PKK‟de değer birikmiş, gider ele geçiririz” diyorsunuz ve değerlere burjuvazi adına saldırıyorsunuz. Bilerek veya bilmeyerek bizim emeklerimizin ürünlerine saldırıyorsunuz. Bu, yanlış bir savaş tarzıdır. Değerleri temsil ettiğime, onların koruyucusu, temsilcisi olduğuma inanıyorum. O değerlerle daha fazla değer üretmek benim esaslı Önderliksel işleyiş tarzımdır. Kaldı ki biz sıfırlardan başladık. Diğerleri de katkı yapıyor ve şimdi onu daha büyük bir mekanizmayla döndürerek çoğaltıyorum. Siz bu sürece değerleri böyle çoğaltma temelinde katılabilirsiniz, yoksa hırsızlama temelinde olmaz. Sizi müthiş de çalıştıracağız. Özgürlük ordusunun savaşçıları müthiş çalışmazsa savaşı kazanamazlar. Böyle olmayanlar bizi ciddiye almıyorlar demektir. Bazen size baktığımda eski tas eski hamam, eski kişilikler, eski özellikler demekten kendimi alamıyorum. En azından kendilerine bir özgürlük savaşçısının iyi savaşabilir bazı özelliklerini yakıştıramamışlar. Oysa gelişme, dönüşme olmalıdır. Eğer bizimle yol alacaksanız bunu açık söyleyin. Gücünüz yoksa bunu da net bir biçimde çekinmeden söyleyin.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (40.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER