ÖNDERLİK HAKİKATİNE DOĞRU KATILMAK-5.BÖLÜM
En Büyük Aşk Anlama Aşkıdır
Önder Apo geçmişte yaptığı eleştirilerde, düşünceden kopuk bir pratik içinde olan kadro duruşunu mahkum etti. Düşünce gücüne ulaşmadan da olumlu bir pratik yapılabileceğine dair anlayışa sert eleştiriler yöneltti. ‘Düşüncesi bizim olmayanın eylemi de bizim olamaz’ dedi. Anlama ve uygulamanın bir ve aynı süreç olduğunu, ikisinin kesinlikle birbirinden koparılamayacağını dile getirdi. Ancak bu noktada sorunun teori-pratik ikilemi biçiminde ortaya konulması, lime lime olmuş bir toplumsal zeminde şekillenen parçalanmış kişiliklere bazen pratiği, bazen teoriyi öne çıkarma fırsatı sunuyordu. Ağırlıklı kesim teoriyi bir yana bırakıp dar pratikçiliğe yönelirken, diğer bir kesim edindiği belli bir teorik birikimle yürünebileceğini sanıyordu. Şimdi bu ikilemin gerçeği ifade etmekte yetersiz kaldığını çok daha iyi görüyoruz. İnsanın anladığı anda oluştuğunu, anlama ve oluşmanın gerçeğin bütünlüğünü ifade ettiğini, kişinin anladığı kadar yaşadığını ve anlamanın yaşayabilmek için olduğunu iyi biliyoruz.
İnsan, kendi yasallığını kendisi yapan bir varlıktır. İnsanın gelişimindeki yasa aralıkları çok daha kısadır. Bunun anlamı insanın sürekli kendisini aşma çabası içinde bulunan bir toplumsal varlık olduğudur. Kendini aşma niteliksel bir olaydır. Öteki canlı türlerinde değişim ve dönüşüm aralıkları çok daha uzundur ve milyonlarca yıla yayılır. İnsandaki değişim ve dönüşüm ise süreklidir. Dolayısıyla insan özgürlük potansiyeli en yüksek varlık olma özelliğine sahiptir. İnsan zekası tüm canlıların zekasının toplamına tekabül eder. Bu denli muazzam bir zeka potansiyeline sahip olan insanın anlama eylemini savsaklaması, bunun da ötesinde anlamadığını iddia etmesi çok tehlikeli bir inkarcılıktır ve uygarlığın zihniyetini fethettiği kimselere mahsus olabilir. Asıl anlaşılamaz olan, burada karşılaştığımız anlamsızlıkta ısrar durumudur. Ancak kölelik ruhunun kendisinde içselleştiği, özgür yaşama tutkusunu yitirmiş ve umutsuzluğa gömülmüş kimseler böyle bir yaklaşımı içine sindirebilir. ‘Maddenin amacı anlamlaşmak, anlamın amacı maddeyi aşmaktır.’ Anlamda sürekli derinleşen insan, yapısallığında da sürekli değişime gitmek zorundadır.
Anlamak bir yönüyle de sorumluluklarının bilincine varmaktır. Evrensel oluşumun en harika varlığı olan insan evrenin gelişim amacı olarak da görülebilir. Evren, kendisini insan vasıtasıyla tanımaktadır. İnsanın kendini bilmeden yola çıkarak evreni tanıma çabasına yönelmemesi, sorumluluğunun gereklerini yerine getirmekten kaçmakla özdeştir. En yüksek özgürlük düzeyi, en gelişmiş sorumluluk bilinci demektir. Bu anlamda kadro yakaladığı ve sürekli yükselttiği bilinç düzeyi temelinde sorumlu davranan insanı anlatır. Parti kadrosu bu sorumluluğunu toplumun politik ve ahlaki karakterine bağlılığı çerçevesinde yerine getirir. Çevresiyle uyumlu, toplum ile doğa arasında uyumlu ilişkiye büyük özen gösteren, özgür ve eşit bir yaşama tutku düzeyinde bağlı olan kadro, gerçek anlamda sorumlu kadrodur. Böylesi bir bilinç düzeyini yakalamış bir kadronun genelde sömürü ve zorbalığın örgütlü hali olan uygarlık sistemine, özelde toplumun, insanın ve doğanın katili olan kapitalist moderniteye tavır almaması düşünülemez.
Önder Apo’nun hafızasını ‘evrenin bilgi deposu’ olarak adlandırdığını biliyoruz. Bu ideolojik-teorik gelişme düzeyinin hakikat arayışının kesintisiz bir biçimde sürdürülmesi ve özgür yaşama aşk düzeyinde bağlılıkla bağlantısı ortadadır. Bu durum tanrısal bir bağışın değil, görkemli bir yaratıcı emeğin ürünüdür. Anlamak, en soylu yaratıcı emeği gerektirir. En büyük aşk, anlama aşkıdır. Anlamak, aşkın kendisidir ve tüm zorluklarına rağmen bir ‘sevinç ve neşe’ pratiğidir. Zorunluluğun ötesine geçip sevinç ve neşeyle dolu geçmeyen bir eylem, aşkla girişilmiş bir eylem olamaz. Aşk bir keşif eylemidir, evrenin oluşum dilini çözmekten duyulan büyük heyecandır, coşku dolu bir arayıştır. Bezginlik ve bıkkınlık yaratan bir pratik sistemiçi olmaktan kurtulamamış bireylerin ruh halini yansıtır. Köle pratiği her zaman bezginlik ve bıkkınlıkla yüklüdür. Özgür insan için çalışmak, en değerli eylemdir, daha da özgürleştiren bir olaydır. İnsan, emeğiyle kendi insani gerçekliğini doğrulamış olur. Elbette bu da anlama fiilini müthiş işletmeyi gerektirir. Kadro anlayışlı ve ciddi insandır; anlama işine en büyük ciddiyetle yaklaşır ve bu temelde anladığını aynı ciddiyetle pratikleştirir. Önderlik gerçeğine katılmanın amentüsü budur.
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ (DERLEME)
YORUM GÖNDER