APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (13.BÖLÜM)
SAVAŞIMIMIZ KADINLA ERKEĞİN KENDİNİ YENİDEN BULMA SAVAŞIMIDIR
Hep erkeklerden bahsettik, ancak kadınlar için de bu böyledir. Kadınlar genellikle erkeği esas alırlar. Açık söyleyeyim, bu ülkenin en etkili erkeği benim, fakat halim ortadadır. Sahte erkeklik hayalleri beslemeye hiç gerek yok. Bu ülkede erkeklik çoktan ölmüştür, çünkü elinde güç kalmamış. “Kaba erkeklik” diyeceksiniz, onun da hiçbir yararı yok. Durum böyle, bunu ben uydurmuyorum. Erkekleriniz çoktan düşmanın askeri olmuş. Kaba bir baskıdan, hakimiyetten ve güdülerini tatmin etmekten başka size verecekleri bir şeyleri yok. Sahte erkek hayallerinizi bir tarafa bırakmalısınız. Belki erkek arkadaşlarınızın da, sizlerin de zoruna gider, ama ben erkekliğimi açıkça ortaya koydum. Daha fazlası elimden gelmiyor, ancak bu kadar yapabiliyorum. Her ne kadar anam söylediyse de, ben ne yapayım, anam daha iyi oğul yetiştirseydi. Sizler daha iyi erkek yetiştirin. Madem kendinize güveniyorsunuz, duygularınız var ve cesaretlisiniz, o zaman iyi erkek yetiştirin. Kimse size zorla şöyle yapın, böyle yapın demiyor. Ama hayal hanenize göre sizi koruyacak, sizi sevecek, sizi himaye edecek adam yok. Bu mümkün olsaydı, kabul ederdim. Fakat sizlerin ucuz karı olmanızdan da nefret ediyorum. Anamla savaştım, utandım, sıkıldım. Çünkü bana göre kadınlar o halleriyle her şeyi bitirirler ve öyle kadınla hiç yaşanmaz.
Kendinize göre bir erkek anlayışınız var ve yola çıkmışsınız. Ben buna kolektif kaçış, toplu kaçış diyorum. Buna hiçbir darbe çare olmaz. Tabii erkek arkadaşlarımıza da söylüyorum; erkek olmak çok zor bir şey, hele bu kadınlara göre erkek olmak çok daha zor. Örneğin, değer verdiğiniz bir kadına, kıza ne vereceksiniz, neyiniz var? Benim bile bir şey vermeye gücüm yok. Bunları abartı olarak söylemiyorum, gerçekçiyim ve ciddiyim. En değme erkekten daha erkeğim, ama yine de düşman gerçeğiyle kıyaslandığımda, mevcut erkekler gibi erkeklik taslayacak halim yok. Çözümlemelere göre değerlendirdiğimizde, kendini böyle erkek sanan adam, bana çok kötü geliyor. Kadının durumu daha kötü. Böyle erkeğe göre kadından da nefret ediyorum, hatta böyleleri düşkün kadından bile daha tehlikelidir. Böyle bir erkeğe çok ucuz bağlanmış veya böyle köhnemiş kadınlar daha tehlikelidir. Bundan çıkaracağınız sonuç, bu savaş işinin o kadar basit, kadınlığın da öyle kolay olmadığıdır. Çoğunuz ataerkil bir anlayışla erkeklere göre ayarlanmışsınız ve PKK‟yi de bir erkek yerine koyuyorsunuz. PKK sizi korur, geliştirir diye bir şey kesinlikle yok. PKK, erkek örgütü değil. PKK, başından itibaren kadın konusunda bir eşitlik ve özgürlük örgütüdür. Ancak siz öyle görmek istemiyorsunuz. PKK içindeki yaklaşımları, sizi himaye altına alması gereken yaklaşımlar olarak görüyorsunuz veya böyle bir sorun yokmuş gibi davranıyorsunuz. Bizim ortamımızda bu tür tutumlar kabul görmez.
Toplumsal gerçekliği reddedemeyiz, kadın gerçeğini reddedemeyiz. Kadınsız yaşam olmaz; fakat böyle kadınla, böyle erkekle de yaşam olmaz. Neden bu böyledir? Düşman böyle yapmıştır da ondan. Sizin rahat uyuyacağınız bir karış yeriniz yok. Unutmayın ki, vatandan bir hain gibi sürekli kaçıyorsunuz. Nerede yaşayacaksınız? Tek yaşayamıyorsunuz, çift olarak nasıl yaşayacaksınız? Ulus olarak nasıl yaşayacaksın? Bunlar yakıcı sorunlardır. Bunları kendinize sorun yapmayacak, ardından da “bizim kara sevdalarımız var” diyeceksiniz, bunları kabul eder miyim? Bunları bana yutturacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, çünkü böyle yaptığınızda ilk darbeyi benden yersiniz. Anam kadınlığını, analığını bana dayattığında taşları yağmur gibi başına döktüm. Bacılarım bana göre yol almadıklarında tekmeyi salladım. Siz kim oluyorsunuz? Bu durumdan bizi tek bir şey kurtarır, doğru savaş gerekçeleri, doğru savaş tarzları ve doğru kadın tarzı. Onlar da Önderlik gerçeğinde ve geliştirdiğimiz yiğitlikte önemli yer tutar. Düşünün, en değme kadın yaşamı başa ne kadar beladır. Hangisine merhaba desen, ikinci gün başına bela olarak yıkılır. Sevgiden anladığı yok, savaşın başında yük, sevginin başında yük. Bu halinizle sizi ne yapacağız? Tabii erkeklerin durumu daha da beter. Bunlar ciddi sorunlardır. Onun için eğitim, onun için tartışmalar, onun için savaşımlar şarttır. Yaşama gelmeniz, yaşamın özgür ve eşit ifadesini bulmanız için bu kadar çaba harcıyoruz. Her ilişki tarzınız neden bir kaçışa yol açıyor, her birinizin duygulanması neden bir ihanete yol açıyor. Bunu cevaplandırmayan yiğitlikten, hele aşktan, sevgiden bahsedebilir mi? Ama kandıracaksınız, gizliden gizliye yapacaksınız; baştan beri biz bu sevdayı da lanetliyor ve yaşatmıyoruz.
Önderlik sanatında, savaşımında kadın önemli yer tutar. Kadın da savaş meydanına gelsin, ama kurallarınca, kaidelerince sonuna kadar da bağlı olmayı bilsin. Ağlayan kadına, yine erkekten himaye isteyen kadına bizim saflarımızda yer yoktur. Basit duygularıyla, cinselliğiyle yer tutmak isteyen, hatta yaşamın güçlü bir kaynağı olmayan kadına da bizim saflarımızda yer yoktur. Biz böyle kadını ne yapacağız? Kendini başımıza bela edip atan kadın ne olacak? Anamı bile çoktan bıraktım, ona bir mektup bile yazmadım, bu halinizle neden size değer vereceğim? Değer verdiğim tek şey, özgür kadın çalışmasıdır. Belki bazı arkadaşlar kadınla ilişkilenmeyi ister, ancak eğer yiğitliğin gereklerine yüzde yüz uymazsanız, savaş yasalarına göre sizi cezalandırmak gerekir. Bu işler kolay değil. Bu konuda kaçışı değil, savaşı geliştirirsen ilişki anlamlı olur. Ama unutmayalım ki, bizde her ilişki baştan beri savaştan taviz vermek, partiden taviz vermek anlamına geliyor. Bu müthiş bir düşkünlük özelliğidir. Onu aşmak için bu büyük direnişi ortaya koyduk. Açık söyleyelim, her ne kadar kendimi tam erkek yerine koymuyorsam da, öyle ucuz erkek olmaya da hiç niyetim yok. Öyle beklentili erkekler bulmanıza da hiç imkan yok. Erkekler için de eskisi gibi kullanılacak kadın hiç yok. Burada büyük bir savaşımın ve yaşamın zaptı vardır, onu yakalayacaksınız. Hatta son tahlilde savaşımız, bir kadın savaşıdır veya kadınla erkeğin kendini yeniden bulma savaşıdır. Bu savaşımı doğru vermeyenler yaşamdan bahsetmesinler. Aslında bu konu, savaşımın önemli bir gerekçesidir. İstediğiniz kadar beni ciddiye almayın. Ben de size neden onurlu tek bir yaşam ifadesine sahip değilsiniz diyorum. Doğru bir sevgiden hiç bahsetmiyorsunuz, en küçük bir ilişkide sorun oluyorsunuz, sevgileriniz yok denecek kadar kurumuş ve çirkin. Bu durum yiğitlikle bağdaşabilir mi? Eskiden bu durumu örtbas etmek için kadını kapatır, bir köşeye atarlardı. Bu tutum da doğru değildir. Kadını bir tarafa atmak, kadını mal gibi görüp üzerinde savaş yürütmek yiğitlikle bağdaşmaz. Bunlar feodal dönemin, burjuvazinin sahte yiğitlik anlayışlarıdır.
Özgürlük savaşçılarının böyle kadın savaşı olamaz. Biz onun da gereklerini açığa çıkarıyoruz, bunu ciddiye alacaksınız. Kadın olmak kolay değil. Kadın olarak büyük utanç içinde bırakıldığınızı ve sevilmenin kenarından bile geçilmediğini biliyorsunuz. Bunun toplumsal gerçeklikle, ulusal gerçeklikle bağlantısı vardır. Ben bile kendimi sevdirebilmek için bu kadar ulusal iş yapmak zorunda kaldım. Sevilmek iyi bir şeydir, ama bu da savaşla olur. Hatta savaşımızın bu anlamda önemli bir özelliği de sevgi savaşı olmasıdır. Bu, tam bir sanat işidir. Kaba savaşçılığın çok ilerisinde ince bir savaştır. Sevilebilmenin, sevebilmenin kanunları var, gerekleri var ve bunlar en ince sanatla yönetilir. Siz sevgi istiyorsunuz, ilgi istiyorsunuz, ancak daha bu savaşın kenarından bile geçmiyorsunuz. Erkek olsun, kadın olsun hiç kimsenin beni ucuz sevmesini istemiyorum. Beni ucuz sevmeye hakkınız yok. Hatta beni kim gerçekçi severse, ilgi duyarsa benim için o önemlidir. Tam istenildiği gibi ve gerçeklerle bağlantılı olduğu kadar değerlidir. Bu hem bir hak hem bir görevdir. Sadece “sen Öndersin, seni çok severiz, sayarız” demek yalandır. Çünkü siz bu sevgi adı altında bir yığın yanlışlık yapıyor, kendinizi bununla örtbas ediyorsunuz. Sevmemek de kötüdür, çünkü sevilecek durumlar ortaya çıkarılmıştır. Ölümüne seveceğiniz şeyler gerçekleştirilmiştir. Onları da görüp sevmezseniz, siz bu savaştan hiçbir şey anlamamışsınız, yalancısınız ve fazla savaşamazsınız demektir. Savaşın kesinlikle sevgiyle bağlantısı vardır. Sevgisi büyük olmayanların savaşı gelişemez. Nitekim korkuyor, “tıkandık” diyorsunuz. Çünkü sevgi düzeyiniz yok. Ancak büyük seveceğiniz değerler için, güzellikler için savaşabilirsiniz. İnsan taşlar için savaşır mı? İnsan, vatan güzellikleri için savaşabilir.
Ancak sizin bu güzelliklere sevginiz yok. Neyin savaşımını vereceksiniz? Verseniz dahi o savaş ihanetin, kin, öfke ile çirkinliklerin birbirine girişmesi olur. Bu konuda da Önderlik olayının kenarından bile geçmiyorsunuz. Önderlik, baştan beri ülkesinde ve halkında çok sınırlı da olsa bazı güzelliklerin olduğuna inanma ve o uğurda savaşma sanatıdır. Ve bu konuda çok ciddidir, sizin gibi de mücadeleden vazgeçmez. Kadın diyorsunuz, kadın yaklaşımları konusunda size kendi tarihçemi de anlattım. Yine diğer değerler savaşı kadar kadın değerleri uğruna savaş yürütüyorum. Neden saflarımıza bu kadar kadını toplayabildim? Çünkü onların bazı değerlerini koruma savaşımını verdim. Neden kadınlar size bağlanmıyorlar da, bana bağlanıyorlar? Çünkü onların çok önemli bazı değerlerinin savunulmasını ben üstlendim. Sizin anlamadığınız kadının ülkeyle bağlantısını, kadının yaşamla bağlantısını, kadının güzellik sevgisiyle bağlantısını sağlam kurduk. Kadınlar bunu anladılar ve geldiler. Siz ise, “örgüt yetkisi, erkek gücü” diyerek onları bastırıyorsunuz. Bu tutum, eski despotların bağlama tarzıdır. Böyle yaparsanız hangi kadını kendinize bağlarsınız? Hatta karınız bile olsa, ikinci gün parti gelir, elinizden alır. Çünkü hırsızlık yapmışsınız. Bu tür bir bağlanma olmaz. Birbirine bağlanmanın kanunları vardır. Bunun için eskisi gibi karılık-kocalık olmaz. Bu biçimde koca da bulamazsınız. Birisi “kocayı buldum” diyorsa, ikinci gün elinden alırız. Nitekim alıyoruz da. Bunlar yiğitlik işleridir. Gereklerini yapmazsak, savaş gelişmez. Kadın için savaşın, ama doğru bir tarzda. Yüzlerce, binlerce kadın aklımdadır, hayalimdedir. Hepsi için savaştım, hatta onlar için önemli savaşları geliştirdim, önemli kararları da verdim. Siz daha bunu anlamamışsınız. Partiye dayanarak kadınları bir mal gibi karı yaptınız; bunu yapmak düşman gibi yapmaktır.
Tabii bunun farkında değilsiniz. Bu konuda doğru bir aşk anlayışınız da, sevgi anlayışınız da yok. Sadece, “bastırırız, gücümüzü kullanırız, yetkimizi kullanırız” diyorsunuz. Ben bile bunu kullanmıyorum, siz nasıl kullanacaksınız? Kadını gücümle bu kadar ilerletiyorum, ancak bu yetmiyor ve daha fazla yapmam gerekir diyorum. Siz sevgi olayını geliştirmek için hiçbir şey yapmadan, nasıl bastırıp alacaksınız? Gördüğünüz gibi, işler o kadar kolay değil. Kadın da bilmeli, biz bu kadınları beğenmiyoruz. Halen hepsinden çekiniyorum. Onlara gelişme, geliştirme temelinde yaklaşıyoruz. Fazla dayandığınız kadın sizi yıkabilir. Çünkü zayıftır, çaresizdir ve toplumda oyun oynamaya alışmıştır. Ben bu konudaki tehlikeleri aşmasaydım, böyle bir savaşçı olabilir miydim? Daha gözümüzü açmadan kadınlar beni bitirebilirdi. Nitekim TC bu silahı çok etkili kullanmak istedi. Dua edin ki, ilk defa bu düşman silahını boşa çıkardım. Boşa çıkarmasaydım, tek bir savaş değerimiz bile ayakta kalmazdı. Bunlar da önemli gerçeklerdir. Size öğrenin diyorum, ancak öğrenmeye bir türlü yanaşmıyorsunuz. İlişkiler berbat, duyarlılık, sevgi-saygı çok zayıf, yanlış ve tehlikeli. Önderlik böyle değildir, Önderliğin bu konuda yaşadıkları müthiştir. Bu çabalara saygı duymaz, bu temelde yeniden kendinizi gözden geçirmez ve yeniden yapılandırmazsanız, el atacağınız her şey başınıza yıkılır ve hesap veremezsiniz. Bütün bunlar, yiğitleşmek için dikkat edilmesi gereken temel hususlardır. Ben bir ulus için böyle yaşadım. Kendi bireysel çıkarıma veya geleneklere göre kendi şerefimi, onurumu esas alsaydım, sizin gibi savaşta kendimi kandırsaydım, herhalde bu duruma gelmez, savaşı bu kadar uzatmazdım. “Bu işler zor” diyeceksiniz, ancak başka türlü ayakta kalınamıyor.
Başka türlü en büyük isyancınız bile düşmana karşı iki aydan daha fazla dayanamamıştır. Düşmanınızın en güçlü olduğu ve sizlerin en zayıf olduğunuz dönem de ben tek başıma savaşı başlatmadım mı, sıfır imkanlarla, hatta borçlarla bugüne kadar başarı üstüne başarılarla bu işleri buraya kadar getirmedik mi? Eğer bu savaşın bir elemanıysanız, nasıl bir katkınız olur? Bir şeref sözü, bir yiğitlik sözü olarak bunun gereklerini yerine getirin. Bize bağlanmaktan dem vuruyorsunuz. Biz bunu başardık, “anlamam, ciddiye almam” derseniz, o zaman yalancısınız ve oyun oynamaya geliyorsunuz demektir. O zaman sizden savaşçı çıkmaz ve sizi kabul edemeyiz. Bunları gelişmeniz için temel alacaksınız. Bu anlamda kendinizi ciddiye almanız gerekir. Yemeden-içmeden daha önce kendinizi ciddiye alacaksınız. Benden daha gençsiniz, ben bu kadar ciddiye alıyorsam, niye siz güç yetirmeyesiniz. Güç yetirmezseniz bela olursunuz. O zaman tam bir yalan dolan kişiliği, balon kişiliği olursunuz. Bu durumda her adımınız bir hatadır ve er-geç ezileceksiniz demektir. Nitekim aranızdan anlı-şanlı bir komutan çıkmadı. Eğer böyle giderseniz, beni de bitirmeye çalışırsınız. Tabii beni şu yönümle de tanımak zorundasınız; benim biraz inadım var. Siz ne kadar “bizim de inadımız var” deseniz de, bu ülkede hiçbir kişinin inadı benimkinden daha güçlü değildir. Çünkü ben de bu gücü yakalamış durumdayım. En zayıf adamdan, en güçlü adama çıkış yapan bir kişi, sizin inadınız karşısında boyun eğmez. Hatta size bu kadar güç veren, sizin gücünüz karşısında boyun eğmez.
Önderliği bu anlamda ciddiye almak gerektiğini bilmelisiniz. Önderliğin kanunları, tarzları var, bunları iliklerinize kadar hissedin. Böyle yaparsanız, daha da güçleneceğiniz kesindir. O zaman yırtıcı olursunuz, müthiş doğruları egemen kılar, başarı üstüne başarı sağlarsınız. Bundan neden kaçıyorsunuz? Beni araştırın, hatta benden güç alın ve kullanın. Çok zayıfsınız, mutlaka güçlenmeniz gerekir. Çok başarısızsınız, başarmanız gerekir. Çünkü yaşam çok çirkin ve sadece burada güzelleştirme var. Bizim ortamımızın temelde kazandırdığı budur. Yüksek ilgiyle iliklerine kadar bunları işlemeyenler, çok iyi bir öğrencimiz olamazlar. Böyle değilseniz, ya kendinizi ıslah edin ya da kaçın. Kesinlikle bu gerçeği yakalamalısınız. Mücadeleye ikircikli ve yarım yamalak katılırsanız, ölüme kadar bu gerçekler yakanızı bırakmaz. Ruhunuzda ve bilicinizde patlama olsun. Katılımınız sıradan olmasın. Kızılca kıyamet koparan bir savaş vardır, ona yetişmek zorundayız. Gücünüzü neden böyle ucuz kullanıyorsunuz? Ben varım, siz niye varolmuyorsunuz? Zengin misiniz, arkanızda hazineleriniz mi var? Hayır, benden daha zordasınız. Ve her şey sizi fethetmeye zorluyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (15 Haziran 1996)
YORUM GÖNDER