“TC FAŞİZMİ KARŞISINDA KÜRT SİYASETİ NE YAPMALI?”
TC faşizminin ne yaptığı zaten çok net bir şekilde ortadadır. İmralı’dan Kandil’e ve Rojava’ya kadar aktif bir soykırım konsepti devrededir. Peki buna karşın toplumsal tedbirlerimiz nelerdir ve bu nasıl daha da geliştirilir? TC faşizmi karşısında doğal ahlaki bir duruşa sahip olmak için ilkin süreci karşılayan bir toplumsal öz savunma refleksine sahip olmak şarttır. Maalesef hala TC faşizmini İsviçre demokrasisiyle karıştıran kimi popüler siyasi şahsiyetler var. Bunca şahadete rağmen hala toplumsal öz savunmaya dayalı bir güvenlik mekanizması yaratılmadı. TC ırk faşizmi örgütlü bir Daişist terör organizasyonudur. Kürt halkına yönlendirilen bu rejimin alçak tetikçileri de Daişist terör örgütü mensubudurlar. Nitekim son HDP Bahçelievler ilçesine saldırtılan kontra tetikçi, bu terörist devlet hakimleri tarafından anında salıverildi. Oysa silahı tutukluk yaptığı için katliam yapamayan bu terör devleti teröristi işgalci polislere teslim etmek yerine anında pencereden atılmalıydı ve öz savunma temelinde cezalandırılmalıydı. Öz savunmasız bir HDP’yi hedefleyen TC faşizmi bunu tekçi ırk milliyetçiliğini yeniden tahkimde kullanıyor. HDP tabanı bu sistematik saldırılarla edilgen ve her şeyi sineye çeken bir pozisyona razı edilmek isteniyor. HDP’yi kuşatan siyasi tasfiye konsepti onu ideolojik politik öz savunma reflekslerinden arındırmak istiyor. Bunu boşa çıkarmanın yegane çözümü ise toplumsal bir öz savunma seferberliğidir.
Güncel hayatın akışına paralel olarak faşizme karşı Kürdistan demokratik devrimini yaşamsallaştırma amacını kitlede anbean örgütlemek gerekiyor. Amaçlı bir özgür yaşam için devrimin toplumsal mücadele zeminiyle güçlü ve derinlikli buluşmamız lazım. Reelde demokratik siyasetin somut değerler üreterek bu devrimci zemine güçlü bir katılım göstermesi önemlidir. Aşındıran teorik dilsel katılım çokta bir anlam ifade etmemektedir. Faşizmin özel saldırı politikalarını boşa çıkaracak toplumsal örgütlülük düzeyini yakalamak adına öncelikle devrimin özsel değerlerine yabancılaşmayı durdurmamız gerekiyor. Sahi güncel de tasfiyeye dayalı faşizmin faal yok etme konsepti devredeyken mücadeleyi esas alan direnişçiliği dışlayarak nereye varılacağı sanılıyor? Öz savunmaya dayalı örgütlü eylemsellikleri derinleştirmek dışında bir seçenek var mıdır? Bunun içinde toplumsal yaşam içinde devrimci uyanışı sürekli kılmak gerekiyor. Siyasette yaratılmak istenen kimlik krizini ortadan kaldırmanın doğru yol ve yöntemi de buradan geçiyor.
Bunca faşizan ve örgütlü kirli yönelimler yaşanırken özgürlük ve toplumsal eşitlik mücadelesini rutinleşen yürüyüşlerle protesto etmenin ve basın toplantılarının ötesine taşımaya cesaret etmek için nasıl bir stratejiye sahip olmalıyız? Bu hayati süreçte umudun siyaseti ve siyasetçi figürleri ahlaki politik açıdan çok daha güçlü durmalıdırlar. Faşizm toplumu devrimci yaşam politikalarından yoksunluk siyaseti güderek manipüle ediyor. Özellikle genç kuşakta ruhsal ve duygusal çöküntü yaratıyor. Faşizm rejimi sürekli olarak toplumun özgür yaşam duygusunu öldürüyor. Durmaksızın mutsuzluk ve yalnızlık üretiyor. Topluma umutsuzluk aşılayan faşizm HDP’yi kapatarak seçmeninin iradesine ipotek koyup kendisini iktidarda tutacak bir açık takvimde işletiyor.
HDP devasa bir toplumsal güç zeminine sahiptir. Toplumun bu ruhsal özgürlük eğilimini pratik sahada muhalif bir davranışa yansıtmak için siyasi öncülüğün güçlü bir devrimci duyguya sahip olması gerekiyor.. Kendisini tekrarlayan; toplumun devrimci içsel reflekslerini törpüleyen ve sistem içileşen güncel siyasi pratik tıkatıcı pozisyondan kendisini acilen kurtarabilmelidir. Devrimci mücadeleye yürekten bağlı yenilenen bir bilinçle, inanç ve iradeleşme yaşayan bir siyasi öncülüğe ihtiyaç duyuluyor. Amansız bir mücadele veren devrimin ruh ve coşkusunu topluma yansıtmakta ve taşırmak ta mevcut siyasi zihniyetin durduğu zemin tıkatıcı pozisyonundadır. Kendini devrimci mücadelenin dışında konumlandırma ve görme durumu pratik toplumsal alanda bariz bir şekilde vardır. Ancak yürütülen görkemli mücadele ile ruhen de ortaklaşan bir siyasi politik öncülük yaşamı devrimci temelde karşılayabilir. Devrimci yaşamın çekiciliği kapitalist modernite tuzaklarına karşı en etkili yöntemdir. Devrimci yaşam kültürü ancak böyle gelişir. Zira siyasi özgürlük bilinci çok net olarak faşizme karşı bu dik duruşu ister!
Toplumu faşizme karşı cesur pratiğiyle eğiten bir devrimci siyasi öncülük onu düşünce sahibi kılmak, ideolojik bir bakış açısı kazandırmak ve bunu sürece cevap verecek bir örgütlülüğe kavuşturmakla yükümlüdür. Yaratıcı bir toplumsal kapsayıcılık adına bu siyasi öncülük için çok önemli parametrelerdir. Siyasetçinin kendisini halka ve mücadele değerlerine borçlu görmesi ve buna layık olabilmenin mücadelesini vermesi onurlu bir tutumdur.
Güncelde kendisini ülkesine ait görmeme ruh hali, beraberinde devrimci mücadeleden düşmeyi getiriyor. Baktığımızda sistematik olarak şehit mezarlarına saldırı Kürt halkının ulusal onurunu kırmayı hedefliyor. Siyasi temsilin kimi yetersizlikleri üzerinden tabanda ve özellikle gençlikte devrime inançsızlık yaratmak için özel savaş politikaları tüm kirli ve sinsi yöntemleriyle devrededir. Karamsarlık pasiflik aşılar ve umutsuzluk yaratır. Kürt siyasetinin artık pasif savunma konumundan çıkıp aktif savunma pozisyonuna geçmesi aciliyet arz ediyor. Direnişi çözüm odaklı gören dinamik bir siyasi vizyona ihtiyaç duyuluyor. Zira Ortadoğu da tek alternatif devrimci paradigmanın gücü ve iradesini miras alan Kürt demokratik siyasetinin çok önemli başarma gerekçeleri vardır. Her şeyden önce emsalsiz bedellerin yarattığı canlı bir devrimden besleniyor. Bu güçlü devrim ruhunu toplumla buluşturmayı başaran bir siyaset temsili karşısında TC faşizmi diz çökmeye mahkumdur!
SERDEM AMED
YORUM GÖNDER