ÖNDERLİK HAKİKATİNE DOĞRU KATILMAK-10.BÖLÜM
Kadronun İnşa Görevleri
PKK öncelikle yoksullara ve yoksunluk içinde yaşayanlara gitti. PKK’nin esas kitlesi en alttakileri oluşturanlar, egemen güçlerin deyişiyle baldırı çıplaklar oldu. Gençlik, kadınlar ve yoksul köylülük PKK’yi herkesten önce bağrına basan toplumsal kesimler oldular. Kentlerin varoşlarına yığılmış yoksullar, bir dilim ekmeklerini PKK kadrolarıyla paylaştılar. Kır yoksulları, PKK’nin savaşçı topluluğunun bel kemiğini oluşturdular. PKK kadroları dışarıdan bu kesimlere giden ‘yabancılar’ değildi; onların en hayırlı evlatlarıydı, onların çocuklarıydı. PKK kadrolarını öteki sözde devrimcilerden ayıran şey, mütevazı duruşları, ağızlarından çıkan söze göre yaşamaları, halkın özgürlük davasına samimi bağlılıkları ve daha önemlisi müthiş sadelikleriydi; emekçilerle birleşmeleri ve hatta onların içinde erimeleriydi. Ne yazık ki bu soylu geleneğin aynen devam ettirildiğini söylemek zordur. Komünal yaşamın hala diri özellikler taşıdığı kırsal toplum içinde çalışmak isteyen kadroların sayısı oldukça sınırlıdır. Çalışma için daha çok kentler tercih edilmekte, kentlerde de varoşlara gitmekten adeta kaçılmaktadır. Özellikle büyük kentlerin en yoksul kesimleri gerici ve işbirlikçi tarikatçı yapılanmaların insafına terk edilmektedir.
Bir gerçeğin altını özenle çizmek gerekir: Kürdistan’da demokratik bir sistemin inşası içinde bulunduğumuz dönemin karakteristik özelliğidir. İnkar ve imha çizgisinde ısrar eden yeşil Türkçü faşist iktidarın şiddeti alabildiğine tırmandırması ve bu nedenle savaşın giderek kızışması bu gerçeği değiştiremez. Demokratik uygarlığın inşası özü itibariyle pozitif eylemliliğe dayanır. Devrimci halk savaşı bile esas olarak inşa edilecek demokratik sistemi korumayı öngörür. Önder Apo bu gerçeği ‘Temsil ettiğim önderlik gerçeğinin bu yönü özenle bilinmek ve takip edilmek durumundadır. Aksi halde benim önderliğimde politik birlikten, örgütsel ve eylemsel yaşamdan bahsetmek zordur. Sürekli örgütlü ve ağır basan yönü pozitif eylemlilik olan bir yaşamı sergileyemeyenlerin, önderlik kurumunda başarıyla rol oynamaları imkansıza yakındır’ biçimindeki belirlemeleriyle çok iyi ortaya koymaktadır. Kürdistan’daki faşist-sömürgeci sistemi şiddetle yıkmayı düşünmek ve demokratik toplumun inşasını bu yıkılış sonrasına ertelemek doğru değildir, Önderlik gerçeğine aykırıdır.
Önderlik gerçeğine katılan ve onunla bütünleşen kadro Kürdistan’da demokratik toplumun inşasına aşkla girişmek durumundadır. Örgütlü kadro, örgütlü toplumdur. En sonuç alıcı eylem türü örgütlenmedir. Kuşkusuz bunu salt bir öncü kadro örgütlenmesi olarak ele almıyoruz. Kadronun ve toplumun örgütlenmesini birbirinden ayrılmaz bir durum, daha doğrusu tek bir süreç olarak değerlendiriyoruz. Böylesi bir örgütlenme ve eylemlilik PKK kadrosu için varoluş koşulu olarak görülmelidir. ‘Örgütlenme ve eylemlilik bir görevden de öte yaşam hali olarak anlaşılmalıdır. Nasıl susuz ve havasız olunmazsa, örgütsüz ve eylemsiz yaşanmayacağı da bilinerek, önderlik gerçekliğimize anlam verilmelidir. Yoksa örgüt içinde örgüt, kendi başına yıkıcı, boş, amaçsız eylemcilik başa hep bela getirir. Çok yetkin örgütlenme, bunu ideolojik ve politik çizginin özüne uygun somutlaştırma, amaçlı ve verimli bir eylemlilikle bütünleştirme tek doğru bağlılık türüdür. Sonuca götürebilen, tarihi çabaları boşa harcamayan, her tuğlayı binayı daha yüksek kılmak için koymaya götüren tutumdur. Yapının örgütsel ve eylemsel anlayışını, silahlı mücadele de dahil, bu konuma yükseltmekten başka başarı şansı yoktur.’
Önder Apo, ‘Hakikat ifade edilen bütünsel gerçektir. Kadro örgütlenmiş ve eylemsel kılınmış hakikattir’ dedi. Biz hakikati toplumda arayıp bulan bir hareketiz. Toplum dışında bir hakikat arayışının anlamsız olduğuna ve sonuç vermeyeceğine inanıyoruz. Hakikatin bütünlüğü aynı zamanda toplumun demokratik inşasının da bütünlüğü anlamına gelir. Toplumsal özgürlüğü sadece siyasal mücadelenin başarısına bağlamak oldukça eksik ve hatalı bir yaklaşımdır. Toplumsal inşa yaşamın bütün alanlarını kapsayan bir inşadır ve bütünlüklü bir sistemin kuruluşunu anlatır. Örneğin ekonomik alanın siyasal alandan daha önemsiz olduğu iddia edilebilir mi? Kadının kendini özgürleştirmesi ve bunu kendi konfederalizmiyle taçlandırması geleceğe ertelenebilir mi? Kırsal alan toplumunun örgütlenmesinde ve yeniden inşasında tarımın rolü gözardı edilebilir mi? Kültürel alanda kendisini örgütleyememiş ve kendi eğitim sistemini inşa edememiş bir hareketin gerçek başarısından bahsedilebilir mi? Aynı şekilde her alandaki inşa kendisini savunabilecek bir sistem oluşturmadan kazanımlarını kalıcı kılabilir mi?
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ (DERLEME)
YORUM GÖNDER