APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(41.BÖLÜM)
DEVRİM KENDİNİ YARATMA SANATIDIR
Saygı Başarı İmkanları Temelinde Yaşamaktır;
İnsana güveniyoruz, insan kendini doğru işletirse sonuç alabilir. İnsanın en büyük eylemi bile geliştireceğine her zaman inanmışımdır. Atom bombalarından bile daha etkili olabileceğine de inancım var. Ama bu da büyük çabayla, işleyişle olur. Bunun için kendimi doğru götürmek zorundayım. Kendimi sizin gibi ucuz, etkisiz götüremem. Kendimi mutlaka olay halinde tutmaya devam etmeliyim. Aslında siz de kendinizi olay halinde götürmeliydiniz, tabii kötü olaylar biçiminde değil. Kendinizi etkileyen, öğreten olaylar biçiminde bir tarza ulaştırsaydınız, çalkalandıran, alt üst eden böyle bir kişiliğiniz olsaydı birçok şeyi başarırdınız. Oysa gidip varıyla yoğuyla bir olan bir kişiliği sergiliyorsunuz. Bundan ne anladınız? Size yazık değil mi? Halbuki birinizi bir karargaha ulaştırdık mı, orada yerin göğün sarsılması gerekir, yer gök sarsılmıyorsa da alan sarsılmalıdır. Ama gittiğinizin ikinci günü nefesiniz bile zor çıkıyor, sesiniz zor duyuluyor, eriyip gidiyorsunuz. Neden öylesiniz? Ben ise burada her zaman olay oldum, her zaman sarsıntı yarattım. Sizin elinize o kadar etki, yetki, silah verdik, neden sarsıcı olmadınız? Eğer kendinizi böyle bir duruma getirmezseniz birbirimizin yakasını bırakamayız. Önderlik tarzımız var, o da kolay kolay bırakmama tarzıdır. Bunun için de ne kendinizi acındırın, ne ağlayın, ne sızlayın. Anamla ilk kavgam bu temelde başlamıştır. Bir kavga tarzımın olduğunu bilmelisiniz. Öyle sizin bildiğiniz gibi bir savaşçı değilim. Bazı imkanlar elde ettik ve sabrederek kendimizi bu tarza kavuşturduk. İsterseniz bana karşı savaşın, hatta birleşip arkamdan vurun. Bunu çoğu denedi, bilindiği gibi en yakınımdakiler bile her türlü provokasyonu, her türlü hizbi denediler, ama bir türlü sonuç alamadılar. Hizip kursanız bile etkili olan bir hizip olmalıdır. Kendime bir hiçim diyebilir miyim? Benim bir etkim var. Siz beni hiçe sayabilir misiniz veya keyfinize göre tanınmaz hale getirebilir misiniz? Hayır. İstediğiniz kadar beni oyalayın, istediğiniz kadar etkisizleştirmeye çalışın, ama ben kolay kolay ele avuca sığmam. Kendimi ayarlamışım ve bizimle kolay oynayamazsınız.
Artık savaşçı özellikleri, başarı özellikleri biraz gelişmiş olmalı yoksa “şu tarafım, bu tarafım, şu, bu yönüm” deyip konuşma hakkına sahip olamazsınız. İlla gelin benimle yol alın diye yalvarmıyorum. Ben, her zaman küçük bir grupla da olsa kendi işlerimi götürmeyi bilirim. Ama gelenleri de, ajan bile olsa niye geldin diye kovmam. Ajan bile olsa otur, dinle derim. Birçok ajanı böyle etkisizleştirdik. Ben ajanlara da en insani yaklaşımı gösteririm. Çünkü gücüme ve ıslah edeceğime inanıyorum. Bütün bunlar bizdeki tarzlar oluyor. Tabii bu, düşmanı görmemem demek değildir. Benim kadar düşmanı gören, içinizdeki düşmanı benim kadar değerlendiren kimse yoktur. Bütün bunlar iç içedir. Bazıları ucuz kaybettirebilir, gider işlerle oynayabilir, başarı diye bir sorunu dert etmeyebilir veya “bundan daha fazla savaşılmaz” diyebilir, ama bütün bunlara karşı ben de kendimi ayakta tutmakla cevap oluşturmaya çalışıyorum. Bu oldukça önemli bir durumdur. Yoksa sizin gibi şikayetçi üslupla, “yan yat, işler sırt üstü gitsin” demekle olmaz. Böyle yapsam saygıyı yitiririm ve beş paralık bir değerim olmaz. Zordur, fakat yine de en iyisi budur. Kafalarınızda soru işaretleri yaratmak istiyoruz. Artık kendinizi sorgulamanız ve bir yerlere koymanız gerekiyor. Bu, sopayla, köylü tarzıyla olmamalı; bir özgürlükçünün tarzıyla olmalıdır. Bu, en güzelidir. Bunun için de çok şey vermeye çalıştım, fakat verdiklerimi genişletip derinleştiremediniz. Herhalde size biraz da edebi dille anlatmak gerekiyor. Başka türlü sağır ve kör duyguları işlemek mümkün olmuyor. İntiharvari yaklaşmak da benim tercih edeceğim bir yaklaşım değildir. Buradan çıkarılacak tek sonuç, gözü kara gitmenin imha olduğudur. O da bu işin tarzı değildir. Bizim yöntemimiz, büyük bir koruma altında geliştirmektir.
Bu değerlendirmelerimizle kendinizi doğru tanımlayarak özümseyeceksiniz. Yoksa birbirimizin yakasını bırakmayız. Bazıları size sopayla, sizi aç bırakarak bunu sağlayabilirlerdi, ama bizde asla bu yöntemler olmaz. Biz, daha değişik biçimlerde birbirimizi bırakmamanın ne olduğunu göstereceğiz. Bizim yöntemlerimiz ölümden de beterdir. En zor yöntemler bizde vardır, ama biçimi değişiktir. Gelişmemenin, gerekeni yapmamanın büyük bir suç olduğunu size kanıtlıyoruz. Yetişmemek, kendini düşmanına göre hazırlamamak, kendini başarıya göre yetiştirmemek büyük bir suçtur ve bu suçu işleyenlerin yakasını kolay bırakmayacağız. Unutmayın ki, çektiğiniz sıkıntıların, öfkelerin bir nedeni de bu suçlu durumlarınızdan kaynaklanmaktadır. Yoksa bizden kaynaklanmıyor. Bu kadar uzun bir süreden beri gerilla ol, işlerde bu kadar başarısız ol, sonra da sıkıl, öfkelen! Bizim eylemimizi ne sanıyorsunuz? Madem köleyiz, eylemimiz de kölelerin özgürlük eylemidir, o zaman kendimize saygıyı bulacağız. “Birimler kolay kaybediyor, geri birimleri düşman avlıyor” diye bunu birbirinize anlatacağınıza, yıllardır neden bu durumda devam ediliyor diye kendinize sorun. En görkemli dönemlerde ve dağlarda kendini doğru dürüst gizlemeyeni ne yapalım? En kaba bir yürüyüşü bile düzenleyemeyenlere ne diyeceğiz? Sözümona komutanmış, utanmadan, sıkılmadan kendilerine göre ayarlama yapıyorlar. Bunları kim ciddiye alır? Bu tip kayıpların sahiplerini nasıl saygıyla dile getireceğim? Kendi kendinizi delirtiyorsunuz, göz yaşına boğuyorsunuz, bir de saptırıyorsunuz. Ondan sonra bizi de böyle görmeye çalışıyorsunuz. Biz akıllıyız, tedbirliyiz, asla gözü yaşlı, kontrolsüz, denetimsiz, başarısız değiliz. Herkesi izliyoruz, hem PKK‟liyiz diyeceksiniz, hem de gerçekleri görmeye yanaşmayacaksınız. Gözükara bir biçimde içinde her şey olanı dayatacaksanız, dayatın, ama bizim de bir gücümüzün olduğuna inanmalısınız. Yıllardır sabreden birinin gücü olmaz olur mu? Bu kadar büyük inatla, dayanmayla kendini ayakta tutanın gücü olmaz mı, elbette ki olur. Aynı zamanda güçlü olan ezer, doğrular temelinde yanlışları ezer. O açıdan gerçekçi olun.
Eğer bu kadar yanlışın içinde yürüyorsanız, ezilirsiniz. Ondan sonra da yoldaşlığa sığmayan hal ve hareketleri, provokasyonları sergilemeyin, yoksa daha da ezilirsiniz. O zaman iyi bir özgürlük savaşçısı olmaya özen gösterin. Bunun için size yolu açık tutuyoruz. Bunu anlayamaz, yüreğinize ve beyninize işleyemezseniz özgürlük savaşçısı olamazsınız. Bunun tarzını, temposunu öğrenmezseniz o zaman sahte savaşçılar, ikiyüzlü köleler olmaktan kendinizi kurtaramazsınız. Onu da biz yaşatamayız. Kendini adam sananlara söyleyeceklerim var. Öncelikle de derin bir kuralsızlığı, gafleti, işin özüyle oynamayı bize bir yöntem olarak dayatanlara söyleyeceklerimiz var. Kendimi neden sahte bir devrimciliğe kurban ettireyim, neden kullandırtayım? Yapacaksanız doğrusunu yapın. Bu çalışmalar babanızın işi değildir; bir halkın çalıştırılmasının ürünüdür. Layık olacaksınız, olmuyorsanız neyin komutanı, neyin askerisiniz? Görüldüğü gibi bu işleri mutlaka işin esaslarına göre yapmak gerekiyor. Bundan başka çaremiz yok. Eğer savaşamıyorsanız, onun eğitimini alın. Aldığınız eğitim sizi savaştırabilir düzeyde olmalıdır. Ondan sonra adım adım pratiğe girin, ama hakkını vererek girin. “Girersem ölürüm, giderim karıştırırım, başaramam” demeyin, bu tarz bir gerilla olmayın. Bu tarz bir PKK temsilcisi olmayacağınıza inanıyoruz. Kendinizi çok iyi eğitmeniz gerektiğine inanıyorum. Yetişmenin çok önemli olduğu açık. Ağzınız iki laf etmesini bilmiyor. İki ilişkiyi bir araya getirip yönetemiyorsunuz. Hazır birimleri bile kontrol edemiyorsunuz. Devrimcilik başka türlü nedir? Savaşçılık, değerlerle oynamak mıdır, hırsızlık mıdır, karıştırmak mıdır? Ajanlık da olsa, o bile bu kadar açıktan yapılmaz. Ajanlık bizden sadece ıslah olmayı bekleyebilir. O da bir şartla; eğer ajanlar ıslah olmayı kabul ederlerse belki kalabilirler. Yoksa göz göre göre karıştırırlarsa hesap sorulur. Başka türlü yaşam mümkün değildir.
PKK bir ateş hareketi, kızgın sac üzerinde yürüme hareketidir. Bilindiği gibi biz halen ateş gibiyiz. Bizi neden yanılgılı ele alıyorsunuz? Her zaman ateş gibiydim, zaten başka türlü şehidin temsilcisi, direnişçinin temsilcisi olunamaz. Büyük direniş adımlarının temsilcisi ancak böyle olunur. Ben buna özen gösteririm. Böyle bir önderlik olmasaydım, bu temsilcilik böyle olmazdı. Bu kadar büyük direnişlerin önderi ancak böyle olunur. Direnenlere saygılı olmak için böyle bir önder oldum diyorum. Yoksa bu önderliği kendim icat etmedim. Bu görev sadece bana havale ediliyor, “bizi temsil et” deniyor; ben de onları temsil etmeye beynimle, yüreğimle güç getirmeye çalışıyorum. Eğer siz de direniyorsanız, sizin de temsilcinizim. Bunun için de mutlaka doğruyu anlayabilmeli ve doğru katılımı gerçekleştirebilmelisiniz. Başka türlü yaşayamazsınız. İlişki tarzınıza, yaşam tutkularınıza bakıyorum, çoğuna lanet getiriyorum. Sizi böyle yaşatmamalıyız. Yoksa sonradan büyük acılara düşebilirsiniz. O acılara düşmemek için, kendinizi doğrunun yolunda eritin. Onun için ben boşuna yaşamayacağım, kendimi kolayca ucuz geçip giden birisi gibi tutmayacağım. Kaldı ki bana bu kadar umut bağlanmış, bu kadar kişi benden önderlik istiyor. Onlara karşılık vermem gerekiyor. Bu görev, benim keyfim olup olmamaktan çıkmıştır. Saygım varsa, benden beklentisi olanlara cevap vermem gerekiyor. Ben saygılı ve çok terbiyeli biriyim. Çok terbiyeli birisi olduğum için, umut bağlayanların umutlarına dikkat edeceğim. Onlar da savaş umutlarıdır, savaşta başarı umutlarıdır, özgürlük umutlarıdır. Bütün bunlardan çıkarılması gereken sonuç; sizin çok iflah olmaz bilinçli hainler olduğunuz biçiminde değildir, çok yaramaz olduğunuz biçiminde de değildir. PKK tarzına göre savaşçılığı bir türlü yüreğinize, beyninize yedirememenizdir. Bu kadar yüzeysel, geri, kaba durumlarda ısrar etmenizdir. Bunlara bir son verin diyorum, hem de ertelemeksizin. Savaş hattını, tarzını kendinize yedirmeyi esas alın. Asker olmayı, PKK stilinde bir militan olmayı istiyorsanız, o da böyle olur. Bu tartışmaya açık bir durumdur. Bunda kesinlikle bir düşünce bastırması yoktur. Yeter ki ikiyüzlü ve arkadan boşa çıkarmacı olmayalım.
Bizde tartışma özgürlüğü var ve her konu tartışmaya açıktır. Bizim bulunduğumuz alanın bir özelliği de budur. Bunun için kendinizi tüm gücünüzle ortaya koyun, kendinizi netleştirip ayrıştırdıktan sonra amansız bir biçimde doğrultunun sahibi olun. Unutmayın ki çoğunuz, düne kadar siyasi anlamda bir düşkün, kendini bilmez, sahtekar olmaktan öteye bir anlam ifade etmiyordunuz. Zavallı, çözümsüz, nasıl yürüdüğü, nasıl konuştuğu belli olmayan bir durumu yaşıyordunuz. Elbette ki böyle eylem adamı olunmaz. Siyaseti kandırmaca sanatı olarak belleyenler hiç siyaset adamı olur mu? Üstelik bu sahtekarlıklar benim adıma yapılmaya çalışıldı, ben buna hiç göz yumar mıyım? Kimin için, nasıl çalıştığımız ortada. Benim yarattığım imkanların kime nasıl hizmet ettiği ortada. Beni niye kötü kullanmak istiyorsunuz? Siz çok akıllı, kurnaz, ben ise gafil veya zavallı mıyım? Böyle bir değerlendirme yapmak doğru olur mu? Hiç kimse bana iki kelime öğretmedi, her şeyi tırnakla söktüm. Kütüphanelerde yoğun bir çalışmayla kitapların arasından birkaç kelime çıkardım. Kendimi yetiştirdim ve bin bir hassasiyetle sağa sola fırlayarak bir iki pratik imkanı elde ettim. Bunlar da ortadadır. Bütün bunlar hiç olmamış gibi hazırlopçu yaşayacağınızı mı sanıyorsunuz? Saygılı olalım! Ben size saygılı oluyorum, siz de bize biraz saygılı olun. Saygı; başarı imkanları temelinde yaşamadır. Hiç olmazsa başarıya fırsat veren bir yaşamın kenarında durmaktır, mümkünse onu ilerletmektir. Başka türlü kendimi ayakta tutamıyorum veya sizlerin karşısında sağlam tutunamam. Dikkat edin, kolay kolay da birbirimizi bırakmadığımızı, en eski ve tecrübeli arkadaşlarımız şahsında dile getirdik. Onlar dahi onca tecrübelerine rağmen daha yeni yeni anlıyorlar. Bu tecrübeler sizin için epey öğretici olabilir. İnsanoğlu anlamasını bilen bir varlıktır. Siz de anlayın.
Düşman her tarafı çepeçevre kuşatmış, saldırı üstüne saldırı yöneltiyor. Bu silahlara, tekniğe karşı nasıl dayanıyorlar diye size üzülüyorum. Fakat, dayanmanın bu biçimine rağmen neden savaş kurnazlığını geliştiremediğinize de öfkeleniyorum. Elinizdeki büyük ustalığı, ustalık imkanını neden değerlendiremiyorsunuz? Neden bin bir icatla halk savaşçılığını geliştiremiyorsunuz? Böyle yapamadığınızdan dolayı insan büyük öfke duyuyor. Aslında sizinki garip bir savaşçılık. Hem bu kadar dayanacaksın, hem de sonuç alıcı olmayı bilmeyeceksin. Bütün çabamızla bunu aşmaya çalışıyoruz. Sonuç alıcı olmak, savaşta sizin en temel işinizdir. Bu temelde yaklaşım göstermek istemiyor musunuz? O zaman bu konuda hiç olmazsa sağlam bir biçimde ve derinliğine anlaşalım. Size herhangi bir güç imkanını verelim, ama onun da başarısını ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmeniz gerekir. Artık ölüm pahasına mı desek veya bütünüyle her türlü tedbiri alarak geliştirmek mi desek, öyle bir yürüyüşünüz olsun. Neden sizi bu kadar kolay kaybedelim? Neden varlığınızla yokluğunuz bir olsun? Yaman kişiler olarak değerlendiriliyorsunuz. Her birinizi büyük kazananlar olarak görmek zorundayız. Öyle olduğunuzu esas alırız, gerisini de siz tamamlarsınız. Varlığınızla yokluğunuz, ölümünüzle yaşamınız neden böyle olsun? Çoğunuz ölümü temsil ediyorsunuz; başarısızlığı, çürümeyi, kafa karışıklığını temsil ediyorsunuz. İçinizde gözünden zafer okunan kaç kişi var? Gözünde düşmanı yiyip bitiren kaç kişi var? Yüreğinde düşmanı boğan kaç kişi var? Öyle değilse kendinize nasıl “adam olduk” diyeceksiniz? Biraz gerçekçi olalım. Başka türlü yiğitlik olmaz. Başka türlü yediğiniz lokma boğazınızdan geçmez. Duygularınız çok zayıf olduğundan sizin için her şey geçerlidir.
Buna rağmen kendi imkanlarımla kendimi biraz yaşatıyorum. Aslında halen düşmana karşı bir darbe gibiyim. Benim durumum genel düzeyde en azından budur. Yoksa kendimi sizin gibi, “PKK‟nin işleri baş aşağı gitsin, alanlar benim elimden gitsin”, ondan sonra da “ben yaşıyorum” diyerek yaşatmazdım. Aslında bunca başarıyı bile başarı diye saymıyorum. Gelişme olarak bile değerlendirmiyorum. Çünkü fetih peşinde koşanlar kolay kolay tatmin olmazlar. Siz, kendinizi kazandırmanın sahipleri değil, ama yemenin, hırsızlamanın fatihleri olarak kandırıyorsunuz. Onun için büyümüyorsunuz veya zavallı köleler gibi “birileri bizi çalıştırır, biz de çorbayla idare ederiz” diyorsunuz. Özgürlük savaşçısının böyle bir yaşam anlayışı olamaz. Ben de sağa sola bakıyorum, büyükleri dinliyorum, biraz kitaplara, kendi tecrübeme bakıyorum ve size doğruları göstermeye çalışıyorum. Bunlar üzerinde tartışın, eksikliği varsa tamamlayın. Dediklerim mutlak doğrudur diye dayatmıyorum. Özgürsünüz, tartışın, kararlaştırın. Diliniz var, yorulmamışsınız, kıyamet koparın, en doğru olanda, en sonuç alıcı olanda birleşin veya böyle bir tarzla kendinizi verin. Yoksa “birbirimizi oyalarız, yetkiye dayanırız, ucuz komutanlık yoluyla bastırırız, sonunu getiririz” derseniz, bunu yapamayacağınızı ve dayatamayacağınızı görürsünüz. Eğer görevle, yetkiyle böyle oynarsanız, ayak altında ezilmekten kendinizi kurtaramazsınız. Biz biraz insana özgü, insana yakışır tartışmak ve kendimizi düzene sokmak istiyoruz. Sürekli öğreniyorum ve getirip size sunuyorum, o halde siz de özümseyin. Eğitimsiz olan kimdir? Temel Önderlik değerleri ve askeri konularda zayıf olan kimdir? Doğru dürüst konuşmasını bile bilmeyen kimdir? Yoldaşça bir selam vermeyen kimdir? Halkına doğru seslenmeyi bilmeyen kimdir? Doğru bir öngörü sahibi olmayan kimdir? Doğru bir üslupla çekici konuşmayan kimdir? Sizsiniz, ben değilim.
Benim gittiğim her yerde her şey hazıra, her şey güzelliğe, her şey doğruya kesilir. Kendimi tanıdığımdan beri böyleyim. Yedi yaşından beri böyle olmaya çalışıyorum. Yavaş yavaş siz de kendinizi böyle bir tarzın sahibi kılın. Düşmanın bize yakıştırdıklarını doğru bulamayız. Onların kullandığı bir mal olmak, güzel yaşamın yolu değildir. Sırtımıza yük bindirse, bunun adı yaşamak olabilir mi? Fakat çoğunuzun yaptığı öyledir. Düşman ne bindirmişse onun ağırlığı altında ezilenler var. Ben buna yaşam demem, böyle konuşmaya konuşma demem, böyle dile
dil demem. Dil, ancak benim konuştuğum gibi olabilir. Gerçekleri nasıl dile getirdiğimizi, tarzı tempoyu nasıl tutturduğumuzu görüyorsunuz, yanlışsa söyleyin, üçüncü bir yolu varsa önümüze koyun. Aksi halde objektif ajanlar olursunuz. Bu da çok ağır bir değerlendirme olur. Bazı değerlendirmeler çok ağırdır, ama gelişmemekte inatçı olanlara ancak bu söylenebilir. PKK tarzına ulaşmayanlara, eşek teorisini örnek gösteririz. Yanlışsa söyleyin, kesinlikle sert bir biçimde beni de eleştirebilirsiniz. Ben eleştiriden korkacak biri değilim. Güçlüyüm, güçlü olan eleştiriden korkmaz. Benim öyle sağlam gerekçelerim var ki, size dilinizi bile yutturur. Doğruları görme anlamında çok güçlüyüm. Konuştuklarınızın, ortaya koyduklarınızın ne anlama geldiğini bilecek, yaşamı tartışmaya, yaşamaya güç getirmeye özen göstereceksiniz, onunla oynamayacaksınız, oynadınız mı kaybedersiniz. Biz örgüt adamıyız. Yirmi beş yılımızı örgüt çizgisine verdik ve sizin bu çizgiyle oynamanıza fırsat vereceğimizi de sanmayın. Örgüt değerleriyle hem oynayacaksınız, hem de karşımızda “güç sahibi”, bülbül gibi olacaksınız. Bu, asla mümkün değildir. Benim bir PKK örgütçüsü olduğumu herkes bildiği halde siz neden bilmeyeceksiniz? Bu kadar şehit vermişiz, onların anısına saygısızlık etmem mümkün değildir. Onlar örgütün şehitleridir, size düşen ise onlara layık olmaktır.
Herkes istiyor ki, bunları hiç düşünmeyeyim, bunları temsil etmeyeyim, alanı kendilerine boş bırakayım. Hayır, bu asla olamaz. Zaten çılgınlığınız, müthiş düşkünlüğünüz burada. Kıyamet kadar acı, işkence, şahadet, şehit kanı ve kendi yaşadığınız zorluklar var. Onlara sahiplik etmeme, onları koruyamama ne yüzle ve hangi cesaretle yapılabilir? O zaman bu, müthiş bir küstahlık olur. PKK değerlerini, PKK tarihini size biraz doğru anlattık ki, canlı canlı dinleyin, birbirinize anlatın; en sağır kulak duysun, kör göz bile görsün. Veya nasır bağlamış yürek bile canlansın. Sizde büyük bir tahribat var. Bunu şunun için söylüyorum; birçok alanımız PKK gerçekliğinden habersiz savaşıyor veya savaştığını sanıyor, yaşıyor veya yaşattığını sanıyor. Bu konuda çok büyük yanılgılar var. Bunu sürdüreceğini sanıyor. İster küçük bir topluluk olsun, ister bütün bir PKK gerçeğinde yer alanlar olsun, artık bazı şeyleri anlamanın, anlayıp da cevap vermenin zamanıdır. Bu yaşa geldik, artık biz de biraz kendimize saygınlığımızı hassasiyetle muhafaza edeceğiz. Bunun anlamı da PKK‟ye göre sizleri yürüteceğiz demektir. Kendinize güvenin, genç veya yeni olmanız bir engel değil, tam tersine hızlı kavrama, özümseme açısından bir avantajdır. Gençler her zaman daha iyi başarabilirler. Onların enerjik durumları, yıpranmamış durumları en zor görevlerin üstesinden bile gelmeye götürebilir. Müthiş savaş kahramanları olabilir, örgüt kurucuları olabilirsiniz. Sizin elinizden her türlü eylemcilik gelebilir, yeter ki kendinize güvenin. PKK‟yi bütün doğrularıyla özümseyin. Eğer bunu yaparsanız yenemeyeceğiniz hiçbir düşman, gideremeyeceğiniz hiçbir zayıflığınız kalmaz.
Benim gibi bir kambur bile bu duruma ulaştıktan sonra, neden siz de ulaşamayasınız? Şu anda biz bu halimizle bile düşmanı titrettikten sonra, sizin özümsenmiş bir PKK gerçeğiyle yaşamanız büyük başarıdır. Biz bile bunu böyle sağladığımıza göre, bu kadar hazırı esas alanlar, buna bir de kendi gençliğini katanlar nasıl başarmasınlar? Siz kasıtlı, bilinçli bir iflah olmaz, küçük burjuva veya ajan mısınız? Veya çoktan çürümüş, ölmüşün teki misiniz? Öyleyseniz, sizi silip süpürüp atmak ve PKK ortamında tutmamak gerekir. Netleşme, ayrışma denilen olay budur. Bu temelde ölmeye ve silinip süpürülmeye razı olmayız veya yaşamaya, savaşmaya hazır olmayı bilmeliyiz. Fırsat var, kimse acele etmiyor, ama bu demek değildir ki, işler keyfimize göre ertelenebilir veya gerekleri yerine getirilmeyebilir. PKK‟nin özü, biçimi bu yaklaşımla bağdaşmaz. Sahibi de var, otoritesi de var, işleyişi de var. Ama siz gafilce yaklaşıyorsunuz, sonra da zorlanıyorsunuz. Çok canlı, çok üretken bir yoldaş gibi yaklaşmalısınız. PKK‟nin büyük diyalektik işleyişine ayak uydurmalısınız. Buna ayak uyduranlar yenilmez. PKK‟nin yenilmezliğinin sırrı da buradadır. Her zamankinden daha fazla bunu yakalayın. Bununla savaşın, başarılar mutlaka sizin olur.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN(41.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER