KAOS OKYANUSUNDA GÜNDEM KARGAŞASI
Haramilerin istila ettiği ve depremin vurduğu Türkiye'de kokuşmuş uzlaşmalar ve kirli çıkarlar eşliğinde bir gündem kargaşası almış başını gidiyor. İlkeli demokratik uzlaşılar ve çözüm arayışları dışında kalan tüm bu kirli tavizler siyasetinin bir parçası olan herkes kaybetmeye mahkumdur. Tarih “Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler” diyen Sayın Öcalan’ı bir kere daha doğrulamış oldu. Sayın Öcalan'ın uyarılarını ve çözüm önerilerini dinlemeyen bu insanlık dış kitlesel faşizm histerisine kapılan ve zamanın ruhunu okumamakta ayak direyen Türk tipi faşist toplum mühendisliğinin temel taşları dinci, ulusalcı ve milliyetçi zihniyet sahipleri tarihin çöp sepetine doğru yol alıyorlar!
Türkiye güncel politik iklimine egemen olan ve toplumsal bilince doğrudan çevrilmiş çok tehlikeli özel savaş silahlarına dikkat çekmek gerekiyor. Biliniyor; dezenformasyon (yanlış, yalan, doğruluğu olmayan ve bilinçli bir şekilde paylaşılan bilgi) ve menzenformasyon (yanlış ve asılsız bilginin niyetten bağımsız paylaşılması ve yayılması) furyası toplumdaki politik kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor. Kolektif toplumsal zihin ve bellek bu yöntemlerle dumura uğratılıyor. Türkiye de vicdan ve zihniyet açısından çürümüş bir sosyal doku trajedisi yaşıyor. Ekranlara bağımlı hale getirilen yoksullaştırılmış kitleler zihinsel ve vicdani açıdan da depolitize ediliyor. Özel savaş aparatı troll orduları ise sosyal medya üzerinden bu umutsuz yığınların zihnini durmaksızın yen manipülasyonlarla yönlendiriyorlar.
Örgütlü dijital gücünü küresel ölçekte bir özel savaş aracı olarak etkin kullanan Rusya, TC’de giderek artan toplumsal muhalefete karşı bu enformasyon savaşında Erdoğan rejimine destek sunuyor. Türkiye de çıkarılan sansür yasaları bunun alt yapısını oluşturuyor. Toplumsal muhalefeti susturma ve sesini kısmak için dijital önlemler alınıyor. Seçimlerde toplumsal algıyı denetime almak ve kötücül çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için bu alanı etkin olarak kullanıyorlar. Geçmişte yalan ve yanlış kaynağı ve doğruluğu sorgulanmadan atılmış “ bir Tweet ile 140 milyar dolarlık borsa değerini saniyeler içinde silebilen” Bu mekanizma seçimlerde manipülasyonlarla milyonlarca oyu saniyeler içinde ne yapmaz ki!
Türkiye'deki reel politik olgusal gerçekliği çarpıtmak için insanları sosyal ağlar üzerinden yanlış yönlendiriyorlar ve yönetiyorlar. Kişiselleştirilmiş kitlesel iknaya dayalı özel savaş gündemleri ile toplumsal hafızayı manipüle ediyorlar. Yine kamuoyunu lehlerine biçimlendiriyorlar. İnsanları kitlesel olarak şiddete dayalı negatif davranışlara sevk ediyorlar. Sosyal medyanın yıkıcı ve örtük baskıcı gücünü sonuna kadar kullanıyorlar. Kürtlerin sürekli olarak bir nefret öznesi olarak manipüle edilip yönlendirilen kitlelere hedef gösterilmesi bu stratejinin önemli bir parçasıdır. Milli beka dedikleri şey aslında Kürt fobisidir ve giderek kendisini daha da kurumlaştırıyor. Bu temel de derin devletin kullanışlı siyasi tetikçisi Asena Meral'in İmamoğlu ve Yavaş hamleleri de Kılıçdaroğlu'nu da daha en baştan kadük etmeye dönüktür. Ultra totaliter rejimin tüm varyantları yeni araçlarla Kürt halkı ve muhaliflere karşı kendisini yeniden organize ediyor. Proje nettir: Kazara kendileri muhalefete düşseler bile Meral ve Erdoğan’ın zihniyeti hep iktidarda kalacak. Suç işlemekten muaf olacaklar. Ne ala memleket!
Kamuoyuna sunulan hileli rakamlara rağmen son depremde yaklaşık 80 binden fazla can kaybı varken ve milyonlarca insan yerinden göç etmek zorunda bırakılmışken geçen 1 ay da toplumun yönlendirildiği manipülatif gündemlere bakın işin vahametini kolayca anlarsınız. Tarihte eşi benzeri olmayan bir utanmazlık örneği olan tacir Kızılay rezaleti unutuldu ve kanıksandı. Bağışlanan yardımlar ve hayatı sıvı kan bile para ile satılmış iken bile elle tutulan bir tepki yok ortada. Ekonomik sefaletten kaynaklı hoşnutsuzluklar ve kitlesel protestolar bir anda sırra kadem bastı. TC özel savaş rejiminin tetikçi katilleri ve Kürt halkının celladı Hizbul-Daiş Erdoğan birlikteliği, Asena Meral'in masa şovu, Bursa stadında Amedspor'a karşı yaşanan vandalizm ve faşizminin hazır kıta bindirilmiş kitleleri bir anda derin hamlelerin yarattığı gündemlerle toplumun hafızası yine darmadağın oldu. Sanki bu Ülkenin tarihsel hafızası ve vicdanı çürümüş. Yolsuzluk ve harami düzeni kanıksanmış bir kere. Sosyolojik, kültürel ve ideolojik açıdan çözülmesi ve yüzleşmesi gereken tarihi açmazlar var Türkiye’nin önünde!
Bu kaos deryasında bile Kürtlerle hiçbir şekilde empati yapma gereği duymuyorlar. Trajik bir faşizm anlatısı ısrarla tarihselleştiriliyor. Umut olarak sunulmak istenen ulusalcı projede aynı amaca hizmet eden bir derin devlet refleksi izlenimi veriyor. Her türlü manipülasyonu ve skandalı politik bir silaha dönüştürme de ustalaşmış örgütlü bir faşizm rejimi var karşımızda. Kalabalıkların bilgeliği yerine, kitlelerin örgütlü cehaleti ikame ediliyor. Örgütlü kötülük bu örgütlü cehaleti cesaretlendiriyor. Buda kendisini toplumsal alanda ırkçılık, cinsiyetçilik ve yaygın nefret söylemi üzerinden görünür kılıyor. Türkiye seçim ikliminin puslu tuzaklarında Kürt halkı araçsallaştırılmak isteniyor. Kürt halkı çoktandır Türkiye siyasi denkleminin dışına itilmek isteniyor. Ama şurası unutuluyor politize olmuş Kürtler eski Kürtler değil. "alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete." dönemi çoktan bitti. Bursa standına hakim olan faşizm ruhuna ve Kürt halkının katili Hizbul-Daiş'e cevap Newroz'da Kürt halkından mutlaka gelecektir! Tükenmişlik ve çaresizlik üzerinden topluma aktif itaat dayatan bu faşizan ulus devlet kültü her türlü toplumsal karşı koyuşu bastırmaya odaklanmıştır. İnsanların önünde geleceğini inşa etmek için alternatif direniş seçenekleri yaratmak dışında bir çıkış yolu bırakılmamıştır.
Bu faşist kalkışmaya reaksiyon gösteren milyonlarca insanın PKK ve Önderliğinin sahadaki varoluşsal mücadelesine desteği giderek zirveleşiyor. Bu kitlesel bağlılık ve destek İmralı tecridini mutlaka yıkacaktır. Yürürlüğe konulan tasfiye konseptlerine inat Kürt özgürlük baharını müjdeleyen mahşeri bir dipten gelen dalga ufukta görülüyor. Sayın Öcalan paradigmasının özünü temsil eden Kadınlar öncülüğünde özgürlük halayının ritmini ve ahengini yakalayan Kürdün asi ruhuna zincir vuracak bir güç yeryüzünde yoktur. Zap fedailiği Kürt özgürlük bayramı olan Newroz'da Dehak'ın saltanatını yıkacak ateşi durmadan harlıyor. Umutsuzluğun yer edemediği tek müstesna alanlardır Kürdistan Newroz alanları. İlk ve son sözün APOCU kerameti burada umudun anlamına dönüşüyor ve kendine özgü diyalektiğini özgürlük ısrarıyla taptaze baharlarda yine yeniden yaratıyor. Yine Kürdün özgürlük formu Newroz alanlarında milyonlar Sayın Öcalan ve Devrim Şehitlerinin manevi huzurunda irade beyanında bulunarak faşist rejimin tüm hesaplarını bozacak ve Ortadoğu halklarına umut olmaya devam edecek!
KEREM ÇİFTÇİ
YORUM GÖNDER