JİN JİYAN AZADÎ İLE KADIN DEVRİMİNE DOĞRU
İnsanın yaşamında arayışlar hep eksik olana meyillidir. En ilkel olandan en gelişmiş olana kadar bu hep böyledir. Açsan yapacağın ilk şey yemek aramak olacaktır. Yani ihtiyaçlarımız hep arayışlarımızın yönü olmuştur.
Bu anlamda kadınlar için durum biraz daha farklıdır aslında. Biz kadınlar kapitalist uygarlık sisteminde içine düşürüldüğümüz hengamede, asıl ihtiyaçlarımızın ne olduğunu ayırt edemez hale getirilmiş durumdayız. Tarihe bakınca neden hakikat arayışçılarının, filozofların arayışlarının merkezine yaşam nedir, yaşamın anlamı nedir sorularını koyduklarını hep merak etmişimdir. Yani yaşamın ne anlama geldiğini bilmeden yaşamak mümkün değil miydi? Tarih, aslında bu düzeyde bir yaşamın insanın diğer canlılardan ayırt edilemediği bir yaşam olduğunun kanıtlarıyla dolu. Kadının yaşamla aynı anlama geldiği Kürtçede ise hakikat arayışçılarının aradığı soruya getirilebilecek en anlamlı cevap; yaşamın (jin), kadın (jiyan) olduğu şeklinde verilmiştir. Dile bu düzeyde yansıyan bir hakikat, rastlantısal olmasa gerek. Peki, insanın ancak yaşamı kadar anlamlı olduğu gerçeğinden yola çıkarak, kadının katledilmesinin yaşamın katledilmesinden farklı olduğunu söyleyebilir miyiz? Kadının olmadığı bir yaşamın, anlamdan uzak ve aslında yaşam olmadığı gerçeğini ise günümüz koşullarında her an hissetmiyor muyuz? Biz, yaşamın adı ve anlamı olan kadınlardan, yaşamdan koparılmaya çalışılan kadınlar haline getiriliyoruz. İşte bu yüzden bütün kadınlar olarak en büyük ihtiyacımız, yaşamdan uzaklaştırılan kişiliklerimizi yeniden yaratmak ve yeniden yaşamın kendisi yapmaktır.
Bunun için bize gereken Avrupa’da geliştirilmeye çalışılan, devlet yönetimleri içinde kadına yer veren sahte reformlar değildir, çünkü bu ancak tüm dünyada ayağa kalkan kadının isyanından korkan, kapitalist uygarlık sisteminin kadının gözünü boyaması gibi bir çabadan öteye gitmeyecektir. Oysa bu boyanın arkasında iradesi kırılan ve özünde kadın olmaktan uzaklaştırılan kadın vardır. Peki, nerede bu yaşam? Biz kadınlar nasıl ulaşabiliriz bu yaşama? Bizim için asıl olan ise hepimizin büyüsüne kapıldığı o efsunlu kelime olan ‘ÖZGÜRLÜK’tür. Tarihte özgürlüğü elinden alınan ilk insan olarak kadınlar, belki de bu ihtiyaç ve özlemle öze dönüş olarak ifade ettikleri AMARGİ kavramını, özgürlükle özdeş anlamda kullanmışlardır. Özgürlüğün ve Özün böyle yekpare ifadesi tesadüfi olmasa gerek. Yani yaşam ancak özgür yaşandığında anlamlı oluyor ve ancak o zaman yaşanılmış kabul edilebiliniyor. Öyleyse özgürlüğü doğru yerde aramalı; katıksız, saf ve asıl mayamız olan özü, hep ona doğru yürünmesi gereken bir kıble yapmalıyız kendimize. Bundan kaynaklı, baştan aşağı ilkesiz bir yaşamı, özgürlük alanı olarak dayatan kapitalist modernite sistemine karşı, bize gerekli olan ise kadına içerilmiş hale getirilen köleliği karşılayacak bir özgürlük tanımıdır.
Mevcut olan özgürlük tanımları bize köle yaşam dışında hiçbir şey vermezken, bu tanımlarla özgürlüğe ulaşacağımızı hayal etmek beyhude bir çabadır. İşte bu yüzden biz kadınlar erkeklerin karısı, bacısı ya da kızı olmadan, kendimiz olan, ÖZ olan ve bu ÖZ´ü GÜR-LEŞTİRENLER olabilmeliyiz. Önder Apo; “Karşıtının mutlak egemenliği altında özgürlük çiçeklenmez.” diyor. Bu mutlak egemenlik, kadınlar olarak kölelikle dolu olan bu çağda, bu çağı aşarak kırılabilir ve özgürlük ancak bu düzeyde bir mücadeleyle gelişebilir. Karşısında mücadele ettiğimiz güç sıradan bir güç olmadığından, mücadele tarzımız da sıradanlığı kabul etmez ve böyle bir sıradanlık bize zafer getirmez. İşte bu yüzden, diğer büyük gereksinimiz ise DEVRİM oluyor.
Devrim; hem insanın kendisinde hem de toplumda değişiklik yaratabiliyor, kişiyi ve toplumu özgür yaşam temelinde değiştirebiliyor, 5000 yıllık egemenlik kültürünün yarattığı duygu, düşünce ve davranışları ortadan kaldırıp yeni kadını, erkeği, toplumu yaratabiliyorsa devrimdir. Devrim bu anlamda en çok kadında gerçek anlamına kavuşuyor, en çok kadına yakışıyor ve en çok kadına icap ediyor. Mezopotamya; kadının devrim içinde devrim yaptığı, kökleri 15.000 yıl öncesine dayanan derin bir kültüre sahip. Biz bu derin kültürün mirasçıları olarak, erkek egemen zihniyetin kokusunun sinmiş olduğu her alanda; kişiliklerimizde, felsefede, siyasette, ekonomide, bilimde yani bir bütün olarak yaşamda devrim yapmalıyız. Bu noktada devrimin ve özgürlüğün en can alıcı özelliği olan “BİRLİKTE”lik bize devrimin nasılının yolunu gösteriyor; çünkü ne özgürlük ne de devrim yalnız yaşanılamayacak kadar kollektif gerçeklerdir. Erkek egemen zihniyetin bize karşı saldırıları bu kadar bütünlüklü, bu kadar planlı iken ve her erkek bu planda rolüne bu denli sarılmışken bizim için tek başına bir kurtuluşun mümkün olmaması da bu gerçeklikten besleniyor.
Yolculuğuna Kürdistan’da başlayan kadın mücadelemiz “JIN JIYAN AZADΔ şiarını dünyanın her yerinden duyulur kılmış, tüm dünya kadınlarını bu şiar etrafında toplamış ve dünyanın neresinde olursak olalım, renklerimiz nasıl olursa olsun, dillerimiz ne olursa olsun ortak paydamız olan “kadın olmak” gerçeğini açığa çıkarmıştır. Nasıl ki Mezopotamya’da kadının öncülüğünde başlayan neolitik devrim tüm dünyaya yayılmışsa, bu tarihi sorumluluk bize, kadın yüzyılı olan 21.yüzyılda yeniden devrime öncülük etme misyonunu yüklüyor. Bu 8 Mart’a kadının, yaşamın, özgürlüğün ve devrimin yekpare olduğunu unutmadan, kadınlar olarak karar vermeliyiz; çağın Zeuslarının kafalarından çıkarılan Athenalar mı olacağız; yoksa özgür kadının güzelliğinin ve yaşamın hem kaynağı hem de sembolü olan İştar, Kibele, İsis , Afrodit ve yaşam iddiaları çok büyük olan Sara, Zilan, Beritan , Berivan, Evîn…. gibi mi olacağız?
Bu 8 Mart bütün dünya kadınları olarak kaybettirilmeye çalışılan yaşamımızı savunmak ve büyütmek için Önder Apo’nun sihirli formül olarak ifade ettiği “JİN JİYAN AZADΔ şiarı etrafında seslerimizi birleştirerek çığlıklara evireceğimiz ve bu çığlıklarla devrime koşacağımız, her günü yaşam haline getirip, kadın günü yapacağımız bir 8 Mart olacaktır. Bu temelde öncelikle ölümde bile yeni yaşamı yaratmaya çalışan Ş.Rûken ve Ş.Sara ile Metina, Zap ve Avaşin’de direnen kadın yoldaşlar şahsında tüm kadınların dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun…
ROŞAN SEMSÛR
pajk.org
YORUM GÖNDER