DİJİTAL DÜNYA SANAL KİŞİLİK
Kapitalist Modernite'nin yaratımı her aygıt, araç, sistem ve model kendisine hizmet ettimeyi amaçlar! Önemli olan buna karşı geliştirilen ve pratikte uygulanabilen yöntemler ile Kapitalist Modernite'nin yaratımı olan her şeyi araçsallaştırabilmektir! Kendi mücadelene dönük kullanabilme ve Kapitalist Modernite'ye karşı ise bir bumeranga dönüştürebilme yaratıcılığını göstererek bu araçlardan faydalanmak bir çeşit sanattır! Dijitalleşen yaşam özelikle Pandemi süreci ile beraber, reel yaşamdan dijital yaşama muazzam bir göç dalgası başlattı! Bu göç dalgası her ne kadar mecburi gözükse de aslında pozitivîst bilim anlayışının bir sonucudur! Bilimin dahi tekelleştiği, daha çok iktidar-güç odaklı ve kuşkusuz insanlığa, doğaya ve sosyal yaşama verdiği zararı görmek mümkündür! Buda toplumsal yapının, sosyal yaşamın ve doğallığın dezenfarmasyona uğraması anlamına gelir! Bir virüsün esir aldığı tüm insanlık, maskeli birer yaratığa dönüştürülmüş durumda! Doğal toplumun ortadan kaldırılması, insanlığın doğa düşmanlığını da beraberinde getirmiştir! Son kertede doğa, binlerce yıllık birikmiş öfkesini müthiş bir şekilde insanlığın üzerine kusmaktadır! Toplumlar tarihine bakıldığında; ilkel komünal toplum, köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum ve son olarak Sosyalist topluma geçişle toplumsal düzen tamamlanmış oluyor! Fakat dijitalleşen, sanallaşan toplum gerçekliği tüm yönleriyle insanlığı esir almış durumdadır! Bu insanlık adına çok çarpıcı bir handikaptır! Toplumlar tarihi üzerine kuramsal bir çözümleme, formülasyon ve bakış artık kaçınılmazdır! Bu noktada Önder Öcalan'ın Paradigması teorik ve pratik olarak uygulanabilrliğini kanıtlamıştır!
İnsanlık tarihinde kitlesel göçler sürekli olarak yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam ediyor, fakat dijital yaşama doğru oluşan kontrolsüz göç dehşet vericidir! Doğal toplumun kırıntısı dahi kalmayacak şekilde bir göç hali var! İş, ilişkilenme biçimleri, sisteme entegre olma, yapay zeka, kurgusal kişilik, hayal ürünü yaşam ve sınırsız gibi görünen sanal-dijital bir dünya! Reel-sosyal yaşamda barınamayanları, kendilerini ifade edemeyenleri, toplumsal bir karşılığı olmayanları, hiçlik sendromu yaşayanları da eklersek dehşetin boyutu daha da artıyor! Tüketim toplumu gerçekliği dijital yaşamda sanal üretim-tüketim toplumunu yaratmış! Yani gerçekte yeri olmayan, gerçekte var olmayan, ancak zihinde tasarlananı üretip-tüketen kişiliklerin oluşturduğu bir sanal-dijital dünya! Reel yaşamın sosyal bir varlığı olan insanın-kişinin dijital dünyaya göç sonrası düştüğü durum, o sisteme entegre olabilmenin savaşına girmesi ile başlar! Kişi önce bu dijital dünyada bir sanal kişilik oluşturma ile başlar, sonrasında ise bu sanal kişiliği orada var etme çabası içine girer, bu bir çeşit 'ispatlama' savaşımıdır! Bu nedenle envai çeşit yol-yöntem denenir! Bu şekilde Manipülatif ve Spekülatif tarz devreye girer! Bu temelde çeşitli ilişkilenme biçimleri denenir, kimisi politik, kimisi sanat, kimisi iş, aşk, cinsellik vs! Bu şekilde dijital dünyanın sanal toplumunun kurgusal kişiliği oluşturulmuş oluyor! Ama bu kişilik oluşturulduktan sonra işler çokta istediği gibi yürümüyor! Çünkü burası otonom bir alandır ve kurgusal kişilik çelişkileri ve çatışmaları patlak verir! Her ne kadar kişiye özel otonom alan olsada bir başkasının işgaline açık bir alandır aynı zamanda! Çünkü burada Liberalizmin özgürlük anlayışı devreye girer, herkes herkes hakkında, her konuyla ilgili ve herşeye dair konuşabilir, yazabilir ve müdahaleci olabilir! Dijital yaşam öyle bir tehlikeli dünyadır ki, oluşturulan sanal kişilik, onu oluşturan gerçek kişiliği dahi esir alır! Deyim yerindeyse onunla savaşır, hatta onu alt eder! Uzaktan kumandalı bir robot düşünün ve onu kumanda eden bir mekanizma düşünün, işte dijital dünya o mekanizmadır sanal kişilik ise o uzaktan kumandalı robottur! Bu komple yapay bir araç haline dönüşmek demektir! Elbette dijital dünyayı, göç etmeden ve sanal kişilik oluşturmadan, tamamen bir amaç uğruna bir araç olarak kullanan bir kitle de vardır! Dumanla haberleşmeden tek tuşla haberleşmeye geçen bir toplumsal değişim-dönüşüm gerçekliğimiz vardır! İşte tamda bu noktada bilinç gereklidir! Yazının başında belirttiğim gibi; Kapitalist Modernite'nin yaratımı olan her şeyi araçsallaştırabilmek, ideolijk-politik temelde bir silaha dönüştürmek bilinç ister! Dijital dünyayı bu bilinçle kullanarak Reel yaşama, Mücadeleye, direnişe, sosyal ilişkilere katkı sunabilecek bir alana dönüştürmek gerekir!
Dijital dünyanın, sanal yaşamın kurgusal kişiliği bu alanda bir süre bu 'varoluş' savaşımını verir! Fakat sıkıştığı bu sistemin dişlileri arasından ruhsal çöküntüye doğru hızla ilerler! Bu ilerleyişi çok ciddi psikolojik sorunlar yaratır! Yarı robot yarı canlı bir varlığa dönüşür, keza Kapitalist Modernite insanı, toplumu da buna denk düşmektedir! Bir fark ile, dijital dünyanın sanal kişiliği dijital dünyadaki 'varoluş' savaşımını kaybetmiştir! O'nun vardığı nokta koca bir hiçliktir! Hiçlik ise ruhsal, duygusal ve bedensel çöküştür, yok oluştur yani!
Bu can alıcı durumdan kurtulmanın tek yolu örgütlü hareket tarzıdır. Her alanda, her platfornda örgütlülük tek kurtuluş yoludur. Demokratik Konfederal Örgütlenme sistemi bu platformda da etkili sonuçlar elde etmektedir! Apocu hareketin girdiği her yer devrimci bir karakter kazanmaktadır. Paradigmal temelde örgütlenen her yapı doğru yolu ve yöntemi bulacaktır! Ha keza Kürdistan Dijital Medya Meclisi bu anlamda anlamlı ve değerli bir yapıdır! Şayet otonom mücadele-savaş sürecinde her yer bir direniş alanı ise bunun tüm gereklikleri yerine getirilmelidir! Buna cevap olunmalıdır!
Önderlik Paradigması da bunu dayatmakta, bu temelde üretmeyi şart koşmaktadır! Direnişe, mücadeleye katkı sunmak bir sorumluluk ve görev olarak algılanmalıdır. Dijital dünyanın bir esiri, asosyal bir varlık olmak ve manipülasyona açık bir alanı kullanmak hiçbir fayda sağlamaz! Aksine Paradigmaya ve mücadeleye zarar verecektir! Bu temelde her bir birey bu platformu bu bilinçle kullanmalıdır! Dijital dünyanın içinde gedik açmak bunu Apocu harekete fayda sağlamak adına kullanmak müthiş bir savaşımdır. Bu noktada Kapitalist Modernite'ye karşı Demokratik Modernite'nin inşası savaşı verildiğinin bilincine varmalıyız! Tasviye süreci ve imha konsepti bu kadar derin ve en saldırgan hali ile yürütülürken, Apocu refleks her alanda sergilenmeli, bu noktada kuşku duyulmamalıdır! Devrimsel sürecin bizlere yüklediği misyon tam olarak budur! Biz her alanda her platformda öz yeterlilik ve öz savunma ilkesini esas almalıyız! Bu varlık-yokluk savaşımını bu şekilde kazanabiliriz! Her yönüyle güçlüyüz ve mutlaka kazanacağız!
ŞOREŞ MUNZUR
YORUM GÖNDER