TÜRK DEVLETİNE KİMYASAL SİLAH KULLANMA AYRICALIĞI
Türk devleti Güney Kürdistan’da kimyasal silah kullanıyor. Kimyasal silahları kullanmak suçtur. Bu kararı alanlar da Kürtler değildir. BM ve diğer kurumlar ne için var? ABD, Avrupa ve diğer güçler Güney Kürdistan’a incelemelerde bulunmak için bir heyet gönderemez mi? Türk devleti Kürtlere karşı kimyasal silahlar kullanıyor. Rojava’da vücudu yanan ve görüntüleri basına yansıyan çocuğun haykırışları hala belleklerde tazeliğini koruyor. Daha önceleri de gerilla güçleri kendilerine karşı kimyasal silahlar kullanıldığını açıklamıştı. Ancak 24 Nisan sonrası Türk devletinin Güney Kürdistan’da kimyasal silahlar, zehirli gazlar kullanması artık sistemli bir hal aldı. Gerilla güçleri bu konuda defalarca basına açıklamalarda bulundular. Son yaptıkları açıklamada altı gerillanın kimyasal silahlarla yaşamlarını yitirdikleri belirttiler. Kimyasal silahların kullanılması uluslararası sözleşmelerde yasaklanmıştır. Kimyasal silah kullanımı savaş suçu olarak tanımlanmıştır. Türkiye bu anlaşmaların altına imza atan devletlerdendir. Ancak nasıl ki, işkenceyi sistemli biçimde yapıyor ve inkar yoluna gidiyorsa kimyasal silahlar için de aynı yönteme başvuruyor. Yaptıkları tek şey inkar etmek ve iddia edenleri suçlamaktır. Pervasızlığa göz yumuluyor Türk devleti neden bu kadar pervasız ve kuralları tanımaz durumda? Nedeni çok açık. Şimdiye kadar kendisinden hesap soran olmadı. İşlediği bütün suçlar konusunda ya destek görüyor ya da göz yumuluyor. Hatırlanırsa Saddam Hüseyin Halepçe’de kimyasal silahlar kullandı. Bir çırpıda binlerce insan katledildi. Bütün dünya bu vahşeti, ağır insanlık suçunu seyretti. Ne ABD ve Avrupa ne de Sovyetler Birliği oralı oldular. Bu konuda Türk devletinin sicili daha bozuktur. Ermeni, Asuri ve Rumları soykırımdan geçirdiler. 1920’lerden beri de Kürtleri soykırım sürecine almışlar. 1937-38’de Dersim’de soykırım düzeyinde insanlık suçları işlediler. Türk devletinin yetkilileri insanların nasıl mağaralara doldurulduğu ve haşereler gibi nasıl kimyasal silahlarla katledildiklerini anlatıyorlar. Bu insanlık suçları işlenirken batılı güçler Türk ırkçılarını desteklediler. Sonra da NATO’ya alarak hesap sormanın yollarını da kapattılar. Ayrıca bu suçları daha rahat işlemeleri için onları donattılar, destek verdiler. ABD, Saddam’la karşı karşıya gelince Halepçe ve kimyasal silahlar aklına geldi. Öyle ki, Irak’a saldırmak için gerekçe yaratmakta zorlanırken kimyasal silahları öne sürdüler. Yaptıkları incelemelerde kimyasal silahları bulamadılar ama dünyaya yalan söyleyerek bu silahların olduğunu söylediler. Irak’a bu gerekçelerle saldırdılar. Obama döneminde de Suriye rejimi kimyasal silah kullanıyor diye uyarıp tehdit ettiler. Obama kimyasal silahlar bizim kırmızı çizgimizdir, dedi. Şam yönetimi bu silahları kullanırsa saldıracağını ilan etti. Dünya kimyasal silahları yasaklamıştı ama muktedirleri için bu pek de geçerli olmadı. Ayrıca dünya şimdi olduğu gibi hiçbir zaman bu kadar güvensiz bir yer haline gelmemişti. Hiçbir hukuk kuralı işlemiyor ve uluslararası alanda bağlayıcı bir karar alınamıyor. Her şey çıkarlara göre ele alınıyor ve politize ediliyor. Gözler kör, kulaklar sağır ABD ve NATO Türkiye’yi sürekli kayırıyor ve destekliyor. Sosyalist geçinen Çin halklar ve ezilenler için parmağını kıpırdatmıyor. Rusya aşırı bir pragmatizme saplanmış. ABD ve NATO, PKK’yi terör örgütleri listesine almış. Bile isteye Türk devletini destekliyorlar. Ama Rusya ve Çin PKK’yi terörist olarak tanımlamıyorlar. Buna rağmen bir gün Kürtler için parmaklarını kıpırdatmadılar, bir açıklama bile yapmadılar. ABD ve Avrupa, Türk devletinin işkencelerini, saldırılarını zaman zaman raporlaştırdılar. Zaman zaman da "endişelerini" dile getirdiler. Ama Çin ve Rusya’dan öyle bir açıklama da gelmedi… Şımartılan zorbalık Bilindiği gibi 2016’dan sonra HDP’nin, Kürtlerin kazandığı belediyelere faşist Erdoğan hükümeti el koydu. Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları görevden alındılar, tutuklandılar. HDP’nin eşbaşkanları, milletvekilleri hapislerde. El konulan belediye sayısı öyle üç beş değil, onlarca. Önce 90 belediyeye el koydular sonraki seçimde de yeniden kazanılan tam 60 belediyeyi gasp ettiler. Bu belediyeler sözde Avrupa belediyeler birliğinde de yer alıyorlardı. Bütün dünya bu zorbalığı seyretti, suç ortaklığı yaptı. Zorbalık faşistlerin işidir. Kendilerinden hesap sorulmadı mı, bunu yapmaya devam ederler. Bu suçlar için hesap sorulmayınca doğal olarak Türk faşistleri şımardılar ve kimyasal silah kullanıyorlar. BM ve diğer kurumlar ne için var? ABD, Avrupa ve diğer güçler Güney Kürdistan’a incelemelerde bulunmak için bir heyet gönderemez mi? Türklerin onları bombalamalarından mı korkuyorlar? Sorun Türklerin onları vurması değildir. Çok rahatlıkla bombalanan ve kimyasal silahların kullanıldığı bölgelere gidebilirler. İnceleme yapabilirler. Ama dünya körleri ve sağırları oynuyor. Kendi çıkarları bütün insanlık değerlerinin önüne geçmiş. Türk faşistleri ABD, Rusya ve Çin’in, Avrupa’nın ne mal olduğunu anlamış. İstediğini yapıyor. Nasıl olsa bazı çıkarlar karşılığında bu güçlerle anlaşmanın yolunu bulacağını biliyor. Faşist Erdoğan bu yaklaşımlardan aldığı cesaretle şimdi ABD başkanı J. Biden’ı teröristlere silah ve cephane vermekle suçlayabiliyor. DAİŞ’e karşı savaşan ve dünyayı bu kanlı beladan kurtaran SDG’yi yok etmek için Erdoğan çırpınıp duruyor. Efrîn’i, Girê Spî ve Serêkaniyê’yi işgal etmek Erdoğan’ı kesmiyor. Güney Kürdistan’ı işgal edip ölüm yağdırmak içini rahatlatmıyor. Övünerek 2015’ten beri 18500 "terörist"i yani Kürt’ü öldürdüklerini basına açıklıyorlar. Gözleri öyle kararmış ki, DAİŞ’e karşı koalisyonla birlikte savaşan SDG’ye ABD silah vb veriyor, teröristlerle ortaklık yapıyor diye suçluyor. Suçlamakla da yetinmiyor. ABD bunları yaparken seyirci kalmayacağız diye de tehdit ediyor. Kürtlerin kökünü kazımayı kendilerinin geleceği sorunu yapmışlar. Kimyasal silahları kullanmak suçtur. Bu kararı alanlar da Kürtler değildir. Bu kararı alanların kararlarına sahip çıkmaları gerekmiyor mu? Kürtler dünyanın gözü önünde katlediliyorlar. Kürtler her şeye rağmen haklarını ve varlıklarını savunacaklar. Ağır bedel ödüyorlar. Kendileri ve dağları dışında başvuracakları başka bir yer de görünmüyor. ZEKİ AKIL (YENİ ÖZGÜR POLİTİKA)
|
YORUM GÖNDER