VE AY IŞIĞI ALTINDA ÖNDERLİK SAHASINA DOĞRU…
Şu an Haftanindeyiz. Uzun bir yolculuktan sonra Haftanin karargahına varabildik. Hâlâ inanamıyorum. Gerçekten de Botan taraflarındayım. Ayın 18’inde Şikeftabirîndar’a kampımızdan hareket ettik. Hare- ket etmeden önceki günler bütün arkadaşlar bana perspektiflerini, düşüncelerini sunuyorlardı. Ben de hepsini can kulağıyla dinliyordum. Özellikle önderlik sahasına daha önceden gitmiş arkadaşlar, orada nelere dikkat etmemiz konusunda bize bilgi veriyorlardı. Hemen hemen bütün arkadaşlar bu fırsatı iyi değerlendirip kendimi geliştirmemi söylüyorlardı. Bazıları da “çok şanslısın” diyorlardı. Gerçekten de öyle miydim? Çok mu şanslıyım? Halbuki hep şansızlıktan yakınırdım. Demek ki, yanılmışım. Öyle ise bu şansımı en iyi şekilde değerlendireceğim. Kendimi o sahada ideolojik-politik yönden geliştirecek ve partileşme yönünde büyük adımlar atacağım.
Alandan yedi arkadaş önderlik sahası için geldik. Beş bayan arkadaş ve uzun yıllardan beri saflarda yer alan Xalit arkadaş. Ayrıca Botan’a kadar Şahin arkadaş da bizimle geldi. Şahin arkadaş 1980’yılında mayına basmış ve gözleri tahrip olmuştu. Gözleri çok az görüyordu. Yola çıkacağımız gün kamptaki bütün arkadaşlar içtima düzeni aldılar. Tek tek hepsiyle vedalaştık. Kendimizi güçlendireceğimize dair yoldaşlara söz verdikten sonra hareket ettik. Kurye grubu bizi Metina’ya kadar götürecekti.
Bütün yürüyüşümüz gece ay ışığı altında oldu. Ay ışığı en fazla Şahin arkadaşın işine yarıyordu. Ay ışığında daha rahat yürüyebiliyordu.
Yolculuğumuz Metina’ya kadar büyük bir moral ve coşkuyla geçti. Gece ay ışığı Şahin arkadaşa göz görevi görürken bizim de yolculuğu- muzu romantikleştiriyordu. Zap vadisine gece girmemize rağmen yine de çok güzeldi. Metina’ya varıncaya kadar yoldaki ağaçlarda meyve bırakmadık. Heyecan ve sevinçten nasıl yol aldığımızı bile bilemiyorduk. Bütün arkadaşların neşesine diyecek yoktu.
Metina’da iki gün kaldıktan sonra üç kişilik bir kurye grubuyla Haftanin’e hareket ettik. Yolculuğumuz yine zevkli ve heyecanlı geçti. İki gün önce buraya geldik. Yol boyunca dikkatimi en çok buranın arazisi çekmişti. Behdinan’dan Botan’a geldikçe, arazi gittikçe sarplığını yitiriyordu. Gerçekten de çok büyük bir fark vardı. Behdinan arazisi, daha dağlık ve sarptı. Ama Botan’da oturtulan savaş hâlâ Behdinan’da oturtulamıyor. Gerçekten Behdinan arazisi değerlendirilirse oraya ordular sığdırılır. Burada düşmana en büyük yenilgiler yaşattırılır. Haftanin’in stratejik tepelerinin birçoğunda doçkalar kurulu. Düşman buralara öyle rahat saldırı yapamıyor. Ama ihanet savaşından sonra doğru düzgün bir tepede doçka kurulmadı. Halbuki doçkalarımız da var. Eğer o yüksek dağlara doçkalar kurulsa imkanımı var mı düşman öyle rahat rahat, elini kolunu sallaya sallaya gelip kamplarımızı bombalasın ve dört yoldaşımızı şehit etsin!
Şimdi kuryelerin gelmesini bekliyoruz. Kuryeler gelince sınırı geçip önderlik sahasına gideceğiz. Heyecanlı bir şekilde kuryelerin gelmesini bekliyoruz. Son anda bile bir aksiliğin çıkmasından korkuyorum. Özellikle Xalit arkadaşla konuştuğumuzda “ben önderlik sahasına tam ulaşmadan her an çıkabilecek aksilikleri de hesaba katıyorum. Onun için her şeye karşı kendimi hazır tutuyorum” diyor. Evet çıkabilecek bütün durumları hesaba katmak gerekiyor. Yalnız buraya kadar geldik- ten sonra bir aksilik çıkarsa kahrolmak elde değil.
Aksiliğin zamanı değil. Ama Xalit arkadaş geçmiş deney ve tecrübelerine de dayanarak yine de her türlü olumsuzluğu hesaba kattığını belirtiyor ve ona göre kendini hazırlıyor.
Her şey olabilir, savaş ortamında her an her şeyin değişmesi doğaldır. Ama yine de bir olumsuzluğun çıkmayacağına dair içimde bir his var. Bu da beni biraz olsun rahatlatıyor. Önderlik sahası benim için çok farklı bir anlama sahip.
Bundan tam dört yıl önce 4. Kongre öncesi Cevahir yoldaş da Behdinan’dan, Haftanin’e gelip önderlik sahasına geçmişti. Şimdi dört yıl aradan sonra bu defa 5. Kongre öncesi ben Behdinan’dan, Haftanin’e geçip önderlik sahasına gidiyorum. Ne büyük bir tesadüf. Elbette ki, benim için anlamı bu yönüyle de oldukça büyük. Başkan APO’yu görmek bir başka olsa gerek. Arkadaşlar sürekli anlatıp duruyorlardı. Anlatımlarda bile insan çok etkileniyor. Daha önce Urmiye’de videoda bir çözümleme yaparken izlemiştim, izlerken bile çok heyecanlanmış ve etkilenmiştim. Ama birkaç gün sonra gözlerimle Başkan’ı göreceğim, yanına gideceğim. Acaba o yüce insan karşısın- da bir savaşçısı olarak dimdik bir şekilde durmayı başarabilecek miyim? Ya bir de Başkan “ne yaptınız?” derse, ne cevap vereceğim kendisine? Ne yaptık, hangi başarılarla Başkan’ın karşısına çıkacağız? Elbette ki Başkan’ın karşısına başarılarla çıkmak daha değişik olacaktır. Ama biz bir başarının sahipleri olarak Başkan’ın karşısına çıkamayacağız.
Çok heyecanlıyım. Büyük bir sabırsızlıkla kuryelerin gelmesini bekliyoruz.
KAYNAK: MORDEM'İN GÜNCESİ KİTABINDAN
YORUM GÖNDER