BİR ÜLKENİN COĞRAFYASI
Mücadelemizden sonuç aldığımızda (xwebun) yani kendimiz olabiliriz.
Kendim olmak Kendimiz olmak özgür ve iradeli olmamız için yaşadığımız Dünya ve Evrenin şifrelerini çözmekle alakalı bir durum olduğunu görüyoruz. Biz insanlar kocaman bir evrende, güzel olduğu kadar mükemmel bir dünyada yaşıyoruz. Evrende binlerce yıldızlar, gezegenler, taşlar, sular, bitkiler, hayvanlar sayamadığımız ve sayılamayacak kadar çok olan zerrecikler vardır. Hepsinde tek tektir ve her birisi bir iradeye sahiptirler, hiç birisi diğerinin alanını gasp etmeden benzemeden benzeştirmeden hepsi de özgürce kendilerini var etmeleri için yoğun bir mücadeleye sahipler.
Biz insanlarda isim olarak çok sayıda olsak ta öz olarak evrene ait canlı bir hücre parçası olmaktayız. Bu milyonlarca hücre parçaları bir ahenk ve bir uyum içerisinde yaşamaya devam etmektedir. Biz insanlar eşsiz bir dengeye sahibiz bu anlamda çok özgün ve özel bir varlığız. Evrende hiç bir şey zamansız ve mekansız oluşmaz. İnsan olarak bir coğrafyadan doğup, büyümemiz düşüp kalkmamız; ilk anlamlarımız, ilk sevinçlerimiz, ilk nefretlerimiz, ilk aşklarımız ve ölmelerimiz hepsi bir coğrafya üzerinde oluyor, zamanla o coğrafya bizim evimiz olur, dilimiz olur, kültürümüz olur ve bir ömür boyu bunlar varsa biz varız, yoksa biz yok oluruz.
Bizler eğer doğup büyüdüğümüz coğrafyada zorla alınmışsak, eğer kendi dilimizi konuşamıyor, başkalarının dilini konuşuyorsak, eğer kendi kültürümüzle değil başkalarının kültürüyle besleniyorsak orada özgür olmamızdan ve kendimiz olmaktan uzaklaşmış olduğumuz bir gerçekliktir.
Biz artık başkalaşmışızdır yani başkalarının çocuğuyuz, eşiyiz, öğrencisiyiz, doktoruyuz, bilimcisiyiz, filozofuyuz yani başkalarının her şeyiyiz. Ama kendimiz değiliz. Başkalarınız toprakları üzerinde yaşamak zorunda bırakılmışız, kendi dilimizle değil başkalarının diliyle okumak, konuşmak o dille doğup büyümek ve bütün ilklerini kendin olmayan coğrafyada ve dilden öğrenmek yaşamak, seni kendin yapmaz başkalaşmış yapar. Hakikat buyken kendimiz olmaktan özgür olmaktan bahse etmek gerçekçi değildir. Neden mi? diye sorulduğun da örnek olarak Kürdistan gerçeğini söyleyebiliriz. Kürdistan gerçeği peki nedir?
Kürdistan gerçeği evrenin gerçekliğidir. Kürdistan bütün ilklerin kurulduğu mekandır. Kürdistan topraklarında ilk toplumsallaşmalar, üretimler, kutsallaşmalar ve ahlaki politik toplumun kaynakları burada başat olmuşlar. Kürdistan’ı gel-gör ki şimdi yüz yıllarca sömürülmüş ve bu sömürünün üzerinde kendini var eden yapay bir sistem kurulmuş. Eğer Kürdistan gerçeği çözülmezse ne Amerika’daki insanlar ne de Afrika’daki insanlar kendi özgür varlığından bahsedebilir. Eğer kök Kürdistan’sa, cevher ve öz Kürdistan’sa öyle ise halkların kendini özgürleştirmesi için köklerini iyi çözmeleri gerekmektedir. Kürdistan gerçeğinde özgürlük ve hakikat saklıdır. Bu yüzden Kürdistan’daki sömürüyü anlayıp çözmemiz gerekir. Nasıl ki evrendeki her hücre birbirini etkiliyorsa halkların varlığında birbirini etkilemektedir. Bu nedenle bilinçli yani entelektüel bir toplum oluşması için mücadelemizi yükseltmeliyiz. Bireyler toplum için vardır, toplumlarda bireylerden oluşmaktadır. Bu bağ bile şunu göstermektedir ki her şey bir ikilem diyalektiğidir.
Kendin olmak ancak kendi özümüze dönüşle mümkün olur. Yani kim olduğumuz? nereden geldiğimiz? sorularına cevap bulmak özün hakikatine ulaşmak gerekiyor. Kendi kökümüz üzerinde yeniden kendimizi ele almamızla ve kendimizi arayıp bulmamızla kendimiz olabiliriz.
Öze yani köke ulaşmadan asla kendin olamazsın. Dolayısıyla her zaman erkek egemen güçlerinin baskı, sömürü, şiddet, tecavüz, hile ve tuzaklarından kendini kurtaramazsın. Çünkü kökünden koparılmış dallar gibi bizi kökümüzden kopardılar. Dilimizden ettiler, kültürümüzden ettiler ve çocukluk oyunlarımızdan ettiler. Böylece uçtan uça savrulup gidiyoruz. Bizler bu anlamda yitirdiğimiz ne varsa ona ulaşmak için her türlü mücadele vererek ve mücadelemizden sonuç aldığımızda (xwebun) yani kendimiz olabiliriz.
BERİTAN AYDIN
YORUM GÖNDER