TEMSİLİ DEMOKRASİ
Temsil: Genel olarak bir nesnenin sosyal bir grup ya da sınıfın sözcülüğünü yapma, onlar adına, çıkarlarını koruma amacıyla hareket etme. Bu bağlamda, genel iradenin sadece milletin temsilcileriyle vücut bulabileceğini ve yalnızca bu vekillerle ifade edilebileceğini öne süren ulusal egemenlik teorisine temsil teo denmektedir.
Demokrasi: Yönetimin tüm vatandaşlarca seçimine dayalı olarak teşkil edilmesine dayanan demokratik sistemin temeli, kabile toplumlarının ayrışmasına kadar gitmektedir. Yönetimin tüm kabilenin onayından geçmesi demokratik bir gelenektir. Sınıflı toplumla birlikte demokrasi daha çok hakim sınıfın önde gelenlerinden oluşan bir temsili meclisle ifade edilmektedir. Gücüne göre yürütmeyi belirlemekten tutalım, danışma organı rolüne kadar bir
kurumlaşma her sınıflı toplumda gözlemlenmektedir. Ama kısa sürede artan krallık rolü demokratik geleneği ortadan kaldırabilmektedir. Sümerlerde ilk örneklerine rastlanmakla birlikte, demokrasi asıl gelişmesini Athena kent devletinde göstermektedir. Köleci hakim sınıfın erkeklerine dayalı Athena demokrasisi ilk klasik biçimini almaktadır. Geniş tartışmaya dayalı karakteri, hem felsefi düşünceden etkilendiğini, hem de gelişmesi için en uygun koşullara sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Bir yerde ne kadar demokrasi varsa, o kadar tartışma ve farklı düşünce gelişmesi de var olmaktadır. Cumhuriyet de seçime dayalı yönetim organlarına sahip olmakla birlikte, tüm yurttaşların katıldığı seçimler olmaması ve önceden belirlenmiş güç sahiplerinin tasdik edilmesine daha açık olması, demokratik karakterini sınırlamaktadır. Her cumhuriyet demokratik olmadığı gibi, her demokrasi de cumhuriyet olmak zorunda değildir. Demokratik krallıklar bile olabilmektedir. Burada demokrasi için daha çok belirleyici olan, yurttaşların tümünün çıkarlarını gözeten, siyaseti belirlemeye olanak veren, yürütmeye seçtiklerini denetleyen ve düzenli aralıklarla sistemi seçimle test eden karakteri, dinamik bir siyaset tarzıdır. Bu yönüyle şimdiye kadar bilinen en iyi yönetim tarzı olarak değerlendirilmekte; daha iyisi ortaya çıkarılana kadar bu sıfatı taşıyacağa benzemektedir. Tanımı böyle olmakla birlikte, sorunları daha çok uygulamadan kaynaklanmaktadır.
Burjuva sınıfı cumhuriyeti göze almasına rağmen, aynı hızla demokrasiyi geliştirmeye özen göstermemiştir. Çünkü demokrasinin sınıf iktidarını ileri düzeyde daraltacağını bilmektedir. Aşırı kâr söz konusu olduğunda, demokratik kurumlar tümüyle susturulmaktadır. Ağır bunalım ve çöküşler söz konusu olduğunda ise, tümüyle yıkılmamak için demokratik çözümlere daha çok yaklaşmaktadır. Demokrasisini en çok geliştiren sınıf kendine güveni olan, bir deneyim ve siyasal ufuk sahibi olmayı bilen özelliklere sahiptir. Avrupa burjuva sınıfı bu yeteneği göstermekle tarihte en kapsamlı demokrasi proje ve kurumlarına güç verebilmiştir. Daha eski toplumsal kalıntılar karşısında olduğu kadar, yeniyi temsil iddiasında olan çeşitli sosyal kesimler karşısında da uzun süren temsil deneyimiyle, siyaset-güç ilişkisini doğru çözümlemesiyle, çok zengin devrim tecrübeleriyle üstünlüğünü kanıtlamış bulunmaktadır. Demokrasinin en çok geliştiren özellikte bir rejim olduğu Avrupa uygulamalarıyla açığa çıkarken, gittikçe amaç edinilen en çağdaş bir uygarlık kurumu haline gelmektedir. Bu anlamda çağımıza demokratik uygarlık çağı denmesi bir hakikati ifade etmektedir.
Demokrasinin esas önemli yanı, yönetim yapısından çok, toplumsal sorunları çözüm tarzından ileri gelmektedir. Şimdiye kadar tüm yöneten rejimler, karşı bir güçle dengeleninceye kadar sorunları ya zorla tasfiye etmeyi, ya da boyun eğmeyle sonuçlandırmayı temel kural bellemişlerdir. Neredeyse tarihin klasik mantığı hep böyle olmuştur. Halbuki demokratik çözüm tarzı en zayıf olanın da hakkını, yaşam güvencesini, gelişme ve düşünme özgürlüğünü ve kültürel varlığını korumasını ve geliştirmesini mümkün kılan bir çerçevede yeni yaklaşımlar getirerek, birçok tartışmalı ve çatışmalı soruna cevap üretebilmiştir. Avrupa’nın üstünlüğü esas olarak bu çözüm tarzıyla yakından bağlantılıdır. Nereden bakılırsa bakılsın, daha insani, bilimsel ve tüm yurttaşların çıkarını gözeten bir model olduğu için, çözüm üreten en verimli sistem olduğu tartışmasızdır. İnsanlığın mevcut bilim seviyesi ve teknolojik gücü, kanlı devrimlere ihtiyaç duymadan, her soruna demokratik kriterlerle çözüm oluşturulabileceğini göstermektedir. Bir anlamda demokrasinin tam uygulanması için gerekli olan bilim ve teknolojinin gelişim seviyesi ilk defa istenen düzeyi yakalamıştır. Diğer bir deyişle, bilim ve teknolojik seviye doğru ve tam bir demokratik sistemle bütünleştirilirse, her soruna çözüm bulunabilecek maddi koşullar yakalanmıştır. Belki bir dönemler çok tartışılan sosyalist sistem için maddi koşullar şöyle veya böyle değerlendirilebilir. Ama çağdaş uygarlığın demokrasi için ideal koşulları hazırlamış olduğundan kuşku duyulamaz. Bu gerçeklik, uygarlık dönüşümleri de dahil, her tür değişimin tam uygulanabilir bir demokratik rejim ortamında mümkün olduğunu kanıtlamaktadır.
Demokrasi: Halkın yönetimi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelen siyasi yönetim biçimi. Genel olarak, temsil, çoğunluğun yönetimi, partiler arası karşıtlık ve yarışma, alternatif hükümet şansı, kontrol, azınlık haklarına saygı gibi temel kavram ve düşüncelerle belirlenen politik sistem. Genel ifadesini, yöneticilerin yönetilenler tarafından seçilmesi düşüncesinde, yönetimle halk arasındaki ilişkilerin niteliğinde, yurttaşlar arasında ekonomik bakımdan büyük farklılıkların olmaması gerektiği görüşünde bulan, bireylerin doğuştan getirilen, sonradan sağlanan, ırk ya da mezhebe dayalı ayrıcalıkları olmaması gerektiğini savunan, kısacası bir eşitlik fikri, yani toplumdaki iktidar sisteminin, insanlar arasındaki farklılıklara göre değil de, benzerliklere dayanması gerektiği tezi üzerine yükselen yönetim tarzı. Eşitli ilkesine dayalı yaşam biçimi. Doğrudan demokrasi olarak bilinen ve siyasal karar alma hakkının, çoğunluk yönetimi usulleri çerçevesinde hareket eden bütün yurttaşlar topluluğu tarafından kullanıldığı yönetim tarzı ya da modeli olarak demokrasi, antik Yunan’da, Atina’da doğmuştur. Bununla birlikte, nüfus artışının bir sonucu olarak ve bilgideki uzmanlaşmadan dolayı, doğrudan demokrasiyi belirleyen koşulları ve yurttaşların siyasi karar sürecine katılımı, modern devletlerin siyasal yapılarında gerçekleştirilemez olmuştur.
Bundan dolayı, modern demokrasi temsili demokrasi olarak bilinen ve yurttaşların aynı hakkı
kişisel olarak değil, seçtikleri, yurttaşlara karşı sorumlu olan temsilciler aracılığıyla kullandıkları yönetim tarzı ya da biçimi, veya liberal ya da anayasal demokrasi olarak bilinen, bütün yurttaşların ifade ve dini inanç özgürlüğü gibi bazı bireysel ve toplu haklarını güvence
altına almak üzere, çoğunluk iktidarının belirli anayasal kısıtlamalar çerçevesi içinde uygulandığı yönetim modeli olarak gelişmiştir. Bu bağlamda, tüm yurttaşların önemli kararlara etkin bir biçimde katılması anlamında doğrudan olan verilir Nedir Demokrasi? En kısa tabiriyle “Halkın İktidarı” demek. Yunanca “Demos”(Halk) ve “Kratos” (İktidar) sözcüklerinden oluşan Demokrasi halkın iktidarı anlamına geliyor. Eski Yunanlılar, çağdaşları doğu despotluklarına karşı kendi yönetimlerine bu adı vermişler. Onlara göre Demokrasi olabilmesi için kanunların herkes için aynı olması (İsonomia) site işlerine katılmada ve siyasal iktidara katılmada eşitlik (İsegoria ve İsokratia) olması gerekir. Demokrasiyi, halkın halk tarafından yönetilmesi şeklindeki coşkunluk uyandıran ve hitabette işe yarayan tanımlamanın dışına çekmeliyiz. Zira, bir halkın kendi kendini yönettiği hiçbir zaman görülememiştir, görülmeyecektir de. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bütün hükümetler aslında oligarşik yapıdadır; bu da zorunlu olarak az sayıda kişinin çokluğa hakimiyetini içerir.Rousseau, bir cümlesinde bunu çok güzel ifade ediyor: “Kelimenin tam anlamıyla gerçek Demokrasi hiçbir zaman mevcut olmamıştır ve olmayacaktır da. Çoğunluğun yönetmesi ve azınlığın yönetilmesi, doğal düzene aykırıdır.”
I.BÖLÜM
DEMOKRASİ
Çağımızın en önemli özelliklerinden biri,kuşkusuz,demokrasi düşüncesinin yayılması ve geniş bir uygulama alanı bulmasıdır. Bu durum, demokrasi konusunda bir görüş birliği bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Birbirine karşıt rejimlere demokratik rejim adı verilmesine karşın,herkes demokrasiye inanmış görülmektedir. Demokrasinin amacına ulaşması için izlenecek yolda, birbiri ile bağdaşmayan,birbirine zıt iki ayrı demokrasi anlayışı ortaya çıkmaktadır. Kavram karışıklığını önlemek için,bunlardan birine “klasik demokrasi” ya da “çoğulcu demokrasi” veya “batı demokrasisi”,diğerine de, “Marksist demokrasi” ya da “sosyalist demokrasi” denilmektedir. Kısaca belirtmek gerekirse, çoğulcu demokrasi, ideal özgürlüğe,yine özgürlük yolu ile ulaşmak isteyen bir rejimdir. Bu sistemde özgürlük hem amaç hem de araçtır. Marksist demokraside ise,özgürlük bir araç değil,sadece ulaşılması gereken bir amaçtır. Bu amaca özgürlük yolu ile değil, ancak proletarya diktatörlüğü yolu ile ulaşılabilir.
I.ÇOĞULCU DEMOKRASİ
1)Çoğulcu Demokrasinin Özellikleri ve Doğuşu:
Demokrasinin zaman itibariyle ilk ortaya çıkanı, en eski ve klasik olanı, çoğulcu demokrasidir. Bu tür demokrasinin, batı dünyasının tüm sanayileşmiş büyük ülkelerinde uygulandığı ve farklı yönetim sistemlerine,örneğin,parlamenter sisteme,başkanlık sistemine, meclis hükümeti sistemine uyum sağlayabildiği görülür. Çoğulcu demokrasinin egemen olduğu ülkelerde, bir uygulama birliğine rastlanmaz. Her ülkenin toplumsal,siyasal ve ekonomik koşulları birbirinden farklıdır. Bunlar da, demokratik yaşamı yakından etkileyen olgulardır. Uygulamada bir birlik görülmese de,çoğulcu demokrasinin ulaştığı bir düzeyin altına da düşülemez. Tersine bir uygulama, toplumdan gereken tepkiyi görür. Demokrasinin koruyucusu,toplumun kendisidir. Çoğulcu demokrasinin doğuşuna gelince; Feodalite,Ortaçağda,özellikle Batı Avrupa’da oluşan,belli kurallara bağlanmış bir toplum düzeninin genel adıdır. Bu tarıma dayanan ekonomide,toprak sahipleri ile, toprak üzerinde çalışan ve üretimde bulunan,”serf” denen kişilerin ilişkileri üzerine kurulmuş bir düzendir. Bu düzende,ülkelerin başında kral ya da hükümdarların bulunmasına karşın,egemenlik feodal beyler arasında paylaşılmıştır. Feodal
beyler de, ayrı bir devletmiş gibi,topraklarını,kendilerine sadık küçük beylere dağıtmışlardır. Batı toplumunda,feodalitenin yıkılması ve güçlü merkezci krallıklara geçilmesi,insanları toprağa bağlı serf olmaktan çıkarmış ve toplumun yapısını değiştirmiştir.
Feodal düzenin yıkılması ve güçlü merkezci krallıkların kurulması üzerine, krallıklarla burjuvazi arasında egemenlik çekişmesi başlamıştır. Özellikle 17 ve 18.yüzyıllarda büyük sermayeye dayanan burjuva sınıfı, toplumun güçlü bir sınıfı olmuştur. Sanayi Devrimi bir yandan burjuva sınıfını güçlendirirken, bir yandan da işçi sınıfının doğmasına neden olmuştur. Merkezci krallarla burjuvazi arasındaki çekişme,İngiltere’de erken başlamış,yüzyıllar süren bir gelişme sonunda 19.yüzyılda tamamlanmıştır. Kara Avrupası’nda ise, 18.yüzyıl sonlarına doğru,direnen monarşilerin,devrim yolu ile yıkıldığı ve kısa bir süre sonra parlamentolu bir düzene geçildiği görülür. Böylece,burjuvazinin,güçlü merkezci krallara karşı açtığı savaştan klasik, ya da batı demokrasisi denen demokrasi doğmuş ve yaygınlaşmıştır.
2)Çoğulcu Demokrasinin Temel İlkeleri:
Çoğulcu demokrasinin dayandığı ilkeler tarihi gelişim içinde olmuştur. Bunları eksiksiz sayma ve belirtme olanağı yoktur. Burada değinilecek olanlar,temel ilkelerdir. Bunlardan biri eksik olunca,genel olarak, demokrasinin varlığından kuşkuya düşünülür. Siyasal Çoğunluk Çoğulcu demokraside,tüm düşünce ve inanışlar açıkça ortaya konabilir; kişiler ve topluluklar birbirleri ile ve siyasal iktidarla diyaloga girebilirler;seslerini duyurma olanakları vardır. Çoğulcu sistem içinde, iktidarı eleştirme,karşıt görüşler ileri sürme ve seçim yolu ile iktidarı elde etme oyununun kuralıdır.
Temsil:Halk adına karar alma, seçim yolu ile işbaşına gelen temsilcilerdir. Günümüzde,halkındoğrudan devlet işleri konusunda karar alması,doğrudan demokrasinin uygulanması olanağı yoktur. Çoğulcu demokrasi,temsili demokrasidir ; halk adına kararların temsilciler eliyle alınması yolu egemendir.
Seçim:
Çoğulcu demokraside halk adına hareket edecek temsilcilerin,seçim yolu ile belirlenmesi esastır. Halkın temsilcilerini seçmesinde, mümkün olduğu kadar, geniş bir halk kitlesinin katılması yolu ile uygulanır. Sosyal,ekonomik ve kültürel durumuna bakılmaksızın,her vatandaşın oy sahibi olmasına “genel oy”, herkesin eşit ağırlıkta bir tek oya sahip olmasına “eşit oy” ilkesi denir.
Çoğunluğun Yönetme Hakkı:
Çoğulcu demokraside seçimle işbaşına gelen çoğunluk,belli bir süre kamu işlerini yürütme hakkına sahiptir. Çoğunluğun yönetme hakkının gerçekleşmesi,siyasal partiler yolu ile olur. Siyasal partiler,kişilerin belli davranış,tutum ve önderler çevresinde toplanmasını sağlar.
Muhalefet Etme Özgürlüğü:
Çoğulcu demokrasinin en belirgin özelliklerinde bir kuşkusuz,iktidara muhalefet edebilme,iktidara karşı,iktidara aday olmak üzere değişik görüş ve düşünceleri ileri sürebilme özgürlüğüdür. Çoğulcu demokrasilerde serbest ve devamlı muhalefet esastır.
Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması:
Çoğulcu demokraside, iktidarın keyfi davranışlarına karşı bireyi koruma tarih akımı içinde önemli sorulardan bir olmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse, bireysel temel haklara,devletin karışmasını önlenmek istenmiştir. Çoğulcu demokrasi bir özgürlük rejimidir.,özgürlükler demokrasinin vazgeçilmez öğesidir.
Yasa Önünde Eşitlik:
Çoğulcu demokraside eşitlik,yasa önünde eşitlik olarak gelişmiştir. Bunun anlamı, yasaların herkese,toplum içindeki yeri,ekonomik gücü,toplumsal kökeni ne olursa olsun,herhangi bir ayırım yapılmadan uygulanmasıdır.
3)Çoğulcu Demokraside Gelişmeler:
Çoğulcu demokrasi,tüm toplumsal kurumlar gibi,devamlı bir gelişme içindedir. Çoğulcu demokrasinin temel ilkelerinde,ekonomik ve toplumsal etkenlerle bazı gelişmeler olmuştur.
Ekonomik ve Sosyal Hakların Doğması :
Zaman içerisinde,klasik temel hak ve özgürlüklerin yanında,bazı ekonomik ve sosyal haklar gelişmiştir.19.yüzyılın özgürlük anlayışının,başka bir deyişle,bireyin devlete karşı korunmasının yeterli olmadığı anlaşılmış,ekonomik ve toplumsal açıdan güçsüz olan bireyin devletçe korunması yönünde gelişmeler olmuştur.
Devletin Ekonomik Yaşama Girmesi:
Bilindiği gibi sosyal devletin amacı, bireylere ekonomik eşitlik sağlamak değil,ekonomik eşitsizliğin birey yaşamında ve toplumda yarattığı dengesizlikleri gidermektir. Bu nedenle sosyal devlet anlayışı, kişiyi ekonomik yaşamında yalnız bırakmayan,kapitalizmin doğurduğu aksaklıkları giderme yönünde çaba harcayan bir anlayıştır. Bu da, devletin ekonomik yaşama karışmasına neden olmuş ve devleti ekonomik yaşamın içine çekmiştir.
Devletin Kişi Haklarının Koruyucusu Olmas:ı
Çoğulcu demokrasideki gelişmeler,devleti yalnız ekonomik ve sosyal hakların koruyucusu
olarak bırakmamış,devlete karşı korunan bazı kişi haklarında da, devleti koruyucu duruma
getirmiştir.
II.ÇOĞULCU DEMOKRASİNİN UYGULANDIĞI REJİMLER
Çoğulcu demokrasi Batı Dünyasında geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Çoğulcu demokrasinin,farklı yönetim sistemlerine örneğin,parlamenter sisteme,başkanlık sistemine ve meclis hükümeti sistemine uyum sağladığı görülür.
a) Parlamenter Sistem ve Özellikleri:
Batı demokrasinin gelişmesinde,parlamenter sistem denilen yönetim biçiminin etkisi büyük olmuştur. Parlamenter sistem,ilk olarak,İngiltere’nin toplumsal koşulları içinde, geleneklerle oluşarak kurumlaşmıştır. Bu nedenle İngiltere,parlamenter sistemin beşiği sayılır. Parlamenter sistemin ayırıcı özelliği,seçime dayalı ve temsil niteliği olan parlamentoya karşı sorumlu bir hükümetin bulunduğu,yasama-yürütme ilişkisinin esnek kuvvetler ayırımına dayandığı bir siyasal mekanizma olmasıdır. Parlamenter sistem, sadece parlamentosu olan rejim demek değildir. Bir ülkede parlamento olsa bile,her zaman parlamenter sistem olmayabilir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde bunun örneğini görmek mümkündür.
Parlamenter sistemin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir :
Parlamenter sistemde yürütme iki başlıdır. Yürütmenin sorumsuz başını devlet başkanı, sorumlu başını da başbakan oluşturur. Devlet başkanı sorumsuzdur. Bu siyasal bir sorumsuzluktur. Bu nedenle, devlet başkanının işlemlerine sorumlu başbakan ve ilgili bakanlar katılır. Devlet başkanı, parlamenter rejimde,uzlaştırıcı ve uyarıcıdır. Yürütmenin ikinci kanadını oluşturan Bakanlar Kurulu,Meclise karşı sorumludur. Devlet başkanı,başbakan ve bakanları atarken tam olarak serbest değildir. Ülkenin içinde bulunduğu siyasal koşulları,Meclis çoğunluğunu dikkate alarak,Meclisten güvenoyu alabilecek bir hükümeti görevlendirmekle yükümlüdür. Parlamenter sistemde, genel olarak,hükümetin meclis çoğunluğuna dayanması, mecliste çoğunluğu sağlayan parti başkanının başbakan olması,parti mekanizması yolu ile yürütme ve yasama arasında uyumun sağlanmasında etkili olmaktadır. Parlamenter sistemde hükümet her şeyden önce, meclise karşı sorumludur. Hükümet zamanla devlet başkanına karşı sorumlu olmaktan kurtulmuş ve yalnız meclise karşı sorumlu olmuştur. Parlamenter sistem iki meclisli olabileceği gibi,tek de olabilir. Ancak ikinci meclise hükümeti düşürme yetkisi tanınmaz. Parlamenter sistemde, yasama ile yürütme arasındaki ilişki,işbirliği ve karşılıklı etkileme mekanizmasına dayanır.
b) Başkanlık Sistemi ve Özellikleri:
Çoğulcu demokrasinin gelişmesinde, başkanlık sisteminin etkisi çok büyük olmuştur. Bu sistemin doğduğu ve geliştiği ülke ABD’dir. Bu sistemin ayırıcı özelliği, halk tarafından seçilen başkanın, yürütme gücünü tek başına elinde bulundurması ve güçler ayrımı ilkesinin katı bir biçimde uygulanmasıdır. Başkanlık sisteminin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir. Başkanlık sistemi, katı bir güçler ayrımı ilkesine dayanır. Yasama ve yürütme güçleri birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. Yürütme, halkın seçtiği başkan, yasama ise,kongre tarafından yerine getirilir. Başkan,yürütme görevini tek başına elinde tutar,başkan hem devlet başkanı,hem hükümet başkanı görevini yürütür. Parlamenter sistemdekinin aksine,bu sistemde yürütmenin yasamayı dağıtması,yasamanın da yürütmeyi düşürmesi olanağı yoktur. Yasama ile yürütme arasındaki ilişkilerde kopukluğu gidermek üzere,bir “denetim ve denge” sistemi geliştirilmiştir. Yürütmenin bazı işlemleri, örneğin üst düzey yöneticilerinin atanması, senatonun onayını gerektirir. Buna karşılık, başkanın da yasamadan geçen yasaları veto etme yetkisi vardır.
c)Meclis Hükümeti Sistemi ve Özellikleri:
Çoğulcu demokrasilerde uygulanan sistemlerden birisidir. Bu sistem,1921 Anayasası Döneminde Türkiye’de de uygulanmıştır. Halen, İsviçre’de uygulanmaktadır. Meclis hükümeti sisteminin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir : Meclis hükümeti sistemi,meclisin üstünlüğü ilkesine dayanır ; yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplanmıştır. Bu sistemde,yürütme, ayrı bir erk sayılmaz. Yürütme görevini üstlenen kurul,Meclis tarafından seçilir ; meclisin emirleri doğrultusunda, meclis adına bu görevi yerine getirir. Yürütme görevini üstlenen kurul üyeleri,bakanlıklar dikkate alınarak,tek tek meclis tarafından seçilir. Ayrıca bir başbakan yoktur. Her bakan,meclise karşı yalnız kendi etkinliklerinde sorumludur. Ortak sorumluluk söz konusu değildir. Yürütmenin,yasama üzerinde meclisi dağıtma gibi herhangi bir yetkisi yoktur. Tersine yürütme,yaşamanın bir memuru gibi, saptanan politika doğrultusunda görev yapar. Meclisle yürütme arasında görüş aykırılığı olduğunda,yürütme, meclisin aldığı karar doğrultusunda görevine devam eder. Devlet başkanı görevi, meclis tarafından seçilen bir kişi tarafından, yine meclis adına yerine getirilir. Devlet başkanının görevleri daha çok sembolik görevlerdir.
III. MARKSİST DEMOKRASİ
Sosyalizm:
Sosyalizm konusunda, kavram kargaşası vardır. Sosyalizm kimi zaman dar, kimi zaman da geniş anlamda kullanılmaktadır. Genel anlamda sosyalizm, liberal demokrasinin ve kapitalizmin doğurduğu düzeni yetersiz ve adaletsiz bulan ve onu değiştirerek, yerini almak isteyen, sosyal ve ekonomik bir düzendir. Sosyalizm, üretim araçlarının özel mülkiyet konusu olduğu,piyasa ekonomisine ve özel kara dayanan bu düzeni, adaletsiz ve çağdışı bulmaktır. Buna karşılık sosyalist düzen,üretim araçlarının topluma mal edilmesini, üretimin insanların gereklerine göre yapılmasını ve bunların tümünün demokratik bir yöntemle gerçekleştirilmesini öngören bir düzendir. Marksizm, 1917 yılına gelinceye kadar,politik bir sistem olarak uygulama alanı bulamamış bir düşünce sistemidir. Marksizm i kuramsal alandan uygulama alanına geçiren Lenin’dir. Lenin, klasik demokrasi ve karma ekonomi sistemi içinde Marksizm i düzeltme yoluna gidilmesi akımına karşı çıkmış, Marksizm i yeniden rayına oturtma çabasına girmiştir. Marksizm, Sovyet Rusya uygulamasından sonra, Marksizm-Leninizm adını almıştır. Marksizm-Leninizm de uygulamada zaman ve uygulandığı ülkenin koşullarına göre değişik yorumlara uğramıştır. Fakat Marksizm-Leninizm,değişik yorumlara uğrasa da,özde, proletarya diktatörlüğünü, sınıfların yok olacağı aşamaya kadar sürdürme düşüncesine dayanır.
2.Marksist Demokrasinin Özelikleri:
Marksist demokrasinin en belirgin özelliği tek ve bir ideolojiye dayanmasıdır. Marksist demokraside iktidar, Marksizm ideolojisinin uygulayıcısıdır. Bunu gerçekleştirmek için yönetilenleri zorlar.
Marksist demokrasinin dayandığı temeller şöyle sıralanabilir :
Marksist demokrasinin egemen olduğu ülkelere Marksist ideoloji, zaman içerisinde bir gelişmenin sonucu olarak değil, bir devrim ile yerleştirilmiştir. Devrim, komünist partisince, proletarya egemenliğini kurmak ve komünist aşamaya varmak için yapılmıştır. Marksist düşünceye göre,toplum gelişmelerinin itici gücü ve yaratıcısı, maddi koşullardır ; başka bir deyişle üretim biçimidir, temel yapıdır. Tüm toplumsal gelişme koşullarını ve yasalarını, insanların üretim güçleriyle,üretim ilişkilerinden doğan, üretim biçimleri saptar. Toplumun üst yapısı denen,hukuk düzenini,rejimleri,siyasal kurumları yaratan “temel yapı” dır. Marksist demokrasinin geliştirilip yerleştirilmesi, komünist partisinin görevi ve varlık nedenidir. Parti devlet mekanizmasının “dinamosu”dur. Partinin,başka kuruluşlarla çekişip seçimi kaybederek iktidardan düşmesi söz konusu değildir. Tek parti sistemi, sosyalist devlet için zorunlu sayılır.
3.Marksist Demokrasinin Çökmesi
Marksist demokrasinin Avrupa’da beklenmedik bir biçimde, kısa bir süre içerisinde çökmesi,bu rejimin egemen olduğu ülkelerde, çoğulcu demokrasiye geçme çabalarının artmasına neden olduğu gibi, devletin üretici ve işletmeci olarak ekonomik yaşamdan uzaklaşmasına ve piyasa ekonomisine geçmek için çaba harcanmasına da neden olmaktadır.
Not: Temsili demokrasiye ilişkin somut bir kaynak bulamadık
MAHİR DENİZ(ATAKAN MAHİR)
YORUM GÖNDER