APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (15.BÖLÜM)
PKK'DEKİ İNSAN BÜYÜYEN İNSANDIR PKK'de komutanlık, diğer bir deyişle taktik, askeri önderlik sorunu çok önceden kendisini dayatmasına rağmen, halen kenarından geçilmeyen bir sorun olarak çözümünü dayatmaktadır. Hareketin ilk günlerinde, bir komutan kişiliği olsaydı da, bu büyük siyasetin askerileşmesine katkıda bulunsaydı diye düşünüyordum. Öyle sanıyorum ki düşman, hem siyasi hem de askeri anlamda bazı provokatif tipleri dayatarak, doğru siyasi çizginin pratiğe geçmesini engellemek istiyordu. Beni o zamandan beri etkilemek isteyen kişilikler vardı. Bu kişiliklerin daha sonra provokatör çıktığını biliyoruz. Ve hareketimiz kendi gerçek komutanlarını yaratamadığı için, büyük acılar ve kayıplar yaşadı. Haki Karer, Kemal Pir vb. bazı değerli komutan adayları, önder adayları çıkmaya yüz tutmakla birlikte, erken şahadetleri grup döneminin daha güçlü gelişimini, partileşmede ve giderek askerileşmede ciddi adımlar atmamızı zayıf düşürdü. 1980'lere doğru geldiğimizde, Hilvan-Siverek deneyiminden de ortaya çıktı ki, taktik önderlik veya komuta kişiliği rolünü oynayamadı. Bir Siverek pratiğini incelerseniz göreceksiniz ki, silahlı mücadeleye iyi komuta edecek bir kişilik olsaydı, belki de Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin tarihi o zaman farklı yönde büyük bir gelişme gösterecekti. Komutan olması gereken arkadaşın tam bir köylü savaşçılığına daldığını ve kendini bundan alıkoyamadığını, giderek partinin her türlü birikimini köylü örgütsüzlüğü ve anarşizmi içinde yitirip götürdüğünü gördük. Bu dönemin birçok silahlı mücadele deneyimi kendi örgüt ve komutasını fazla yaratamadı. Ve partinin ideolojik, siyasal etkinliği bu nedenle hak ettiği gelişmeye fazla ulaşamadı. Bilindiği gibi yaratılan sorunlar altında az kalsın tümüyle boğuluyorduk. Bunu engellemek için yurt dışı kanalını açarak daha köklü bir örgütsel ve askeri çizgiye yönelme gereği duyduk. Partiyi derinliğine kadrolaştırma, askerileştirme, daha fazla sabır ve eğitim istedi. 1980'lerin başlarında konferans, kongre süreçleri, 15 Ağustos Atılımı arka arkaya yoğun yaşanan süreçlerdi. Belki askeri çizgiyi yönetecek kişilikleri bu sefer ortaya çıkarırız dedik. Fakat 15 Ağustos deneyimi, hiç de öyle beklediğimiz komutan kişiliklerin çıkmadığını, Siverek deneyiminden daha derinlikli bir krize yönelindiğini, neredeyse ‟85'lerde bir kez daha boğuntuya geleceğimizi gösterdi. Oysa biz bu sürece daha geniş imkanlarla ve hazırlıklı girmiştik. Başarı için birçok imkan derli toplu hale getirilmişti. Taktik önderliğin kendini katmayışı, komuta kişiliğin oldukça geride seyredişi, beklenen yaratıcılığın sergilenmemesi bizi, bir kez daha hak etmediğimiz ağır kayıplarla, neredeyse Hilvan-Siverek direniş pratiğinin son dönemine benzer bir dönemle karşı karşıya getirdi. Bunu önlemek için, III. Kongre çözümlemelerini ve 1986 talimatlarını geliştirdik. 1987'nin 1 Ocak talimatının esası da; komutan kimdir, görevleri ve belli başlı özellikleri nasıl olmalıdır, biçiminde bir talimattı. Halen iyi hatırlıyorum; 1987 hamlesine yönelmek istiyorduk. Fakat komuta kişiliği önünde ciddi engeller vardı. Bazı kişilikler kendini oldukça dayatıyordu. Bunlara daha kapsamlı yönelme bu nedenle kendini dayatıyordu. Sadece talimatlarla yetinmeyip kapsamlı çözümlemelere ilk defa o zaman giriş yaptık. Sonra ortaya çıktı ki, kişilikler kendini tıkatmışlar; ister ideolojik, ister siyasal, örgütsel, en çok da askeri olarak yenilgiyi kendi bağrımızda taşıyoruz. Düşmanın darbesinden ziyade, kendi çözümsüzlüğümüz bizi yenilgiye götürüyor. Parti tarihinin tekrardan gözden geçirilmesi ve özellikle de silahlı savaşımdaki kayıplar, yenilgi ve kayıpların nedenlerini kendi içimizde aramamız gerektiğini ortaya çıkardı. Daha derin eğitim faaliyetleri ve yeni hamleler belki çözüm getirir diye düşünüyorduk. Hamle üstüne hamle yapmaya çalıştık. Fakat partileşmeyen ve daha da derinleştirilmiş bir biçimde lümpen, yarı feodal, küçük burjuva kişiliksizlikleri, "fırsat bu fırsattır" deyip, partinin bin bir emekle bir araya getirdiği imkanları hoyratça harcadı. Bilindiği gibi Metin, Hogır benzeri tahripkar tipler, komutanlık için geliştirmek istediğimiz ölçüleri yerle bir edip eşkıyalara, lümpenlere, gangsterlere taş çıkartırcasına gözü dönmüş bir biçimde parti gücünü kötü kullanarak halka kötü davrandılar. Kontra pratiğini geride bırakacak bir pratiğin sahibi olarak bizi 1988-‟89'larda ağır sorunlarla karşı karşıya bıraktılar. Bütün çözümlemelere ve komuta kişiliğinin netleştirilmesine rağmen bu böyleydi. Bu nedenle parti tarihimizin en kapsamlı eğitim devrelerini ardı arkasına, belki de her yıl iki yüz elli kişilik dört devre eğitimler yaptık. Bunların bu büyük savurganlığını, ihanetten de daha kötü tasfiyeciliklerini engellemek istedik. Neredeyse her altı ayda bir provokatif girişim bütün çabaları boşa çıkarmak istiyordu. 1990'lardan itibaren daha da açık bir biçimde ortaya çıktı ki, Kürt kişiliği sanıldığından daha fazla tehlikeli, yüzyılların feodal aşiretçi özellikleriyle, yetmiş yıllık Kemalist tarihin imhacı ve inkarcı özellikleri karmaşasından oluşan tip, kırk türlü hastalık arz ediyor. Değil bu tiple devrimi yapmak, insan olmak bile mucize ister veya devrim yapmak imkansız biçiminde bir değerlendirmeye götürüyordu. Yara, sanıldığından daha fazla derin, kişilikler tahrip olmuş ve bu kişiliklerin bırakalım devrimi geliştirmeyi, hazır olan devrimi bile çarçur etmekten öteye bir rol sahibi olamayacakları kendini iyice hissettiriyordu. Bir de zindandan dışarı çıkan bazı kişilikler şahsında tahribatın derinliğini daha iyi gördük. Kişilikler nereden çıkarlarsa çıksınlar, büyük belalar halinde kendilerini dayatıyorlar. Üniversiteden gelenlerin, 12 Eylülle daha katmerleşmiş Kemalist, küçük burjuva veya her türlü düzen kokan davranışları, düzene hizmet eden ölçüleri; zindandan çıkanların müthiş egoizmi, bütün bir halkı, partiyi kendi tutkuları için düşünmeleri, bunu sınır tanımaksızın istemeleri; dağdakilerin eşkıyalaşmaları, neredeyse canavarlaşmaları bizi çok sancılı ve kendine hakim olmak için son derece iradeli hareket etmeye zorladı. Devrim gelişiyor, halk devrim istiyor, kitleler ayağa kalkıyor, katılımlar gelişiyor, fakat bunu çekip çevirmekle, eğitmekle, örgütlemekle ve yönetmekle sorumlu kadro partiyi sağa, geriye çektikçe çekiyor veya intiharvari pratiklere sürükledikçe sürüklüyor. Bütün çabaları çok kısa bir süre içinde yerle bir edip özellikle kitlesel destek ve savaş kitlesiyle birlikte partiyi, Önderlik çabalarını boşa çıkarmayı sanat haline getiriyor. Özellikle sorumlu olan komuta ve yönetim kademeleri halkın, Önderliğin imkanlarını kullanma istemleri konusunda adeta uzmanlaştılar. Partinin sağladığı temeller üzerinde sahte komuta özelliklerini besleyerek yürütmek istediler. Önderlik biraz geliştiriyor, bu da onları biraz besliyordu. Yapılması gereken halkı biraz oyalamak ve bastırmak, Önderliği oyalamak ve kandırmaktı. Örgüt için yürütülmesi gereken politikadan anladıkları bu oldu. Böylesine çok tehlikeli bir kadro saptırmasıyla karşı karşıyayız. Buna düşmanın bilinçli tahrikleri, bazı provokatif çabaları da eklenince, yıllardır kendi eğitimini ihmal eden, doğru dürüst partileşmeyen, askerileşmeyen kişilikler de çok yoğun ve etkili oldukça, bizim sorunlarımızın kadro düzeyinde, komuta düzeyinde ne kadar ağırlaşacağı ortaya çıkıyordu. Bu konuda iddialı olanların, komutan, kadro olmaları kendi sorunlarıdır. Fakat çok geniş parti imkanlarını görünce gözü dönüyor. Ne pahasına olursa olsun, birlik komutanı olmak, alan sorumlusu olmak, Önderliğe yakın olup, güç alıp, o gücü kişisel etkinliği için kullanmak bir nevi meslek haline getirildi. “Güçlenmek istiyorsan; Önderlikten güç al, halkı bastır, alan sorumluluğuna ulaş; bu sana istediğin yaşamı sağlar” biçiminde bir düşünce tarzıyla gözü karalık, tasarrufçuluk, bastırmacılık gelişti. Örgütü işletmeme, oralı olmama, disiplinli olmama, sürekli altını bastırıp üstünü yönlendirerek kendini üstte tutma, en az çabayla göz boyayarak mevki sağlama, kariyer yapma, neredeyse örgütü işlemez duruma, savaş güçlerimizi imhayla ve halkımızın tarihi kalkışını da çok tehlikeli, örgütsüz durumlarla yüz yüze getiriyor. En basit görevlerin üzerine bile yürümüyor, fakat talep ettiği hak, Parti Önderliği'ninkinden on kat daha fazla. Önderlikten daha fazla tasarrufçu, dayatmacı, otoriteci geçiniyor, ama onun yüzde biri kadar bir çabaya bile kendini katmıyor, kendini vermiyor. Her bakımdan tarihi, sonuç alıcı ve mutlaka başarmamız gereken bir dönemin içindeyken, onu yaşarken, gelen haberlere bakıyorsunuz; köyden kopmuyorlar. Rahatlık dediği çok basit nedenlerle, çok sahte ve gerillaya, militanlığa, gizli örgütçülüğe ters düşen her türlü kural dışı yaşamı esas alıyorlar ve hiçbir kurala sığmayan davranışlar sergiliyorlar. Yoldaşça, askerce bir tutum almak şurada kalsın; lümpen, hatta provokatif ve canice bazı davranışlara girmekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Neredeyse gericilik yeniden hortlatılıp, bilerek veya bilmeyerek provokasyon daha da katmerleştirilerek büyük gelişmeler sabote edilmek isteniyor. Çoğunlukla da bilmeyerek, iyi niyetlice buna alet olunuyor. Çabalarımız büyük ve düşmanı sıkıştırıyoruz. Tarihte ilk defa özgürlük hareketi başarıya gitme şansını elde etmiştir. Tam da bu noktada kendini önümüze engel olarak koyuyorlar. Karasevdalı mı karasevdalı, tutkulu mu tutkulu, düşkün mü düşkün; her türlü hastalık kokan tipler, ölümü göze alıyorlar, fakat partinin doğrularına sahip çıkmayı kabul etmiyorlar. Vazgeçmiyorlar da; ne yürüyorlar, ne de yürütmeye fırsat veriyorlar. Bu, aslında gelişmiş bir sınıf savaşımı demektir, aynı zamanda gericiliğin ve Kemalizmin şovenist etkilerinin, onun izlerinin son direnişi anlamına gelir. Bunlara yükleniyoruz. Bizim de karşı koymamız ve bunları boşa çıkarma yönündeki çabalarımız yoğunlaşıyor. Burada çözümlenen yaşam tarzı oluyor. Bu anlamıyla son çözümlemeler, özgür yaşam tarzlarıyla her türlü kölelik tarzını ayrıştırdı. Zaferi kendi kişiliğinde kanıtlayacak ne kadar özellik varsa, onları netleştirdiği gibi, onu alıkoyanların da ne olduğunu ortaya koydu. Bu konuda mücadele ne kadar yoğunlaştıysa, çözümleme ve netleştirmeler de o kadar gelişti. Sonuç, parti çizgisinin derinleşerek, yoğunlaştırılarak başarıya gitmesinin engellenemeyeceğidir. Kim olursa olsun, karşıda duranların uzun ömürlü olamayacakları anlaşıldı veya bu temelde çizgiyi dayatma, çizginin gereklerini yerine getirme daha da ilerletildi. Kırsal alana, zindana, yurt dışına çizgi daha derinlikli, yoğunluklu bir biçimde dayatıldı ve bu yönlü yoğunlaşma herkes için vazgeçilmez kılındı. Politikleşmenin bir yoğunlaşma olduğu, askerileşmenin de politik yoğunlaşmanın bir ifadesi olduğunu bizzat yaşamınızda gördünüz. Nasıl asker olunur sorununu ilk defa kendi yaşamınızda derli toplu anlamaya çalıştınız. Ve ilk defa sizde askeri ve siyasi temelde bir kişilik dönüşümü kapsamlı bir biçimde yaşanmaya başladı. Denilebilir ki, yaşadığımız bu dönemde ilk defa tasfiyeci, yetmez ve her türlü boşa çıkarıcı çabalar, partinin önüne geçilmez çizgi yoğunluğu karşısında fazla tutunamayacağını anlıyor ve herkes dönüşmekten başka çarenin olmadığını görüyor. Tutucu, hatta sınıf dışı etkiler, düşmanın dolaylı etkileri ne kadar güçlü olursa olsun, galebe çalan ve muazzam yürüyüş akımı haline gelen bu çizgi karşısında ya çok alçakça bir ihanete saplanıp gitmeyi ya da ezici bir biçimde nefsinde dönüşümü yaşayıp gerçek PKK'lileşmeyi, askerileşmeyi başaracaktır. Eğer çabalar kurallara daha uygun yürütülürse bu sefer komutan kişilikler doğacaktır. Yanılgılarımız ne kadar ortaya çıkarsa çıksın, onu olduğu gibi saf ve çok yüzeysel değerlendiremeyeceğimizi gösteriyor. Ne Hilvan-Siverek pratiğindeki yüzeyselliği yaşayacağımızı, ne de 15 Ağustos Atılımı sonrasının kolay kolay tekrarlanamayacağını şimdi daha iyi göstermeye çalışıyoruz. Çok olgun bir dönemin kişilikleri olarak yaşıyoruz. Hiçbir bahaneyle kendimizi aldatmayacağımız kadar, partiyi de aldatmayacağımızı görüyoruz. Devrimci çizginin yoğunlaşmasının tek başarı ölçütü olduğu, nedeni ne olursa olsun bununla çelişen her şeyin atılması gerektiği, devrimci iradenin büyüklüğünün çizgiyi yaşamak olduğu, esas disiplinin bu olduğu, yine bunun da her türlü başarının esası olduğu çok açık ortaya çıkmış bulunuyor. Büyük kişilik, büyük kadro, büyük komutan olunmak isteniyorsa, çizgide disiplini yoğun yaşamanın vazgeçilmez olduğu, esasta her şeyin buna bağlı olduğu anlaşılmalıdır. Sizlerin de her gün artan bir önemle farkına vardığınız husus budur. Başka çarenin olmadığı da her zamankinden daha fazla hem anlaşılıyor, hem kabul görüyor. İradeleri bu temelde keskinleştirmek, bilinci yoğunlaştırmak, çabayı anlamlı kılmak, "dürüstüm, iddialıyım, başarmaktan başka çarem yoktur" diyenin tavrı, tarzı oluyor. Parti Önderliği de tüm gücünü bu temelde ortaya koyarak, kadro, komutan kişiliğe ulaşmayı temel bir görev olarak gündeminde bulunduruyor, her şeyin buna bağlı olduğunu çok iyi görüyor. Öfkeyle birlikte, son günlerdeki yüklenmemizin nedenleri bunlardır. Bu temelde görevlerimize başarıyla sahip çıkıp bu komuta sorununa tümden çözüm getireceğiz ya da tarihimizde hemen hemen bütün isyanların, direnişlerin başına gelen bir yenilgiyi biz de yaşayacağız. Buna meydan vermek istemiyoruz. Bu kadar acımasız, büyük çabalarla gelinen devrimci aşamayı, hiçbir kişisel nedenle, yetersiz komuta tarzıyla boşa çıkarmak isteyenlere sunmak istemiyoruz. İnsan iradesinin yaratıcılığına inanıyoruz. Eğer kendini doğru verirse, başaracağına ve bunun da PKK'de en anlamlı ifadesini bulduğuna eminiz. PKK'ye gelenlerin dürüst olduklarını, cesaret ve fedakarlıkta sınır tanımadıklarını biliyoruz. Fakat bununla da yetinemeyiz. Sorunun çok fedakarlık, cesaretlilik gösterip de sırtımızda sahte önderler, komutanlar taşımak olmadığını; bizzat bu özelliklerle oluşmuş oldukça sorumlu militanlar, komutanlar olmamız gerektiğini, esas devrimci büyüklüğün de bu olduğunu belirttik. Eğer bu konuda bir boşluk varsa, rolüne layığıyla sahip çıkmama söz konusu ise; ister örgütsel, ister ideolojik olsun, yaşamın her sahasına önder kadronun görev olarak kendini dayatmasının bunu rahatlıkla karşılayacağını belirttik. Gerekirse göreve talip olunur ve başarısı için her şey sergilenir. Bugün "sorumlu kadroyum, iyi bir PKK'liyim, bunda iddialı olduğum kadar da yaratıcı çabayla başaracağım, bundan kuşkum yoktur" diyenlerin yapmaları ve başarmaları gereken rol budur. Bunu derinliğine anlamak, ondan da öteye kişiliğini buna göre hazırlamak gerekir. Oldukça politik, askeri bir kişilikle sorunun çözümünü kendinde gerçekleştirmek, hemen hemen herkesin ve başarının özlemidir. Başarı bundan geçiyor. Çok sözler veriyorsunuz, bu sözleri yaşama geçirme şansı, şartı budur. Parti de, Önderlik de size güveniyor, ama bu tarzda kendinizi eğitmekle, hazırlamakla bunun mümkün olduğunu da rolü gibi, adı gibi belletiyor. Bundan kaçınılamayacağını, ne pahasına olursa olsun rolünü oynaması gerektiğini gösteriyor. HALKLAR ÖNDERİ (15.BÖLÜM)
|
YORUM GÖNDER