ÖNDERLİK HAKİKATİNE DOĞRU KATILMAK -1.BÖLÜM
Apoculuk nedir? sorusuna, kısaca ‘özgür yaşam ustalığıdır’ biçiminde bir karşılık verilebilir. Özgür yaşam doğru yaşamdır. Doğru yaşam ise, başından beri Önder Apo’nun hakikat arayışının özünü teşkil eder.
Onun yaşamın anlamına ulaşma konusundaki bu yüksek duyarlılığı bugünkünden çok daha gerilere, daha kesin bir ifadeyle çocukluk günlerine kadar götürülebilir. Onda gördüğümüz bütün ilkelerin anası olan ‘Olacaksa bir yaşam, özgür olacak ya da hiç olmayacak’ ilkesindeki ısrar, aslında bu çocukluk döneminde başlar. Söz konusu ilke doğuştan mezara, hatta mezarın ötesine, daha doğrusu sonsuza kadar esas alınması gereken bir ilkedir. Bu ilkeye bağlılığın gevşemesi kopuşa, dolayısıyla özgür yaşamdan uzaklaşmaya götürür. Önder Apo’ya göre yaşam tüm değerlerin üstünde tutulmak durumundadır. Özgür yaşamak isteyenin esas görevi de yaşamı anlamaktır. Anlayabilmek yaşamaktır, yaşayabilmek anlamak içindir.
Yaşamın anlam yitimine uğradığı bir yerde ve zamanda anlamak fiilini işletmek, öncelikle anlamsız olanın fark edilmesiyle mümkündür. Yaşamın anlamını tümden yitirdiği ve yaşamı anlamlı kılan her türlü değerin parayla ölçüldüğü bugünün kapitalizm dünyasında yaşıyorsanız, bunun yol açtığı dehşeti iliklerinize kadar hissetmeden özgür yaşam dünyasına asla kulaç atamazsınız. Uygarlık dünyasında hakikat arayışı özgür yaşam arayışıdır. Bu arayış, her şeyden önce yanlış temelde inşa edilmiş anlamsız yaşamın reddedilmesiyle başlar. Dolayısıyla hakikat arayışına çıkışta yapılması gereken ilk iş, ihanete uğramış yaşamdan kopmak ve bu temelde verili yaşama katılmayı kesinlikle reddetmektir. Kapitalizmin anlamdan boşalmış dünyasını reddetmeden, anlamlı bir yaşam arayışı söz konusu olamaz. Bu olmadan da doğru yaşamla buluşma sağlanamaz.
Önder Apo’nun kendini tanımaya başladığı andan itibaren fark ettiği gerçeklerden biri, özellikle Kürdistan somutunda yaşamın ağır bir ihanete uğradığı ve mevcut haliyle yaşanmaya değer bir özellik taşımadığıdır. Daha çok duygularının yön verdiği bu çocukluk döneminde sergilediği bu duruş, Önder Apo’nun daha sonraki tüm yaşamını da şekillendirecektir. Kuşkusuz en tehlikeli körlük, yalanı gerçek olarak belleyen insanın duruşunda kendisini dışa vurur. Bunun, uygarlığın toplumda yarattığı zihinsel çarpıklıkla bağı açıktır. Herkeste bir çift göz vardır, herkes etrafına bakmasını bilir, ancak herkes aynı biçimde görmez. Özellikle kapitalist modernite sahasındaki insan tam bir bakar kördür, bir aldanıcı ve aldatıcıdır. Önder APO’nun çok erken yaşlarda fark ettiği bir başka gerçeklik de budur. Bu da onu tüm yaşamı boyunca aldanmayan ve aldatmayan insan haline getirecektir. Bu fark edişle birlikte o artık başkaları gibi yaşamayacak, başkaları gibi ihanete uğramış bir yaşama katılmayacak, yaşama karşı işlenmiş bu bağışlanması zor suçun ortağı olmayacaktır. Bundan böyle kişiliği ve eylemi artık bu tavır alışa göre şekillenecektir.
Önder Apo’nun çevresini ve mevcut gerçekliği sorgulamaya başladığı bu süreçte Kürdistan’da soykırıma dayalı bir sömürgeci egemenlik yürürlüktedir. Kürt toplumu dehşet verici bir yabancılaşma sürecine alınmıştır. Yaşanan durum Kürt toplumu açısından kendisi olmaktan çıkma ve hakim uluslaşmanın bir hammaddesine dönüşmedir. Kürt toplumundaki mevcut durumu izah edebilecek yegane kavram, ihanettir. Bu ülkede yaşamın ihanete uğramamış tek bir alanı kalmamıştır. Kürdistan bir bataklık görünümündedir ve sürekli hastalık üretmektedir. Sağlıklı bir toplumdan söz etmek artık imkansızdır. Bunun da ötesinde mezara yatırılmış bir toplum gerçekliği söz konusudur. Müdahale edilmemesi halinde bu toplumu bekleyen akıbet tamamıyla bitiş ve tükeniştir.
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ (DERLEME)
YORUM GÖNDER