ÖNDERLİK HAKİKATİNE DOĞRU KATILMAK-2.BÖLÜM
Düşüşün Dip Noktası
Bilindiği üzere sömürge toplumları yabancı egemenlik altında şekillendirilmiş toplumlardır. Sömürgeci egemenler salt zor kullanmak suretiyle hükümranlıklarını uzun süreli kılamayacaklarını çok iyi bilirler. Bunun için de sömürge toplumunu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmeye çalışırlar. Bunun için yapmaları gereken ilk iş, egemenliklerini onaylayan işbirlikçi ve uşak bir tabaka oluşturmaktır. Zor kullanımı sonucunda sindirilmiş olan toplumun üst kesimleri genelde kendi kişisel ve ailesel çıkarlarını esas aldıkları için, yabancı egemenlerle bütünleşmeyi varlık gerekçeleri olarak benimserler. Kürt toplumunda bu durum uygarlığın ilk dönemlerine kadar uzanır. Uygarlığa karşı direnen ilk topluluklar Proto-Kürtler olduğu gibi, onunla işbirlikçilik temelinde bağ kuran ilk kesimler de yine Kürtlerin içinden çıkmıştır. Üst tabakanın ihaneti seçmesi ve bu çerçevede toplumu içten içe kemiren bir kurda dönüşmesi, yenik ve bitik bir toplumun ortaya çıkmasında en belirleyici etkenlerden biri olmuştur.
Devletçi uygarlık sistemi mütecaviz bir sistemdir. Baskıcı ve sömürücü karakteri nedeniyle bu böyledir. Baskı ve sömürü sanatında uzmanlaşma tecavüz kültürünü doğurmuştur. Bu kültürle yoğrulmak istenen ilk toplumsal kesim kadınlar olmuştur. Düşürülen kadın düşürülen toplumdur, düşürülmüş insanlıktır. Kadının toplumsal bir güç olarak alt edilişi tüm toplumun alt edilişinin de önünü açmış, bu temelde tecavüz kültürü tüm alt topluma egemen kılınmaya çalışılmıştır. Tecavüzü salt cinsellikle ilgili bir olgu olarak düşünmemek gerekir. Bu kültürün en etkili olduğu alan, zihniyet alanıdır. Zihinsel tecavüz ve bunun ürünü olan zihniyet fahişeliği, en onur kırıcı bir gerçekliğin ifadesidir. Toplumun köleliğe alıştırılması ve kendi varoluş gerçekliğine aykırı bir konumda yaşamak zorunda bırakılması, bu kültürün etkisini gösterir. Zihni teslim alınmış bir toplumun bireyi, artık egemen sistemin gözüyle gerçeğe bakar, beynini bu sistemin arzu ettiği biçimde çalıştırır, onun hissetmesini talep ettiği biçimde tepkiler verir veya tepkisizliğe gömülür. Zihinsel olarak teslim alınmış bir toplum, giderek sistem için uysal köleler üreten devasa bir fabrika görünümü kazanır. Kadın en bozulmuş neslin en basit fiziksel soy sürdürücüsüne dönüşür. Düşmenin dip noktası işte budur.
Önder Apo, PKK’nin ortaya çıkışı öncesinde Kürdistan’daki durumun bir genelevdeki durumdan çok daha ağır özellikler taşıdığını dile getirir. Her şeye rağmen genelev sisteminde belirli bir düzen vardır ve bir ticaret mantığı hakimdir. Patron, bekçiler ve sermaye olarak kullanılan kullar, bu ticaret mantığı çerçevesinde hareket eder, gerekli olan neyse kader sayıp yerine getirirler. Buna karşılık, Kürdistan kırk haraminin yatağını kirlettiği bir kadını andırır. Kürt toplumu adeta bir kapatma durumundadır. Mevcut duruma karşı en küçük bir itirazı olamaz, olursa en şiddetli biçimde cezalandırılır. Bu halk insanlığın kök kültürü olan neolitik kültürün yaratıcı gücüdür. Ancak bu kültüre sahip çıkma sorumluluğuyla hareket eden tek bir kişi bile yoktur. En üstte olanından en diptekine kadar her Kürt bireyi, kendi gerçekliği karşısında tam bir vurdumduymazlık ve ihanet içindedir. Bir tavuk ya da köpek için adam öldürür, ancak insanlığın bu kök kültürünü temsil eden kimliğin yaşaması için bir damla ter dökmeye yanaşmaz.
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ (DERLEME)
YORUM GÖNDER