APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (4. BÖLÜM)
PKK'DE YİĞİTLİK, ÖLÇÜLERİ SAĞLAM TEMSİL ETMEKTİR
Partileşme en büyük savaştır. Eğer biz kazanacaksak bununla kazanacağız. Parti ölçülerinin aşınması halen izah etmekte çok güçlük çektiğimiz önemli bir husustur. Çünkü bunlar yaşatan temel ölçülerdir. Bir halkı, hatta birey olarak sizleri de yaşatan ölçülerdir. Ben de sizler gibi partiden vazgeçseydim, sağlam bazı parti ölçülerini dayatmış olmasaydım bir tekiniz bile ayakta kalır mıydı? Aynı sorumsuzluğu ben de göstermiş olsaydım bir çok önde gelen arkadaşımız da dahil ortada bir birliktelikten bahsedebilir miydik? Şu anda saygı duyduğunuz hiçbir yaşam değeriniz ayakta kalabilir miydi? Hiç olmazsa bunları hissetmelisiniz. Sizi yaşatan partileşme değeridir. Mümkünse buna bin defa şükretmelisiniz. Çünkü bu hisleri, bu duyguları kazanamazsanız fazla iddialı olamazsınız ve sizde her zaman kötülük gelişir. Buna geçit vermeyen bazı düşünceleriniz, kararlarınız olmalıdır. Bu kadar yanlışa geçit veren, ölçüler konusunda bu kadar kararsızlığa düşen kişiliğin, bana göre metelik kadar bir değeri olmadığı gibi, yaşayıp yaşamaması da hiç önemli değildir. Böyle bir kişiliğin adı-sanı, yetkisi ne olursa olsun o kişilik bitmiştir. O kişi güçlü bir düşünce yapısına sahip değildir, onun karar düzeyi yoktur. Yaşadığınız kararsızlıkları, düşünce yoksunluklarını göz önüne getirerek kendinizi değerlendirin. Düşünce gösterisi de, karar gösterisi de güçlü olmalı, ancak siz habire kem-küm ediyorsunuz. Partileşme, yüksek karar kişiliğinde yaşamaktır. Ne düşüncesi, ne hayali, ne heyecanı, azmi olan, ne de doğru dürüst bir kaç söz söyleme gücü olan bir kişinin bizim ortamımızda ne işi var.
Çocuk halimi hatırlıyorum, bir kalabalığın içine, bir öğretmenin karşısına, hele hele giderek beni dinlemek isteyen bazı insanların içine girdiğim zaman, iliklerime kadar pür dikkat kesilir, tüm yeteneklerimi ayaklandırırdım. Bu çok iyi anlaşılır bir husustur. Benim için en büyük savaş ve yaşam zorluğu bu gösteriyi yapmamdır. Yaşamımı böyle ele aldığım için, şimdi bütün bir halk heyecan halindedir, bütün bir halk gösteriye kalkmıştır. Bu özelliğim nedeniyle karşıtlarımdan veya diğer çocukluk arkadaşlarımdan tutalım sizlere kadar böyledir. Hatırlıyorum, adamın bir sağlam duruşu, gösterisi yok, hep kem-küm ediyor, hep bir yerinde bir noksanlık, bir yırtık yan var, çaresiz, her davranışında, her sözünde bir dökülme var. Ancak buna rağmen kendine sevdalanıp buna kılıf bularak, sözümona yaşamaya çalışıyor. Önderlik, PKK‟lileşme bunun reddi demektir. Yani sizin Önderlik dediğiniz ve benim biraz gerçekleştirmek istediğim PKK‟liliği anlamak istiyorsanız, bu işin baştan günümüze kadar büyük bir yürüyüşle sağlandığını bilmelisiniz. Kendi keyfinize, alışkanlıklarınıza göre PKK‟yi anlayamazsınız, bunun karşısında şaşırır ve fazla yüz de bulamazsınız. Açık söyleyeyim ki, sizlere büyük bir tahammülle katlanıyorum. Yoksa durumunuzu bilmiyor, görmüyor değilim. Çok erken yaşlardan beri benim için yaşam; güzel sözlerin ve davranışların gösterisi ve tabii ki onun altındaki düşüncesi demektir. Her türlü çirkinlikle, her türlü yaramazlıkla bizim ortamımıza dolan dolana, kendini katan katana ve bu hoşunuza gidiyor. Ne kadar hasta, dökülmüş ve bozuk davranışlı kişi varsa tümü PKK‟ye doluyor. Bu kabul edilemez. Gidin kendinize başka bir yerde yer bulun. Biz, PKK‟nin çok temel olan özelliklerinde ısrarlıyız, bunlardan vazgeçemeyiz. Kaldı ki, PKK‟ye katılımda esas itibarıyla kabul edilen, onay verdiğimiz yan, bu belirttiğimiz özelliklerimizdir, ona ters özellikler değildir.
Katılımı böyle anlayacaksınız. Hiç kimse PKK‟ye başka türlü bir katılımı esas almasın. Kimse belirttiğimiz, biraz netleştirmeye çalıştığımız bu tarzın dışında kendini dayatmayı, yapıyı bastırmayı düşünmesin. Bütün bunlar yanlıştır. Hiç olmazsa hesabını şimdiden doğru yapın ki, varsa bir olumlu özelliğiniz gelişme kaydedebilesiniz. “Ulaşamadım, kendimi eğitemedim” gibi sözleri de kabul etmiyorum. Bunların hiç birisi samimi sözler değildir. Burada istediğiniz eğitim düzeyine kendinizi ulaştırabilirsiniz. Kaldı ki, ben çocukken kendimi eğitmiş miydim. Anlamlı değerleri yakalamaya çalışırken fazla eğitim de gerekmez. Eğitim zaten gerektiği zaman veriliyor. İnsan bunu da hisseder ve kendini eğitir. Bir dağa çıkarken baktın nefesin yetmiyor, nefes eğitimi yapacaksın. Baktın bir yoldan giderek dağa ulaşamıyorsan, ulaşmanın başka bir biçimini denersin. Baktın bir sözün çekici değil, çekici kılmak için hitabını geliştirirsin. Baktın düşüncen sonuç vermiyor, onu değiştirip başka bir düşünceyi edineceksin, eğitim budur. Yani yaşam size hangi yönünüzü ne kadar eğiteceğinizi an be an gösterir. Zaten ben de eğitimi böyle anlıyorum. Yaşamın kendisi en doğru eğitim okuludur derler ve biz de eğitimi böyle ele aldık. Hayattan öğrenemiyorsunuz, size ne olmuş? Şimdiye kadar ne yaptınız? Bizim sizden isteyeceğimiz parti yaşamı başlı başına büyük bir eğitim okuludur; ondan da öğrenemiyorsanız siz bitmişsiniz demektir. Toplumdaki bela, partinin içine gelmiş demektir. Gençsiniz, öyle fazla yıpranmış, bir partileşmeyi sağlayamayacak kadar zayıf bir halde de değilsiniz. Sizden istenilen sıradan bir parti üyeliği şartlarına sahip olmanızdır. Yani beş-on maddelik bir tüzük, yine beşon maddelik bir program ve derya kadar çözümleme var.
Partileşmeyi bu belgelerden anlamak çok mu zor? Bunları bir günlük eğitimle bile öğrenebilirsiniz. Kaldı ki yaşam bizde her an büyük bir eğitimdir. Siz başta temel noktalarda temel hatalar işlemişsiniz ve bu sürüp gidiyor. Yoksa durumunuzu eğitim yetersizliğiyle izah etmek çok zordur. Yıllardır müthiş eğitim imkanları vardı, buna rağmen kendini eğitmeyen bir kişi durumunu başka bir biçimde izah etmelidir. Belirttiğim gibi siz, çocukluktan günümüze kadar hatalı bir şekillendirmenin ürünlerisiniz ve bu nedenle savaşı yürütemiyorsunuz. Sizde yükselme savaşı, onun tutku ve aşk düzeyi yok. Siz eskinin kem-küm eden kişiliklerisiniz, toplumun çoktan yenilmiş, iflas ettirilmiş kişiliğini yaşıyorsunuz. Ondan sonra da zavallıca buna yaşam hakkı istiyorsunuz. Ben bu hatayı işleyemem. Yaşama gücü gösteremeyen, kendi emeğiyle yaşamaya yol açamayanı zor da olsa, acılar içinde kıvransa da parti imkanlarını seferber ederek yaşatmayı uygun bulmuyorum. Eğer bu tarz yaşama izin vermiş olursam, bu da değerlere yapabileceğim en büyük kötülük olur. Fakat sizin de esas istediğiniz budur. Benden kötülük yapmamı ve bunu onaylamamı istiyorsunuz. Partileşmeye gelemeyen, başarıya yol açmayan bir çok özelliği sürdürmek istiyorsunuz. Bu tutumunuzu görmesem ve bunu kabul etsem bu ne demektir? Hele bir yetkili kadro, bu konuda geçit verirse en büyük kötülüğü onaylamış olur. Hiç olmazsa bu konuda yiğitlik göstermelisiniz. Partiye yakışmayan, yaşama anlam vermeyen, onu bozan, onu zayıflatan talepleriniz olmamalıdır. Bu konuda bir terbiyeniz, bir alçak gönüllüğünüz olmalı ki, sizinle fazla uğraşmayalım, parti içinde sizinle savaşmayalım.
Parti üyesi başarıyı esas almalıdır, başarısızlık içinde bazı yanlışlıklarını, yetersizliklerini partiye dayatamaz. Bu konuda ölçü sahibidir. Oysa şimdi işler o kadar aşınmış ki, nereden düzelteceğimi ben de şaşırmış durumdayım. Çok rahatlıkla bir parti birimini işletmesi gerekenler, işleri ardına kadar bozulmaya ve aşındırmaya terk etmişler. Ondan sonra da hepiniz zorlanarak karşımıza çıkıyorsunuz; acaba içinizde zorlanmayan var mı? Ancak bunun nedeni de kendinizsiniz. Ölçülerle bu kadar oynayanlar tabii ki bu hale düşer. Kendinizden hesap soracağınıza benden hesap sormaya geliyorsunuz. Veya yanımıza “zor durumdayız, bize yardım etmelisiniz” diyerek geliyorsunuz. Ben sizin için çok şey yaptım, ancak işlerin gereklerini yerine getirmeyen kendiniz oluyorsunuz. Biz görevimizin başındayız. Kaldı ki, bizim sorunumuz olumsuzlukları gidermek, partileşmeye gelmeyen, partiyi tanımayan yanlarınızı görmek değildir. Bizim görevimiz, olumlu temelde, yaratıcı temelde sizde bazı yeni düşünceler, hayaller, yetenekler geliştirmektir. Yani sizden beklerdik ki, her biriniz her gün ne kadar yetkin bir düşünce gücüne ulaştığını, umutlarının ne kadar arttığını, bazı yepyeni hayallerle kendini süslediğini, heyecanlarını, tutkularını giderek geliştirdiğini, kendini ölçüp biçtiğini ve zafer noktasında sağlam adımlar atacak kadar kendini güçlü hissettiğini söyleyebilsin. Beklenmesi gereken, bu olumlu ve güzel gelişme özellikleridir. Bu konuda her gün bir yarışa bile girilmeliydi. Durumlarınıza bakıyorum, yeni umuttan ne haber, yeni düşünceler var mı, ilgi düzeyinde yükseliş, zafer noktasına yaklaşma ne kadar gerçekleşiyor. Bu konuda bir gösteriye kalkanı hiç göremiyorum. Parti ortamımız olumlu özelliklerin yarışı biçiminde değerlendirilmelidir. Bundan neden sakınıyorsunuz? Toplumsallıkta, hele hele devrimde düşünce şarttır.
Hayalsiz insan olmaz. Umut olmadı mı, zaten yürüyüş de olmaz. Başarı konusunda kendini denemeye tabi tutmadan adım bile atılamaz, savaşta bu daha fazla yapılmadır. Partileşme dediğimiz bu hususları aramızda büyük bir hararetle tartışmalı ve sonuca gitmeliydik. Biz küçük bir grupken bile aramızdaki tartışmalarımızda, sosyal şovenlerin yanlış düşüncelerine karşı, çeşitli kitaplarda yeni, doğru düşünceleri bulmak ve bunu haykırmak için iddialıydık. Yine Hakiler‟i, Mazlumlar‟ı, Kemaller‟i hatırlıyorum; bizim en büyük gösterimiz, yanlış düşüncelere her gün yeni, önemli ve doğru düşüncelerle karşılık vermekti. Herhangi bir salona, herhangi bir masaya doğru gittiğimizde bizim için, “yine geldiler” diyorlardı. Ve biz öyle bir düşünce geliştiriyorduk ki, karşımızdakilerin düşünceleri yerle bir oluyor, bir tekimiz beş yüz kişiyi dağıtıyorduk. Daha ilk gruplaşma döneminde biz böyleydik. Şimdi ise kutsal savaş cephelerimizde, kurtarılmış bölgelerde parti düşüncesinden, tartışmalarından eser yok; yanlışlıklar diz boyu, düşüncesizlik diz boyu, düşüncenin neden gerekli olduğuna dair bir tartışma bile yok. Siz bu tutumlarınızla PKK‟ye ihanet ediyorsunuz, yüce değerlere, önderlere çoktan ters düşmüşsünüz. Bu değerleri neden göz ardı ediyorsunuz? Mazlumlar bir çırpıda göz ardı edilecek insanlar mıdır? Mazlum, an be an propagandaydı, konuşmaydı. Kemaller, her an bir haykırmaydı. Siz şimdi bunlarla neden çelişeceksiniz? Siz kim oluyorsunuz? Onlardan daha mı değerlisiniz? Onlardan daha mı fazla bu partiye yaşamınızı verdiniz? Hayır, sadece mirasları üzerinde ucuz yaşıyorsunuz. Herhalde bu da büyük bir suç ve sorumsuzluktur. Bu parti bu değerlerin partisidir. Kemal ile Hayri ölmeyebilirdi, belki de sizden yüz kat daha güçlü bir biçimde veya diledikleri gibi yaşayabilirlerdi.
Ama yaşayamadılar. “Yaşayacaksak sözümüz sonuna kadardır, haykırışımız sonuna kadardır”dediler ve gerektiği yerde de şahadete ulaştılar. Bu değerler kutsaldır. Ben PKK‟liyim diyen herkesin bu değerleri an be an göz önüne getirerek yaşaması gerekir. Biz bunları tartışmayız bile. Siz bunlardan habersizsiniz, ben neyi söylüyorum, siz neyi esas alıyorsunuz? Bu değerlere saygınız varsa, o zaman size ne yaptınız derim. Parti düşüncesi için ne kadar savaş verdiniz? Bunlar zindandaydı. Açın bakın o zamanki yaşamlarına, nasıl yaşadılar veya yaşamın onuru için savaşı nasıl verdiler? Bir de kendinize bakın, hiç oralı bile olmayan az değil. Bunun gibi bin bir örnek gösterebilirim. Anlayabilmeniz için çok örnek vermeye gerek yok, ama PKK böyledir. Benim her gün on beş saatten aşağı olmayan sırf propaganda gücüm var. Eğitme gücü, yeni düşünce, yeni hayaller de işin diğer yönüdür. Demek ki, partileşmeyle bağdaşmayan, hele hele onunla oynayan tutum ve davranışlarınıza kesinlikle artık son veriyoruz. Neden böyle şiddetli bir savaş tutumu içindeyim, neden gözümü bile açamıyorum? Kendimi acı bir sondan kurtarmak için. Ne düşman beni hakketmediğim bir biçimde vursun, ne de parti kuralları beni ezsin. Bir parti için, bir halkın partiden beklentileri için bu kadar büyük bir yaşam tutkusu gösteriyorum. Yoksa ben eskiden çok zavallı birisiydim, bu kadar yaşama gücünün kenarından bile geçemezdim. Ama şu anda madem bir halk için büyük yaşamak, büyük duymak, büyük düşünmek gerekiyor sonuna kadar kendimi aştım. Çünkü halkın beklentisi budur. Yenilmemek için sonuna kadar düşünüyorum. Eğer savaş gerçeğinde tutarlıysam, yaşama saygılıysam, düşmanın bütün hamlelerini önleyecek kadar yaklaşım gücümün olması gerekir.
Gerçek bir PKK‟li böyle olur. Şimdi bunu kendinize uygulayın, partiyi ne kadar temsil ediyorsunuz? Hazır düşünceyi bile özümsememek, net parti ölçülerini bile uygulayamamak ancak ve ancak sizin bir suçlu olduğunuzu ortaya koyar. Ben bu yaptıklarımızı bile çok yetersiz buluyorum. Sizin gibi daha rahat koşullar içinde mücadele edebilsem; hele özgür koşullarda, özellikle toprakta, dağlarda bir devrimi yürütme imkanım olsa, yıllardır yapamadığınızı eğer çok kısa bir zaman süresi içinde gerçekleştirmezsem, kendimi bir PKK‟li yerine koymam; sözüm sözdür. Bir bakıyoruz, tamamen parti sayesinde bir mevziye ulaşıyorsunuz, ardından ne kadar olumsuzluk varsa bu mevzide sizin bir eseriniz olup çıkıyor. Parti mevzileri böyle kullanılmaz. Ben de yılların savaşçısıyım ve bütün mevzileri kendim yarattım. Bu mevzilerde en ufacık bir parti aleyhtarlığı, partiye zarar veren bir gelişme var mı? Siz ise, hazır mevzileri işleyemez duruma getiriyor, oradaki birikmiş parti olanaklarını çarçur ediyorsunuz. Bütün bu belirttiklerimiz sizi kendinize getirebilmelidir. Partileşme konusunda kararınızı doğru verebilmelisiniz. Sizden öyle fazla fedakarlık da istemiyoruz. Partileşme kararınızı doğru vermenizi, parti tarihini biraz özümsemenizi istiyoruz. Siz partiye gönüllü geldiniz; biz rica etmedik, sizi zorlamadık. Bir insanın en büyük gücü, onun kendi kendisiyle tutarlı olma gücüdür; doğru bildiklerine bağlı olma gücüdür. Bir PKK‟li için de en anlamlı ve birinci özellik, verdiği karara bağlı olmayı ve bağlı yaşamayı bilmesidir. Bu esaslar dahilinde birinci şartı karşılamadan, hiçbir konuda kendinizi ikna edemez ve sağlam bir yürüyüşün sahibi olamazsınız. Kendi kendini kararlaştırmayan, kendi kendini disipline edemeyen, en yüce kararları kendi içinde yürütemeyen bir kişi, parti militanlığında kesinlikle başarılı olamaz.
Verdiğiniz parti kararını çiğnetmemek, ilk ve temel karardır. Fakat sizin şimdiye kadar en çok çiğnediğiniz, göz ardı ettiğiniz bu temel karar oluyor. Şu anda tarihe yapabileceğiniz en büyük iyilik nedir diye sorarsanız, bu karar gücünü göstermektir derim. Biz bununla düşmanı yeneceğiz ve özgür yaşama adım atacağız. Bizden alınan, bizi böyle çirkinleştiren ne varsa hepsini atıp, ondan uzaklaşacağız. Bunu niye istemeyecek, bunun tutarlılığını neden göstermeyeceksiniz? Toplumumuz, halkımız kurallarla oynadığında başına en büyük felaket gelmedi mi? Bugün dünyanın en geri, en zavallı halkı biz değil miyiz? Hatta en çirkini biz değil miyiz? Bu, kendilerine temel bazı kuralları edinmedikleri, herkes kendi başının çaresine baktığı için böyle oldu. Aynı şeyi parti içinde siz yapmıyor musunuz? Bizim zor bela geliştirdiğimiz bazı çabalarımız olmasa, acaba siz daha beter, daha lanetli bir durumu yaşamayacak mısınız? Neden gerçeklere gözünüzü kapıyorsunuz? Parti ölçüleriyle oynandığında neden o kadar sessiz kaldığınıza halen şaşırıyorum. Sizde düşünce zayıf, taktik yok, başarı yok, kayıp diz boyu. Bunlar karşısında neden sarsılmıyorsunuz? Neden vicdanınız ayaklanmıyor? Neden kendinize anlam veremiyorsunuz? Size yazık değil mi? Hep ana kuzuları gibisiniz. Analarınızı görünce benim yüreğim dayanmıyor. Hiç olmazsa o zavallıları düşünseydiniz de böyle kalmasaydınız. Bir yiğit savaşa çıktı mı, anasını ağlatmayacak kadar cesur, yaman, güçlü olmalıdır. Ama içinizde anasını ağlatmayan tek bir kişi var mı? Bırakın beni zorlamayı, insan hiçbir yoldaşını zorlar mı? İçinizde yoldaşını zorlamayan tek bir kişi var mı? Beni biraz göz önüne getirin, ne anamı, ne sizleri ne ağlattım, ne de zorladım. Yiğitlik böyledir, başka türlüsü yalan-dolandır. İstediğin kadar laf üret, ama git ikinci gün düş. Bu durum, bizim militanlığımızda fazla anlamı olmayan bir sondur.
Son yılların bir çok şahadetinde acı vardır ve en önemlisi de yaşayanların - onlar şahadete ulaştılar, onlara saygımız var, minnettarız- hep çirkinlikleri ortaya çıktı. Hangisinin değerli bir yaklaşımı oldu, hangisi bizi bu kadar heyecana getirdi, bizi bu kadar sürükledi, zor durumdayken bizi esenliğe kavuşturdu? İçinizde böyle bir değerlendirmeye konu olan herhangi bir militan var mı? Herkes eylemiyle buna yol açabilirdi. Dikkat edilirse, PKK içinde de kimse kimsenin hakkını yemez. Başarılı olana hep saygı duyulur, değer verilir. Ama maalesef bunların sayısı yok denecek kadar azdır. Yiğitlik, çok kılıç sallamak, tüfek patlatmak değildir. Yiğitlik, PKK olayında ölçüleri sağlam temsil etmektir. Bunu ustalar da böyle söyler. Proleter devrimcilikte de yiğitlik, parti örgütlülüğünde güçlü olmaktır. Bunlar örgütleyici özelliklerdir. Örgütleyebilen en büyük yiğittir, diye bir tarif vardır. Çünkü halkların veya proletaryanın, örgütünden başka bir silahı yoktur. Kısaca, çok oynadığınız ancak hiçbir gerekçeyle doğru dürüst izah edemeyeceğiniz bu parti dışılığı ve partinin örgütlü yaşamına gelememenizi kendiniz için ciddi bir sorun yapın ve kararınızı partiye doğru bir katılım temelinde verin. Sağlam bir kadro olmak için onun gereklerini bütün yönleriyle yerine getirecek değerlendirme ölçülerine ulaşın ve bu kararlaşmayı uygulama gücüne kavuşun. Bu temelde partimizi yeniden daha gelişmiş savaş koşullarına ve olanaklarına ulaştıralım. Her ne kadar fazla şekli yönlerine dikkat etmiyorsak da, özünde partiye iyi ve doğru bir katılımı her üyemizden isteyelim. Özellikle kadro ölçülerini günümüzün tüm savaş sorunlarına cevap verecek yetkinliğe kavuşturmayı esas alalım. En temel görevimiz budur.
Bu temel görev başarılmadan hiçbir savaş sorununu doğru dürüst çözemeyiz. Nitekim şimdiye kadarki gerilla deneyiminiz de göstermiştir ki, bu işlere yüksek başarı temelinde yaklaşmadığınız gibi, bundan sonra da bunda ısrar ederseniz bu, pratiğinizi partinin dışında gelişmiş ve onu esas almayan ölçülerle yaklaşmaya götürecek; ki, bu da nihai bir yenilgi olur. Biz şimdiye kadar çeşitli tedbirlerle size nihai yenilgiyi tattırmadık. Ama bu demek değildir ki, bundan sonra bu gerçekleşmez. Eğer gerekli tedbirler alınmazsa bir bakarsınız, yirmi dört saat içinde bile bu gerçekleşebilir. Eğer bu parti militanlığını esas almaz, gereklerini temel bir görev olarak yerine getirmezseniz tehlike her an somuttur. Şimdiye kadar olduğu gibi bana dayanarak, PKK‟nin savaşına dayanarak; artık yenilmeyiz, zafer kesindir diyerek kendinizi aldatmayın. Zaten zaferin en temel güvencesi; partinin militanlığında, kadro ölçülerinde taviz vermeyen, yaratıcı ve savaşın gereklerine göre uygulama yeteneği olan bir katılımı geçekleştirmektir. Bu sağlandı mı, her tür savaşıma karşılık verebiliriz. Eğer Parti Önderliği bu anlamda ayaktaysa ve biraz başarıdan bahsedebiliyorsa, bu nitelikte bir parti öncülüğünü esas aldığı içindir. Başka hiçbir şey başarının göstergesi olarak ileri sürülemez. Eğer sizler de bir başarı istiyorsanız, az-çok denenmiş, kanıtlanmış olan parti ölçüleriyle yaşama gücünü ve savaşma yeteneğini gösterebilmelisiniz. Gerisi çabadır, o da siz de vardır; cesarettir, yine sizde fazlasıyla vardır. Bunu da çok açıklıkla belirtiyor ve her zaman tekrarlıyorum. Sizde olmayanı da ben açıklığa kavuşturmaya çalışıyorum. Hiç kimse eleştirileri ne abartsın, ne de küçümsesin. Eleştiriler çok ciddidir ve gerekleri mutlaka yerine getirilmelidir. Cesaretinizin ve fedakarlığınızın düzeyine denk olarak partinin kadro ölçülerini tutturmayı artık başarmalısınız. Bu size en gerekli olandır. Hiçbir şeyle bu görevi ne değiştirin, ne göz ardı edin.
Bu görevi ikinci plana bile koyamazsınız, bu her zaman birinci plandaki bir görevdir. Bununla katılımı ve parti içinde bir gelişmeyi yaşadınız mı, ortaya çıkacak engeller de aşılır ve en ağır görevler bile başarıyla yerine getirilebilir. Parti tarihi bütünüyle bunu gösteriyor. Önderlik ölçüleri tamamen bunu kanıtlıyor. Şimdiye kadar bir çok gerekçeyle aşınan ve başarısızlığı çok açık olan yanlış bir katılımı, yine gerekleri yerine getirilmeyen kadro anlayışını terk edin. Bu konuda kararınız kesin ve sürekli olmalıdır. Eğer eleştirilerden bir şey anlayacaksanız, onun somut ifadesi ve yine kendinize bir ıslah olma hakkını istiyorsanız, onun da anlamı, bundan sonra kolay aşınmayan, kesintiye uğramayan; her koşulda, her savaş ortamında, sıradan bir görev karşısında olduğu kadar, çok amansız bir savaş eylemi karşısında da bu ölçüleri esas alabilen bir parti kişiliğinde ısrar etmektir. Umarım bundan sonra ısrarınız bu temelde olur ve kolay kolay -ki bu, son nefese kadardır- hiçbir gerekçeyle ne engellenir, ne sağa, ne de sola saptırılırsınız. Kendinizi böyle kararlaştırırsanız, hem size en yaraşır olanı hem de sizi sonuca götürecek olanı sağlamış oluyorsunuz. Bunun için ne gerekiyorsa onu kendinizden isteyin. Partinin size vereceği, bir yan destektir; esas karar sahibi, bu kararın esas isteyeni ve esas yürütme gücü siz olacaksınız. Böyle bir partileşme şu anda ve her zaman en temel bir görev gibi önümüzde durmaktadır ve hepinizi çok önemli görevler bekliyor. Tarihi sorumluluğu böylesine yüksek olan ve başarılması halinde adına belki de nihai zafer denilebilecek durumları yakalamanın imkan dahilinde olduğu; ama başarısızlık halinde ise, şimdiye kadar tüm yaptıklarımızın elimizden yitirilmesinin de mümkün olabileceği kritik bir dönemle karşı karşıyasınız. Kaldı ki, eskisi gibi çocuk ya da amatör değilsiniz. oldukça tecrübe de kazandınız. Sonuna kadar güvenilecek olgun bir yaşam dönemindesiniz. Buna da saygıyla hakkını verirseniz, bu yakın dönemin her tür mücadele ve savaş görevleri üzerine yaman yürüyebiliriz. Düşmanın da korktuğu budur. Bunun dışında düşman bir şeyden korkmaz ve hepsini de yerle bir edebilir. Onun yenemeyeceği tek tarz, benim de kendi tecrübelerimden çıkararak dayanabileceğim, ilgi duyabileceğim ve gerçekten de duyduğum yenilmez silah budur.
Çok açıkça söyleyeyim, dışarıdan şu kadar destek, şu kadar kitle desteği, hatta maddi imkanlar ve başka mücadele olanakları fazla ilgimi çekmiyor. Veya bana ihtiyaç olarak kendini hissettiriyor desem, bu doğru değildir. Baştan beri benim en temel çalışma olarak gördüğüm husus, partinin bu ölçülerine göre bir kadrolaşmayı ve PKK‟nin gelişmesini sürdürebilmektir. Aslında şimdiye kadarki tüm gelişmelerde de, bütün bu iç ve dış dayatmalara rağmen bu tutumumuz etkili olmuş ve başarıyı getirmiştir. Biz istiyoruz ki, bunu hepinize mal edelim. Kendi sahamızda binlerce kişiyi eğittik, fakat görevlere doğru katılamadıkları için, düşmanın bile “nasıl böyle hata yapıyorlar” dedikleri durumlara düştük.PKK‟nin, hak etmediği bu dönemsel yaklaşımları bir daha yaşamamasını istiyoruz. Savaşın içine zaten girmişsiniz, genel anlamda zaten kararınız var. İçinizde kaçacak veya sağa-sola yalpalayacak çok az kişi var, hepiniz doğru yürümek istemektesiniz. Ama yürüyüşün tarzı ve onun temel başarı özellikleri eksik olabilir. Bu çalışmalar bunu kesin sağlamayı, asla tek bir üyesini bile bu konuda yetersiz bırakmamayı amaçlıyor. Partinin son eğitim çalışmaları ve merkezi karar düzeyimiz hayli ilerleyebileceğimizi gösteriyor. Önümüzdeki bu kısa dönemde, düşmanın belki de beklediği, ama bir türlü fırsat vermediği gerçek bir PKK vuruş tarzını gerçekleştirmek istiyoruz. Daha anlamlı bir mücadele planına gitmek istiyoruz. Bütün bölgeleri, çalışma birimlerini değerlendireceğiz. Ama temeli bu biçimde çok sağlam kılarsak, başarının en önemli kısmını daha şimdiden sağlamış oluruz. Eski plan anlayışlarınıza bir kez daha düşmek istemiyoruz.
Çünkü müthiş çabalar içine de girdiniz, ancak sonucun hiç de umduğunuz gibi gelişmediğini gördük. Şimdi bunu bir daha yaşamak istemiyoruz. Bunu sizden istemek herhalde çok zorunuza gitmez. Bunun gücünü göstermek herhalde yine çok sıkıntıya yol açmaz. Tam tersine, gücünüze güç katar, umudunuza umut, coşkunuza coşku katar. Bu görevlerimize neden sarılmayacağız. Bu temelde çok hırsımız, öfkemiz var, bunların hepsini anlamlı bir biçimde bir partileşmeyle neden düşmanın başına yıkmayacağız ve kendimize neden “PKK militanı böyle savaşır” dedirtmeyeceğiz? Bunu yapamazsak çok zor durum da kalırız. Belki her hareketin kalıcılığı olabilir, bir kurtarma gücü olabilir, ama ne parti olarak, ne halk olarak bizim olamaz. Kendim bunu denedim ve muhayyel (düşsel) bir biçimde de size böyle yaşanabileceğini gösterdim. Size kırk yıllık yaşam deneyimimi tekrarlıyorum ve ayakta kalabilirim sonucuna ulaşıyorum. Bu sizin için en büyük kazanımımdır. İster hepinizin, ister birinizin yüzyıl uğraşsa da kazanamayacağı bir sonucu size veriyoruz. Ne de olsa halen biraz da yiğitçe yaşamak istiyorsunuz. Ben de size bunun imkanını sunuyorum. Bu kolay değil. Bütün sülalenize, bütün tarihinize bakın, bu savaş yetenekleri kolay kazanılmaz. Düşman karşısında hiçbir zaman bu kadar ayakta durulamazdı, ama biz bunu sağladık. Buna hem büyük saygınız olmalı hem de kati derecede bu mücadelenin kurallarına bağlılığınız gelişmeli. Sizin de bir değeriniz, bir sözünüz varsa tarihte bir anlam ifade etsin.
Başka tür ne kadar da sizi korumak istesek, ne kadar da sizi iyi ve yiğit değerlendirmek istesek bu mümkün değildir. Kendimizi niye kandıralım? Başaramayan kişinin adı-sanı yoktur. Çektiğiniz zorlukları, azabı biliyoruz, bunlar da bir hiçtir. Hepinizin yaşam zorluklarını biliyorum, eğer bütün bunlar başarı çizgisine bağlanmazsa yine hepsi bir hiçtir. Artık sizin bundan çıkaracağınız en temel sonuç, bir hiç olmadığınızı gösterebilmektir. Bunu gösterebilmek için de şimdiye kadar çeşitli gerekçelerle savsakladığınız parti ölçülerini çok ciddi bir biçimde kendinize uygulayabilmektir. Hem buna benden yüz kat daha fazla muhtaç hem de buna layıksınız. Bunu neden çiğneyeceksiniz? Partileşmede katılım gönüllülük temelinde olur, ama disiplin de böyle gelişir. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Hiç şüphesiz karar da, onun tutarlı uygulaması da sizindir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (27 Ocak 1996)
YORUM GÖNDER