JİNEOLOJİYE GİRİŞ (3.BÖLÜM)
JİNEOLOJİYE GİRİŞ (3.BÖLÜM)
0 Yorum
723
24-03-2022

Pozitivizm Kadını Bilgi Dünyasının Dışına İtti;

Jineoloji itirazlarla oluşacak bir bilimdir. En büyük itirazı sosyal bilimlerin pozitivist paradigma ile şekillenmesinedir. Pozitivizmi salt bir metodoloji olarak tanımlamak yeterli değildir. Ontolojik, metodolojik ve epistemolojik sayıltılarla (sayıltı; bir kanıtlama sürecinde usa vurma zincirini tanımlamak için bazı halkaları doğru sayma ) birlikte bir paradigmadır. Öyleyse ilk olarak genel eleştirilerimizi sıralayalım.

Pozitivizm olguculuk üzerinde şekillenmiştir. Yani gerçeği sadece gözlemlenen, laboratuarda deneyimlenen olgulardan ibaret saymıştır. Açık ki bu metodolojinin toplumla hiçbir bağı yoktur. Toplumun nasıl egemenlik altına alınacağı, idare edileceği ya da köleleştiriciliğiyle ilgilenir. Pozitivizm toplumsal gerçeğe göre bir düşünce oluşturmaz. Toplumu kendi gerçeğine uyarlar, toplumun ihtiyaçlarını da belirler. Tüketim toplumu, sanal toplum, gösteri toplumu vs tanımlamalar bu anlayışın ürünüdür.

Pozitivist epistemoloji nesnelciliğe dayanır. Pozitivizm, bütün olan öznel-nesnel gerçekliği parçalayıp aralarında ikilem yaratır. Gözlemleyen ile gözleneni mekanik, robotumsu bir konumda ele alır. Oysa gözlemleyen ile gözlemlenen arasındaki ilişki etkileşimlidir. Gözlemleyen zihniyeti, sınıfsal çıkarları, değer yargıları, tercihleri ve amaçları olan öznelliğiyle varlık kazanmıştır. Diğer bir deyişle; gerçek bizim ona bakışımıza bağlı olarak oluşur. Gerçeklik, öznellik ve nesnelliğin oluşturduğu bütünlüklüdir. Bilginin hem öznel hem de nesnel boyutu vardır. Ağaç, su, tohum ve toprak, bilginin nesnel boyutunu sunmaktır. Onları yorumlayan, anlamlandıran, düşünce haline getirip dillendiren ise öznel boyuttur.

Pozitivizm, mekanik ve deterministtir. Buna göre evren saat gibi kurulmuştur. Dıştan müdahaleler küçük sapmalar yaratsa da sistem, kurulmuş dengesini yakalayıp belirlenmiş doğrultuda hareket etmeye devam edecektir. Gelişim ve değişim belirlenmiştir. Pozitivizm etkileyen ve etkilenen olmayi, iç değişimi, etkileşimi, canlılığı, düzensizliği (kaosu) ve çoklu olasılıkları kabul etmez. Buna göre; her şey belirlenen role göre hareket eder. Oysa evren, toplum ve yaşam canlıdır. Dönüşümü, kaosu ve ve farklı olasılıkları bağrında taşır. Bu nedenle evrende, toplumda ve yaşamda her zaman farklı olasılıklar vardır. Maddeden enerjiye, birinci doğadan ikinci doğaya, toplumdan topluma, zamandan zamana ve mekandan mekana değişen gerçeklik vardır. Evren, toplum ve yaşam bütünlüklü, çok olasılıklı, belirsizlik ve kaos teorilerini gözeten, izafiyet (görelilik) kuramı gibi çoklu yöntemlerle anlaşılabilir.

Pozitivist paradigma ilerlemecidir. Yani tarihin bir sonraki aşaması, bir önceki aşamadan daha ilericidir. Pozitivist ilerlemecilikte insan iradesine, mücadelesine, seçenek ve tercihe yer yoktur; her şey olduğu gibi olmak zorundadır. Yani doğal toplum sonrası kölecilik, feodalizm ve kapitalist modernitenin yaşanması zorunludur. Doğanın, tarihin ve toplumun yasaları, devletçilik ve iktidarcılığı zorunlu kılmıştır. Oysa evrenin ve toplumun oluşumu inişli çıkışlı ve karmaşıktır. Evren, toplum ve yaşam düzenli ve basit değildir. Hiçbir şey aynı düzlemde kalmadığı gibi, düz bir hat üzerinde de ilerlemez. Gelişim evresinde sınıfsallık vardır. Doğal toplum kendiliğinden, ilerlemecilik sonucu bastırılmamıştır. Geliştirilmiş kölecilikle başlayan tekelci uygarlık süreci hiç de doğal toplumdan daha ilerici, iyi, mutluluk ve refah getiren olmamıştır. Kölecilikle başlayan ve kapitalist modernite ile doruğa ulaşan süreç, insanlık için savaşların, sömürgeciliğin ve soykırımların yaşandığı dönem olmuştur.

Bu yönleriyle pozitivist paradigma gelmiş geçmiş dinciliklerden daha fazla insanlığı dogmatizme, ak-kara mantığına ve statükoculuğa mahkum etmiştir. Bağlantılı olarak pozitivizm yaşamın her alanında putlarını dikmiştir. Milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, bilimciliğin, tüketim çılgınlığının, bireyciliğin ve ulus-devletin esir almadığı insan yok gibidir. Pozitivizmin putları olan bu olgular kapitalist modernitenin tapınılan olgularıdır. “Kula kulluğu” en vahşi temelde inşa etmiştir. Pozitivist bilimcilik uhrevi dinciliğe karşı çıkarken kendisini dört dörtlük bir dünyevi din olarak hakim kılmıştır.

Bilginin İnşasında Kadın: Kadının Yeri Görülmedi;

Bilgi, toplumsallığın tarihsel süreç boyunca yaşamda karşılaştığı sorunlara çözüm arayışının sonucu elde ettiği birikimdir. Bilimin izahı akılla yapılır ve akıl sadece insana yüklenilmiş bir tanımlamadır. Oysa kuantum fiziği aklın sadece insanda değil tüm canlılarda olduğunu gösteriyor. En azından quarklarda ve evrendeki tüm canlılarda aklın olduğu biliniyor. Belki yapılan araştırmalarla bu bilgilerimiz daha derinleşip, farklılaşacak. Şimdilik aklın, toplumsallıkla birlikte sistemli bilgiyi oluşturma, insanın yaşamsal ihtiyaçlarını giderme, anlam verme gücü vb. ile oluştuğunu söyleyebiliriz. İnsan bilgiyi zihniyet formuna kavuşturarak bilgiye aşama kaydettirdi. Kuantum fiziği, bilgiyi ‘deney ve gözlemlerin insana yansıması’ tanımlamasının ötesine taşıdı. O nedenle bilgiyi sosyal bir inşa olarak tanımlamak bilimselliğe ters düşmüyor. Bilginin  inşasında kadına hak ettiği payı vermek için de böyle bir tanımlama yerindedir. Nitekim uzun süreli tarih incelemeleri kadının bilme ve bilgi ediniminde başat rol oynadığını gösteriyor. Kadın bahsedilen bu süreçte bilgiyi derleyip, toparlayan ve bunu toplumla paylaşarak derinleştiren bir güce sahipti. Tarım devriminde sadece gözleyici pozisyonuyla sınırlı kalmadı, doğadan edindiği bilgileri pratikleştirdikçe sonuç aldı. Bu sonuçları kültürel bir öğe olarak sonraki nesillere akıttı. Kadın, esnek zekasını başta sağaltmak amaçlı kullandı. Sonrasında toplumsallığı sürdürmek için  bilgiye ihtiyaç duydu. Oluşturucusu ve sürdürücüsü olduğu toplumun sağlıklı yaşayabilmesi için doğadan edindiği bilgiyi sistemli hale dönüştürmeyi başardı. 

Pozitivizm ise bilginin oluşum ve gelişim biçimini, gözlemleyen ve gözlenen arasındaki ilişkiyle açıklayarak kadını bu süreçlerin dışına itti. Bilgi, deney ve gözlem yolu ile toplanan bir yansıma olarak tanımlandı ve bunun teorik alt yapısı oluşturuldu. Bu yöntemle bilginin kaynağı, bu yansımayı elde edenlere teslim edildi. Bilgi, toplumsal yapının üstünde inşa edilen bir kategoriye ait kılındı. Toplum üstü inşa edilen bu mekanizma, erkek egemen sistemin tüm araçlarıyla birlikte toplumsal dokuya dağıtıldı. Bu işlem iktidar eksenli yürütüldü. Bilgi edinmek de tıpkı sermaye gibi birikim olarak ele alındı. Bilgi, toplumsal yapının üstünde bir iktidar aracına dönüştürüldü. Bu döngünün sürekliliğinin sağlanması amaçlı kontrollü dağıtıldı. Toplumun bilgiyi kendisinin ürettiği, inşa ettiği doğrusundan uzaklaştırmak için her türlü teorik alt yapı oluşturuldu. Toplumun denetim altına alınması için bu altyapı ideolojik bir oluşuma doğru ilerletildi. 

Sonuç itibarıyla doğa üzerinde tesis edilen bilimsel-teknik rasyonalite topluma uygulanarak bilim ideolojikleştirildi ve bilimcilik inşa edildi. Bilginin edinimi doğaya, topluma ve kadına hakim olma istemine evrildi. Bu nedenle pozitivizm, kadının bilgi dünyasının dışına itilmesi sürecindeki ölümcül darbedir. Bilim ve kadın arasındaki mesafeyi büyüten bu süreç, doğayı ‘öteki’ olarak ele alan zihniyetten kaynağını aldı. ‘Doğanın işleyişinin toplumsal doğaya da uygulanabileceği’ fikri evrensel bir yasa haline geldi. Fizik, kimya ve biyoloji ile formüle edilen bu veriler olgu olarak tanımlandı. Bilimsel veri olarak tanımladıkları formüllerle insan toplumsallığı da tanımlanmaya çalışıldı. Toplum da doğa gibi nesne olarak ele alındı. Toplum için evrensel, değişmez, katı yasalar oluşturuldu. Her coğrafyada, her iklimde her tarihsel kesitte toplumun yaşadığı sorunlara aynı çözüm yöntemleri sunuldu. İktidarların ortaya koyacağı çözüm yöntemlerinin aynı sonuçları doğuracağı düşünüldü. Toplumsal ilişkilere, çelişkilere ve sorunlara bu yöntemle yaklaşıldı..

Kendisini süreklileştirmek isteyen iktidar, bilgiyi ve zekayı sadece kendisine mal ederek, doğaya yabancılaşmayı geliştirdi. Doğa, insanın iktidar eksenli kurumlaşmasının kaynağı gibi gösterildi ve iktidarın modeli olarak sunuldu. Newton fiziğinin bir yansıması olarak toplum bilim alanında gelişen sosyal Darwincilik, doğa yasalarında var olduğu iddia edilen yasaları topluma uyarlayarak iktidarın bir zorunluluk olarak algılanmasına neden oldu. Bir taraftan doğaya hâkim olma istemi gelişirken, diğer taraftan iktidarın bilim söyleminde araç haline getirildi. “Bilim güçtür- bilgi iktidardır” sözü, sosyal bilimin çıkış noktası haline getirildi. Ne kadar bilgi-bilim, o kadar iktidar anlayışı ile toplum kendisinin inşa ettiği bilgiye muhtaç kılındı. Vahşi doğa tanımlaması ile doğanın denetim altına alınması gerektiği algısı hakim kılındı. İnsanın insanla savaşımı, insanın doğa ile savaşımı, erkeğin kadınla savaşımı ateşten bir çember misali tüm toplumsal dokuya nüfuz etti. Ehlileşen doğa ehlileşen kadın olarak ifadelendirildi. Her ikisinin de denetim altında tutulması ve gemlenmesi gerektiği kanaati toplumda yaygınlaştırıldı. Sosyal bilim bu süreçte başat rolü oynadı. Kendi doğasına yabancılaşan birey, doğaya, topluma, evrene yabancı kılındı. İnsan yaşadığı çevreye ve kadına yabancılaştırılarak, kapitalist modernitenin hizmetçisi konumuna getirildi. Ve sonuçta toplum iktidara açık hale getirildi. Sosyal bilim nesnel olduğunu çokça iddia ederek metafiziği dışladı.

Bu eleştirinin daha iyi anlaşılması için metafizik tanımlamasına dair bir yanlış algıyı düzeltmek yerinde olacaktır. Metafizik, varlığın ilk ilkelerini ve nedenlerini inceleyen felsefe disipinidir. Ancak Kürt Halk Önderi Öcalan’ın da belirttiği gibi varlığı sadece dışta, bir yaratıcıda aramayı metafizik olarak tanımlamak ve bunu diyalektiğin karşıtı biçiminde konumlandırmak pozitivist bilimcilerin istediği zihinsel sömürgeciliğe kapı aralamıştır. Ancak bizim ‘bilimin metafiziği dışlaması’ tespitimiz başka bir yönüyle ilgili. Varlığın oluşumunda sadece fiziki koşullar etkili değildir. Eğer öyle olsaydı; bilim adamlarının yaptığı hesaplamaya göre insan; on galon su, yedi kalıp sabun yapabilecek kadar yağ, dokuz bin kalem ucuna yetecek kadar kömür, orta büyüklükte bir çivi yapacak kadar demir, küçük bir kümese badana yapacak kadar kireç, az miktarda magnezyum ve bir köpeği pirelerden kurtaracak kadar kükürtten ibaret bir varlık olarak da tanımlayabilirdik. Öyle sanıyoruz ki kimse böyle tanımlanmak istemez. İnsan varlığının bu elementlerle değil ‘iyilik’,’ güzellik, çirkinlik gibi fiziki olarak ölçülemeyen değerlerle tanımlanmasını ister. O halde bilimcilikle donanmak adına metafiziği dışlayarak bir yere varılmaz. 

Öcalan’ın dediği gibi ‘olgular gerçeğin her şeyini değil genel geçer yanını teşkil eder’ Nietzsche, ‘tanrı öldü’ sözünü sarf ettiği yıllarda Batı Avrupa evrendeki tüm ahlak, değer ya da düzen için felsefe ve bilimi kaynak görüyordu. Nietzsche her şeyin bilimle izah edilmesinin toplumsal ahlaktan kopuşa götürebileceğine işaret ediyor ve bu süreci ‘hiçlik’ olarak tanımlıyordu. Hiçliğin karşısına da anlam gücünü koymuştu. Bu nedenle bilimin metafiziği dışlamasına eleştirilerimiz var. Bilimi ‘en gelişkin anlam yorumu’ olarak tanımlarsak, bu kadar hızla iktidarla bütünleşmesi ya bilim adına bir yenilginin ya da bilim olarak tanımlananda ciddi bir anlam sorununun varligina isaret eder. Bu sorunun pozitivizmle bağı sanıldığından daha fazladir. Pozitivizm, metafiziği ve dini çok eleştirmesine rağmen onların gerisinde en kaba materyalizmle toplumsal sorunları çözmeye çalıştı. Sömürü ve savaşa karşı ‘tarafsızlık’ söylemiyle toplumsal sorunların çözümündeki sorumluluğunu hiçe saydı. Böyle olunca iktidarın değirmenine su taşımaktan öteye geçmedi. İşte bu nedenle bilimin yeniden bir anlam yorumuna şiddetle ihtiyaç var. Jineoloji bilimin bu çarpıtmasını düzeltmeye çalışacakdir. 

Toplumsal yaşamın anlam gücünü ortaya çıkaracak düzeyin gelişebilmesi için kadının toplum kuruculuğu, sürdürücülüğü ve geliştiriciliğini açığa çıkaracak. Bunun gerçekleşmesi; sorunu ‘propagandanın ve demogogluğun ötesine taşıyan’ bilimsel bir ele alışla mümkün. Jineoloji tam burada devreye girecek. Bilgiyi etik ve estetikle bağını koparmadan, yeniden ilk inşacısına teslim edecek.

DERLEYEN: DORŞÎN

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

KADIN ETRAFINDA GELİŞTİRİLECEK BİLİM, DOĞRU SOSYOLOJİYE ATILMIŞ İLK ADIM  OLACAKTIR

KADIN ETRAFINDA GELİŞTİRİLECEK BİLİM, DOĞRU SOSYOLOJİYE ATILMIŞ İLK ADIM  OLACAKTIR

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (1. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (2.BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (3. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (4. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (5.BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (6. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (7.BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (8.BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (9.BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (10. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (11. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (12. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (13. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (14. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (15. BÖLÜM)

DÜNYA KADIN TARİHİ ÜZERİNE DERSLER (16. BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (GİRİŞ)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (1.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (2.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (3.BÖLÜM)

KÖLELİĞE VE ÖZGÜRLÜĞE AÇILAN KAPILARIMIZ (1.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (4.BÖLÜM)

KÖLELİĞE VE ÖZGÜRLÜĞE AÇILAN KAPILARIMIZ (2.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (5.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ ÜZERİNE (1.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ ÜZERİNE (2.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (6.BÖLÜM)

TOPLUMSAL CİNSİYET (1.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (7.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ ÜZERİNE (3. BÖLÜM)

JİNEOLOJİ ÜZERİNE (4.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (8.BÖLÜM)

TOPLUMSAL CİNSİYET 2.BÖLÜM

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (9.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (10.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (11.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (12.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE DOĞRU SOSYOLOJİYE ADIM ATMAK

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 14.BÖLÜM

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 15.BÖLÜM

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 16.BÖLÜM

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (17. BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 18.BÖLÜM

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (19.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (20.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI (21.BÖLÜM)

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 22.BÖLÜM

TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 23.BÖLÜM (SON)

KADINLA FELSEFİ İLİŞKİLENMEYİ ERKEK NASIL ELE ALMALIDIR?

JİNEOLOJİ (1.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ (2.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ (3.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ (4.BÖLÜM)

JİNEOLOJİ ZİHNİYET KODLARINI YIKIYOR

JİNEOLOJİ YAŞAM ALGISIDIR

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (1.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (2.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (3.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (4.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (5.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (6.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (7.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (8.BÖLÜM)

JİNEOLOJİYE GİRİŞ (9.BÖLÜM)

JİNEOLOJÎ ALTERNATİF SUNUYOR

KADIN VE ÖZ SAVUNMA (1.BÖLÜM)

KADIN VE ÖZ SAVUNMA (2.BÖLÜM)

KADIN VE ÖZ SAVUNMA (3.BÖLÜM)

KADIN VE ÖZ SAVUNMA (4.BÖLÜM)

KADIN VE ÖZ SAVUNMA (5.BÖLÜM)

KADIN VE ÖZ SAVUNMA (6.BÖLÜM)

KADIN ENERJİSİNİN ÖZGÜRLÜKLE BAĞI

ÖZ SAVUNMA İLE KADINCA YAŞAMAK

JİNEOLOJÎ KAMPLARI: KOLEKTİF BİLMELERİN DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜCÜ

DEMOKRATİK MODERNİTENİN BİLİMİ JİNEOLOJİ