İNGİLİZ POLİTİKALARI KÜRTLERİN SIRTINDAKİ HANÇERDİR
Kürtler için kritik tarihi süreçlerin tümünde İngiliz politikaları Kürtlerin düşmanlığı ve tasfiyesi üzerinden şekillenmiştir. Şimdi ki Ortadoğu denkleminde de Kürtlerin çıkarları önündeki en büyük engel öldürücü ve gizli İngiliz diplomatik hamleleridir.
KÖH’ nin dünya ve bölgesel ölçekte giderek gelişim gösteren etkinliğini sınırlandırmak için İngiliz kirli siyaseti devrededir. Kürdistan yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının talanından tutun da siyasi temsilcilerinin bay pas edilmesi ve yerlerine kendisine yakın kişilerin monte edilmesi için politik etkinlik içinde oldukları gözlemleniyor.
Dört parça Kürdistan’da kendi ekolüne yakın siyasi figürlerin yetiştirilmesi için İngiltere de “Kürt lider yetiştirme” programları çerçevesinde eğitim verdikleri bilinmektedir bunun yanı sıra Kuzey Kürdistan’a ilgileri son bir yılda tavan yapmış durumda “siyasi misyonerlik” faaliyetleri ise tüm hızıyla devam etmekte.
İngiliz diplomasisi ve etkin lobi gücü Türkiye’nin anti Kürt tezlerine destek için tüm dünyada çalışmalar yürütmektedirler bununla birlikte Kürt halkına karşı yapılan askeri operasyonları da aktif bir şekilde destekledikleri bilinmektedir.
BP (British Petroleum) İngiliz petrol şirketi Kürdistan petrollerinin talan edilmesi doğrultusunda politik entrikalar üretiminde başat gerekçelerden biridir. Çıkarlar siyasetinin son Kerkük savaş şike hamlesi önemli uyarılar içeriyor.
Bu dönemde İngiliz çizgisine hizmet eden kalemşörlerin “Kürtlerin çağdaş vizyona sahip yeni liderlere ihtiyaçları var” söylemleri sinsi bir tasfiye için çalıştıklarının sinyallerini vermektedir.
Yine Rojava konusunda da ABD-AB nezlinde İngiliz dış politikası entrika peşinde “Böl, parçala, yönet” doktrini yeniden Ortadoğu’ya ihraç ediliyor. Soğuk diplomasi yine halklar arasına nifak tohumları serpmekle meşgul.
Türkiye siyasetinde son derece aktif figürlere ideolojik danışmanlığın yanı sıra her türlü desteği sunan İngiliz diplomatik misyonerliği “Kürtlere” hiçte sempatiyle bakmıyor. Bu dönem İngiliz hamaset siyasetine karşı Kürt halkı çok dikkatli olmalıdır.
Yaşamın her alanında faal algı operasyonları ülkesi Türkiye ile gayet uyumlu paralel politikalar aşama kat etmiş durumda İngiliz tarzı Kürt işbirlikçilik ileriki süreçlerde zorlayıcı olacaktır. Soğukkanlı mantık, sabırlı fırsatçılık ve doğru zamanlama hamleleri ile ünlenen bu politika Ortadoğu tarihi trajedisinin de perde arkasında ki asıl sebeptir.
İran-Irak-Türkiye yakınlaşmasına Suriye’yi de eklemleyerek Ortadoğu da ki statüko’nun devamını kendi politik çıkarları için olmazsa olmaz görmektedirler.
Tüm dünyada yaygın sivil toplum ağlarına sızmış ve örgütlemiş İngiliz istihbarat diplomasisi İmralı tecridinden tutun Kürt halkının aleyhine cereyan eden tüm olayların gizli yürütücüsü konumundadır.
Gerilim ve kaosu kendi çıkarları doğrultusunda ustaca yönetme ve kullanma becerileri sayesinde sonuç ne olursa olsun hep kazananlar kulübünün içerisinde yer alırlar. Türkiye de şuan siyasi tartışmalarda revaçta olan Man adası da (AKP seçkinlerinin yeni vergi kaçırma cenneti) İngilizlerin denetimindedir. Mali politikaların beyni Mehmet Şimşek’te İngiliz yetiştirme geleneğinin örneklerindendir. Abdullah Gül- Hulusi Akar’da bu ekoldendirler.
Özcesi İngiliz politikalarının Kürt halkını 21.Yüzyılda da tekrar statüsüz bir kurban olarak seçtiği gerçekliliği tüm çıplaklığıyla ortadadır. Kürtlerin de bunun bilince olarak gerekli tedbirleri elden bırakmamalıdırlar ve her an uyanık olmayı ihmal edilmemelidirler.
“Uçurtmalar rüzgara karşı yükselir, rüzgarla değil.” W.Churchill
KEREM ÇİFTÇİ -ARŞİV 2017
YORUM GÖNDER