LÜBNAN-FİLİSTİN SAHASINA ÇIKIŞ SÜRECİ (17.BÖLÜM)
Bu durum daha sonraki pratik süreci, gelişmeleri, Önderliğin yurtdışına çıkışı ve yurtdışındaki çabaları bilinmektedir.
Aslında çıkışı çok planlı, programlı değildir. Önceden düşünülmüş, kararlaştırılmış da değildir. Ortaya çıkan gelişmelerin zorunlu bir ihtiyaç oluşturmasından ve esas olarak da güvenlik ihtiyacından dolayı bir çıkıştır. Bu kesindir. Fakat elbette ki sadece bir kere çıkış olduktan sonra güvenlikle sınırlı kalınmayacak, olunan yerde fırsatlar, imkanlar nelerse değerlendirilmek istenilecekti. Güvenlik sağlanıp içerideki mücadeleye daha çok katkı sunulabilmek esastı.
Örgütün sürekliliği açısından bu gerekliydi. Çünkü 1971 direnişçiliği, örgütsel süreklilik sağlanamadığı için yenilip ezildi. Sonuçta tasfiyecilik gelişti. PKK’nin de aynı duruma düşmemesi için örgütsel süreklilik sağlanmalıydı. Bu da Önderliğin güvenliğiydi. Örgütsel süreklilik o koşullarda ancak ve ancak Önderliğin güvenliği ile sağlanabilirdi. O nedenle güvenlik hususunu hafife almamak, küçümsememek gerekiyor.
Çıkış zemini de Ortadoğu’ya olunca, tabii ki Ortadoğu’da çok büyük etkide bulunan bir devrim hareketi var; Filistin Kurtuluş Hareketi. Son 30 yılın en büyük hareketiydi. Bütün Ortadoğu’yu etkisi altına almıştı, hatta insanlığı etkiliyordu. Sadece Arap alemiyle sınırlı değildi. Türkiye’nin 1971 devrimci gençlik çıkışına da zemin teşkil etmişti. Hem anlayışı, ruhuyla hem de bizzat eğitim vererek katkı sunmuştu. Herkes o devrimden bir şeyler alıyor, onunla bir tür ilişkileniyordu.
Ki o zamana kadar PKK üzerinden de 7-8 yıl geçmiş olmasına rağmen PKK’nin bu alanlarla, hareketlerle ciddi bir ilişkisi, dayanışması olmamıştır. Sadece teorik olarak edinilen bilgiler vardı, onu aşan herhangi bir somut bilgi, ilişki, dayanışma söz konusu değildi.
Bu da önemli bir eksiklikti. Hem bu bölgenin çok önemli bir sorunu üzerinde örgüt kurup, mücadeleye kalkacaksın, Kürt sorunu üzerinde hem de bölgenin diğer temel bir sorunu ve oradan kaynaklanan büyük bir mücadele ile ilişkin, irtibatın olmayacak! Bu elbette ki bir eksiklik, yetersizlik olabilirdi. Öyle devam etmezdi. Aşılması gereken bir durumdu, dolayısıyla o zemine doğru çıkış giderek orayla irtibatlandırılabilirdi. İmkanlar dahilinde yoklayıp bilgi toplayarak yapılabilecekler neyse yapmaya çalışırız yaklaşımıyla Önderliğin çıkışı gerçekleşti.
Kısa bir süre sınırın Suriye kesiminde kalış ardından, FKÖ ile ilişkilenme, görüşme adımı erkenden atılabildi. Suriye’den çok, gidiş Lübnan’a oldu. Değişik Filistin örgütleriyle ilişki kurma, o zeminde belli bir ilişki ve imkan yaratma çok zor olmadı. Çünkü o dönem gerçekten de o saha bir devrim sahası, ocağıydı. 72 milletten insan vardı FKÖ içerisinde, Lübnan’da. Sadece Ortadoğu ya da Afrika’dan gelenler değil, Asya’dan, dünyanın dört bir yanından örgüt kurmak, mücadele etmek, halkların özgürlüğü için savaşmak isteyen insanlar gelip hem Filistin halkıyla dayanışmada bulunuyor hem de kendilerini eğiterek örgütlüyor, geliştiriyorlardı. Bazıları tümden Filistin halkına, kurtuluş hareketine destek vermek için alana gelip enternasyonalist dayanışmada bulunuyorlardı.
Dolayısıyla Suriye, Lübnan sahası Filistin merkezli olarak çok hareketliydi. Gelen giden çoktu. FKÖ ve Suriye yönetimi bu tür ilişkilere açıktı. Arkada Sovyetler Birliği vardı, dolayısıyla Sovyetler Birliğine dayalı olarak yürütülen bir direniş durumu çeşitli halklara açık olarak sürüyordu.
FKÖ Lübnan’ın önemli bir kesimini bizzat yönetir hale gelmişti. Suriye’de Filistin halkının büyük bir mülteci topluluğu vardı. Birkaç mahalleyi Şam’da ve diğer yerlerde oluşturmuş, kamplar oluşturmuşlardı. Hem kendilerini örgütleyerek mücadele etmeye çalışıyorlar hem de kendileriyle dayanışmaya gelen halklara açık olarak onların desteğini alıyor, örgütlüyorlar, destek veriyorlar, böylece bir mücadele yürütüyorlardı.
Bu bakımdan eğitim ortamları vardı. Dışarıdan gelenleri kabule hazırlardı. Öyle bir ortama gidince de tabii ki ilişki bulmak, imkan bulmak zor olmadı. Çünkü herkesten çok biz yakındık. Kuzey’den olmasa da batıdan, Suriye Kürtlerinden o zemini bilen, o ortamda hareket eden önemli bir kesim vardı. Yine Beyrut’un Kürtleri vardı. Tanıyorlardı, Kürt toplumunun belli bir ilişkisi vardı. Mardin çevresinin, Arap kesimlerin Lübnan ile ilişkileri çoktu. İlişki bulmak da, tanımak da o anlamda zor olmuyordu.
Düşünce olarak da PKK öyle bir ortama girmeye açık bir hareketti. Tümüyle Sovyet sistemi ile uyumlu olmasa da bazı güçler gibi Sovyetler Birliğine emperyalist diyen, saldıran, Rusya’daki gelişmeleri görmeyen, küçümseyen, hakaretvari bir yaklaşım içinde olan bir konumda kesinlikle değildi. Önderlik eleştirse bile eleştirileri çok seviyeli, ölçülü, üslupluydu. Hiç kimseyi öyle ucuz ve kırıcı bir biçimde eleştirmedi. Sovyetler Birliği gerçeğini de bazı yaklaşımlarını eleştirmekle birlikte stratejik bir müttefik olarak görüyor, çok çok önemsiyordu. Stratejisinin temel bir halkasıydı.
Bu nedenle de tabii o ortama girmek PKK için açık bir ortamdı, hazır bir ortamdı. Bu zeminde gelişmeler hızlı bir biçimde oldu. O hat, yurtdışı daha çok işledi. Özellikle ülkedeki durum zorlaştıkça, yurtdışına ihtiyaç arttıkça tabii ki yurtdışı çalışmaları Lübnan, Filistin zemininin önemi, yine etkinliği o dönem açısından daha fazla arttı. Bu artışı sağlatan ülkedeki gelişmeler ve mücadelenin durumu oldu.
DERLEME (PKK TARİHİ DERSİNDEN)
YORUM GÖNDER