PKK İLE DİĞER ÖRGÜTLER ARASINDAKİ TEMEL FARKLAR (8.BÖLÜM)
Kimin ne söylediği, neyi savunduğu, ayrılıkların neye dayandığı, doğru ve yanlışın ne olduğu, yine o dönemden günümüze kadar nelerin kaldığını da görmek önemlidir. Takım tutar gibi örgüte katılmak, grup tutmak olmaz. Her grubun bir eğilimi yansıttığını bilmek gerekir. Dolayısıyla da bilerek, anlayarak katılmak gereklidir.
Mazlum arkadaşa mahkemede “bu sizindir” diye DDKD’lilerin programını gösterdiklerinde öfkeyle reddetmişti. Mazlum arkadaş “ben katıldığım örgütün programını bilmeyecek kadar cahil miyim? Bu örgüte habersiz mi katıldım?” demişti. O söylemi, kendisine hakaret yaklaşımı olarak algılamış, değerlendirmişti.
Demek ki bilinçsizce olmaz. Bilinçsizce katılımlar kötüdür. Sonunda insanı boşa ömür geçirmeye götürür. O bakımdan da bilinç durumu önemlidir. Her grubun nasıl bir bilinç üzerinde yürüdüğünü bilmek, tanımak, o temelde katılmak ya da karşı çıkmak doğru ve gerekli olanıdır.
1973-‘75 dönemi grupların oluştuğu dönem olduğu gibi grupları var eden ideolojik-politik hatların netleştiği, oluştuğu bir süreç de oldu. Bu anlamda yoğun teorik araştırma, inceleme ve ideolojik mücadele dönemidir. Bu, sözlü ve yazılı oldu.
Ama çok sert ve yoğun bir ideolojik mücadelenin yaşandığı kesindir. Dönem sonunda artık ideolojik, politik eğilimler netlik kazandı, birer çizgi haline geldi. PKK için de, PKK dışında olanlar için de böyleydi. PKK kendisini “devrimci ulusal kurtuluşçu, modern ulusal kurtuluşçu bir hareket” olarak tanımladı. Çizgisini bu esaslar üzerine oluşturdu. Marksizm’i, Leninizm’i bu konuda bir kılavuz bildi. Kendisine gerçekleşen, zafer kazanan ulusal kurtuluş hareketlerinin stratejik ve taktik yaklaşımlarını, örgüt biçimlerini bir örnek olarak aldı.
Bunlardan yararlanarak, buna göre Kürdistan’da benzer bir mücadele, bir ulusal kurtuluş mücadelesi geliştirmeye çalıştı. İdeolojik-politik çizgisini bu esaslar üzerine kurdu. “Kürdistan’ın sömürge olduğu” tezinden çıkış yaptı, dolayısıyla sömürgeciliği tanımladı, genel sömürgecilik teorisini geliştirdiği gibi bir de Kürdistan’daki durumu, uygulanma biçimlerini değerlendirdi. Sömürge Kürt toplumunun durumunu, özelliklerini tanımladı.
Bir defa Kürdistan’ın dört parçaya bölünmüş olduğunu ortaya koydu. Her parçadaki durumu, tarihsel süreç içerisinde değerlendirdi. Kürt tarihine ilişkin genel bir çerçeve, tez oluşturmaya çalıştı. Aynı zamanda da güncel durumu, sosyal yapıyı çözümledi, değerlendirdi.
Aslında Kürdistan’a isim taktı. İsmi yoktu, şimdi herkes Kürt, Kürtçü, Kürdistani olmuş da o zaman doğru dürüst Kürdistan diyebilen yoktu. Bu küçük burjuva akımlar, DDKO korkudan Kürdistan diyemiyordu. Onların literatüründe ‘Doğu’ vardı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu mitingleri, “biz doğuluyuz” diyorlardı o kadar!
İlkel milliyetçi literatürde ise KDP literatüründe Türkiye Kürdistan’ı, Irak Kürdistan’ı, İran Kürdistan’ı kavramları vardı. Yani Kürdistan’ı Türkiye’ye, İran’a, Irak’a ve Suriye’ye bağlayan, onların bir parçası olarak gösteren, onların uzantısı sayan bir yaklaşımdı. İşbirlikçi bir yaklaşımdı. Kendi özgünlüğü, bağımsızlığı içinde ele alabilmek yoktu.
Kürdistan kavramını yüksek sesle ve cesaretle yalnız başına söyleyen PKK oldu. Bunu herkes bilmelidir. Şimdi neredeyse PKK’yi Kürtlüğün dışında sayıyorlar. Kimisi çıkmış PKK’yi Kürt ruhundan uzaklıktan söz ediyor. Kendilerini Kürt sayıyorlar. Herhalde nasıl cambaz olduklarını iyi biliyoruz. Toplumun karşısına öyle çıkmıştı. Hani ne yarattı, nerededir, ne işle uğraşıyor şimdi? Hiç kimse onu sormuyor. Zannediyorlar kimse sormaz, bilemeyiz. Durum öyle değildir.
Bunları bilebilecek durumdayız. Hala belleğimizi kaybetmedik ve yaşıyoruz. Dolayısıyla Kürdistan’ı esas alma temelinde kavramlaşmayı da PKK getirdi. Örneğin Güney Kürdistan, Kuzey Kürdistan, Doğu Kürdistan, Batı Kürdistan bu kavramları da PKK kullandı.
Şimdi hemen herkes aynı şeyi söylüyor ve neredeyse PKK bu alandan itilmeye çalışılıyor. PKK, isimlendirmeden tutalım da tarih tanımlamasına, mevcut durumu, sömürgeciliği, sömürgecilikle ilişkileri, işbirlikçiliği, ihaneti, direnişçiliği tanımlamaya, isyanları doğru tanımlamaya kadar kapsamlı bir değerlendirme, çözümleme geliştirdi.
Kürt toplumunun duruşunu iyi çözümledi. Özellikle Kuzey’de teslim olmuş, işbirlikçi haline gelmiş ruh halini, anlayışı sert bir biçimde eleştirdi. Asimilasyonu, kimliğinden uzaklaşmayı, kendi varlığına ihanet etmek olarak tanımladı. Böyle sert bir eleştiri yapmaktan hiç geri durmadı.
Direnişleri, Kürt isyanlarını doğru tanımladı. Modern ulusal kurtuluş hareketlerinin dışında saydı. Sömürgeci, işgalci saldırılar karşısında halkın doğal tepkisi, direnişi olarak gördü ve önderliklerinin modern ulusal kurtuluşçu önderlik haline gelemediğini, dolayısıyla mevcut yenilginin, ezilmenin buradan kaynaklandığını ortaya koydu. Böylece hem isyanları doğru tanımladı, hem de yenilgi nedenlerini iyi gösterdi. Yenilmeyecek, zafer kazanacak bir ulusal kurtuluş hareketinin hangi kesimlere dayanması gerektiğini, nasıl bir ideolojik-politik çizgide hareket etmesi gerektiğini, nasıl bir örgütlenmeyi esas alması gerektiğini netleştirdi. Bu konular üzerinde yoğun bir tartışma yürüttü ve bir netlik ortaya çıkardı.
Aynı zamanda Kürtlerin dış ilişkilerini, bölge ve dünyadaki yerlerini de doğru tanımladı. KDP bu konuda ciddi bir yanıltma, saptırma ortaya çıkarmıştı. Kürtleri İran Şahlığı ve Amerika ile ortak bir cepheye koymuştu. Bu Kürt isyanlarının, direnişlerinin sol sosyalist güçler tarafından bir emperyalizm kışkırtması olarak tanınmasına, algılanıp değerlendirmesine yol açıyordu. KDP Kürtleri, stratejik ve taktik müttefiklerinden koparmıştı. Düşmanlarıyla bir safa koymuştu.
Bunu da PKK düzeltti. Stratejik müttefiklerini, ilerici, solcu demokratik, devrimci, sosyalist güçler olarak belirledi. Düşmanını doğru tanımladı. Kürt halkının özgürlük mücadelesini dünya devrimci demokratik hareketinin bir parçası haline getirdi. Dost düşman düzeltmesi yaptı. KDP’nin yarattığı çarpıtmaları önledi, engelledi, düzeltti. Bu da önemli bir dış stratejik yaklaşım oldu.
Buna göre bir ideolojik-politik çizgi tanımlaması oluşturdu. Her konuda görüş oluşturan, görüş belirten, doğru yanlış ayrımına sahip bir düşünce gücü haline geldi. İdeolojik-politik çizgiden kastımız budur.
Bu temelde de diğer güçleri eleştirdi. Türkiye sol sosyalist hareketinin genel duruşunu, ayrıntılar farklı olmakla birlikte sosyal-şoven bir duruş olarak tanımladı ve eleştirdi. Kürdistan’a yaklaşımlarını şovenist olarak gördü. Mevcut sömürgeci sistemin inceltilmiş bir biçimi, etkisi altında kalma, bir uzantısı olarak değerlendirdi. Kendi dışındaki Kürt örgütlerinin duruşunu ise iki kategoride tanımladı: Bir; ilkel milliyetçilik. İki; reformist milliyetçilik.
İlkel milliyetçilik olarak KDP çizgisini tanımladı. Reformist milliyetçilik olarak da kısmen YNK olmakla birlikte daha çok Kemal Burkay ve benzeri güçlerin çizgisini tanımladı. YNK ikisinin arasında kalan bir konumdaydı. Aslında biraz ilkel milliyetçilikle bulaşık, biraz reformist milliyetçilikle bulaşıktı.
Zaten birçok örgütü bir araya getirmişlerdi. İçlerinde ilkel milliyetçi çevreler de, reformist milliyetçi çevreler de vardı. Yani feodal aşiretçi güçler de yer alıyorlardı, küçük burjuva güçler de. Onların bir koalisyonu biçimindeydi.
Buna göre bu akımları tanımladı. Her bakımdan eleştirdi. Teorilerini, programlarını, stratejik-taktik duruşlarını, örgüt ve eylem çizgilerini eleştirdi. Bu konuda hem Türkiye solunu hem de diğer Kürt hareketlerini eleştirdi.
DERLEME (PKK TARİHİ DERSİNDEN)
YORUM GÖNDER