BENİ TARTIŞMAK, BİR HALKIN KADERİNİ TARTIŞMAKTIR
Oligarşik rejim bugünlerde bir şey söylüyor: “Kararlıyız, mutlaka olacaktır!” diyor. Bunu Genelkurmay haksız temelde çok sık söylüyor, Başbakan söylüyor ve hepsi tekrarlıyor. Bunlar böylesine eriyen bir gücün mutlak kararlılığı içindeyken, sizler de her gün yeniden yenilenen, çığ gibi büyüyen bir gücün mutlak kararlılığı içinde olmak zorundasınız. Oligarşik rejimin kararlılığında hak ve yaşam yoktur, yüzyıllardır tarihinde gördüğümüz yıkma vardır. Yine bu faşist genelkurmay bize dost olan bir milletvekiline şunu söylüyor: “Tarihe bakın, meseleyi nasıl hallettiğimizi görürsünüz!” Doğru, kendi açılarından tarihte örneği çoktur. Bunlar ellerine bir ordu geçirmişler ve her türlü gelişmenin üzerine sürüp yıkmışlardır. Bizim üzerimize de böyle bir yıkım aracıyla geliyorlar. Yıkmakta kararlılar, “Olağanüstü Hal ile olmazsa sıkıyönetim yaparım, sıkıyönetimle olmazsa seferberlik yaparım, bununla da olmazsa barbarlık yaparım” diyorlar ve yapabilirler de.
O zaman böyle bir baskı altında olanlar ne yapmalılar? Bunlar da çok şey yapmak zorundalar. Bakın, işte tam da bu noktada imhanın her türlüsünü düşünen büyük güç karşısında, Timur, Cengiz, Osmanlı sultanları karşısında ve M. Kemal karşısında bizim de söyleyebileceğimiz bir sözümüz olmalıdır. Onlar o dönemde bilinen kültürleriyle yakıp yıktılar. Biz de kendimizi yapma kararına ulaştırabilmeliyiz.
Haksızlık ve zulme uğrayanlar ve her şeyden yoksun olanlar ortadadır. Eğer bunlar gerçekse, o zaman yapmamız gereken çok belli, çok somut, çok can alıcı, vazgeçilmez ve ertelenmez görevler vardır. O zaman mutlak kazanmak gerekir.
Bunun için en sıradan olanakları bile çok iyi değerlendirmekten, yok eden, haksız ve zalim buyruğa karşı yaşamın kurtarılmasından başka bir seçenek kalmıyor. Orta yol, uzlaşma bırakmıyor. Hasımlarımız sıkça söyledikleri bir kararlılıkla bize “teslim olun” diyorlar. Bunlar yüzyıllardan beri yakıp yıkarken, teslim aldıklarını keyiflerine göre darağacına çekiyorlar ve her türlü uşaklıkta kullanarak çekiştiriyorlar. Teslim alma, yıkmaktan daha tehlikeli gerçekleşir. Türk devletinin kararı, çağrıları çok açıktır. O halde bizim de kararlarımız mutlak ve çok açık olmalıdır. Bunun için diyorum ki, sıradan bir yürüyüşçünün küçük bir olanağı varsa, bu yok edici iradeye karşı var olma iradesini gösterebilmelidir. Basite düşmeyin. Kaybettirecek olana bu bir hata, bir eksiklik olabilir, yer vermeyin. Tehdit altındasınız. Tehditten de öte yıkım seferberi üzerinizden geçmektedir. Türk devleti belki buraya ulaşamıyor, bu, fırsat bulamadığı içindir. Ulaşabilse yarım saat içinde burayı da yakıp yıkabilir. Bu tehlike somuttur. Buna karşı yapılması gerekenler bunlardır.
Bu davadan kendini sorumlu hisseden öncülerin kararlılığı, “yeneceğiz, boyun eğmeyeceğiz, teslim olmayacağız ve savaşacağız” diyenlerin kararlılığı bizim kararlılığımız oluyor. Bu bizim temsil etmemiz gereken kararlılık oluyor. Halkımız şüphesiz yenilmedi. Tersine, büyük bir öfke ve kararlılık içinde özgürlük yürüyüşüne ve direnişine devam ediyor. Özel savaş kurmayları, “tarihe bakın, nasıl bastırdığımızı göreceksiniz” diyorsa, biz de onlara şunu söylüyoruz: Evet, tarihe sık sık bakmalısınız, nasıl yaptığınızı çok iyi görmelisiniz. Dünya adına, kimler için, hangi yöntemlerle ne yaptığınıza iyice bakmalısınız. Bugüne hangi yöntemlerle, neyi bastırarak, neye yaltaklanarak, kime hizmet ederek geldiğinizi görmelisiniz. Tarihinize iyi bakın ve iyi görün. O zaman sadece ne kadar canavar olduğunuzu tespit edebilirsiniz. Özel savaş rejimi bununla bizi moral olarak çökertmek istiyor. Oysa biz bundan tam tersi bir sonuç çıkaracağız. Böyle bir zalimi, böyle bir yıkım gücünü, en eskisinden günümüze kadar olanlarını tespih tanesi gibi ipe dizip karşımıza alacağız ve en son temsilcisine şunu söyleyeceğiz: Sen misin bunların mirasını devam ettiren, sen misin bunların yöntemini esas alan, sen misin bu zulüm kalesinin en son savunucusu? Kendine gel! Son bir insanlık çağrısı yapıyoruz: Teslim oluyorsan ol, aksi halde halkın mutlak ve çok haklı öfkesi, kini, kararlılığı karşısında kalacaksın! Ne mutlu bize ki, bu günü yakalamış bulunmaktayız.
Bu hesap sorma gününde kendimize şu soruyu da soracağız: Bu örneklerle de karşı karşıya gelseydik, bir halk adına o örneklerle de savaşsaydık! M. Kemallerin karşısında yetmişlik Seyit Rızalar, Şeyh Saitler ne yaptılar? Bu sorudan bizim gibi gençlerin çıkardığı sonuç, hepsinin intikamını almak ve mevcutları karşısında hesap sormayı bu temelde tarihleştirmektir. Madem kendileri davet ediyorlar, davetiyeyi onlara pahalıya ödettirmektir. İşte sizinle bizim kararlılığımız böyle gelişmelidir. Biraz tarih bilinciniz varsa, buna karşı bir intikam andınızla ve bunun da ötesinde yok edici bir güce karşı her şey özgür yaşam için diyerek, gençliğimizdeki bu gücü bu temelde seferber etmelisiniz. Kararsa karar, uygulamaysa uygulama olmalı ve her düzeyde bunu yapmalısınız. Türk devleti bundan başkasına fırsat tanımıyor. Ortayolculuk, her türden boyun eğmecilik sadece çok daha sefil bir imhaya zemin hazırlar. Tarihte başa getirilenlerin daha da katmerlisini başa getirmeye yol açar.
Demek ki, bu konuda en az yanılgıya düşmek, kesintisiz bir irade ve karşı koymadan da öteye fetheden bir yürüyüşün sahibi olmak, onun için gücünü çok iyi sergilemek ve engel tanımamak, azmi olanın her zaman kazandığı gibi bu temelde kazanmayı imkan dahiline sokmak, bunun ideolojik, siyasi, askeri ve bütün ifadelerine ulaşmak gerekir. Bütün bu teknik yöntemlere anlam vermek, var olanları iyi kullanmak, olmayanları edinmek, imkanları bu temelde iyi değerlendirmek, bizdeki çizgiye bu biçimde bir yaklaşım göstermek, askeri ve siyasi sanatımızı özümsemek, böyle bir başarıyı sağlamayı esas almak, bunu bir sanat olarak kavramak, aldığımız eğitim ve yaşadığımız tecrübenin bu anlamda bize yüklediği görevleri yapmak gerekir.
Görevler sadece ve sadece yerine getirmek içindir. Günümüzde bunu yakalamanın sadece bir coşku ve coşkudan da öteye bir şans ve bir tek yaşam seçeneği olduğunu, yaşamak istiyorsak bu seçeneği iyi kullanmamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Bir tartışma olacaksa, bu tartışmanın daha iyi ve daha az kayıpla başarılması için olabileceği kesinlik kazanıyor. Bu temelde başarı kazanması gereken, hiçbir gerekçeyle başka türlü gösterilemeyecek olan ve baştan beri bize hakim bulunan önderlik yürüyüşünde koşulları, zemin ve zamanı göz önüne getiren, ‘her şey başarıyı emreden doğrultu için kullanılır’ denilen tutuma bağlı olmayı bilmektir. Başlangıçta tek başımıza yaptığımız, ama şimdi bir halkla birlikte görkemli bir biçimde yürüttüğümüz temel mücadele budur. Ayrıca emrinde ve her şeyimizle başarmak zorunda olduğumuz temel de budur. Bizi biraz daha özgürce tarihimize yaklaştıran bu Newroz’a, onun özgürlük yürüyüşçülerine ve şehitlerine yaklaşımımız işte budur. Halk yürüyüşümüz bu temeldedir. Buna yol açan öncü ve Önderlik de budur.
Açık ki bugün bu bir tarih hükmü vazgeçilmez bir yaşam biçimi, mecbur olmak kadar, her şeyimizle çok derinden ve gönüllüce katıldığımız yeni gerçeğimizdir. Esas itibariyle biz bu meseleleri en sonuç alıcı bir şekilde aydınlığa kavuşturduk. Bunları sıkça tekrarlamak yerine, bizi güçlü uygulanışına ve temsiline götürebilecek hususları aydınlatalım. Hiç şüphesiz büyük bir devrimin gelişmesi söz konusudur. Değişik yönlerden bu devrimin sorunlarına açıklık getirmeye devam edeceğiz.
Oldukça zorlanan bir alandayız, oligarşik rejimin her türlü imkanlarıyla bizi sıkıştırması söz konusudur. Bunu dikkatli değerlendirmeliyiz. Bu nedenle günler asla değersiz geçirilemez. Sorumluluklar ağır, yerine getirilmesi gereken görevler ve bize düşen roller büyüktür, gücümüz de vardır. Bireysel düzeyde yetmezlikleriniz varsa hızla aşın. Son derece aydınlatıcı yaklaşıyoruz. Başarabilmenin koşulları vardır. Dolayısıyla ciddi ve sonuç alıcı yaklaşalım. Bu devrim yalnız benim şahsi davam değildir, kişilerin ötesinde mutlak anlamda bir halkın davasıdır, hatta bir insanlık davasıdır. Zaten bir kişinin bu kadar yüklenmesi de bu nedenledir. Dolayısıyla sizin en hayati davanızdır. Benden daha fazla sizin davanızdır. Dava adamı olabilme, davamızın gereğini yerine getirebilme anlamında sizin iddianız da büyüktür, gerçekleştirmenizin de o denli başarılı olması gerekir. Bu bir borçtur ve hiçbir gerekçe ile savsaklanamaz. Geçmiş nedenlerle, gerekçeler sunularak yapılamaması veya eskisi gibi başarısızlık kabul edilemez.
Gün artık tam kazanma ruhu, bilinci ve davranışıyla yürüme günüdür, şans da iyidir. Tarihi incelemiyorsanız, parti tarihini inceleyin. Onu da incelemiyorsanız, bir günlük konuşmayı dinleyin; çıkaracağınız sonuç sizi tam başarı yoluna sokar. Yapmazsanız çok kötü değerlendirilirsiniz ve kaybeden de son tahlilde kişinin kendisi olur. Böylesi kimselerden olmamaya kesin karar gösterin. Bunları kesin yaşatmamaya ağırlık verin ve şansı en başarılı, bütün partiye başarı şansı verdirecek bir tarzda kullanın.
Biz şimdiye kadar her şeyimizle umut, cesaret ve başarı kaynağı olduk. Haklı olarak sizlerden de bunu bekliyoruz. Bu çalışmalarda kendi ihtiyaçlarımdan ziyade öncünün ihtiyaçlarını göz önüne getirerek, gerekli çabayı sergilemek istediğimi biliyorsunuz. Mesele benim yapılış tarzım değil, sizin yapılış tarzınıza bir şeyler verebilmektir. Ben kendimi az çok düzeltmiş sayılırım, mesele sizi düzeltmektir. Bana kalsaydı, yirmi yıl önce bunu çok daha güçlü bir biçimde hallederdim. Fakat sürekli benimle olmaz. Çok şeyler söyledim, çok şeyler yaptım, yine de çok şeyler söylemek mümkündür. Büyük tartışma var, her gün yeni durumlar gelişiyor ve biz en iyisini yapmalıyız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER