NEWROZLAŞAN HALKIN ÖYKÜSÜ-4.BÖLÜM
Newrozlaşan halkın sırrının ne olduğunu sorarak cevaplar vererek başlamak yerinde bir giriş olabilir. Kendi deyimleriyle ‘yedi kat yerin dibine gömülen’ bir halkın yeniden yaratılış destanını bize açıklayabilir.
Öncelikle kendi gerçekliğinin, yaşanılanın, var olanı hiçbir tereddüt belirtisi göstermeden gözlerinin içine içine bakmasını kendini kandırmadan yapma gücünü göstereceksin.
Bunu yaparken kabul edilmemesi gerekeni hiçbir endişeye ve korkuya yer vermeden üstüne üstüne gideceksin. Eleştirilmesi gerekeni eleştireceksin. Birilerine şirin görünmek için değil, toplumsal ön yargılara takılmadan, dışlanmışlıkları göze alarak var olanı geri yapıyı, düşürülmüş olanı, kendisinden kaçanın üstüne üstüne giderek gerektiğinde yüzüne tüküreceksin.
Öyle ki bunu yaparken kale duvarları gibi örülmüş olan feodal çitlerini, dogmatik yaşam kalıplarını, hakim işbirlikçi egemen tahakküm güçlerini ve de sömürgecilerle flört eden, işbirlikçi şeyh, ağa, parçalayan aile, aşiret, bölgeci, parçacı tüm geriliklere savaş açacaksın.
Bunlar elbette ki yetmez. Tüm bu durumu yaratanlara, bunlardan birinci dereceden sorumlu olan, sorumlu olmalarının da ötesinde adeta bu düşürülmüşlüğü her gün her gün yeniden yaratan egemen, hakim, sömürgeci devletlere onların kurum ve kuruluşlarına karşı tüm tehlikeleri göze alarak direnişe kalkacaksın.
Tüm bunları pratikleşmeden önce kendi tarihinin derinliklerine dalarak dünden bugüne olup biteni bilince çıkararak yeniden yaratmak istediğin bu halka olanca çıplaklığıyla tüm bu gerçekleri götüreceksin.
Bu halka bu gerçekleri götürürken hiçbir şey istemeden, bir çıkar beklemeden, gerektiğinde ölümü de göze alarak bu toplum için kendisini feda edebilecek evlatları gelecek aydın günler için yaratacaksın.
Ve öncelikli olarak yeniden yaratılacak olan halkı bu bir avuç gencin yüreklerinde filizlendirecek ve görkemli yaratacaksın. Çünkü bu gençler geleceğin aydınlık yarınları için İsavari olarak Golgatha tepesine çarmıha gerilmek için çıkarlarken hiçbir pişmanlık göstermeden çıkmasını yaratacaksın. Çıkmanın da ötesinde çivilenirlerken, acı çekerlerken, küfürlere, hakaretlere maruz kalırlarken dahi ‘tanrım af et onları çünkü bunlar ne yaptıklarını bilmiyorlar’ deme büyüklüğünü göstererek pişmanlık göstermeyeceksin.
Pişmanlık gösterilmemesi için bir nevi sürüye çobanlık yapacak, koruyacak, kurda kuşa yem etmeyecek kutsal çobanını yaratarak etrafında bu halkın en değerli, en fedai, en özverili, en seçkin havari, derviş, evliya, pir, halife evlatlarını toplayacaksın.
Artık sıra söylenenleri sahiplenme zamanıdır. Artık sıra harekete geçme zamanıdır. Başka bir deyimle eyleme geçme zamanıdır.
Eyleme geçme zamanları oldukça tehlikeli anlardır. Böylesine anlar her babayiğidin ya da anayiğidin zorlukları göğüsleyebileceği anlar ve zamanlar değildirler. Bu anlarda yalpalayanlar, geri adım atanlar, çekilenler, ürkenler, pişmanlık gösterenler olacaktır. Hepsi art niyetlerinden ötürü bunu yapmayacaklardır. Zorlu işlere kendilerini iyi hazırlamış kişilikler cevap verebilirler. Tabiatın doğasında bu vardır. Kendilerini iyi hazırlamamış, sadece bu işin macerasına gelenler, birileri için işin havasına kapılanlar müterredit kişilikler geri çark edeceklerdir. Belki de tarihin çok ileri süreçlerinde yeniden bir halkı yaratmaya kalkışanların bir halkı yeniden yaratmaya başladıklarında bu kendisini geri çekmiş bir kesim yeniden gelecektir. Dediğimiz gibi geri çekilişler art niyetlerden öteye tabiatın doğasıyla bağlantılıdır. Newrozlaşan halkın öyküsüne bu tarihi süreç 18 Mayıs 1977 yılına denk gelmektedir.
Artık kan akmıştır, artık tehlike çanları çalmaya başlamıştır, artık kılıçlar ya kuşanacak ya da tarih sahnesinde çekilecektir. Çünkü egemenler, cümle iblisler tarihin çarkını kendi ellerinde tutarak çeviriyorlar. Kimseye ama kimseye yaşama şansı vermiyorlar. İşte ilk kan akmıştır. ‘Akıllı’ olanlar için yol yakınken geri dönme zamanıdır, çark etme fırsatının olduğu zamandır. Ya çark edilecek ve lanetli oluşu boyun eğilecektir ya da çark edilmeyecek ölümlerden adeta ölüm beğenilerek tarihin er meydanına ana meydanına davet ettiği gladyatörler arenasına çıkılacaktır.
Ve gladyatörler arenaya çıkacaklardır. Önce gladyatörleri iyi örgütlemek gerekir, gladyatörlerinin örgütünü yaratmak gerekir. Ve bunu 27 Kasım 1978 yılında Diyarbakır’ın Fis köyünde gladyatörler yapacaktır. Ve artık sömürgeciler gladyatörleri katli vacip sayılacaklardır. Ölmelerinin hak olduğunu söyleyerek üzerlerine üzerlerine giderek saldıracaklardır.
Artık sıra sınanmanın yaşanacağı zamanlara gelinmiştir. İşkencelerden işkence beğenmenin, ölümlerden ölüm beğenmenin, zindanlarda hücre beğenmenin zamanıdır. Buna varım diyenler meydana çıkacak ve büyük bir cenge girişeceklerdir.
Artık sıra bu Cenklerde sağlam çıkmanın sırasıdır. Fiziki olarak sağlam çıkmanın çok ötesinde bir sınanmadır. Ateşin çemberinde geçerek çelikleşmenin sınanmasıdır. Cümle cemaat Saygonların işkenceleri, işkence hanelerine karşı yeniden bir halkı yaratanların genç evlatları iradelerini çekiçle örste demiri döverek çelikleştirerek, bileyerek meydanlarda bilumum tüm iblislere ve onların akıl ve para babalarına karşı kafa tutacaklardır.
Öyle ki ellerinde bulunan en güçlü olan silah yani ölüm silahını da alacaklardır. ‘yaşamı uğruna ölecek kadar sevenler’ yaşamı, ölümleri yırtarak yaratacaklardır. Direnerek yaşamın kutsallığını yaratacaklardır. Ölüm döşeğindeyken bile ‘Kürdistan Vietnamlaşıyor, bu çığlıkları duyuyor musunuz’ demenin yanına ‘ay’a da kaçsan PKK seni bulacak ve intikamını alacaktır’ diyecek kadar geleceğe ölümüne bağlı ve umutlu olan gençler artık gladyatörler arenasında gladyatörler örgütünü çelikten kurmuşlardır.
Sıra artık yürü ya kulum denen tarihi bir merhaleye gelinmiştir. Artık bu halkın bağrında çıkan yaratılış destanının yaratıcıları düşürülmüş olan halkın yüreklerine su serpmişlerdir, umut yeşertmişlerdir.
Artık sıra bu su serpmeleri ve umut yeşertmeleri tümden bir halkın yüreklerine akıtma zamanıdır. Ve artık sıra şişeden çıkan bir halkın tümünü cinleştirerek sömürgecilerin, işgalcilerin, işbirlikçilerin, hainlerin, çıyanların başına bela etme zamanıdır. Sıra direnişi görkemleştirme zamanıdır.
Sıra Newrozlaşan halk olmaya doğru gitme zamanıdır.
MAZLUM RAHŞAN
Devam edecek…
YORUM GÖNDER