PKK, GENÇLİK VE ZİHNİYET
Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi PKK, iki kelimeyle yola koyulmuştur: ‘Kürdistan Sömürgedir.’ Şuan üzerinde değerlendirmeye gidilse saatlerce konuşulacak iki kelimedir. Çünkü bu iki kelime üzerinden bugün bir demokratik halk hareketi yaratılmıştır ve tüm insanlığın, hiyerarşik-devletçi zihniyet tarafından sömürülen tüm toplumların, doğanın hatta evrenin sözcülüğünü yapmakta ve mücadelesini yürütmektedir. O gün itibariyle Kürt ve Kürdistan adına değerlendirmeye gidilecek çok fazla bir şey olmamasına rağmen, bir ruhun ürünü olarak geçmişinden aldığı güçle insanları ikna etme yeteneği vardı. Bu da öncesindeki 68 gençlik hareketi başta olmak üzere; tüm ezilmiş, sömürülmüş, zora baskıya maruz kalmış, yok edilmek, tarih sayfalarından silinmek istenmiş toplumların, hareketlerin yürüttüğü mücadelenin verdiği güç ve kararlılıktır. Bunun yanı sıra, tarihin derinliklerinden gelen, kaynağını evrenin özgürlük arayışından alan kültürel toplum olan Kürt halkının özgür yaşamdaki ısrarından kaynağını almaktadır.
Toplumlar iki dinamik güç üzerinden kendisini yaşanılır kılar. Bunlar da kadın ve gençliktir. Kapitalist sistemin bugün itibariyle kendisini toplumların hücrelerine kadar işlemesinin ve toplumsal değerleri zayıflatıp yok etme düzeyine gelmesinin temelinde yatan gerçeklik bu iki olgunun toplumsal etkinliklerinin zayıflatılmasıdır. Bu iki gücün etkisiz ya da işlevsiz olması demek toplumun dıştan gelişebilecek her türden saldırı karşısında hedef olması demektir. Bundandır ki dünyanın neresine bakarsak bakalım, sistemin en fazla üzerinde oyun oynadığı ve düşürmeye çalıştığı gerçeklik kadın ve gençlik olmaktadır. Çokça değerlendirildiği üzere ve Önderliğimizin de belirttiği üzere kadın düşürülmüş olduğu konumundan çıkarılmadığı sürece toplumun kendi öz değerleri temelinde yaşamasının imkânı yoktur. Bu gerçeklik yine gençlik için de geçerlidir.
Hiçbir toplum, geçmişinden bağımsız kendisini yarınlara ulaştıramaz. Geçmiş bugünün aynası olduğu gibi yarınların oluşturulmasında da en etkin ve belirleyici rolü oynar. Bundan kaynaklı geçmişin sadece geçmişte kalmadığını ve yaşanıp bitmediğini algıya çıkarmak önem arz etmektedir. Peki, geçmişi bugünle bütünleştirip, yarınların oluşturulmasına zemin hazırlayacak gerçeklik nedir? Kapitalist modernite, insanları günübirlik yaşamaya iterken, dününü unutturup yarınların süslü hayallerinde boğarken, toplumu kendi gerçekliğiyle yeniden kim buluşturacak? Çarpıtılmış tarihle bugünün sağlıklı yaşanamayacağını, özgür yarınların oluşturulamayacağını biliyoruz. Peki, sadece bilmek yetiyor mu? Bunun gerekleri nelerdir ve öncelikli olarak bu gerekleri yerine getirecek olan güç kimdir?
Muhakkak ki toplumun tüm bileşenleri bu sorumluluk altındadır. Toplumdaki herkesin içerisinde bulunduğu toplumun boğuşmakta olduğu sorunları çözme ve bu temelde mücadele içerisine girme yükümlülüğü vardır. Hakikatin bütünselliğinden bahsediyorsak eğer, bu gerçeklik kaçınılmaz olarak önümüze gelmektedir. Çünkü toplumu genlerine kadar parçalara ayıran hiyerarşik-devletçi sisteme karşı geliştirilecek bir mücadelenin toplumsal bütünlük sağlanmadan başarıya ulaşmasını beklemek beyhude ve boş umuttan öteye gidemeyecektir. Yediden yetmişe, geliştirilecek mücadele bilinciyle, kadınlı erkekli, omuz omuza girişilen bir mücadele ancak sistem karşısındaki zaferi getirecektir.
Ancak öncelikli olarak bu görev gençlerin omuzlarına yüklenmiştir. Çünkü her ne kadar bir bütünsellik gerekiyorsa, bu bütünselliği sağlayacak olan ve toplumun mücadele kararlılığını pekiştirecek olan gençliğin kendisidir. Gençlik toparlayan, örgütleyen, harekete geçen ve kendisiyle harekete geçirendir. Bugün sistemin gençliği olabildiğine geçmişsiz, dününden habersiz bırakmasının temelinde yatan gerçeklik de kaynağını buradan almaktadır. Geçmişinden kopmak demek toplumsal değer yargılarından, kültüründen kopmak demektir. Kültüründen ve toplumu ayakları üzerinde durduran değer yargılarından kapmak ise geleceksiz, sadece bugünle sınırlı kalmak demektir. Ancak oluşum bir an olsun durmamaktadır. Her an kendisini yenilemektedir. Gelişmeler çok farklı boyutlara evrilmektedir. Peki, bu oluşuma ya da zamana nasıl ayak uydurulabilir? Zamanın ruhu nasıl yakalanabilir, nasıl bu temelde olumlu bir pratiğin sahibi olunur? Geçmişinden kopmuş bir gençliğin özgür yarınlar oluşturması mümkün müdür? Ya da toplumun kendi varlığını koruması mümkün müdür? Öyle görünüyor ki verilebilecek tek bir cevap vardır. O da hayır!
İşte PKK hareketi bu gerçekliğin bilincinde, gençliğe öz sorumluluklarını kavratma ve bu temelde toplumu yaşanılır yarınlara ulaştırma kararlılığı ve inancıyla gençliğe yaklaşmaktadır. Kapitalist sistemin aksine gençliği daha da donatmakta ve ayakları üzerinde durdurarak topluma öncülük etme gücünü aşılamaktadır. Daha doğrusu toplumun gençlikten beklediklerini pratiğe koymaktadır.
PKK bir gençlik hareketidir. İlk etapta bu kulağa bir slogan gibi gelebilir. Ancak bu bir slogan değildir. Olabildiğine gerçek ve yaşanılırlığını sürdürmektedir. İlk grup aşamasından, partileşmeye kadar, ülke dışına çıkıp devrimci atılımlar yapmasına, gerilla sayısı on binlere ulaşıp paradigmal değişim sağlanıncaya kadar bir gençlik hareketi olarak PKK, demokratik direniş hareketlerinin saflarında yerini aldı. Nasıl ki şamanlara karşı doğal toplum gençliği bilinçlenme ve mücadele etme gereği duyduysa, şimdi PKK hareketi ve PKK’nin öncü gücü olan gençlik, şamanların yaratmış olduğu tanrılarla mücadele yürütüyor. Kürdistan başta olmak üzere; Kürtlerin yaşamış olduğu her hangi bir yere bakacak olursak sistemin Kürt gençleri üzerindeki baskı ve saldırılarını çok rahat göreceğiz. Çünkü PKK hareketinin, gençliği özüyle buluşturma mücadelesi büyük ölçüde başarıya ulaştırılmıştır. Nasıl ki toplumun ruhu gençlikse, PKK hareketinin ruhu ve beyni de gençliktir. Çünkü PKK toplumsal kültür hareketidir. PKK, tarihin her döneminde sistem karşısında direniş bayrağını kaldırmış her hareketin sürdürücüsü ve özgür yaşam takipçisidir.
Gençlik, özü itibariyle sistem karşıtıdır. Sistemin ‘anlamsızlaştırma’ ve ‘hissizleştirme’ saldırılarına en çok maruz kalan kesimin gençlik olması bu gerçekliği doğrulamaktadır. Çünkü anlamından ve hissiyatından koparılmış bir gençlik özünden boşaltılmış gençliktir. Ancak sistemin her türden saldırısına rağmen, yine mücadele alanlarına çıkan ve sistemi alaşağı edip deviren gençlik olmaktadır. Günümüz itibariyle gençliğin düşürülmüş olduğu durumu göz önünde bulundurduğumuzda, var olan gerçekliği çok daha net bir şekilde göreceğiz. Özellikle sistemin ‘üç s’ ile en çok yönelimde bulunduğu kesim gençlik olmaktadır. Bunun yanı sıra; uyuşturucu maddeler yoluyla gençliğin varolan potansiyeli minimize edilmek ve gerektiğinde kendi ihtiyaçları temelinde kullanılmak istenmektedir. Uyuşturucu maddeleri sadece çekilen ya da damardan alınan maddelerle sınırlı tutmak yetersiz ve üstün körü olacaktır.
Kapitalist sistem şekilselliğinin en çok uygulama alanı gençlik olmaktadır. Sahte, süslü olan her şeyin güzel olarak benimsetilmiş olması tamamıyla bunun ürünüdür. Hemen her gün değişen modalarla gençliğin toplumsal gündemi işgal edilmekte, bu sayede varolan sorunlardan uzak tutularak uyuşturulmaktadır. Özden yoksun maddi gerçekliklerle gençliğin gözü ve gönlü boyanmakta, mekanik bir hale getirilmektedir. Kapitalist sistemin yapmak istediği de; manevi değerlerden, toplumsal olan her şeyden uzaklaştırılan, hayatı yaşadığı anla sınırlı gören, özü görülmeksizin, rengine, şekline, sözde güzelliğine aldanılan her bir şeye sıkı sıkı sarılan gençliğin oluşturulmasıdır. Evde, sokakta, işte, okulda, yaşamın her alanında kendi bireysel sorunlarıyla sınırlı kalmış bir gençliğin toplumsal olana ne derece yönelim sağlayacağı tahmin edilmektedir.
Bırakalım toplumsal alan sorunlarına cevap olmayı, aile içerisinde bile yaşanan ya da yaşanabilecek olan sorunlara reflekssiz kalması kaçınılmazdır. Çünkü hemen hemen yaşamın her anında sistem oluşturmuş olduğu araçlar vasıtasıyla gençliği kendine çekme çabası içerisindedir. TV, internet, para, moda, gittikçe sermaye alanı haline gelen futbol, kadın üzerinden geliştirilen seks pazarı, sanat adı altında gelişen yozlaştırma ve kendine yabancılaşma kültürü vb. daha birçok yöntem denenerek bir şekilde toplumsal gerçekliklerden uzaklaştırılmakta ve müthiş bir bireycilik geliştirilmektedir.
PKK hareketi, gençliği kendi özüyle buluşturma hareketidir. Çünkü PKK’nin mücadelesi çalınmış anlam ve hissiyatın yeniden kazanılması mücadelesidir. PKK gençliği de anlamı ve hissi kendisinde yaşamsallaştırarak her an daha güçlü bir şekilde kapitalist sistem karşısında mücadele etmektedir.
Her şeyden önce gençlik, tarihinden aldığı güçle, doğru reflekslerin sahibi olan ve bu temelde doğru zamanda öfkesini dışa vurandır. Toplumsal olana sıkıca sarılan, her türden bireyci davranıştan kaçınan, bireycileştiren yaklaşımları fark edip, kendini örgütlülüğe kavuşturarak sağlam duruşuyla cevap olandır. Gençlik, sistemin oluşturduğu ve her an oluşturmaya devam ettiği zayıf ve kendi kendini tüketen kişilik şekillenmesine karşı anı anına mücadele içerisinde olan ve kendini toplumsal ahlaki-politik dinamikler üzerinden oluşturandır.
Gençlik toplumun eylem gücüdür. Yaşanan toplumsal sorunları çözme yolunda en önce, en kararlı adımı atandır. PKK hareketinde de gerçeklik böyledir. Gençlik, zaman ve mekânı doğru yakalayan, nasıl hareket edeceğini bilip, araçlarını belirleme konusundaki duyarlılığıyla; toplumun en önemli anlam oluşturma ve eylemiyle mücadelesini başarıya ulaştırma gücüdür. Gençlik, toplumun ihtiyaçlarını tespit eden, doğru yer ve zamanda müdahalelerde bulunan ve büyük başarmada ısrar edendir. PKK hareketinin yenilmezliği de buradan gelmektedir. PKK gençliği her an kendisini yenileyerek ve oluşturarak sürecin gereklerine cevap olmaktadır.
Genç olmak inisiyatifli olmak demektir. İnisiyatif, birilerinin denetiminde olmadan, birilerinin ne söyleyeceğini, nasıl karşılayacağını beklemeden, toplumsal değer yargılarını koruma yolunda kararlıca yürümektir. İnisiyatifli gençlik; yapmaktan korkmayan, yaptığının arkasında durarak her türden baskıya karşı direnen ve toplumu değişime zorlayandır. PKK hareketi, inisiyatifi elinden alınmış gençliği tekrar inisiyatifli hale getirerek, gençliği; toplumsal inşada öncülük misyonuyla donatmıştır.
Gençlik, hiyerarşik-devletçi sistem tarafından insanlara dayatılan ve kişilikte çürümelere, çirkinliklere, bireyciliğe sebep olan, hiçbir şekilde toplumun ihtiyaçlarını gözetmeyen, buna cevap olmayan yanları söküp atandır.
Gençlik monotonluğu ve tekrarı kendisine kabul etmeden, hep yeninin peşinde koşandır. Yeniyi oluşturma yolunda amaçlar edinen ve bu amaçlar uğruna durmaksızın mücadele içerisine girendir. PKK’de genç olmak sunulu olanı reddetmek, çekili her türden sınırı yerle bir etmek demektir.
Hâkim sistemde görüldüğü üzere genç olmak demek, kendi başına, toplumdan kopmak demektir. İstediğini istediği gibi yapma ‘özgürlüğüne’ sahip olmak demektir. Toplumsal sorunlara bulaşmayıp, sorunları ya da toplumsal ihtiyaçları bazı kesimlere havale edip gönlünce yaşamak demektir. Geçmişin bilinci ve geleceğin hayallerinden soyutlanarak, gününü gün etmek demektir…
Ancak PKK hareketi, gençliğe ve topluma dayatılmış bu anlayışları yaşam felsefesi ve gençliğe olan bakış açısıyla tepe taklak etmiştir. Çünkü PKK’de gençlik; toplumsal olmak demektir, içine girdiği her eylemi toplumsal çıkarlar temelinde gerçekleştirmek demektir, toplumda yaşanan sorunları en önce göğüsleyip doğru çözümleri üretmek demektir, toplumsal ihtiyaçları bir yerlere havale etmeden kendi görev ve sorumluluklarının bilincinde olmak demektir, doğru bir geçmiş ve özgür bir gelecek hayaliyle kendisini donatmış olan demektir.
DENİZ GEM
YORUM GÖNDER