BİREY TOPLUM ÇELİŞKİSİ VE SÖMÜRGE KİŞİLİK GERÇEKLĞİ (1.BÖLÜM)
Bu güne kadar bir çok toplumsal düzen kurulup denenmiştir. Hepsi bir süre sonra tıkanmış ve aşılmışlardır. Yerine kurulan yeni toplumsal düzenler de bireyin doğasına uyumlulukları oranında ayakta kalabilmiş ve soluk alabilmişlerdir. İnsan kendini tanıdıkca, toplumla onun iktidar odaklarıyla kavgasını da büyütmektedir. Herkes kendini varoluşsal bir gerçekleitirme kavgası içindedir. Varolmak, bu kavgaya bir çağrıdır. Devrimcilik, varoluşsal bir meydan okumaktır.
Marxisizm: Sınıfasal çeliskiyi, tarihsel ilerlemenin motoru olarak tarif eder. Özcesi: Tarihsel ilerleme sınıfsal çeliskilerin yarattığı sınıfsal çatısmalara yolacar ve bu da tarihsel dönüşümleri ve toplumsal devrimleri açığa çıkarır, der. Bu, önemli oranda doğru, fakat abartılı boyutları olan bir tanımlamadır. Cunku: tarihsel seruvende aslolan insanın çıplak gerçekliğidir. Ana belirleyici güç de bu çıplak gerçeklikte yatmaktadir. Zira sınıflı toplumları asmak, cok uzak bir ihtimal meselesi değildir. Bu nedenle sınıflı uygarlık sona erdiginde bile tarihsel akış devam edecektir. Dolaysıyla tarihsel akışın ana belirleyici çelişkisi, Birey ile Toplum arasındaki çelişki demek, sanırım daha gerçekçidir. Bu asla ortadan kalkmayacak sonsuza kadar varlığını koruyacak olan bir celişme noktasıdır. Tarihsel akış içinde, bu çelişkilerin yoğunlukları değişim gösterir ama her zaman varlığını korur ve korumalıdır da...
Birey Toplum çelişkisinin temeli: Toplumun doğası ile bireyin dogası arasındaki bir uyusmazlık noktasından doğar. O da, toplum denilen yapının doğasının tam anlamıyla kültürel olması ile bireyin kulturel doğasının yanısıra hayvani bir oğaya sahip olmasından kaynaklanır. Bu, bireyi hem toplumsal hemde kendine has olmasına sebep teşkil eden, deyim yerinde ise bir kaos aralığıdır. Bu yüzden denir; "Boşluk iyidir, varoluşa imkan tanır."(M. Mungan) Öncelikle şunu belirtmek gerekir, toplum bir yığıntı , bir sürü ya da biriktirilmiş insan toplaşması değildir. Toplum; tarihsel süreç içerisinde, aynı cografyayı paylaşan ortak bir uygarlık kuran, hayatlarını sürdürrmek için işbirliğine giden görev paylaşımlarında bulunan, bunları gelenek görenek ve ahlakla şartlandıran insanların birlikteligine denir. Bazı hayvan toplulukları (karincalar gibi) için de toplum tanımı yapılda da, bunun üzerinde henüz bir uzlaşı sağlanabilmiştır.
Birey ise: en genel sosyolojik tanımı ile, toplumu olusturan ve toplum içinde bağımsız bir varlığı bulunan, duygusal, iradi nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri, bir birey demektir. Bu tanimlamalar ozenle ele alınmalıdır, çünkü konunun anlaşılmsı için; bu, cok önem taşımaktadır. Bütün varlıkların temel hayat şartlanmaları yaşamaktır. Bu sartlanmışlık,birey kadar toplum için de gecerlidir. Toplumlar kendilerini yaşatmak icin sayısız mekanizmalar gerçekleştirmişlerdir. Tıpkı bir insanın ruhsal savunma mekanizmalarına benzeyen özsavunma sistematikleri bulunur. Teşhir, tecrit, ayıplama, kınama dedikodu değersizleştirme bunlardan bazilaridir ve tahmin edilenden cok daha etkilidirler. Toplum ahlak ile kendini gerçeklestirir ve yaşatir. Ahlak, toplumsal yapının hem ruhunu hem de damarlarıda dolaşan kan poziyonundadır.
Bilindiği gibi, insan toplumsal bir varlıktır ve varoluşu bir toplum tarafından gerçekleştirlebilir. Bu bakımdan, insan yer yüzünün en kollektif çalışmasının en somut ürünüdür. Cünkü, Kültür üretimi ya da psikoloji üretimi sadece bir aile, bir sokak , bir mahalle, hatta bir şehrin bile tek başına yapabileceği bir şey değildir. "Her insan bütün insanlığın toplamıdır" deyimi bu nedenle soylenir. Yine "bir insanda bütün insanlığın halleri vardir" deyimi, bir bireyin nasıl ve hangi biçimlerde biçimlendirilmeye çalısıldığının ipuçlarını vermektedir. Denilebilirki ; bireyin farkındalık sürecinden önce, bütün algıları şartlandırılmış bir geleneksel bilinçle sekillendirilmistir. Buna verili bilinç de denmektedir. Bireye ait olan tüm algılar, bu toplumsal şartlandırılmışlıkla çalışmaya baslatılır. İyi, güzel, doğru ,yanlış diye bildiğimiz her şey aslında bize ögretilmiş olanlardır. Bu şartlandırma ile toplum,bireyler üzerinden kendini geçmişten şimdiye taşımıştır. Toplumun amacı: bireyler aracılıgıyla kendini üretmeyi ve korumayı garantiye almaktır. Bunun yegane koşulu ise; bireyi inşaa ediş sürecinde, kendini öncelemesini sağlayacak, değerler sistemini bireye içsellestirmesidir. Yani bireyi ne kadar kendini degil de, toplumu düşünür hale getirirse o kadar gelecegini güvence altına almış olur. Bu, bireyin kahramanlastırılması yöntemiyle ödullendirmeyi içeren ve bu kişilere değer katan o oranda da imkan ve olanaklar sunan, onları rol modele dönüştüren bir yapılandırma faaliyetidir.
Bireyin özgünlüğüne yer açmak, onun özgünlüğüne kapıları aralamak ve ona hakkettiği kadar değer vermek, ne yazık ki pek mümkün olmamıştır. Doğal toplumlarda, bir hipotez olarak, bunun iç dinamiklerinin bulunduğu varsayılsa bile, yaşam koşulları sebebiyle, dengeler bu dinamikleri bozmuş ve hegomanik uygarlıklar sürecine girilmiştir. Toplumsal bütünlük bölünüp parçalandıkça, sınıfsal ve cinsel ayrışmalar geliştikçe, birey de parçali eklektik, iç bütünlükten yoksun bir varlık olarak, şekillendirilmeye baslanmıştır. Dinlerin doğuşu ve tek tanrılı dinlerin gelişimiyle birey, daha hızlı bir biçimde hiçleştirlimiş, toplum ise kutsanmıştır .Bunun iki temel sebebi vardır. Birincisi ve haklı olanı; toplum hegomanya tarafından işgal edilmiştir ve onu kurtaracak gerçek kahramanlara ihtiyaç vardır. İkincisi ve manipülatif olani ise, iradsiz bırakılan bireyin tehdit olmaktan çıkarak basit bir nesneye dönüşecek olmasidir.
Bu nedenle kişilik bir yapıdır. Ve bütün yapılar gibi, bir irade tarafından inşaa edilirler. Yapilan kişiliklerden en az sorumlu tutulucak olan ise, bizzat o kişiliklerin kendileridir. Ta ki, bu gerceğin farkına vardıkları ana kadar. Tek tanrılı dinler de bile gunahın yazılamaya başlandığı bir zaman sınırı vardır. Farkındalık bilgiyle gercekleşir. Bilgi, sorumluluk ve eylem gerektirir. Bilgi'nin ahlaki ise bireyi topluma yonelten, "bilenin, bilmeyene borçlu olduğu" ilkesine dayanır.
KEMAL GÜLER (KALE)
1.BÖLÜM
YORUM GÖNDER