SANATIN YÜREĞİ DEVRİM İÇİN ATMALI (2.BÖLÜM)
Kürdistan’daki devrimci savaşımdan ayrı, onunla ilgisi olmayan bazı etkinlikler, kişilikler var. Avrupa’da arzı endam ediyorlar. Bunlar istedikleri kadar “yüreğimiz köz gibidir, gözlerimiz her şeyi görür” desinler. Büyük ozanlar, ressamlar, edebiyatçılar, duygu gözü, kulağı ve sesi ile mahirdirler. Bizde böyle mahir insanlar ortaya çıkar. Çünkü büyük yürek, kesinlikle devrimcinin yüreğidir; büyük göz, devrimcinin gözüdür. Kürdistan’da hiçbir göz, devrimcinin gözü kadar gerçeği göremez; hiçbir ses, devrimcinin çıkardığı ses kadar güzel olamaz. Sanatın yüreği devrim için atmalı, kulağı devrimi duymalıdır. Sanatçı sanatın kaynağıyla haşır neşir olmalı ki, sanatçı olabilsin. Sanatçının diğer bir ihtiyacı da, teorik kapasiteye kavuşma ihtiyacıdır. Dünya halklarının sanat deneyimlerini incelemeyi öğrenmelidir. Bunlar çok gereklidir. Bu olmazsa tam bir amatörlük yaşanır. Amatörlükten kurtulabilmesi için, dünya halklarının sanatsal deneyimlerinden, bazı yeteneklerinden esinlenebilmeli, yetenek kazanabilmelidir.
Kürdistan’da devrimci dinamizmin ortaya çıkışı; sanat boşluğunu veya sanat açığını kapatacak önemli bir kaynaktır. Sanatçı yeteneklerini kullanarak, adına önemli eserler diyeceğimiz eserleri ortaya çıkarabilmelidir. Sanatın doğuşu, sanatın dirilişi tamamen böyle bir tanıma sahip olmasıyla mümkündür. Devrimsiz yapılan sanatsal faaliyetlerin, pek bir şey ifade etmeyeceği açıktır. Edebi eserler yapıldı, bazı kitaplar yazıldı, ama bir edebiyat ürünü olarak kimse ele alıp okuyor mu? Hayır! Çünkü ölü doğmuştur. Çünkü devrimin geliştiği temelde yapılmamıştır veya devrimin kendisinden kaynaklanmadığı için ölüdür. Böylesi bir sanatın ne edebi yanı var, ne resim değeri var, ne ses değeri var. Olanlar klasiktir. Devrime karşı gereken işlevini görmüyor. Büyük bir körlük var. O halde sanat, Kürdistan’da hem biçimde çok zayıf, hem de klasik özelliklerini tamamen yitirmemiştir. Dolayısıyla sanat yok denecek kadar rolünü oynayamaz durumdadır.
Düşmanın sanat olarak dayattığı ise, evrensel değildir; milliyetçidir, bağnazdır, şovendir. Bu da sanat adına bir soykırımdır. Sanatta soykırım; Kürdistan’ın çok zayıf olan sanat olanaklarını, daha çok da halkın ezgili yaşamından, acılı yaşamından kaynaklanan sanat özelliklerini gasp etmektir veya yok etmektir. Gasp eden, özünü de yok eder, bazen de yasaklar. Bu sanat adına yapılan bir soykırım politikasıdır. Dolayısıyla radyoda, sinemada, edebiyatta görülen, esas olarak Türk hakim ulus kökenli veya burjuva kökenli etkinlikler, bizim için birer yıkımdır. Bu sanata yapılan bir saldırıdır, fakat biz bunu göremiyoruz. Sanatın demokratik özelliği, evrensel özelliği de vardır. Bunları da görmek gerekir. Ama sanat adına bitirici, katliamcı, yok edici özellikleri de görmek gerekir.
Sanat olayına karşı büyük bir saldırı yaşanmaktadır. Kürdistan’daki sanat etkinliğine hakim ulus veya hakim sınıf damgasını vurmaktadır. Bu gerçeği çok iyi bilerek araştırma ve incelemeye tabi tutmak, vazgeçilmez bir görev olarak karşınıza çıkıyor. Halkın yaşamı, sınırlı düzeyde bulunan evrensel sanatı teorik bilgiler ve bazı yeteneklerle birleştirilerek, Kürdistan’da bazı çıkışlara imkan sağlanabilir. Edebiyat başta olmak üzere, müzik ve resim alanlarında ürünler geliştirilebilir. Bu dalları hem inceleme araştırma, hem de mücadeleyle ve giderek profesyonel sanatçı kişilikle birleştirerek, bazı ürünlerin ortaya çıkmasına yol açılmalıdır. Militan açısından da söylenecek olan, devrimin sanatla ilişkisini iyi kurabilmektir. Yeni sloganımız “sanatkar gibi yaklaşmak, türkü tadında eylem yapmak!”tır. Kulağa hoş gelmelidir. Bu, taktiği doğru temellerde oturtmadır, yaşamın çok sade olmasıdır. Yaşamın destanlara, romanlara konu olmasıdır, görkemli olmasıdır. Bu, insan soyunda ortaya çıkabilecek en soylu eyleme sahip olmak demektir. Bunun sanatsal yönü çok büyüktür. Bunun heyecanı, coşkusu vardır. Bütün bu duygular sanatın ana kaynaklarıdır. Militan buna layık olmayı bilmelidir.
Sanattan ne kadar nasibimizi almışız? PKK’nin sanatla ilişkisi nedir? Kürdistan’da devrimci sanatın işlevi nedir? Bunların hepsi oldukça kapsamlı ele alınması gereken konular oluyor. Sanat aslında en hassas bir mesele, üzerinde en titiz durulması gereken bir konudur. Ama maalesef en çok oynanan bir konu olmaktan kurtulamıyor. Parti’ye en yabancı yaşam şeklinin bu alanda ortaya çıktığı söyleniyor. Doğru veya yanlış, ama böyle bir eleştiri vardır. Doğruluk payı da biraz daha fazladır. Sanat faaliyeti adeta oyun oynama ve kendini tatmin etme kabiliyeti olarak anlaşılmak istenmektedir. Bu büyük bir yanılgıdır.
Sanat bir savaş faaliyetidir.
Özellikle ulusal kurtuluş sürecinde olan bizim gibi bir ülkenin, ölüm kalım savaşını yaşadığı bir dönemde, savaş, sanatçı bir militan ruhla ele alınır. Tam bir savaşçının ruh haliyle, cesaret ve fedakarlığıyla ele alınır. Ona yapıla bilinecek en büyük kötülük, “sanat eğlendirir, insanı rahatlatır” anlayışıyla yaklaşmaktır. Bu, sanat adına, Kürdistan’da sanata yapabileceğimiz en büyük kötülük olur. Maalesef böyle tehlikeli emareler ortaya çıkıyor. Sanatçı, devrimci kişiliği yükseltmesi gerekirken, devrimci militanı bütün yönleriyle aklaması, yüceltmesi gerekirken onu bulanıklaştırıyor. Onu adeta sağa çekiyor. “Eğlenmeye ihtiyacı vardır, kendini yaşamaya ihtiyacı vardır, bireyciliğe ihtiyacı vardır” biçiminde bir tutuma yol açıyorsa, sanat tam bir oportünizm kaynağı haline gelmiştir. Böylelikle de en büyük kötülüğün kaynağı olmuştur.
Kürdistan Ulusal Kurtuluş Savaşımında sanat, özellikle dışımızdaki güçler tarafından tehlikeli kullanılıyor. Örneğin, bir KOMKAR deneyimi vardır. Sanatı burjuva tarzda ve bir eğlencelik olarak ele alıyor. Bununla çok kişiyi aldatmıştır, çok kişiyi düşürmüştür. Gençlerin özlemlerini çok kötü saptırmıştır. Nitekim edebiyat, sanat adı altında bir ekol geliştiriliyor. Avrupa’da, hatta Sovyetlerde geniş bir aydın topluluğu, sözüm ona “sanatla uğraşıyoruz” adı altında devrimin politikasına, devrimin taktiğine aykırı ne varsa onu sergiliyorlar. Devrime kapalı bir sanat en büyük kötülüğün kaynağıdır, oportünizmin kaynağıdır.
Nitekim bu sahalar belki kırk yıldır işlev görüyorlar, ama hiçbiri devrimci ulusal kurtuluşa yönelmemiştir. “Kürdistan için bir devrim gerekli”, “kavgalı olacaktır” dememiştir. Bilakis gittikçe daralan, gittikçe özden boşaltılan, devrimden kaçırtan, sahte bir yaşam içerisine çeken, özellikle Avrupa’da bazılarının neredeyse bir ticaret meselesi haline getiren düzeyde yürütülmüştür. Bazı devletlere bağlı “Kürt Enstitüleri”, “filan devlete bağlı aydın”, “Kürdolojide, maaş karşılığında çalışan Kürdolog” gibi tanımlamalar altında olanlar, Kürdistan gibi bir ülkenin ölüm kalım döneminden geçtiğini bir tarafa atıyorlar. Kürdistan için devrim gerekli mi, Kürdistan için direnme gerekli mi, savaş gerekli mi? Bu sorunlara hiç eğilmiyorlar. Ne edebiyat, ne müzik, ne folklar, ne yazarçizer. Diğer bütün faaliyet alanları için hiçbirisi sorunu böyle ele almıyor. Kürt dili nasıl bir dildir? Kürt tarihi nasıl bir tarihtir? Kürt edebiyatı var mı, yok mu? Kürtçe türküler nasıldır, kaç lehçesi vardır? Sadece bunlarla uğraşılıyor. Bunlarla hiç uğraşılmaz demiyoruz, ama günümüzde bunlara önemli yer vermek, baş yer vermek veya bunun için çok sayıda insanı seferber etmek ve diğer temel amaçlar yerine koymak tehlikeli bir sapma türüdür. Avrupa bunun zemini oluyor. Ve bu zemin uzun süredir böyle kullanıldı.
Sonuçta, sanatın ulusal kurtuluş karşısında kötü bir rol oynaması ortaya çıktı. KOMKAR bunu en ileri uca vardırdı. Tek bir devrimci değer ortaya çıkarmadı. Hatta bir Şivan ekolü vardı, bizimle ilişkideyken, biraz bizden esinlendiği için bazı devrimci değerler ortaya çıkarabiliyordu; bizden koptuktan sonra, düğün derneklerde bir yozlaştırma aracı, içki alemlerinde veya burjuva tipleri eğlendirmede bir araç olmuş. Artık hiçbir şey yaratamıyor, sadece çalıp oynatmada bir düşürme aracı olmuştur. Devrimci kaynaktan beslenmediğinde sanatın gideceği yer orasıdır.
Biz bunu önlemek için devrimci sanat faaliyetlerine el attık. Devrimci sanat faaliyetlerine el atarken, hiç şüphesiz devrimci örgütlenmenin ve savaşımın emrinde olacağını söyledik. Bu doğru bir yaklaşımdır. Kürt halkı günümüzde ancak biraz da folkloruyla ayakta kalan bir halktır, hatta folklorik bir halktır. Folklorik bir halk, ancak biraz da kendini ulusal değerler söz konusu olduğunda burada belli edebilir, onun içinde yer verilebilir. Direnme geliştikçe, savaş geliştikçe, halkın yurtseverliğe ilgisi artar. Yurtseverliğe ilgisi artıkça, elbette ki folklara da ilgisi artacaktır. Böyle oldukça, Kürt folkloru, müziği, hatta şiiri, edebiyatı biraz değer kazanacaktır. Nitekim değer kazanıyor……
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
“Kültür Sanata İlişkin Önderlik Perspektifleri”
Devam edecek
YORUM GÖNDER