APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (21.BÖLÜM)
TARİHİ HAMLELER DOĞRU YAŞAM TARZIYLA BAŞARILIR Bütün bunları siz de görüyorsunuz, fakat tavır geliştirmiyorsunuz. “Takımla şöyle oynadı, bizi şöyle kötü kullandı" diye anlatıyorlar. Sen adam değil misin? Yoldaşının katledilmesinde kullanılmış, “yoldaş kusurum büyük, ben yoldaş katiliyim, ama tavır koyamam" diye bunu gerekçelendiriyor. Herkes böyle olayları hatırlatıyor. Hogır yaptı, elli kişi alet oldu; Dersim'de yaşandı yine alet oldular, hep “alet oldum" diyorlar. Peki, sen ne güne duruyorsun? Yoldaşını koruyamazsan nasıl bir insansın? Büyük haksızlığa alet olursan, nasıl PKK'liyim diyebilirsin?Nasıl Önderliğe bağlıyım diyebilirsin? Bütün bunları kendine yakıştırıyor. Bunlar kabul edilmez ve bu, tek kelimeyle saygısızlıktır. Doğru partileşmeyi tekrar tekrar anlatacak değiliz. Bunu çok değerlendirdik. Sadece uyun, bağlı kalın diye değil, yaşamınızın ayrılmaz bir parçası olarak görüp uygulayın diye sürekli tekrarlıyoruz. Hepiniz için zafere ve sonrasına kadar taktik hususlarda doğru yaşamak, etle tırnak gibi birbirine bağlıdır. Onsuz yaşam yürümez. Bunu bir tarz olarak benimseyeceksiniz. Eski, amatör, düzenden kopmayan anlayışlar köleleştiricidir. Hiçbir kıymeti de yoktur. Bunu çoktan anlamalı ve zaferi kazandırana kendinizi vermeliydiniz. Hep kaybettiler, bana da büyük acı veriyorlar. Ben bu kadar yoldaşın kaybından büyük üzüntü duyuyorum. Tutuklamalar var, silah kayıpları var, üzüntü duyuyorum. Ben buradayım, bilindiği gibi saham çok dar, ama hiç kaybetmiyorum. Mütevazı bir çalışmayı mükemmel yürütüyorum. Bu sahada sürekli kazanılmıştır. Kaybetme yok denecek kadar azdır, hep sıfırdan yaratıyorum. Yücelme vardır, sevgi vardır, saygı vardır. Bunlar gözlerinizin önünde dağıtılmış. Siz bunu en azından imkanlar dahilinde kendi görev sahanızda neden uygulayamayasınız? Hem bize bağlılığınızı belirteceksiniz hem de bizimle uzaktan, yakından alakalı olmayan bir pratik yaşam içinde olacaksınız. Bu bir çelişkidir ve kabul edilip affedilemez. Bir devrimci kendine hakimdir. Hakim olmak, doğrularda karar kılmak, yanlışlıkları da gerektiğinde bıçak gibi kesip atmak büyüklüğünü göstermektir. Kendisini devrime bu kadar adayanlar, bunu rahatlıkla başarabilecek büyüklüğü de gösterirler. Geçmişte bunu yapamayanlar bedelini acıyla ödediler. Hiç olmazsa onların da anılarına, acılarına sahiplik etmek açısından, ‟93 hamle yılının üzerine bu büyük doğruları egemen kılarak gitmeliyiz. Bunun dışında kazanmanın imkanı yoktur. Her zaman, vurguladığım gerçek budur. Planlama gerçeğimiz incelenirse, gerilla ordulaşmasının ve savaşın geliştirilmesinin doğru tarzda ve güçlü bir biçimde ortaya konulduğu görülecektir. Planlamalarda sağlıklı bir durum değerlendirmesi, hedef tayini, hedeflere varışın araçları, parti öncülüğü, güçlerin niceliksel ve niteliksel durumu, kitle ilişkileri, arazinin durumu gerçekçi tarzda ortaya konuluyor. En önemlisi de çalışma ve yaşam tarzı, tempo güçlü bir biçimde ele alınıyor. Fakat yapının yıllardan beri derinleştirilerek geliştirilen bu planlama anlayışına bir türlü ulaşamaması söz konusu. Halbuki planlamanın sıradan bir uygulanışının bile önemli başarılara nasıl yol açtığını hepiniz biliyorsunuz. Aslında biz yeni planlar geliştirmekten ziyade, genel plan anlayışına bağlı kalsak, her soruna çözüm gücü olabiliriz. Bizde temel noksanlık anlayış kıtlığı değil, varolan anlayışa ulaşma gücünü gösterememedir. Kendinizi haddinden fazla yaşadınız. Birçok arkadaş, partinin temel perspektifi, planı nedir demiyor. Ben neyi ifade ediyorum, eksikliğim ne, benden ne isteniyor biçimindeki soruları kendisine sormuyor. Ulaşılabilecek büyük hedeflere bu nedenle ulaşamadık. Bu kadar fedakarlık ve cesaretle iyi vurabilirdik, çok mükemmel kazanabilirdik. Bir avuç gerilla ile bugün ülkede müthiş işler başarılabilir, bir gerilla takımı ile düşmanı dağıtacak her türlü eylem düzenlenebilir, şehirler, yollar tutulabilirdi. Düşmanın bütün kurum kuruluşları alt üst edilebilirdi. Tarzı, yöneteni ve harekete geçireni olursa, bunlar başarılabilir. Ama bizde nasıl vuralım, neyi vuralım, neden vuralım sorularına cevap yok; yönetimlerde tutuculuk var. Dağların soğuğunu, sıcağını, açlığını müthiş yiyorlar, ama düşmana yönelmesini bilmiyorlar. Bunları aşmak gerekir. Ölümü göze alıyorsunuz; o zaman vuruş tarzınızı gözden geçirin. Doğru vurun ve sonuç alın; bununla özgür yaşamın yolunu açmış olursunuz. Sonuç alıcı bir vuruş yapmadan ne kadar yaşayabilirsiniz? Pasif savunma ruhuyla yaşamak mümkün değildir. Dağda, kışta, yazda kendini doğru bir yaşantıdan mahrum ediyorsunuz, fakat bir türlü işleyen, vuran bir gerilla tarzını tutturamıyorsunuz. Eminim ki gücümüzün yüzde birini bile eyleme seferber edemiyoruz. Eylem potansiyelimizin yüzde birini kullanamıyoruz. Güçler boş duruyor, atıl kalıyor, savaştırılmıyor. Ölüm göze alınmış, ama orada bir komutan ortaya çıkıp, "ben bu güçle destan yaratırım, zafer kazanırım" diyemiyor. Bizde bu yetenek yok, siz bir sigarayla tatmin oluyorsunuz. Sigara ve uyku oldu mu yeter diyorsunuz. Ben bu kadar gelişmeye rağmen halen tatmin olmuyor, bu yaşadıklarım, kazandıklarım bir hiçtir diyor ve bunları gelişmeden bile saymıyorum. Sizin iki başarınız yokken, rahatlıkla kendinizi tatmin edebiliyorsunuz. Hırsınız, tutkunuz, ihtirasınız yok. Bunlar olmadan da bir devrimci gelişmez. Neden bu kadar azla yetindiğinize hayret ediyorum. En az eğitim, en az örgütleme, en az eylem, en az düzeltme, hatayı kusuru giderme asgari düzeyde olursa, kişiliğiniz yenilmekten kurtulamaz, saygıdeğer bir kişilik olamaz. Parti, Önderlik gerçeği ve önder kişiliği incelediğinizde kendimle nasıl savaştığımı göreceksiniz. Yaşama, olaylara nasıl yaklaşım göstermişim? Benimle kafa dengi beş, on kişi olsaydı, başarı oranı herhalde daha yüksek olurdu. Taktikte ve sağlam bir duruşta benimle aynı hassasiyeti gösterseydiniz bu, daha büyük gelişmelere yol açabilirdi. Dikkat ederseniz, benim olduğum sahada gerileme olmaz. Aslında siz geriye çekiyorsunuz. Adınız PKK'li, ama pratiğinizin büyük bir kısmı geriye çeken bir pratik. Sizi düzeltinceye kadar ne hale geliyoruz. Her militan savaş çizgisinde doğru yürür, bizim tempoyu, üslubu esas alırsa, ona ne dayanabilir ki? Yapmazsanız o dağların kahrını çeken ve düşmanın sonunu getirdikleri siz olursunuz. Burada suçlu olan da siz olursunuz. PKK'ye inandım, Önderliğe inandım diyorsunuz; PKK'ye, Önderliğe inanmak, onun tarzını, stilini esas almaktır. Bunun dışında inanmak beş para etmez. Benden daha güçlü, daha olumlu bazı özellikleriniz, bazı yanlarınız var. Ancak düşmana hizmet eder tarzdadır. İkisini de bir arada götürüyorsunuz. Bu büyük çelişkiyi çözmelisiniz. Olumlu özelliklerinizi egemen kılarak tutuculaştıran, başarısız kılan ne varsa, aşmasını da bilerek büyük özgürlük yürüyüşünün ve başarının sahibi olmalısınız. Bu kadar çabadan sonra daha aşağısını hiç biriniz kabul edemezsiniz. Nereye giderseniz gidin, hangi birimde yer alırsanız alın görev adamı olabilmelisiniz. Biz burada sizi nasıl temsil ettiysek, siz de gittiğiniz her alanda ve her birimde bizi temsil etmelisiniz. Söz vermenin başka türlü bir anlamı olmaz. Bağlısınız, sonuna kadar da savaşırsınız, ama benim sözünü ettiğim temsil bu değildir. Görev aldığınız o bölgede, o alanda, sorunların sonu gelmiş, eleştirilen hususlar giderilmiş, başarı yoluna girilmişse; affedilmez hatalar, imhalık sonuçlara yol açacak sorunlar bir daha görülmezse, işlerin iyi götürüleceğinden kuşku duyulmazsa ancak o zaman temsil etmiş olursunuz. Temsilcilik, doğru PKK'lilik budur. Çok iyi biliyorsunuz ki, kontra yöntemi vahşidir. Sırf o vahşeti bile göz önüne getirseniz, ortaya müthiş bir kin çıkar. Eğer onun nasıl vurduğunu unutmazsanız, kendinizin de nasıl vuracağınızı ortaya çıkarabilirsiniz. Eğer bunu düşünemezseniz, koyunlardan bir farkınız kalmaz ve bıçağın boynunuza ne zaman ineceğini beklersiniz. Bir devrimci, ölümü böyle kolay kabul edemez. Büyük düşünür, direnir ve kolay yem olmaz. Kaldı ki biz de onu affetmeyiz. Biz haklıyız ve mutlaka kazanmak için yola çıktık. Çoğu bir kaşık yemekle, daracık bir alanla veya küçük bir yetkiyle tatmin oluyor. Bu ne yetkisidir? Bu ne rahatlığıdır? Elinde bir alan, bir takım var, "üzerine yatarım, idare ederim" diye düşünüyor. Bir devrimci bunları düşünür mü? PKK‟nin ve halkın bu kadar gücü var, umurunda bile değil. Ben, hayırlı bir iş yapmasam, rahatlayamam, benim için yaşam durur. Siz bir yetkiyi, bir bölüğü, bir birimi ele geçirince kendinize göre, keyfiyetçi yaklaşıyorsunuz, bu hoşunuza gidiyor. Tam tersine, bir birim elinize geçti mi, üzerinize dağ gibi bir yük biner. Birim kusurlu ve eğitimsizse, birimde kaçışlar varsa, ucuz kayıplar veriliyorsa, dağ gibi sorumluluktur diyerek gidermeniz gerekir. Sorunları böyle gidereceksiniz. Oysa siz birimin başına geçince canını çıkarıyor, birimi kendinize hizmet eder hale getiriyorsunuz. Tam tersine, siz birime hizmet edeceksiniz, birimi başarı noktasına getireceksiniz. Alanı temiz tutacaksınız. İşte önderlik budur. Maalesef bunun yüzde doksan tam tersi uygulanıyor. Bunlar aşılmadan önder olunmaz. Hiç kimse kendini kandırmasın. Geçmişte kandırdılar da ne oldu, perişan oldular. Bunlardan zarar gördük, ama bunların sahipleri de çok kötü bir sonla karşılaştılar. Birimini dağıtanları bırakmayacağız, yargılayacağız. Herkes yaptığının hesabını tarih karşısında vicdanı rahat bir şekilde verecektir. Dağıtmış, parçalamış, sonunu getirmişse, tarih karşısında yargılanmaktan ve mahkum olmaktan vicdanen kendini kurtaramaz. Bu duruma düşmemenin tek yolu tüm gücümüzü kullanıp başarılı olmaktır. Disipline zor geliyorsunuz. Doğruya, başarıya kendinizi veremiyorsunuz. Eksinin ve düşmanın çok kötü bir şekilde “böl yönet, karşı karşıya getir, yönet veya karıştır, karıştır yönet" taktiğinin kurbanlarısınız. Bu kişiliği terk edeceksiniz. Burada size ulusal, sınıfsal kişiliği; anlayışlı, uyumlu, aynı zamanda kararlı kişiliği tüm gücümüzle kavratmaya çalışıyoruz. Devrimciler zeki olur, belli bir kavrama gücü olur; siz de birer devrimcisiniz ve zekisiniz. Bunlar olmadan 1993 gibi zor bir savaş yılının üzerine gidilemez. Düşman göz göre göre geliyor, biz de buna karşı her türlü direnme imkanını yakalamışız. 1993'ün şiddetli bir savaş yılı olduğunu bağıra çağıra söyledik ve hazırlık sürecini de bugüne kadar uzattık. Bundan sonra kusur kimde olur? Bu çağrıları anlayamaz, zamanı ve zemini doğru temelde kullanamazsanız kaybeden siz olursunuz. Hedeflerin üzerine doğru bir vuruş tarzıyla, yetkin çabalarla yürünürse yılı kazanmak mümkündür. Hep gerileten ve kaybettiren hususlardan da hesap sorulur. Bu hesabı sadece kendimizden değil, işleri kim sekteye uğratırsa ondan sorarız ve buna karşı zamanında tavır geliştiririz. Neden kazanmayalım? İlk tarihi fırsatı biz yakaladık, niye kullanmayalım? Bu işe her şeyinizi vermişsiniz, sizin de iyi bir başarınız olsun. Herkes “benim de büyük başarım olmalı" diyerek yarışmalı. Başarısız olmak, ekmeksiz, susuz ve havasız kalmaktır demelisiniz, ki kendinizi zorlarsanız, başarırsınız. Bu destekleri de küçük görmeyin. Şimdiye kadar kimse bize yardım etmedi. Biz birçok gelişmeyi zor bela kendi başımıza ortaya çıkardık. Yine parti sayesinde sizlere büyük destekler sunuluyor. Bence iyi planlamalara sahipsiniz. Vuruş tarzına da yaklaşmışsınız. Artık basitliklerinizi konuşturamazsınız. Eğer konuşturursanız parti karşısında yerle bir olursunuz. Biz ikide bir kendine, çevresine zarar vereni saygıyla karşılamayacağımız gibi, başımızdan defedip atarız. Kendini bilmezleri, düşkünleri ne yapacağız? Yaşama saygısız, değerlere saygısız, tembelleri, hantalları bir gün bile yanımda tutmam. Benim yanımdaki militan jilet gibi keskin olmalıdır. Bayan ya da erkek, müthiş olmazsa adım attırmam. Benim kuralım budur. Ben böyle yapmasaydım, bu parti oluşur muydu? Bu halk böyle ayağa kalkar mıydı? Bugün yüz bin kişi Almanya'da özgürlük yürüyüşü yaptı. Ulusal birlik ilk defa gerçekleşiyor ve ulusal birliğe ilk adımı da biz attık, özgürlük yürüyüşüne çağrıyı da biz yaptık. Sonuç mükemmeldir. Bizim ruhumuz, kişiliğimiz buna elveriyor. Siz üç kişiyi bir arada tutamıyorsunuz, nasıl ulusal birlikçisiniz? Nasıl özgürlük yürüyüşçüsüsünüz? Dikkat edin, bizim çabalarımız çok güçlü. Eylemlilik dönemi olmadığı halde, biz adeta fişek atmadan büyük zaferler kazandık. Mücadeleyi geriletmediğimiz gibi, kazanımlarımız büyük oldu. Bunun nasıl başarıldığı ortadadır. Büyük öngörülerle, yaklaşımlarla, yönlendirmelerle başarılırken, bir çoğu dağıtıyor, parti gücünü tüketiyor, devrimcilik yaptığını sanıyor. Birlikçi tutum, başarılı yürüyüş bellidir. Buna tam uymazsanız, parti size değer vermez, benim canım böyle istiyor diyemezsiniz. Eğer böyle derseniz, o zaman sana canın cehenneme denir. Yanımıza işin gerçek ölçüleriyle hareket edenler gelsin. Kolay kazanmıyor, kolay yaşamıyoruz. Bu gerçeklerle niye oynuyorsunuz? Bunları iyi anlamanız gerekiyor, eğer anlamasanız, bu harekete katılmayın, bu hareketin değerleriyle oynamayın. Olgun olmamak insanı rahatsız etmeli; başarılı olmamak sizi öfkelendirmeli. Yoksa "keyfimin gerekleri yerine gelmedi, kariyerimi konuşturamadım, dolayısıyla rahatsızım" demek, partide insana güç vermez. Özellikle bundan sonra böylelerine yüz vermeyeceğiz, böylelerinden hesap soracağız. Artık halkımızın en olumlu öğelerini bir arada tutacağız. Biraz çizgiye göre militan gibi yaşayın ki, kıymetiniz olsun. Aksi halde ben yaşadıkça değer vermem. Birçok tecrübeli yoldaşın çabalarına rağmen, yine de onlara günlük olarak kendilerini düzelttiriyorum. Başka türlü önder olmak kolay değil. Kendimi de düzeltiyorum. Bir halkın başındayım, sorumsuz olamam. Siz de öylesiniz; sigaranıza gösterdiğiniz ilgiyi halka bile göstermezseniz, kaç paralık edersiniz? Uykunu kaçırma, yoldaşını eğitme, yetkiyi kötü kullan, neymiş de komutanmış. O komutana tekmeyi vurup atarlar. Sizler de böyle komutan olmayın. Böyle hatalar yapmak, birçok yoldaşın kaybına yol açmak, o komutan için ölümden beterdir. Biriminden on beş kişi kaybeden komutanın yaşaması suçtur. Biriminden on kişiyi kaçırtanın görevde kalması suçtur. İyi savaşçı ortaya çıkarmamak, iyi eylemi geliştirememek suçtur. Siz de bu temelde katılacaksınız. Bundan aşağısını ne kendiniz için, ne de çevreniz için kabul etmeyeceksiniz. Görevlere doğru yaklaşım budur. Doğru kişilik ve yaşam tarzı olmadan, tarihi hamleler başarılamaz. Başarıya ekmek su kadar ihtiyacımız var. Ancak başarı da bu olumlu özelliklerle kazanılır. Gençsiniz, yıpranmamışsınız; ister teorik, ister pratik çabayla her şeyin en iyisine ulaşabilirsiniz. Kimse PKK'de başarıyı kendiliğinden beklemesin. Sürekli kollarsın, ölçersin, biçersin, başarıyı öyle koparırsın. Başkalarının başarısını da kendi başarınızmış gibi düşünmeyin. Kaldı ki bir devrimci kendi başarısını söz konusu etmez. Sürekli kazandırmayla uğraşır. Bütün bunlar birer önderlik özelliğidir. Siz de herhangi bir örgütte değil, PKK Önderliği altında savaşıyorsunuz. Ve PKK Önderliği de herhangi bir önderlik değil, zafer kazandıran bir önderliktir. Bunu gördünüz, bütün diğer ulusalcı güçler, örgütler bile PKK'siz hiçbir şey yapamayacaklarını gördüler ve özgürlük yürüyüşüne, ulusal birliğe katıldılar. Onlar bunu sizden daha fazla gördü. Hiç olmazsa bundan sonra PKK Önderliği‟nin ne olduğunu, savaşa, cepheye nasıl uygulandığını görün. Bu temelde yürürseniz daha anlamlı olur ve yürüyüşünüz önemli başarılarla dolu geçer. Her zaman belirttiğimiz gibi, biz başarmaya mahkumuz. Başarısızlık bizim için ölümden daha beterdir, hem de en vahşi bir sondur. Bunu önlemenin yolu, her koşul altında en az imkanlarla, sınırlı olanaklarla ve küçücük bir fırsatı dahi iyi yakalayarak değerlendirmekle ve bunun sabrını, büyük hassasiyetini göstermekle mümkündür. Düşman bundan başkasına da başarı şansı vermiyor, eziyor. Tüm savaşçılara, ‟93 hamlesine katılan herkese yüksek değer biçiyorum, ama eğer böyle savaşırlarsa. Aslında kendilerini de bizleri de fazla üzmeden iyi savaşabilirler. Hepsinin de iyi savaşmaya, kazanmaya ihtiyacı var. Bu temelde sizlerden sağlam bir yürüyüşün sahibi olmanızı ve mutlaka başarılar kazanmanızı bekliyoruz. HALKLAR ÖNDERİ (21.BÖLÜM) |
YORUM GÖNDER