İNSANA DAİR SEZGİSEL YAKARIŞLAR (1.BÖLÜM)
HER YALNIZLIK SIRADANLAŞAN İNSANDAN BİR VAZGEÇİŞTİR
“Ben insanları terk ettim. Çünkü ahlakım ahlaklarıyla, düşüncelerim düşünceleriyle uyuşmuyordu. “Halil Cibran
Hakikate karşı kitlesel bir körleşme salgını her yanımızı kuşatmış durumda. Çağa özgü tehditkar bir slogan ve destur herkese susmayı öğütlüyor “Dilini tutan kurtulur (...) Sessiz kalabilmeyi öğrenin.” demeye getiriyorlar aslında. Sistem tacirleri insanın ve zamanın ruhunu çürüttüler. Ruhsuzluk avcıları ilkin metalarla insanların muhakeme yeteneğini yok ederler. Kanıksama, boyun eğme ve boş vermişlik ruh hali insanı alçaltan korku virüsü peşi sıra toplumu zehirler. Oysa insan anlam bilgeliğiyle kendi özgürlük melodisini yaratmalı, duygularını yaşamalı ve düşüncelerini seslendirmelidir!
Milenyum çağının sentetik tezatlarına inat eleştirel düşünüş biçimi yine de kişilik oluşumunu direk etkiliyor. Bu insanın duygularını dizginleyebilme becerisiyle birleşince daha bir olgunluk kazandırıyor insana. Keza "Derinliği hak etmeyen kimseyle yüzeysel ol! "Alarm zilleri yüreklerde rutinleşti. Bu derinliği olan hassas insanların artık bizimle iletişim kurmaktan vazgeçişlerine bir uyarıdır aslında. Sessizliğin isyan çığlığı insan sesini ruhen duyabilenler öyle azınlıkta ki egosu tavan yapmış toplumda ne dersek diyelim nafile. Kemal Tahir’in deyimiyle meramımızı anlatalım" insanoğlu çiğ süt emmiştir, Kuzu gibi bakar ama yılan gibi sokar.."
İnsanın kendine verdiği değer duygusu aslında savrulmalara karşı bir iç özgürlük güvencesidir. Zihinsel ve ruhsal sağlığımız önemlidir ve şaşmaz ilke; kaliteli insanlarla ilişkilerle korunur. Güneş ışığıyla bakan gözlerden beslenin siz yine de; kin cehalet ve haset bakanlardan yüzünüzü tereddütsüz çevirin. Sözlerin de kıymeti vardır siz siz olun ucuz insanlarla ilişkilenerek sözünüzün değerini düşürmeyin. Anlayana, içten duyana, iç gözleriyle görene güvenin. Bazen yaşamı akışına bırakmak iyidir ve aslında bazen ısrarcı olmanın da bir faydası yoktur!
Hayatımızı işgal eden kimi fazlalıklar ve gereksizliklerden kurtarmak gerekiyor. İnsanı hayatta dibe çeken gereksiz tiplerin kuşatması altındayız. İyi kalabilmenin ölçüsü ancak insanca bir yaşam alanıdır. Bu doğru insanlarla kendi yolumuzu inşa etme sürecimizde olabilir. Usta yaşam gözlemcilerinin de vurguladığı gibi: “Dünyaya yalnızca kendi gözleri ile bakan insan ile yaratılmış her şeyin gözünden kendine bakabilen insan arasında çok fark var. Her zerresi ile her şey ve herkes adına var olan, merhametten gözleri yaşaran, çamurdan kanatlar yaratan insan hala var! Yeter ki ısmarlanmış unvanlar ve kriterlerden sıyrılıp onları arayıp bulalım.
İkircikli ruhlar komasından uyananlar iyi bilirler Hünkar Veli'nin serzenişini; “Kimsenin göründüğü gibi olmadığını hep bilirdim ama bazı yerlerde öyle insanlar tanıdım ki; hayatımda travma olarak kaldılar. Gerçek ile gerçek dışı olanı artık ayırt edemeyecek kadar leş gibi karakterler tanımak beni duvar gibi biri yaptı.” Yine de okunacak en büyük kitap insandır! Bana gelince: Yarından düne bakan düşlerim karamsar bir özgürlük firarisi benim. İşlemediğim ama aynı zamanda yaşadığım bir suçun yardım yataklığı gibi. Her insan son kertede yangı yankısını işitir yürekte yalnızlığın sessizlik dilinde.
Devrimci kişiliğe kem söz getirmemek gerekiyor; Duygu ruhunuzca inşa edilmiş bir özgürlük hikayeniz olsun hep yaşam da! Olacakları sezme yetisine sahip olmanız, sonuçlarını değiştirebileceğiniz anlamına geliyorsa işe yarar yoksa acı verir. Zira bilenler der ki: “Yeni çağın hastalığı "orijinal olma saplantısı" Oysa herkesin birbirine benzediği beyhude bir çaba bu. Kendi seyrinde büyük bir olağanlıkla akmak kadar orijinal bir şey kalmadı artık. Kendi gündeminde, içsesinle ve büyük bir sessizlikle, direnir gibi uğraşır gibi değil de akar gibi. Dünya umut edenlerle değil, mücadele edenlerle değişecektir."
KEREM ÇİFTÇİ
YORUM GÖNDER