ÖNDERLİK GERÇEĞİ-34.BÖLÜM
1970’lerde aynı ruh vardır Türkiye’de. Türkiye toplumunda bu tür özellikler çok fazla yoktur. Her iki halkın özgür buluşması diye tanımlamak çok isabetlidir. Kemal arkadaş biraz daha farklıdır, civa gibi akışkandır, yerinde durmaz. Zaten Önderlik kendi çocukluğunu tanımlarken bir özelliğinin de o olduğunu, kendisini yanına çağıran bir akrabasının kendisinin duruşuna, tavrına bakarak öyle tanımladığını… söylerdi. Karadaniz’in bazı özellikleri vardır. Karadeniz insanı silaha düşkündür. Kendileri silah yaparlar. Kendilerinin yaptığı tabancalar vardır, bazıları o deste başı …
Fabrikadan daha güzel, etkili ve kalitelidir. Kemal arkadaş “Ben lisede öğrenciyken futbolu çok seviyordum, oynardım, ama ben kaleci olurdum. Kalenin arkasına odun dikmiştik, onun arkasında da taşlardan bir hedef tahtası dikmiştim, elimde tabanca hedefe nişan alır, hedefe sıkardım. Sonra top kaleye doğru gelince elimde tabancayla topu karşılamaya çıkardım. Elimde tabancayı görünce kimse bana gol atmazdı” diyordu. O en ağır baskı koşullarda bile Kemal arkadaşta tabanca vardı. Bir yolunu buluyor mutlaka getiriyordu. Bu açıdan da eylemcilik çok belirgindir. Bunu söylerken düşünce gücünden uzak olduğunu söylemiyorum. Tam tersini iddia ediyorum. Kemal Pir’deki yorum gücü hiç arkadaşta olamaz. Diyelim bir durum değerlendirmesi yapılacak, tavır almak zorundasınız, yani tavır koyacaksınız.
Kemal Pir durum değerlendirmesine girişir, o kadar sistematik bir biçimde değerlendirme yapar ki sizi tümüyle hükmü altına alır, etkisi altına alır ve sonra çözüm önerilerini yapar böyle yapmamız gerekir, der. Size düşen tamam demek kalır. Onun dışından ağzınızdan başka bir laf çıkmaz; tamam, oldu bu iş böyledir. İnsan hayran hayran onu dinler. Kemal arkadaşın o tür anları vardı, her an böyleydi demiyorum. O tür anlarda keşke bir teyp olsaydı da değerlendirmelerini kasete alabilseydik. O kadar değerli ve anlamlı bulurdum onun yaptığı çözümlemeleri, zaten insanlarını etkilemesinin temel sebebi de o büyük çözümleme gücüydü, sarıyordu. Mesela durumu değerlendirip oradan sonuçlar çıkartma ve o sonuçları insanlara kavratma ve kabul ettirmede Kemal arkadaşın adeta Önderliğe yakın bir etkileme gücü vardı. Tabi bu etkileme gücü zamanla gelişti, ben öncesinde Kemal böyleydi demiyorum. Öncesinde Ankara koşullarında Kemal arkadaş nedir?
Kemal arkadaş demek, Bir: Öğrenmiş ya “Kürdistan Sömürgedir” tezinin ısrarlı ve inatçı bir savunucudur.
İki: Bunun propagandasını yapmak ve bir yerde faşistler varsa orada eylem geliştirmek ve onların başında olmak. Hep eylemlerde Kemal arkadaş öndedir. Zamanla öğrenci ortamı ona dar gelmeye başlamıştı öğrenci ortamını çok fazla çekici bulmuyordu. Öğrencilerin yine de biraz küçük burjuvalıkları vardır, sonuçta biraz küçük burjuva ruh halinin hâkim olduğu bir ortamdır. O daha çok halkçı karakter taşıyan ortamları tercih ederdi. Bunun için öğrenci ortamını terk edip semtlerde çalışmaya başladı. Hiç kimse halkın içine girmeden Kemal Pir girdi. Gidip Abidinpaşa’da, Tuzluçayır’da ve birçok yerde çalışma yapıp halkın ve gençliğin içine girdi. Mahallerdeki antifaşist kesimi etkiledi. Bize Tuzluçayır’dan en kadar arkadaş katılmışsa hepsi Kemal Pir arkadaş vasıtasıyla katılmıştır. Mücadelemizde Hâkî Karer ve Kemal Pir arkadaş gibi çok büyük kahramanlar var. İlk şehidimiz Ali Doğan Yıldırım’dan tutun, Doğan Kılıçkaya, Şahin Kılavuz’a kadar birçok arkadaş Kemal arkadaşın öğrencileridir. O mahallelerde halkın içinden çıkarttığı halkçı gençlerdir, halkçı özellikleri ön planda olan gençlerdir.
Öğrenci gençlik içerisinde de etkiliydi Kemal Pir ama bir yerde olmak ona sıkıntı verirdi. Bir yerde, ortamda biraz kalsın artık bıkardı, mesela cezaevi ortamları onun için… Önderlikte de o vardır. “Yirmi günlük hücre cezası bana dayanılmaz gibi geliyor, korkunç ağır geliyor.” Özgür insan için böyledir. Bazen karşılaştırma yaparken zorluğunu kavrıyorum, ama mesela kim dayanabilir diye sorguluyorum. Özü o olacak şekilde teslim olmak anlamında ben dayanabilirim ama özgür bir ruh onu çok büyük bir işkence olarak görür. Kemal arkadaş, cezaevini tanımlarken “Cezaevi bana göre değil, sabah kalkıyorsun belli insanlarla karşılaşıyorsun; ertesi gün kalkıyorsun yine aynı insanları görüyorsun. Olamaz, kabul edilebilir gibi değil. Ben günde yüz değişik sima görmezsem, elli değişik insanla konuşmazsam yaşayamam. Bu çok önemli bir özelliktir, Önderlik de böyledir. Her gün değişik bir yüzle bir araya geliyor, her gün değişik insanlarla ilişki kuruyor ve her gün bu tarzda kendisini bu tarzda yenileyerek insanların karşısına çıkıyor. Kemal Pir’de böyle bir özellik vardı. Onun için Kemal Pir arkadaş “Ben bir daha cezaevine düşmemeliyim, bir daha beni sıkıştırırlarsa, baktım ki çıkış yolu yok baktım ki yakalanacağım kesinlikle ölesiye çatışırım. Beni vursunlar öleyim sorun değil, benim cenazem bile iş yapar. “Diyordu. Kemal Pir gerçektende öyle bir kişiliktir. Yine de bizde en çok yakalanıp, cezaevine düşen arkadaşlardandır. Çok cezaevine girip, çıktı Kemal Pir.
1977’de Ankara’da yakalanıp, ilk olarak Karadeniz’deki Ulubey cezaevinde kalıyordu, arkadaşlar gidip Kemal arkadaşı oradan kaçırıp Dersim’e getirdiler. Sonra Pazarcık, Antep taraflarında yakalandı, ardından Adana’dan geldi Urfa cezaevinden kaçtı. Kemal arkadaş cezaevinden iki defa kaçmıştır, birinden duvarı delip kaçmıştır, diğerinden de arkadaşlar tarafından kaçırılmıştır. Sonra Kemal arkadaş yurt dışına çıktı sonra ülkeye gelince 1980’de yakalandı. Şahadetiyle sonuçlanan yakalanma budur. O zaman Cuma arkadaş takılıyor kendisine “Kemal arkadaş gene gidip, yakalanacaksın” diyor. Kemal arkadaş “Yemin ediyor, bu sefer tedbirli olacağım ve yakalanmayacağım” diyor. Ama gittiği gibi yakalandı. Müthiş özgürlük düşkünü bir arkadaştı Kemal Pir. Bu tür kişilikler son derece duyarlı olurlar. Kemal Pir’deki duyarlılık çok ender insanda bulunabilir. Arkadaşlıkta, ilişkilerde son derece duyarlıdır. İnsan kazanmakta sonuna kadar çabacıdır. Arkadaşlığa ters davrananlarda tavır koymada da en keskin tutumun sahibidir. Zaman zaman onun söylediği sözlerin altından bile çıkılamaz. Ama son anda söyler, her zaman söylemez. Başka zaman ise insanları hep olumlu tarafından ele alıp, değerlendirir ve insanı kazanmaya çalışır.
Bunlar süreç içerisinde o olumlu özelliklerdeki olumlu değişme aynı zamanda Önderliğin kendi arkadaşlarını yaratma çabasının da bir sonucudur ve temelleri vardır. Toprak sağlamdır. İncil’i okumuşsanız eğer İsa’nın harika sözleri vardır. Matta’da olabilir, bir Ekinci hikâyesi vardır. Ekinci tohumunu ekmeye çıktı, tohumlardan bazıları kayaların üzerine düşüp kök salma fırsatını bulamadı ve kurudu; bazıları yol kenarına düştü ayaklar altında ezildi; bazıları çalılar arasına düşüp toprakta biraz kök saldı, ama çalılar tarafından kuşatıldı ve fazla bir ürün veremeden kayboldu. Bazıları ise verimli ve bereketli toprağa düşüp bire yüz verdi. Kemal Pir’de, Hâkî Karer’de bire yüz veren arkadaşlardır. Bereketli topraklardır. Bozulmamışlık… Buradaki ekinci tohum, düşüncedir. Düşüncenin orada maddi güce dönüşmesi, kişilikte vücut bulması anlamında yorumlanmalıdır. İsa’da öyle yorumlamıştır.
Tohum tanrının kelamıdır, tanrının sözüdür diye İsa’da yorumlamıştır. Tohum sözdür, sözün gücüdür. Söz o insanda, o tarzda görkemli bir şekilde biçimini buluyor ve onunla en yenilmez bir devrimcilik, mükemmel bir yoldaşlık, sarsılmaz bir takipçilik gerçeği ortaya çıkıyor. Kemal Pir’de bu, Önderlikte de ve Hâkî Karer’de müthiş bir paylaşımcılık ilişkisi bir izdüşümü gibi birbirine karşılık olma ilişkisi ortaya çıkıyor. Çabanın olumlu sonuç vermesi aynı zamanda toprağında verimli olmasına bağlıdır.
O anlamda ele alırsanız Kürt toprağı biraz kıraçtır. İçinde yeterince ürün vermesini sağlayabilecek ölçüde bileşimlerden yoksundur. Onun içinde çokça işlenmesi gerekir. Çokça yaban otlarından, ayrık otlardan ayıklanması gerekir. Tıpkı onlar gibi ruh yüceliğini yakalayabilmesi için çok büyük çaba harcaması gerekir. Onlardaki ruh yüceliği asla tartışılamaz.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER