SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (23.BÖLÜM)
B- Tarım ve evcilleştirme devrimi düşünce biçiminde de sıçramaya yol açmaktadır. Öne çıkan varlıklar; toprak, ekilen bitkiler, meyve veren ağaçlar ve çok yönlü yararlanılan evcil hayvanlardır. İnsanın dikkati, kendilerine en çok yaşam olanakları sunan bu varlıklara yönelecektir. Tanımak isteyecekler, emek verecekler, kutsayacaklar, onlarda olağanüstü özelliklerin varlığına inanacaklardır. Bu arada tarım yapmak ve hayvanları beslemek için mevsimler, güneş, yağmur gibi olgular vazgeçilmez varlıklar olarak anlaşıldığından, bunlara daha çok bağlanacaklar ve kutsayacaklardır. Kendi toplumsal varlıklarına anlam veren ve zenginlik katan, bu olgulardır. Hayati önemlerinden ötürü bu olgular diğer tüm varlıklara göre özel isimler kazanacaklar ve giderek tanrılaştırılacaklardır. Totemden tanrıya geçiş, neolitik çağla derinden bağlantılı, düşünce ve inanç yapısında büyük bir aşamadır. İnsan zihniyetinde doğanın doğruya daha yakın tanınmasında, özelliklerinin kavranmasında, kısaca bilgilenmede en verimli bir dönemdir.
Tarihin günümüze kalan büyük dil grupları bu aşamanın ürünüdür. Arabistan ve Kuzey Afrika’da Semitik dil grubu, Hindistan’dan, Avrupa ve Amerika’ya kadar Aryen kökenli Hint-Avrupa grubu, bu hattın daha kuzeyinde Fin-Uygur veya Ural-Altay grubu, Kafkas_Bask-Akdeniz grubu ağırlıklı olarak bu dönemde oluşmuştur. Aryen kültür, tarım devrimini gerçekleştirdiği için en geniş etkiye de sahip olan gruptur. Temel düşünce kavramları köken olarak toprağa dayalı yaşama ne kadar bağlıysa, bu dil grubunda ad kazanmıştır. Tarım ve hayvancılık döneminin başat gücü kadın olduğundan, düşünce ve dilin gelişiminde kadınca bir tarz damgasını vuracaktır.
Halen birçok dilde bu ön veya arka ek kullanılmaktadır. Bitki yetiştirilmesi ve hayvanların evcilleştirilmesi, ağırlıklı olarak bir anlamda kadının düşünce ve pratiklerine bağlı olduğu için, hepsini doğuran Ana Tanrıça olarak önem kazanmasına yol açacaktır. Kadının çok yaygın ve hâkim tanrıça olarak önem kazandığı, bu dönemden kalma, adeta her neolitik yerleşim yerinde bulunan kadın heykellerinden netçe anlaşılmaktadır. O, bereketli toprakların benzeri olan, doğuran ana tanrıçadır. Kadın büyük bir kutsallık kazanıyor, eski totem dinini ikinci plana düşürüyor, kendi kültünü egemen kılıyor; “Güneş, Ay, Yıldız” gibi göksel değer atfediliyor.
Aryen dilinde “Stark” hem tanrı hem kutsal büyüklük hem de yıldız anlamına gelmektedir. Tek başına “star” kavramlaşması bile bu dönemin din gerçekliğini tanıtmaya önemli bir açıklık getirmektedir. Hayvanlardan boğa, inek, keçi, domuz önem kazandıklarından, tanrısallaştırmada bunların figürleri kullanılmaktadır. Tanrıçaların olduğu yerde onlar da vardır, onlarla ortaktır. Boğa, Apis olarak en önemli Mısır tanrılarındandır. Horoz, keçi yine kutsal varlıklardır. İnek halen Hindistan’da dokunulmazdır. Buğday ve darı gibi bitkiler, meşe ve asma gibi ağaçlar da tanrısal kaynaklı kutsallığı taşıyan varlıklar arasında önde gelen nimetler olarak anılmaktadır.
Daha önceki dinlerde yaygın olan mana gücü, daha az sayıda, ama önemleri başta gelen varlıklara taşırılmakta, çok sayıda totem sayılarla oldukça sınırlandırılmış tanrıya indirgenmekte, en büyük varlık ise doğuran gücün sembolü tanrıça ana olmaktadır. Bölgesel düzeyde tanrıça isimleri de ortaya çıkmaktadır. Erkeğe ilişkin tek bir heykele rastlanmamaktadır. Erkek daha çok ana tanrıçanın kucağında bir oğul-eş düzeyinde anlam kazanmaktadır.
Mitolojideki İştar-Dumuzi, İsis-Osiris, Afrodit-Adonis, Kibele-Attis ikilisi, neolitik çağ kaynaklı ana tanrıça kültürünü temsil edip, tüm insanlık kültürünün temelinde bir anlama da sahiptir. Burada anlaşılması gereken en önemli husus; kadının kutsallığı ve önderliğiyle, erkeğin bir çocuk uysallığında kadına bağlılığının uzun bir tarih öncesi döneminin yaşandığı gerçeğidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER