PARTİ TARİHİ (11.BÖLÜM)
Abbas arkadaş İran'dan ayrılırken, bazı ilişkileri bana devrettiler. Abbas Ebubekir, Yusuf arkadaşlar İran'dan çıkarken, Kongre belgeleriyle birlikte yakalandılar. O zaman Türkiye de devreye girdi ve bu arkadaşlar pazarlık konusu yapıldı. Eğer Parti Önderliği devreye girmeseydi, bir ihtimal bu arkadaşlar Türkiye'ye de teslim edilebilirlerdi. Böylesi kritik bir durum yaşandı. O arkadaşları kurtaran Parti Önderliği oldu. Tabii ki İran belgeleri ele geçirince, Parti hakkında biraz bilgi sahibi de oldu. Yaşanan sorunları da biraz anladılar ve Partiye yüklenmek istediler, Kongreyi engellemek istediler. Böylesi çabaları oldu fakat fazla sonuç vermedi. Bu sahaya gelen Fatma artık işin sonuna geldiğini çok iyi biliyor. Ölüm kalım meselesi ve bu onun için de geçerli. Artık intikam almaya girişiyor, Parti Önderliği'ni ortadan kaldırmayı planlıyor. Birçok senaryo geliştiriyor, birçok arkadaşı bu işe bulaştırmaya çalışıyor, birçok arkadaş neye uğradığını şaşırıyor. Mesela bunlardan biri Ebubekir arkadaş, biri Mahir arkadaş, şehit düşen arkadaşlar var. Yani adeta Parti Önderliği'nin en yakın çevresini Parti Önderliği'nde koparmak, Önderliğe karşı çıkarmak, hatta Önderliği bunlara vurdurtmak. Bunlar eliyle yapmak istiyor. Bir arkadaş - Ferhat arkadaş - öyle bir çıkmazı yaşıyor ki, bu davranışlarına bile yansıyor. Önderlik bu arkadaşa ne oluyor dediğinde, 'Bilemiyorum Başkanım, Fatma'yı mı vursam, sizi mi vursam, kendimi mi vursam? cevabını verince, Parti Önderliği durumu fark ediyor ve Fatma hakkında soruşturma kararı çıkarıyor, tutuklanıyor. Tam o dönemde, Parti Önderliği'nin Laskiyede Fatma ve Hüseyin Yıldırım tarafından vurulduğu haberi Hürriyet gazetesinde çıkıyor. Aslında bu olay bir anlamda gerçekti, şöyle gerçekti; o dönede Parti Önderliği'ni tasfiye kararı vardı. MİT'in gönderdiği adamlar vardı. Laskiyede Parti Önderliği'nin adında biri vurulunca, MİT 'Herhalde bu iş oldu' diyerek, daha kesin sonuçlarını öğrenmeden basına sızdırıyor. Olayın aslı budur. Fatma uzun bir soruşturmaya tabi tutuluyor. Birçok olay ortaya çıkıyor, aydınlanıyor.
Aslında artık 3. Kongre bir hesaplaşma Kongresi oluyor. Geçmişte çözülemeyen sorunların çözülmesi gerekiyor. Bazı kişilerin isimleri hep geçiyor, sanıyoruz bazı arkadaşların kafasına şu soru takılmıştır, 'Neden bu kişiler bu kadar yaşatıldı; Neden Parti bu kişileri bu kadar taşıdı? Niye bunları karşı tavır alınmadı? Neden bunlar Partiden atılmadı? Çoğu arkadaşın sandığı gibi kolay değil. Çünkü bir sorunu çözmek için onun objektif koşullarının biraz olgunlaşması gerekiyor. Objektif koşulları oluşmadan, sübjektif planda çözmeye çalışmak doğru değildir. Bu yeni sorunlara yol açar. Bir bu açıdan. İkincisi böylesi ciddi sorunları çözebilmek için onun örgütsel tedbirlerini de geliştirmek gerekir. Örgütsel tedbirler geliştirmeden, örgüte yeni sorunlar yaratır. Bir de PKK'nin insana yaklaşımı vardır. Durumları ne olursa olsun, PKK bunları kazanmayı esas almıştır. Tüm olumsuzluklarına rağmen, artık iflah olmayacakları anlaşılınca, iflah olmaları şurada kalsın düşmanlıkta ısrar ettikleri görülünce Parti bunların sorununu çözmeye gider. Bir neden de budur. 3. Kongreye kadar bu unsurlar hep sorun olmuş, eleştirilmiş, uyarılmış, yoldaşlığa davet edilmiş, bütün olumsuzluklarına rağmen kendilerine en ufak bir engel çıkarılmamış, gelişmeleri için her türlü imkan tanınmıştır. Parti kendi açısından yapacağını yapmıştır. Bu anlamda artık Partinin yapacağı bir şey kalmamıştır. Yine , bu sorunun çözümü için artık Parti olgunlaşmıştır, örgütsel tedbirleri almak mümkündür. Kısaca artık bu işi çözmek mümkündür. İşte 3. Kongrede Partide geçmişte çözümü gerçekleştirilmeyen sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Parti Önderliğinin bunun için yoğun hazırlıkları vardır. 3. Kongre sonrası pratiğin sorunlarını ortaya koymak, Partiyi yaratma mücadelesinde alınan mesafeler vardır. Partiyi artık tüm özellikleriyle şekillendirmek, oturtmak, gerçek kimliğine kavuşturmak kaçınılmazdır. Ve o güne kadar ki çalışmalar da Partiyi o düzeye getirmiştir. Yapılması gereken, Partinin ortaya çıkan, şekillenen tüm özelliklerini artık Partiye egemen kılmaktır. Bununla çelişen tutum ve tavırları eritmektir, mahkum etmektir. Bu anlamda PKK'yi her türlü kişilikten, anlayıştan arındırmaktır. 3. Kongrede bunu gerçekleştirmek isteyecektir.
85'te Parti Önderliği'nin gidişatı engellemek için talimat ve uyarıları dışında yaptığı takviyeler var. Aslında bu takviye ve müdahaleler olmasa daha kötü durumlar yaşanabilir. Tam bir tasfiye gerçekleşmemişse, bu müdahalelerin payı vardır. Belki gidişatın yönünü tam çevirememiştir ama gidişatın olumsuz sonuçlanmamasında rolü vardır. Garzan, Dersim, Amed, hatta Adıyaman'a yapılan müdahaleler vardır. Bu müdahaleler tasfiye engellemiştir. 85 kayıplarımızın o kadar çok olmasının bir nedeni de iç ihanettir. Dış baskılar zaten alabildiğinedir. İçte de ihanetler vardır. Bu ihanetler de önemli ölçüde moralin aşınmasına, inancın zayıflamasına yol açar. Özellikle Nebil denen adamın Sason'da, yine Adil denen adamın Bingöl'de, Mustafa Çimen denen adamın da .......da iç ihanetleri söz konusudur. Yine fırıncı Hasan Hüseyin'in Diyarbakır'da ihanetleri. Bu ihanetler birçok gücün imhasına yol açmıştır. Varolan güçlerimizin moralini etkilemiştir. Bu, düşmanın sonuç almasını epey etkilemiştir. Bilinmesi gereken diğer bir husus, Abbas Arkadaşın parti ölçüleri yerine kendi öncülerini esas alan ve kendi ölçülerini kimde bulmuşsa, örgütü ona dayandıran tarzı vardır. Eğer örgütte bu denli sorunlar yaşanmışsa, nedenini bir de burada aramak gerekiyor. O dönemde yaşanan bir şey de şudur, Abbas'la Selim arasında bir yarış vardır. Abbas kendine göre, Selim kendine göre oluşturur. Selim'deki egemen sınıf anlayışı, feodal aristokrat anlayışıdır. Bu anlayışın sahibi olan kişileri örgütlenmede temel almak ister. Geliştirdiği örgütlenmeleri bu kişilere dayandırır. Abbas Arkadaş ise biraz aydın özelliklerini , biraz Kemalist solun özeliklerini taşır. Daha çok küçük-burjuva aydın özellikleri dediğimiz özeliklerdir. Bu özellikleri kimde bulmuşsa onları ön plana çıkarmış, örgütü onlara dayandırmıştır. Yani 84-85 döneminde parti öncüleri yerine kendi ölçülerini hayata geçirmişlerdir.
Örgütsel sorunları ağırlaştıran nedenlerden biri de şüphesiz budur. Bu günümüzde de yaşanan bir olaydır. Birçoğumuz, kendimizi kimde buluyorsak, ona iyi diyoruz, onu esas alıyoruz,örgütü ona dayandırıyoruz. Dolayısıyla da örgüt işlemiyor. İnsan parti ölçülerini esas almasa, tabi ki kendi ölçülerini esas alacaktır. Kendi sınıf özelliklerini kemde bulursa, ona iyi diyecektir, diğerine yaramaz diyecektir. Bu çok sakat bir yaklaşım, partiyi dıştalayan bir yaklaşımdır, partiyi ölüme götüren bir yaklaşımdır. Partili parti ölçülerini esas alır. İnsanlara yaklaşımda partinin kadro anlayışı, kadro ölçüleri vardır, onları esas alır. Belki bir arkadaş bana göre olumlu olmayabilir ama bu bana göre böyledir, partiye göre farklıdır. Bana göre böyledir diye partiye göre farklıdır anlamı çıkmaz. Bir partilinin en çok dikkat edeceği hususlardan biridir. Eğer bugün birçok sahada örgütlenmemiz gelişmiyorsa, örgüt kademelerinde, özellikle komut kademelerinde birçok sorun ortaya çıkıyorsa, esas nedenini biraz burada aramak gerekir. Bu tehlikeli, örgüte kaybettiren bir tutumdur. Ölçü parti ölçüleri olmak zorundadır. 84-85'te sorunları ağırlaştıran bir neden de budur. Hatta Selim'de daha farklı bir tutum da vardır. PKK'nin kadrosunu KDP'nin eline verip Güneyde savaştıracak kadar tehlikeli bir anlayışa girmiştir. O zaman dostumuz olan ve daha sonra Zaxo'da KDP tarafından öldürülen bir dostumuz vardı Sadık Ömer. O dönemde KDP'nin komutanıydı ve Agit Arkadaşla ilişkileri vardı. Mesela O uyarıyor, ' Siz hangi hakla PKK' nin eğitmiş olduğu değerli insanları KDP peşmergelerinin emrine verip savaştırıyorsunuz?'. Siz KDP, düşmana mı Çalışıyorsunuz? PKK’ye mi çalışıyorsunuz? Yani, KDP'nin PKK üzerine hesap kurmayı, bundan da sonuç alması boşuna değildir. Gerçekten PKK KDP'nin emrine sokulmuştur. Eğer Parti Önderliği'nin müdahaleleri olmasaydı, KDP gerçekten PKK'yi yutardı, yutma aşamasına gelmişti. Ve bu da önemli ölçüde Abbas ve Selim Arkadaşlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Parti, KDP'ye yem olmaktan, tasfiye olmaktan kurtarılmışsa, Bu Parti Önderliği'nin çabaları sonucu olmuştur.
3. Kongreye dediğimiz koşullarda gelindi. Bir taraftan düşmanın alabildiğine yüklenmesi var. Düşman sonuç alabileceğine dair gerçekten umutludur. Dikkat edilirse, düşmanın 85'te yaptığı açıklamalar var, PKK'nin işinin bitirildiğine dair. Haksız da değiller. Gerçekten PKK hemen hemen bitme noktasına getirilmiştir. Düşman onun için bu değerlendirmeleri yapar ve yüklendikçe yüklenir. Kongrenin gerçekleşmemesi için de tedbir alır. Çünkü bilir ki, Kongre gerçekleşirse, PKK bir çıkış yapabilir. İşte bunu engellemek için de tedbirler alır. Düşman artık ülkede fazla bir endişe taşımamaktadır. Tüm endişesi kongredir. Onun için ne pahasına olursa olsun bu Kongreyi yaptırmamak, hatta basarak ezip, katılanların hepsini katletmek. Bu gibi planları vardır. Bunun için sivil, asker, polis, her rütbeden tim gönderdi, Lübnan'a. Yine dediğimiz gibi İran'ın hatta Suriye'nin engellemeleri vardı. O zaman Parti Önderliği'nin , burada yakalanması söz konusu. Tabi her güç kendine göre hesap yapılıyor, kendi çıkarına bakıyor. ' PKK ciddi sorunlar yaşıyor, eğer bastırırsak, biraz şantaj yaparsak, bazı tavizler koparabilir, bazı Sonuçlar alabiliriz. Herkes bunun hesabında. Bu baskılar, bu durumlar biraz da böyle gelişiyor. Tabi ki buna yol açan bizim pratik tutumumuzdur. Pratik önderliğin savaşa o bilinen yaklaşımıdır. Savaşı getirdiği, Örgütü getirdiği noktadır. Yoksa. bu güçlerin PKK'nin üzerine böyle gelmeleri mümkün değildi. Cesareti buradan almışlardı. Yine Türk solunun ve Kürt örgütlerinin değerlendirmeleri vardır. 15 Ağustos Atılımı ile birlikte bile yaptıkları değerlendirmeler var, 'PKK bunu sürdüremez, yakında biter.'85'te biraz da olumsuz gelişmeler yaşanınca, bunlar söylediklerinin ne kadar olumlu, doğru olduğunu söyleye başladılar. Bunun sonrası için de herkes hesap yapmaya başladı. 'PKK'nin yarattığı bu miras nasıl paylaşılacak? 'Bu hesaba girdiler.
Bütün bunlar anlaşılır şeylerdir. Kimseye de yapmayın diyecek halimiz yoktur, yaparlar. Önemli olan bizim iç durumumuz. İçte durumuz hiç de sevindirici değil. Bir yandan Fatma'nın Parti Önderliği'ni imha edebilecek kadar gözü karalığı, bir yandan Selim'in durumu, bir yandan Abbas'ların durumu. Bunlar sorunları ağırlaştıran öğeler oluyor. Dediğimiz gibi Fatma artık son kozlarını oynuyor, ne yapabilirse yapmak istiyor. Birçok arkadaşı kötürümleştiriyor, birçok arkadaşı intihar edecek dereceye getiriyor, birçok arkadaşı suç işleyecek düzeye getiriyor. Ve bütün bunlarla örgütü bitirmek istiyor, en son olarak da bunu Parti Önderliği'nin tasfiyesiyle tamamlamak istiyor. Fatma örgütten intikam alıyor. Biraz da şunu anlamıştır, 'Bu örgüt beni kullandı, ben de intikam alırım.' mantığıyla hareket eder. Soruşturmaya alınır, soruşturması biraz uzun sürer. Selim partiden çoktan kopmuştur ama bunu itiraf etmez. Kendisinden pratiğinin hesabı istenir ama o bundan ısrarla kaçınır. Kaçtığı için tutuklanır ve soruşturmaya alınır. Uzun bir soruşturmayla pratiğini izah etmeye yönelir. Daha sonra Abbas Arkadaş gelir ki bu pratiği asıl izah etmesi gereken odur. Başlangıçta pratiğin izahına girmez. Tam tersine kendisinin doğru olduğuna, doğru yaptığına inanır. Parti Önderliği ve akademideki yapı eleştirince, ne olduğunu şaşırır ve bir boşluğa düşer. Parti Önderliği'ne beyninin kireçlendiğine 'dair bir mektup yazar. Parti Önderliği mektubu alır almaz akademiye gider ve neden beyninin kireçlendiğini sorar. O, anlam veremediğini izah edemediğini söylüyor. Aslında içine düştüğü durumu ve vahametini gördüğü için bu duruma düşüyor. İzah etmekte zorlanıyor, zorluk çekiyor. Parti Önderliği'nin kendisine sunduğu destekle bu durumdan çıkıyor, pratiğin izahını yapıyor. Bunlar kongre öncesi yaşanan durumlardır. Sorunlar çözümlenmeden, yaşanan pratik izah edilmeden , o pratiğin sorunları ortaya çıkarılmadan kongreye gitmek doğru değildi.
Ancak bunlar aydınlatılırsa kongreye gidilebilir, kongre o yolda ilerleyebilir. Bu kongreye hazırlık süreci oluyor. Bu dönem yoğun tartışmalar, eleştiriler, özeleştirilerle geçiyor. Bu pratik önemli ölçüde aydınlığa kavuştuktan sonra, resmen kongreye geçiliyor. Tabi ki kongreye geçmeden önce Abbas, Selim, Fatma meseleleri olduğu için Terzi Cemal ve Kör Cemal bundan yararlanıyor. Aslında bu taktiği veren de yine Fatma'nın kendisi. Çünkü daha tutuklanmadan, soruşturmaya alınmadan önce ikisiyle epey konuşuyor, ilgileniyor. Bunları hazırlayan, taktik veren Fatma'nın kendisi olacak. Bu daha sora fark edilecek. Tüm dikkatler Abbas, Selim, Fatma üzerinde olduğu için, bunlar kendilerini rahatlıkla gizleyebiliyorlar. Ve adeta partinin yanında görünerek Abbas'lara karşı tavır geliştiriyorlar. Böylesi sahtekarca bir tutum izliyorlar. Bunlar özünde Abbas'ın pratiğine karşı değil, partinin yanında görünerek kendilerini gizleyip, partiyi ele geçirmek istiyorlar. Parti üzerinde hesapları var. Artık Fatma’nın parti üzerindeki hesapları bitmiştir, Fatma bunu anlamıştı. Fatma bu unsurlar vasıtasıyla partiyi bitirmek, sonuç almak istiyor. Kongre sürecine girilirken, Gözlüklü Ali dediğimiz arkadaşı intihara sürüklüyorlar. Bunu yapan Fatma, Selim ve Terzi Cemal'dir. Hangi zayıflığından yararlanıyorlar? Bu arkadaş Siverek'te bazı belgelerle yakalanmıştı. Polis tarafından kısa sürede bırakıldı. O zaman birçok arkadaşta, ajanlaştırıldığı için bırakıldı, şeklinde bir düşünce vardı. Bu arkadaş da bunu fark ederek uzun süre ezikliğini yaşadı. Bu durumu görüldüğü için kendisiyle konuşulmuş, ezikliği giderilmişti. Normalde öyle bir durumu yoktu. Erken bırakılmasının nedeni amcasının devletin gözde bir ajanı olması ve onun devreye girmesiydi. Amcası arkadaş adına devrimcilik yapmayacağına dair söz vererek çıkarıyor. Halbuki bırakılır bırakılmaz saflara geldi. Fatmalar bunu bildikleri için üzerine bununla gidiyorlar.
Üzerinden yıllar geçmesine rağmen, Şemdinli baskınında yönetim düzeyinde sorumlu olmasına rağmen ve yine Sason'da birçok gücümüz kendisini yaşatamazken, o alanda ayakta kalmayı başaran, belli bir grubu da yaşatan, alandaki çalışmaları biraz da açan bir arkadaş olmasına rağmen. O dönemde Garzan'da bırakalım faaliyet yürütmek, kendini yaşatmak bile zordu. Ama bu arkadaş hem kendisini yaşatmış, birimini yaşatmış, hem de belli bir gelişmeyi ortaya çıkarmıştı. Kısaca değerli, gelişmeye de oldukça açık bir arkadaştı. Zaten onun için kongreye gönderilmişti. Yani biraz daha güçlenmesi, ilerde partinin önemli görevlerini yüklenebileceği için. Biraz da bunu fark ediyorlar. Dediğimiz noktadan yakalayarak, arkadaşı çıkmaza sokuyorlar. İşledikleri şey şu, 'Sen ajansın, örgüt sana güvenmiyor, onun için kendini ispatlaman gerekiyor.' Bu ortamda arkadaş kendisin nasıl ispatlayacak. Öyle yapıyorlar ki her biri bir taraftan geliyor. Arkadaş artık çıkış yolu bulamıyor. O zaman kendisine bir ajanın nasıl intihar ettiğine dair bir roman veriyorlar. Arkadaş çaresiz kalıyor, zayıflığına geliyor, onun için de intihar ediyor. Bu arkadaşa 3. Kongrede itibarı iade edildi. Yani, bu arkadaşın intiharı hiçbir zaman kabul edilmedi. Bir devrimci hiçbir zaman intihar etmez, bu arkadaşın intiharı farklı olduğu için iade edildi. Bu arkadaş intihara sürükleyen belirttiğimiz kişilerdir. Yine bu dönemde aynı şey Ebubekir Arkadaş için yapılıyor. Fatma'nın sorumluluğunda gelişiyor. Ebubekir arkadaş intihar noktasına geliyor fakat intihar etmiyor. Aslında Parti Önderliği durumu fark edip, müdahale etmese, bu arkadaş büyük ihtimalle intihar edebilirdi. Bu arkadaşa Fatma suç işlettiriyor. Arkadaş suçlu duruma düştüğü için, bu suçluluk psikolojisiyle kurtuluşu intiharda arıyor. Ve son anda Parti Önderliği müdahale ederek önlüyor. Ebubekir Arkadaşın bir türlü kendisine gelememesinin nedeni budur. Ebubekir Arkadaşta hala bunun izleri vardır. Yine o dönemde bu kişilerin Ferhat’a yaklaşımları var. Ferhat’ı da intihar noktasına sürüklüyorlar. Ferhat o zaman Parti Önderliği'ne bir not yazıyor, 'Eğer benim intiharımla parti bir takım şeylerden kurtulacaksa, ben bunu seve seve yaparım.
'Parti Önderliği bu notu aldığında bir takım talimat çıkarıyor. O talimat vardır, okunabilir. O talimatta Ferhat'a 'eşek' diyor, 'katır' diyor. Böylesi ağır suçlamalar getiriyor. O talimattan sonra Ferhat biraz kendisine geliyor. intihar etmekten vazgeçiyor. Yani bunlardan da anlaşılan şudur, parti ortamı gerçekten de bu unsurlar tarafından yaşanmaz hale getirilmişti. Öyle bir durum yaratılmıştı ki 'Bu partide yaşanmaz' düşüncesi egemen. Kurtuluş düşmana gitmek, ihanet oluyor. O olmuyor, başka çıkış yolu yok, kurtuluş intiharda. Adeta bu veriliyor önlerine, bu yapılıyor. İşte yine Parti Önderliği bu ortama müdahale ederek, tersine Çeviriyor. Eğer birçok arkadaş intihar etmiyorsa, ortam yaşanılır hale getirildiği için etmiyor. Tabii ki bütün bu durumları kazasız belasız halletmek sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Herkesin de başarabileceği bir şey değil. Parti Önderliği'nin sabırlı, inatlı, öngörülü çalışmasıyla bunlar aşılıyor, üstesinden geliniyor ve 3. Kongreye öyle gidiliyor. 3. Kongre, mücadele tarihimizde önemli bir yeri ifade eder. Her kongrenin parti açısından önemli bir yeri vardır ama 3. Kongrenin diğer kongrelerden daha önemli bir yeri söz konusu. Çünkü çıkıştan 3.Kongre'ye kadar PKK'nin yaratılması mücadelesidir. Ve PKK yaratılmıştır, tüm özellikleriyle şekillendirilmiştir. Tüm özellikleriyle şekillenen PKK ortamının artık netleştirilmesi gerekir, arındırılması gerekir. Bu, PKK'nin kendisini proleter devrimcilik dışındaki devrimciliklerden arındırması demektir. Proletarya devrimciliğinin artık egemen kılınması gerekir. Diyeceksiniz ki 'PKK doğduğunda bir proletarya hareketiydi. 'Evet , genel anlamdı öyleydi. Yine diyeceksiniz ki, 'PKK 78'de kurulduğunda PKK değil miydi? Evet, PKK 78'de kurulmuştu fakat henüz PKK değildi. 86'da yani 3. Kongrede PKK oldu. Ne zaman ki kimliğine kavuştu, ne zaman ki tüm özellikleriyle egemen oldu, o zaman PKK oldu. İşte bu, bir dönem taçlandırılmasıdır. 3. Kongrenin böylesi bir anlamı vardır. 3. Kongre yeni bir dönemi başlatacaktır, yaratılan tipteki PKK'nin aynı tipteki militanını yaratma dönemi. 3. Kongreyle birlikte artık PKK'nin militanını yaratma mücadelesine esas olarak Parti Önderliği ağırlık veriyor.
O girişilen tüm çözümlenmeler, hala yapılan tüm çözümlemeler bunun içindir. Bu süreç hala devam ediyor, devam eder. Çünkü PKK'yi hayata geçirecek olan PKK'nin militanıdır. Başka bir militan PKK'yi hayatta geçiremez. Bu tüm dünya devrimleri için geçerli olmuştur. Hangi ülkede ne tip bir örgüt o ülkenin devrimine cevap verebilir? Buradan başlanır, Çünkü her örgüt tipi, biçimi o ülkenin devrimine cevap veremez. Mutlaka o ülkenin devrimine cevap verecek örgüt tipinin bulunması, yaratılması gerekir. Sadece bununla da devrim gerçekleşmez. O tipteki örgütün militanını da yaratmak gerekir. Eğer o militan yaratılırsa o parti hayata geçebilir, zafer elde edilebilir. Başka türlü mümkün değildir. Bu, her ülkeye göre farklılıklar arz eder. Bir Rusya'da Bolşevik Parti çıkar, Lenin tüm ömrünü Bolşevik Partiyi yaratmaya adar. 12'lerde Bolşevik parti tüm özellikleriyle şekillenmiş durumdadır. 12'lerden sonra Bolşevik tipi şekillendirilmeye çalışılar. Buna ağırlık verilir. Herhangi bir örgütü, herhangi bir militanlığı kabul edemez. Çünkü herhangi bir örgüt, herhangi bir militan, bu devrime cevap veremez. 12'lere kadar Menşevik'lerle şöyle böyle yürüyen Lenin, 12'lere gelindiğinde artık Menşevik'lerle ilişkilerini keser, diretir. Hatta bazıları buna karşı çıkar. Lenin, 'Ya Bolşevizm ya da ben yokum.' der. İkisinden biri tercih edilmelidir, bunu dayatır. Yine daha sonraki dönemlerde, Bolşevik militanlıkla çelişen durumlar ortaya çıktığında ki devrimin özellikli arifesinde, iktidar olmanın ön günlerinde, bununla çelişen tutumlar olduğunda, bunların bolşevik partiden ihracını ister. Buna yanaşmayanlara karşı yine Lelinin'in dayattığı şudur, 'Ya bunlar ya ben. Bunlar kalırsa, ben partide kalmam.' Çünkü devrimin zaferi bununla mümkündür. Bu konuda çok ilkeli davranır. İşte, Kürdistan'da da daha ilk çıkışta, Kürdistan Devrimi nasıl bir örgütle gerçekleştirilir? sorusunun cevabı aranmıştır.
Bu önce teorik düzeyde tespit edilmiş, daha sonra programa kavuşturulmuş, daha sonra da bu örgütüne, stratejisine, taktiğine kavuşturulmuştur ve en son olarak, partinin militanlığını yaratma mücadelesine girmiştir. Çünkü bu partiyi herhangi bir militan hayata geçirmeyecektir. Eğer bugün PKK'de PKK militanlığı dayatılıyorsa, bu boşuna değildir, anlamlıdır. Dikkat edilirse, PKK'de herhangi bir militanlık kabul edilmiyor. Çünkü ancak PKK militanlığıyla zafer mümkündür. Bunun dışında bir militanlık zaferi garantilemiyor, tehlikeye sokuyor. Bu, pratikte de ispatlanmış bir şey. 3. Kongre, bir dönemden başka bir döneme geçişi ifade ediyor. Bu açıdan önemli. Yine 3. Kongreyi en önemli, açık ortaya koyan Parti Önderliği'nin şu değerlendirmesidir, 'Burada çözümlenen an değil tarih, kişi değil sınıftır. Bu, 3. Kongrenin tüm ağırlığını gerçekliğini belirleyen bir değerlendirmedir. Orada bir halkın, örgütün tarihi çözümleniyor. Kısaca, burada bir halkın geleceğinin tarihi çiziliyor. Mesela sadece 4 yıllık pratiğin değerlendirilmesi değildi, geçmişin ele alınması değildi, geçmişte çözümlenemeyen tüm sorunların çözümlenmesidir. Yine Partinin kendini birçok yükten kurtarmasıdır. Bunun için çözümlenen tarihtir. Yine kişi değil, sınıftır dedi. Bunun anlamı bilindiği gibi Partide birçok sınıf anlayışı car. Bunlar yaşamış, artık gelinen aşamada bunlara yer yok. Partide artık proletarya anlayışının egemen olması gerekiyor. Diğer sınıf anlayışlarının partide mahkum edilmesi gerekiyor. Çünkü diğer sınıf anlayışları Partiyi ölüme götürür. Şüphesiz sınıf anlayışları, özellikleri kişide somutlaşıyor. Kişiler ele alınırken veya biz kişilerden bahsederken kişi olarak ele almıyoruz. Bir sınıf olarak ele almalıyız. Eleştirdiğimiz yan nedir? Onlara ait olmayan, onları zayıf düşüren başarısızlığa götüren yönlerdir, başka sınıflara hizmet eden yönlerdir. Tamamen bu tarzda değerlendirerek yaklaşıyoruz. Yanlış yaklaşılmaması gerekli. 3 Kongre, geçmişte çözümlenmeyen sorunları çözen bir kongre olmasından dolayı önemlidir. Bu Kongrede birçok sınıf anlayışı, özelliği vardır.
Proletarya anlayışı, Parti Önderliği şahsında temsil edilen anlayış. Küçük burjuva aydın Kemalist anlayışı, Abbas arkadaş şahsında temsil edilen anlayış. Feodal aristokrat işbirlikçi anlayış, Fatma, Selim şahsında temsil edilen anlayış. Yine orta yolcu, yetmez devrimcilik dediğimiz anlayış. 3. Kongrede en çok küçük - burjuva Kemalist anlayışla, feodal aristokrat anlayış üzerine gidildi. Çünkü en tehlikeli anlayışlardır ve bu anlayışlar tüm yönleriyle ortaya konularak mahkum edilir. Kısaca bu Kongrede proletarya anlayışı hakim olur. Diğer anlayışlar ezilir, mahkum edilir. Partide proletaryanın egemenliği pekiştirilir. Partide, diğer sınıf kişiliklerinde ısrar edenleri mahkum eder ve bünyesinden söküp atar. Abbas arkadaşın Kongreye sunduğu raporlar yeterli görülür. Onun için Partide kalması karalaştırılır hatta en üst düzeyde görev de verilir. Selim, Partiyi çok zorladığı, sürece doğru yaklaşmadığı için, durumunu izah etmediği ve oldukça ağır suçlar işlediği Partiden ihraç edilir. Kendisine yine cephe statüsünden şans tanınır. Kendisini cephede ispatlarsa yine Partiye dönmenin yolu açık tutulur. Ki tabi önce hakkında ölüm kararı çıkarılır fakat kabul edilmez. Daha sonra belirttiğimiz karar çıkarılır. Fatma'nın soruşturması tamamlanır, yargılanır, idam kararı çıkarılır. Bu kararı Parti Önderliği onaylamaz ve Kongreye de onaylatmaz. Buna da cephe statüsünde şans tanınır. Bunların ölüm kararı neden kabul edilmiyor, yeni şans tanınıyor? Özellikle Fatma'nın meselesi önemlidir. Eğer idam kararı verilse birçok çevre tarafından kullanılacaktır. Hem de özel bir ilişkiye dayandırılarak örgüte karşı kullanılacaktır. Örgüt böyle bir soruru yaşamamak için bu kararı onaylamıyor. Doğru tutum da budur. Zaten örgütün bir anlayışı var. İdamı mümkün olduğunca uygun görmeyen, onaylamayan bir örgüttür. İnsanı mümkün olduğunca kazanmaya çalışan bir harekettir. Anlayışında insanları fiziki olarak imha etmekten ziyade, siyasal olarak tehlikeli tipleri imha etmeyi esas alır. Ki doğrusu da burur. Bir ajan dahi olsa, siyasi olarak bitirmek en doğrusudur. O ölmüştür. Genel yaklaşım budur.
Parti Öndeliği PKK'nin insana yaklaşımını şöyle ifade eder, 'Bir insanın %99'u olumsuz da olsa yaşayan yani %1'i de olsa, bizim için %1 esastır.' Bunun anlamı, biz insana ait olanı esas almalıyız. İnsana ait olmayanı insana yakışmayanı esas almayız .Bu bir kişide çok zayıf da olabilir. Yüzde bir de olabilir, bu bizim için esastır. Ama şu anlamada gelmez yüzde 99 insana ait olmayanı görmeyiz. Onu da görürüz ama onu esas almayız. Yüzde bir’i egemen kılmaya çalışırız. Yani o yolla giderek yüzde kırk yüzde elli hatta başarılırsa yüzde yetmişlere kadar çıkarmaya çalışırız. PKK'nin insana yaklaşımı budur. İşte bu yaklaşıma burada da bağlı kalınmaya çalışılıyor. Her ne kadar bunlar kırk defa ölümü hakketmiş olsa da, insanlık anlayışının bir gereği olarak buna bağlı kalınmaya çalışılır. Bunun için idam kararlarını onaylamadı ve doğru bir tutumdu. Partinin insana yaklaşımı bu iken birde bizim yaklaşımımıza bakalım, biz hemen - ajan veya değil, hatta bazıları hemen ajan damgası vuruyor - insanların hayatına kastediyoruz. Bunlar PKK adına yapılıyor. PKK'nin bununla yakından uzaktan ilişkisi yoktur. Kendi niyetlerimizi, güdülerimizi, anlayışlarımızı PKK'nin anlayışı diye uygulayamayız. Buna hakkımız yok. Hele hele insan hayatı söz konusu olduğunda en fazla bu konuda dikkatli olmalıyız. Birçok arkadaşa bu, kolay gibi geliyor, bir insan hakkında karar almak. Hele ölüm kararı almak. Halbuki o kadar kolay değildir. İnsan her şey hakkında karar alabilir yanıla bilir, eksizliğe düşe bilir. Ama insan hakkında öyle ucuz karar alamaz.
Çünkü insan hakkında alınacak herhangi bir kararın sonradan telafi edilemeyecek sonuçları da olabilir. Başka kararları düzeltmek, en ciddi hatayı düzeltme mümkündür ama bir insanı tekrar diriltmek mümkün değil. Sadece fiziki anlamda demiyoruz, manevi anlamda da bir insan kaybedilmişse tekrar kazanılmazı çok zordur. Dikkat edin, mücadele tarihimizde birçok arkadaş eleştirilerden sonra düşmüş bir daha kalkamamıştır. Kalkanlar belki binde bir, ikidir. Onun için en fazla değeri insana vermek gerekiyor. insana çok özgün yaklaşmak, kesinlikle yanlış bir tutum içine girmemek gerekiyor. Bilindiği gibi 3. Kongrede alınan bazı önemli kararlar var. Bunlardan biri HRK'nin ARGK olarak örgütlendirilmesi. Neden böle bir değişikliğe gidildi? Bu sadece bir isim değişikliği değildi. Gerillanın örgütlendirilmesi, gerilla ordusunu kurabilmesi için bölesi bir değişikliği dildi. Bizim silahlı mücadele tarihimiz daha önce belirttiğimiz gibi 80'lere kadar bir dönemdi, 84 ikinci bir dönemdir. 86 üçüncü bir dönemi kapsar. Bu acıdan HRK, ARGK olarak değiştirilir. Bununla birlikte askerlik yasasının çıkarılması vardır. Bu yasanın çıkarılmasının amacı, gerilla ordusunu örgütlemek, gerillayı geliştirmektir. Yani ordulaşmaktır. Diğer önemli bir husus, bu Kongrede Botan'a gerillayı örgütleme göreve yüklenirken, Avrupa'ya da ERNK'nin örgütlenmesi görevi yüklenmiştir. Kongrenin en önemli bir özelliği de kişinin değil, sınıfın yargılanmasıdır. Bunun anlamı, kişilik çözümlemelerine girmedir. Bunun amacı, yaratılan PKK'nin militanını yaratmak. Yani PKK ortamını diğer sınıf anlayışlarından temizlemek. İşti o başlatılan eleştiri, özeleştiri süreci binin için geliştirildi. Ondan önce de eleştiri özelleştiri süreci gelişti fakat Parti tarihinde en kapsamlı eleştiri özeleştiri süreci 3. Kongreyle birlikte gelişti.
Bunun da amacı, PKK'yi geliştirmek, sağlamlaştırmak, arındırmaktır. Diğer sınıf anlayışlarından, özelliklerinden PKK'yi temizlemektir. İşte 3.Kongrenin böyle kapsamlı bir önemi var. 3 kongre büyük bir çıkışı gerçekleştirdi. Birçok gücün beklentilerini boşa çıkardı. Boşa çıkardığı gibi mücadelemizde yeni bir süreci başlattı. 3 Kongre sonuçlarının tüm faaliyet alanlarına taşırılması gerekiyordu. Bunun için belli görevlendirmeler yapıldı. Avrupa sahası, ülke sahası, akademi için. Kongreyi ülkeyi taşırmak üzere Kör Cemal ve Şehmmuz denen unsurlar görevlendirildi. Bunların görevi kongre gerçekliğini ülkeye taşırmaktı. Parti Önderliği bu doğrultuda ülkeye talimat gönderdi. İlk etapta Kör Cemal ve Ferhat gelir ülkeye. Kongre sürecinin gerçeğinin o alanda da yaşatılması için daha önceden yapılan bazı hazırlıklar var. Bunların gelişiyle birlikte Kongre gerçeğinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Kör cemal daha gelir gelmez kongre hakkında bilgi istendiğinde ilginç tutumlara girer. Mesele bana verdiği talimat var. Kongrenin kendilerini, kongre gerçeğini o alanlara taşırmak üzer görevli kıldığına dair. O talimatı okuyup kendisine verince, 'senin de adının olması gerekiyordu fakat yazılırken unutulmuş' dedi. Ki burada kongre gerçeğiyle oynama vardı. Kongrenin tahrifatı, talimatın tahrifatı vardı. Ben burada bir takım oyunlar olduğunu fark ettim. Başlangıçta 'Acaba bu adam bir art niyetli midir yoksa kongrede yeni gelmiş, görevlendirmiş, merkez üyesi olmuş. Bunun verdiği bir sarhoşluk mudur diye düşünüyor fakat daha sonra eğer art niyetli biri olsa daha ince bir tarzda hareket ederdi diyerek kendisini yitirmesine bağlar. Ama öyle de olsa, öteki de olsa fark etmiyor. Aynı sonucu yaratıyor. Ben ise 'Ben ismimin olup olmaması önemeli değildir. Önemli olan sizin kongre talimatını tarif etmeye kalkmanızdır. 'deyince, kendisine neden buna ihtiyaç duyduğunu sorunca adam meseleyi değiştirdi. Bu tutumu takınmasının nedeni daha önce de bahsettiğimiz Süleyman meselesidir. Fatma'larla önceden benim kendisini Parti dışına attığını konuşmuşlar.
Daha gelirken Partiyi boşa çıkarmak, başkalaşıma uğratmak, Partiyi ele geçirmek gibi niyetleri var. Bu değerlendirmeleri yaparken, orda kimin engel olabileceğini tartışıyorlar. Benim için değerlendirmeleri, 'Önce bir yoklanır, Süleyman meselesinden dolayı Partiye karşı bir rahatsızlık duyuyorsa zaten engel konumunda olmaz. Hatta örgütlenebilir, o da bu işe çekilebilir. Eğer rahatsızlığı yoksa engel olacaktır, o zaman tedbir almak gerekir. 'Kör Cemal'in bunu söylemesinin altında yatan gerçek bu. İlk etapta bu kavranılmıyor fakat yaklaşımın Partiyi nereye götüreceği tarafından anlaşılmıştı. Bu nedenle Parti Önderliğiyle telefonla görüşüp, dudumu bildirmek istedim fakat çıkarmadım. Adam kongre hakkında bilgi vermedi. Ferhat ve benim Arê ve Xakurkê'ye gitmemizi istedi. Nedeni de şu, kadro yapısının oraya taşınması - kongre sürecinin orda yaşatılması için - Ferhat arkadaşın da - güya kongreyi yaşamış - kongre kararlarını işlemesi için. Bize de makul geldi ve gittik. Ayrıca ben, bu süre içinde gerçek yüzünün de ortaya çıkacağını düşünüyordum. Hatta da buradan kaynaklanıyor. Kendime göre yaklaştığım, önemli olanla olmayanı karıştırdığım için bu hataya düştüm. Halbuki önemli olan Kör Cemal'in durumunu Parti Önderliği'ne iletmekti. Bundan daha önemli görev olmaz çünkü kongreyle, Parti ile oynama var. Burada söz konusu olan Parti disiplininin karıştırılması var. Esasla talinin karıştırılması var. Hatta burada başlıyor. Biraz da tabii iyi niyetle yaklaşımının sonucu olarak ortaya çıkıyor. Erteleme hemen burada görülebilir. Zaman olur, Parti Önderliği'ne sonra da iletirim. O zaman daha somutluk kazanır, daha iyi anlaşılır, biçiminde ertelemeci bir tutum var. İster iyi niyetli, ister art niyetli bir yaklaşım sonuç olarak aynı kapıya çıkıyor. Fazla fark etmiyor. Nerede bir erteleme varsa orda düşman vardır, Düşmana hizmet eder. Bu olayda da çok net görülüyor.
Eğer zamanında ısrar edip iletseydin, Kör Cemal'in tahribatları belki de bu kadar olmayacaktı.
Ama ertelediğim, biraz kendime göre yaklaştığım için Kör Cemal'e zaman kazandırdı ve tahribatlarının artmasına yol açtı. Demek ki ertelemecilik daima düşmana hizmet eden bir tutum oluyor. Onun için görevleri zamanında yapmak gerekiyor. Zamanında yapılmayan bir işin hiçbir anlamı yoktur. Tabii Kör Cemal o zaman benimle Ferhat'ı oradan tedbir almak amacıyla uzaklaştırdı. Süleyman olayından dolayı rahatsız olmadığımı görünce, engel olacağımı anlıyor. Oradan uzaklaştırıyor ki daha iyi çalışabilsin, sonuç alabilsin, iş yapabilsin. Ferhat'ı neden uzaklaştırıyor? Ferhat Kongreyi yaşamış ki zaten Kongrede de aralarında sorun çıkmış. Bu nedenle uzaklaştırıyor. Kalırsa istediği gibi hareket edemez, istediği tahribatı veremez. Tabi bunu yaparken önümüze son derece geçerli şeyler koyuyor. O zaman ülkede hazırlıkları biz yapmışız, gelen arkadaşların adlarını biz yapabiliyoruz, biz belirliyoruz. Bunların hepsi doğru. Önümüze bunları koyuyor. O talimatla Xakurke'ye gittik, kendisi de doğuda kaldı. Biz bir kısım arkadaşı daha o alana, diğerlerinin yanına aktardık. Ki daha aktarılması gereken arkadaş vardı .Bir yandan onların aktarım işlerini yaparken, bir yandan da Ferhat Kongreyi yaşadığı için oradaki arkadaşlara kongrenin belgelerini işliyor, eğitim veriyordu. Tabi bu süreçte o ve Şehmuz denen kişi düzenlemeler yapıyorlar. Sonuç alabilmek için kendilerine göre bazı tedbirler alıyorlar. İçerden, Eruh'tan Şırnaktan Uludereden arkadaşlar geldi. Mustafa Yöndem, Bedran vb. arkadaşlar. Bunlar, Şemdinli tarafından geçerken düşman tarafından fark edildiklerini söylediler. Ki bu da bizim açımızdan önemliydi çünkü düşman 3. Kongreyi yaptırmamak için çaba sarf etmişti fakat başarılı olamamıştı. Kongrenin ülkeye taşırılacağını çok iyi biliyordu. Ülkeye taşırılma döneminde eğer olanak bulursa darbe vurmak isteyecekti. Bu bizim açımızdan da biliniyordu. Onun için yapacağımız çalışmayı tehlikeye düşürüyordu.
Önlem almak gerekiyordu ve gelen arkadaşlarla tartışarak orayı boşaltmaya karar verdik. Yedekte yerimiz vardı, gücü oraya taşırarak eğitme kararı aldık. Bir bu tedbir. İkincisi, yine arkadaşlarla yaptığımız değerlendirmelerde, bazı arkadaşların Kör Cemallerin bulunduğu sahaya gitmesi bize çok şey kaybettirecekti. Çünkü bu arkadaşlar ancak baharla birlikte dönebilir. Alanlara bahar sonunda ya ulaşır ya ulaşmaz. Alanlara ulaşsa bile, Kongre gerçeğini taşırmak bir yaz boyunu alacak ve o yıl böylece bitmiş olacak. Bu duruma düşmemek için bazı arkadaşların hemen oradan dönmesi, bazı alanlarda kongre belgelerini işlemeleri, bu temelde raporlar, Özeleştirilen hazırlayarak, kongreyi biraz özümsemiş olarak bahara hazır olması gerektiğini kendi aramızda kararlaştırdık. Bunun üzerine Erdal Arkadaşları Kör Cemallerin yanına göndermedik, hemen geldikler sahaya gönderdik. Ferhat'ta kongreyi yaşamış olduğu için birlikte gitti. Çukurca, Uludere, Şırnak, Eruh oralarda bu süreci başlatırlar, sonucunu toplanıp getirirler, buradaki sonuçlarla birleştirilir, böylelikle bahara düzenlenmiş olarak gireriz tarzında konuşulup kararlaştırıldıktan sonra o arkadaşları yola çıkardık. O kampı belirttiğimiz yedek yere taşıyorduk. Bir de bu durumları kendilerine iletmek için kurye çıkardık. O arkadaşla sözlü konuştum, gider bunlar kendilerine iletirsin dedim. Belgeler, raporlar da vardı, bunları göndermek istedik. Çünkü o dönemde onların bulunduğu saha tehlikeliydi. Doğru değildi, bunu göze almadık. Bu nedenlerden dolayı arkadaşla sözlü konuştuk. Arkadaş gittikten sonra bunlar merkez adına şu yazıyı yazmıştı, 'Kampı boşalttıktan sonra gönderdiğimiz Zeki Arkadaşa görevi devreder ve buraya gelirsiniz. Yalnız yaptığınız şeyler bireyselliktir, kendinizi konuşturuyorsunuz. Nasıl bizden habersiz bu tür şeyler yapıyorsunuz? ' İstedikleri de kayıtsız şartsız uygun gördüğüm kişilere özeleştiri vermemdi. Notu okuduktan sonra yanımda bulunan arkadaşları çağırıp, Notu okuyun dedim.
Arkadaşlar okudu, 'Ne var bunda' dediler. 'Benden kayıtsız şartsız özeleştiri isteniyor, Özeleştiri veririm. Ben özeleştirinin gerektiğine inanan biriyim. Özeleştiri beni küçültmez, aksine büyütür, Güçlü kılar. Fakat bunların kayıtsız şartsız özeleştiri istemesi hele istediğin kişilere ver demesi tuhaf. Bunların örgütten bir şey anlamadığını ortaya koyar. Çünkü özeleştiri ya bir kuruma verilir, ya da arkadaş yapısına verilir. Benim önüme konulan kime uygun görüyorsan, ona özeleştiri vermem. Bu kadar keyfi. Aslında kendileri oldukça keyfi, oldukça bireysel. Ama benim keyfi ve bireysel olduğumu söylüyorlar. Şunun için özeleştiri vermeyeceğim. Zaten çağırmışlar, Gideceğiz. Bu meseleleri orada konuşuruz' dedim ve öyle çıktım. Çağırmalarının nedeni tabi ki şu, güya kendilerine göre işimi bitirecektir. Fakat çağırdıklarında bundan vazgeçmişlerdi. Birlikte gittiğimiz arkadaşları yanımdan almışlardı. Beni bir yerde bırakmışlardı nedeni de, bana kimlik verilmiyor. İran benim için Mit ajanı diyormuş. Onun İran'a girmemesi gerekir diyormuş, bundan dolayı bana kimlik verilmemiş. Onun için beklemem gerekiyormuş. Tabi bir dönem böyle bekledik ve en sonunda bunlardan biri geldi Şehmuz. ' Nedir bu durum' diye sorduğumda, kendisi dedi ki, 'ben yazmamışım o notu, benim haberim yok.' Dedi gitti. Daha sonra Kör Cemal geldi. O da inkar etti.' Ben yazmamışım öbürü yazmış dedi. Bu onların biraz gerçeğini ortaya koyuyordu. O zaman kendilerine şunu söyledim.'İran vermiyorsa vermesin, ben gelebilirim.' 'Hayır, senin gelmen, yakalanman iyi olmaz. Altından kalkamayız' dediler. Bende dedim ki 'Gelirim, yakalanırsam bana sahip çıkmazsınız, onun için de riske girmezsiniz' 'olmaz' dediler. 'Biraz daha beyle bakarız' Yani böylesi bir oyalamaya girdiler. Mesele tabii ki bu değildi, daha farklıydı. Kesinlikle oraya ulaşacağımı anlayınca bunu engellemek istiyorlar.
Gerçek durumlarının ortaya çıkmaması için. Benim de amacım ne pahasına olursa olsun oraya ulaşmaktı. Benim açımdan artık durumları netti. Biraz daha o durumları yakından görüp Parti Önderliği ile konuşmak istiyordum. Biraz onlarda bunu bildikleri için, Bu ilişkiyi kesmek istediler ve kestiler. Yani öyle yaptılar ki hem kamplardan uzak, hem Urmiyeden uzak, ilişkilerden uzak, kesik. Tabii ki bu iddia edilemez ' İlişkilerimi kestiler, beni boşa çıkardılar, Ben ne yapayım. 'Örgütte derki adama 'sen nasıl örgüt adamısın, ne yapıyorsun? ' Bunu söyler. Doğrusuda budur. Bir örgüt adamı ne yapıp eder, ilişkimi kesilmiş bunu açar. Bunu başarması gerekir. Görevidir. Eğer bunu başaramıyorsa. Onun örgüt adamlığından şüphe duyulur. Tasfiyecidir, provokatördür, yapar. Niye yapıyorsun? diyemesin. Onun amaçları var yapar. O bütün bunları yapıyorsa senin de görevin örgütte sahiplik yapmaktır. O örgütle oynarken, senin örgütü yaşatman gerekir. Eğer bun yaparsan, görevini yapmışsındır, örgüt adamısındır. Aksi halde kimse adamı örgüt adamı olarak kabil etmez. Bunlar Oraya gideceğimizi anlayınca, bu sefer şunu uydururlar. 'İran yöneliyor, tüm arkadaşları yakalıyor. Arkadaşlar tehlikede, bunları kurtarmak gerekir ancak bunları kurtarmak gerekiyor. Ancak siz götüre bilirsiniz. Yani parti çıkarlarını yine önüme dayattılar. Aslında söylenen şey doğru. Kurtarmak gerekir eğer böyle bir şey varsa. Çünkü ileri kadrolarımız orada. Onların yakalanması partinin büyük bir darbe yemesidir. Ama adam parti çıkarını önüme koyarak, daha farklı amaçlar güdüyor, işte bunu da anlamak gerekiyor. Bir örgüt adamının bunu da anlaması gerekiyor. Şimdi bizimki hep iyi niyet olduğu için herkesi hep kendimiz gibi düşündüğümüz için, işin aslını insan kavrayamıyor. İşin aslını da kavrayamazsan yem olursun. Bunu demek istiyorum. Bir devrimcide, bir örgüt adamında hele hele taktik önderlik düzeyinde görev alıyorsa, öngörülü olmak zorunda. Neyin ne olduğunu anlamak zorunda. Öyle örgütü yaşatabilir. Başka türlü örgütü kendisiyle birlikte bitirişe götürür. İyi niyetiyle götürür, saflığıyla götürür veya örgüt çıkarı adı altında götürür. Ha öyle götürmüşsün, ha bir ajan olarak bunu yapmışsın hiç fark etmez.
Yani sonuçta örgütün bitirilişidir. Bir ajanda bunu yapar tabii ki o kış bizi Zağros'a gönderdiler. Aslında burada amaç o gücü kurtarmak değil. Amaç bizi o kışta bizi Zağros dağlarına vurdurup, dondurmak. Niyetleri buydu. Tabi biz bunu çok sonraları anladık. Gerçekten o mevsimde, o şekilde çıkmak tehlikeli, kolay değil. Ona göre belki de hiçbirimiz sağ çıkmayacaktık. Böylece de yapacağını yapardı. Bunlar kongreye yaklaşımı ise daha başından art niyetli. Ve Fatma'yla konuşarak o sahaya gelmiş. Kongreyi boş çıkarmak, partiyi boşa çıkarmak, Partiyi ele geçirmek. Projesi budur bunların. Daha gelir gelmez sahada ileri kadroları toplayarak, önce suçlama yapıyorlar ki her arkadaş idamlık. İdamdan kurtulması için de her şeyi kabul etmesi gerekir. Kabul ederse ancak kurtulabilir. Kim kurtarabilir? Kör Cemal kurtarabilir. Hem kendisini koruyucusu, kurtarıcısı olarak gösteriyor hem idam edecek olan da kendisi, kurtaracak olanda kendisi. Böyle bir yaklaşım izliyor. Öyle yapıyor ki oradaki arkadaşlar artık bireysel endişeye düşüyor, kendilerini kurtarmaya bakıyorlar. Nasıl edecekler de suçluluktan, idamdan kurtulacaklar. Bunun çabasına giriyorlar. Zaten örgüt anlayışları da biraz geri, olup biteni anlamıyorlar. Bir de bu durum olunca, herkes kendini kurtarmaya bakıyor. Örgütü düşünen yok. Bunların yaptığı öz olarak bu. Özeleştiri adı altında yapmadıkları şeyi bırakmıyorlar. Mesela bir arkadaşın ağzından kan akıyor, bir arkadaş diyor ki ' Gidin bakın bağırsakları çıkmış mı? Eğer çıkmışsa, temizlemişler, özeleştirisini vermişler. Yoksa hala kirlidir./' Yaklaşımı bu, tam bir cani. Yani özeleştiriyle ne yapmak istediği bu örmekten anlaşılıyor. Arkadaşları bu duruma getiriyor. Arkadaşlar bu durumları neden göremiyorlar? Örgüt anlayışları geri ve Abbas'a korkunç bir güveni vardı yapının. Kongrede Abbas'ların devrilmesi, eleştirilmesi, bunu da yapan güya kendisi, kongreyi de kurtaran kendisi. Yapıya bu şekilde yansıtıyor. Abbas'ları devirmiş, hepsini devirmiş, kongreyi kendisi kurtarmış. Böyle bir pozisyona giriyor.
Bir de kongreyi oraya taşırmasına dair kongrenin talimatı var. Yapıda bine bir düşünce şekilleniyor, 'Abbas 'a bu devirdiğine, kongreyi kurtardığına, kongre bunu görevlendirdiğine göre herhalde iyi bir adam, değerli bir adam. Böyle olmasaydı Kongre bunu görevlendirmezdi 'Aslında yapının yanılgıya düşmesi buradan ileri geliyor. Böyle olmasa, Kör Cemal tek bir kişiyi etkileyecek adam değil. Bu, doğru bir yaklaşım değil. Evet, Parti yetki vermişse, şüphesiz güvendiği içindir. Ama buradan, bundan olumsuz bir şey çıkmaz, anlayışı çıkmaz Partili bir insan, yaklaşımlarında yetkiyi esas almaz, onun gerçekten üstlendiği görevlerin hakkını verip vermediğini, Parti gerçeğine bağlı kalıp kalmadığını, çizgiye bağlı kalıp kalmadığını esas alır. Eğer yetkisine bakarak değerlendirmesine kalkarsa, işte sonuçta kötü şeyler çıkar. Bu, birçok arkadaşımızda hala varolan bir durum. yaklaşımlarımızda yetkilileri, mevkileri esas alıyoruz, Çünkü bizdeki devrimcilik anlayışı böyledir. Halbuki Kör Cemal'in ne yaptığını anlayamazsın. Niyetin ne olursa olsun, ya bir kurbanı olursun ya da iyi bir hizmetçisi. Burada Partiyi, Parti gerçekliğini esas almak gerekiyor, yoksa yetkiyi değil. Eğer insan Parti doğrularını esas alırsa aldanmaz, aldatamazlar. Eğer kongre tarafından kongreyi taşırmakla görevli olarak gönderilmedi, çok iyi biliyoruz ki tek bir arkadaşı etkileyemezdi. Zaten o da Partinin bu yetkilerini kullanıyor. Kendisi, eylemi için bunlara sığınıyor, bunların arkasına gizleniyor. Bu durumu hiçbir arkadaş fark etmiyor, Parti Önderliği yaptığı telefon konuşmalarında biraz fark ediyor. Kongrenin orada nasıl yaşatıldığını, nasıl yaklaşıldığını görüyor ve onun için müdahale ediyor, tedbir alıyor. oradaki arkadaşlardan beş kişilik sır komite oluşturuyor, 'Bundan sonraki çalışmalar bu komitenin sorumluluğu altında yürütülecektir.' Talimatını veriyor. Kör Cemal ve Şehmmuz'u dıştalıyor aslında fakat ne o komitede görevli arkadaşlar, ne de orada bulunan arkadaşlar bunun ne anlama geldiğini fark edemiyor.
Bu iki unsur oldukça kurnaz, komitede görevlendirilen arkadaşlara şunu söylüyorlar. 'Aslında her ne kadar Parti Önderliği sizi görevlendirdiyse de biz sorumluyuz. Bu, biraz sizin inisiyatifli olmanız, inisiyatifinizi geliştirmeniz için yapıldı.'Bu biçimde o komiteyi yine dıştalıyorlar. Tüm faaliyetleri kendileri yürütüp, istediklerini yapıyorlar. 'Böylelikle Parti Öndeliği'nin o müdahalesini boşa çıkarıyorlar. Bunu yaptıklarında o komite demiyor ki, 'Parti Önderliği bize bu görevi verdi. Siz bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz.? Onlar da kabul ediyor, Parti Önderliği'nin verdiği görevi onlara devrediyorlar. Görevlerine yetkilerine sahip çıkmıyorlar. Aslında sahip çıksalar Kör Cemal, Şehmuz biraz sınırlandırılacak, fazla tahribat yaratmayacaklar. işte görevlerine sahip çıkmadıkları için burada Parti Önderliği'nin talimatını boşa çıkarıyor ve kongreyi tersine çeviriyorlar. Kongreyi, Partiyi kendi yorumundan geçiriyor, arkadaş yapısını geçmiş sorunlarla uğraştırıyor. Geçmiş sorular, geçmiş pratikler içinde arkadaşları bitiriyor. Geleceğe hazırlama diye bir şey yok. Tamamen geçmişle uğraştırma, geçmişin suçluluk psikolojisi altında hepsini tüketerek, istediği gibi şekillendirme ve bunu yaratma. Şunu yapıyor, kongrede küçük-burjuvazi yenildi, Proletarya hakim olacak durumda değildi, iktidarda şimdi köylülük var. Daha sonraki kongrelerde Proletarya iktidara gelir. Bu değerlendirmeyi boşuna geliştiriyor. Yapının örgüt anlayışında gerilik var, köylülük egemen bunun için böyle bir yorum yapıyor, buna ihtiyaç duyuyor. Yani o geri özelliklere hitap ederek Partiyi dönüşüme uğratmak istiyor. Tam istediği gibi bir yapı yaratmaya çalışıyor.
Aslında anlayışı feodal bir anlayış, komplocu bir anlayış, bunu yapıya, egemen kılmak istiyor. Şurası da bir gerçek Parti tarihimizde Kör Cemal'e kadar öyle komplocu bir anlayış yoktu. Bazı tiplerin belli yaklaşımları vardı. Süleyman, Fatma ...bunun dışında Parti ortamında çekişme, didişme, birbiri aleyhinde, arkasından konuşma, birbirini düşürmeye uğraşma gibi şeyler yoktu. Bu anlamda temizdi. Bu anlayış Kör Cemal'lerle bulaştı saflarımıza, hala da etkileri var. Didişmeciliği, çekişmeciliği birbiriyle uğraşmayı biraz da onlar saflarımıza bulaştırdı. Bunlar sözüm ona Partiyi köleleştirip, feodalaştıracak. Bu, PKK'nin işbirlikçi birini örgütte dönüştürülmesidir. O dönemde yapmaya çalıştıkları tümüyle bu oluyor. Tabi ki biz bunların oldukça uzağındaydık. Ne oyluyor, ne bitiyor bilmiyorduk. Fakat demin de belirttiğimiz gibi yaklaşımlardan ne oldukları, dereye gittikleri biliniyordu. Öyle bir ortam yaramıştı ki, kimse birbirine güveniyor, herkes birbiri hakkında kuşkulu, endişeli, hatta herkes kendine olan güvenini yitirmiş. Böylesi bir ortam yaratmış. Zaten varolan şekillenmeyi yıkmadan yenisini yaratamazsın. Eğer yapıyla bu denli uğraşmışsa, yapıda varolan Parti özelliğini yıkmak, o bildiğiniz feodal-komplocu anlayışı vermek. Bu sefer bununla şekillendirmek. Bu temelde biz dağa vurup geldiğimizde çok anlamsız şeylerle karşılaştık. O zaman kadro yapısına bakıyorum, umut yok, savaşçı yapısına bakıyordun, umut yok. Tek güvenecek Ferhat'tı. O da zaten Çukurca tarafında. Gelirse Parti Önderliği'nin kardeşidir, şimdiye kadar da eleştiri almamış, öne çıkarırsam, yapıyı kongre belgeleriyle eğitime tabii tutarsak, belki durumları şu veya bu düzeyde kurtarabiliriz. Endişem kişisel değil, kendime yönelik her hangi bir endişem yok. Tüm endişem, Parti, yapısı bu durumdan nasıl kurtarılabilir? Geldiğimizde kendilerine şunu söylemiştim, 'Madem bumlar tehlikelidir, siz de peşimizden gelirsiniz. eğer tehlikeli olursa. Yok olmazsa kalırsınız.
Bizim de haberimiz olsun, ona göre devralalım. 'Biz kampa gelince arkamızdan not gönderiyorlar, 'Cuma arkadaş yönetimde yer almasın, eskidir. Yeni arkadaşlar görev alsın. Görev alırsa, yeni arkadaşların gelişimini engelleyebilir, inisiyatiflerini, gelişmelerini köreltebilir. Onun için dışında kalsın. 'Aslında mesele o değil. Sözümona dıştalayarak etkinlik kurmaya çalışarak tedbir alacak. Ferhat geldiğinde, 'ortayolculuk talimatları' gelmişti. Akademide Terzi Cemal'in durumu ortaya çıkmıştı. Parti Önderliği'nin o değerlendirmeleri bize ulaştığında Ferhat'a şunu söylemiştim, 'Sorun sadece Terzi Cemal sorunu değil. Başkaları da var, çıkacak olanlar. 'Ondan hiç ses çıkmadı. Tekrar söyledim, yine ses çıkmadı, anlamamıştı. Aslanda onu söylemem boşuna değildi. Bu temelde tartışma açmak istiyordum. Fakat ses çıkmayınca, dedim ki, 'Güvendiğin tek kişi vardı, o da güvensiz çıktı. 'Daha sonra 4.Kongre'de görüşüp sorduğumda
YORUM GÖNDER