TARİH SAHNESİNDE VAMPİRLER
Özel savaş rejimi uluslararası tehlikeyi bağrında taşırken, bir yandan tüm halkların olası bir dayanışmasına zemin sunduğu görülmektedir. Halklar cephesine bu noktada yönelirken, bu özel savaş rejiminin hedefi en başta Kürt halk gerçekliği olmaktadır. Kürt halk gerçekliği, tarihte bir ulus-toplum biçimi olmaktan çıkmış, dağılmayı hem beyninde, hem kültüründe yaşamış, dolayısıyla siyasal bir irade haline bir türlü gelememiş, özellikle coğrafyası nedeniyle sürekli hedef konumunda olmuş ve böylece talihsiz bir gerçekliğe sahip olmuştur. Özel savaşın hedefi esas olarak imha edebileceği insanlığı imha etme yerine, onları kendi içlerinde problemli, çözümsüz, umutsuz, inancı olmayan ama can telaşına düşen, günü birlik yaşayan, günü kurtarmayı esas alan bir konuma getirmeye çalışmaktadır.
Kendini derin devlet biçiminde oldukça örgütlemiş olan özel savaş vampirleri, kural tanımayan çeteleşmeyi de bizzat bu derin devletle geliştirmektedir. Derin devletten kastedilen; yüzeydeki devletin ötesinde, gizli, komplolu, çok şaşırtıcı, anlaşılmasının bile çok güç olduğu bir perdeleme altındaki devletin şekillenmesidir. Özel savaşın kendini geliştirmesi esasıyla silahlı savaşın sonuçsuz kalmasıyla beraber kendini farklı yöntemler de süreklileştirmesi amaçlıdır. Faşizmin özel savaş politikaları içerisinde mühim bir yer kaplayan bu tarih anlayışı faşist ve ulus devlet sistematiğinin AKP-MHP faşizmi yansıması olarak görülmelidir. Tarih sahnelerinde de görüldüğü gibi, soykırım ve katliamlarla kazanç elde edemeyen vampirler kan kokusunu psikolojik savaş taktikleriyle alıp kendini dejenere etmektedir. Katliam, suikast, soykırım bunların zihin çerçevesini oluşturan temel dinamikler. 90’lı yıllarda bu savaşı üstü örtük yaparken bugün ekran başında nasıl yapıldığı Sedat Peker adlı mafya bozuntusuyla belirginleşmektedir. İktidarın kokuşmuşluğunun ne kadar üst seviyeye geldiğini gösteren Peker’in verdiği bilgilerle özel savaş şefi Soylunun bundan sonra hangi yöntemler kullanacağını bizleri düşündürtmüyor da değil. Ne hikmetse Peker’in mesajlarından sonra kadına yönelik dur durak bilmeyen katliamların ardı sıra olması çete bağının emarelerini göstermiştir. Özel savaş görevlisi olarak faşizm, beyinleri bulanıklaştırması temel görevleri olmuştur. Yalan ise kimlikleri haline gelmiş durumdadır.
Ahlaksızlıkta sınır tanımayan özel savaş şefleri çaresiz konumda gördükleri genç kızlara da iğrenç yöntemlerle yaklaşmaktadır. Duygusallıkla yaklaştıkları zayıf kadınları bu şekilde kendilerine bağlayarak araç haline getirmektedirler. Daha fazlasını kabul etmeyen kadınların sonu da ölüm hatta cenazenin bile bulunmamasıdır. Geçtiğimiz süreçte basına yansıyan bu tür cinayetlerde her zaman bir polis ya da uzman çavuşun rol aldığı unutulmamalıdır. Bunlar tesadüf ya da rastlantı olarak görülemez. Deniz Poyraz’ın gün ortasında katledilmesi, Deniz’in İstanbul Sözleşmesi için kadın özgürlükçü çalışmaları sonucu olurken vampirler kanı gün ortası içmiştir. Deniz, varlığına Kürt gerçekliğine ihanet edip teslim olmadığı için vampirlerin kurbanı olduğu herkeslerce görülmüştür. Evet vampirler artık var olan özelliklerini yitirmiş geceleri karanlıkta gizlice yaptıkları katliamları, onlara arka çıkan faşizmle gün ortası avını yapıp elini kolunu sallayarak gezindiği görülmüştür.
Türk Ordusunun resmi yalanları ile ordu mensuplarının kişisel yalanlarında sınır tanımaz o kadar çok örnek vardır ki en uçarı yalanı bulmak için ciddi bir araştırma yapmak gerekir. Korku atmosferinde sürekli tedirgin bir toplum yaratmak faşizmin toplum mühendisliğinde merkezi bir yer kaplar. Hem karşıtlarının hem de yandaşlarının temel duygusunun korku olmasına dikkat eder. Karşıtlarını demokratik mücadeleden caydırmak, etkisiz kılmak için kendini olduğundan güçlü göstermesi elzemdir. Yandaşlarının ise sürekli tehdit altındaymış gibi hissetmesine ve faşist iktidar olmaksızın toplumsal yaşamın paramparça olacağı kanısının oluşmasına dikkat eder. Bunun için özel savaş aygıtlarını yoğunca kullanır. 19 Temmuz Rojava Kadın Devriminin 9. yıl dönümünde Afrin de toplu mezar adı altında halkın kutsal değerlerine yapılan saldırı da bilinçli yapılırken esas saldırı bir daha kadın bedenine yapılmıştır. Soysuzun Afrin ve Ezaz da boy gösterisi yapması da özel savaş politikasının yansımasıdır.
Birlik olan bir halkı dünyanın hiç bir gücü yenemez. Bu gerçeği en iyi sömürgeci güçler başta da TC bilmektedir. Özellikle sömürgecilere karşı yürütülen varlık yokluk savaşında en fazla da özel savaş odakları dağıtmayı hedeflemektedir. Tecavüz, şiddet, işgal, katliam, savaş ve göç politikalarına karşı çıkan kadınlar, bunun çözümü için ortak örgütlenme, ortak savunma, ortak mücadele etme gerekliliğini ortaya koymuşlardır. Böylece erkek egemen zihniyet olan özel savaş politikalarına karşı her alan da meşru savunmayı esas alıp yalanlar üzerine kurulmak istenen yaşamı doğru yaşamak için mücadeleci oldukları görülmüştür. Bunun en büyük örneği Metina, Zap ve Zagros da direnen kadınlar olurken , durmadan “PKK’yi bitirdik” diyen vampirlerin karşısında Güneş gibi parlayan olmuşlardır. Unutulmamalı ki vampirler güneş ışınlarıyla yok olmaktadırlar. Ve güneş gibi parlayan Apocu felsefenin takipçileri bunu gerçekleştirmektedir.
HEVAL NEWAL
YORUM GÖNDER