AGİT YOLDAŞI ÇÖZÜMLEMEK ARGK’Yİ ÇÖZÜMLEMEK DEMEKTİR (2.BÖLÜM)
Parti Önderliği olarak aslında hepinizin görevlerine cevap olmak istedik. Dünya tarihinde hiç yapılmadığı kadar destek sunulmuştur. Değil bir ülkenin, birkaç ülkenin devrimine yetebilecek imkan ve olanaklar emrinize verilmiştir. Bunları değerlendirmemek sizin eksikliğinizdir. Biz bugün bu anıya karşılık olarak şunu söyleyecek durumdayız: Bu yoldaşımızı zorlayan anlayışlarla savaşım başarıya gitmiştir. Onun dikkat çektiği olumsuzluklar ve yetersizlikler hem bilince çıkarılmış, hem de aşılma emri ve yüksek iradesi ortaya konulmuştur. Siz hangisinde yer alıyorsunuz? Kaçandan, teslim olandan, ihanetten mi yana olacaksınız, yoksa bu büyük şehitlerimizin hem şahadetlerine neden olan, hem de bize bir görev olarak bırakılan, yerine getirilmesi gereken çalışmalara mı sahip olacaksınız? Bu konuda kararımızı hem köklü, hem de başarı tarzına yakın vermekle karşı karşıyayız. Kaldı ki çok ileri bir düzeyde eğitimle ve küçümsenemez pratik olanaklarla hepinizin bunu yakalaması artık işten bile değildir. Daha üstün bir sorumluluk, derinden bir vicdan muhasebesi, bir grup şahadete bile bağlılığınız sizi en üstün konuma götürür. Yaşadığınız acıları ve öfkeleri biraz doğru çözüp pratikleştirmeniz sizin katbekat başarınızı ortaya çıkarır. Gözünüzü buna dikeceksiniz.
Kısaca bu temelde ARGK çözümlemesi demek, zafer kişiliğine ulaştık demektir. ARGK olduk, sıra zaferde demektir. Şimdiye kadarki çabalar bizi ordulaştırmıştır, ama zaferi getirmemiştir. O halde gerekli olan artık zaferdir. Bir ARGK militanı, komutanı neredeyse, orada zafer yürüyüşü vardır noktasına kendini oturtmaktır. Bugünün gerçek cevabı budur. Kör naçar bir pratik kurtarmıyor. Geçmiş bununla doludur. Herhangi bir sorumluluk da durumu kurtarmıyor. On iki-on dört yıl daha yapsak ne anlamı olur, ama zafer pratiği, zafer tarzı çok şeyi kurtarabilir ve hepiniz sabırsızlıkla bunun derin ihtiyacı, acısı içindesiniz. Gün gerçekleştirme günüdür. En son gördüğünüz gibi halkımız, PKK’nin ateşlediği Newroz’la özgürlük tutkularının asla söndürülemeyeceğini bu yirmi beşinci baharında da göstermiştir. Yirmi beş tane Newroz, her birisi diğerinden üstün bir gelişmenin anlamı olduğu kadar, en son Newroz hepsini katlayacak görkemlilikte olmuştur. Bu bizim en temel güç kaynağımızdır, ama doğru ulaşacağız, doğru ilişkileneceğiz. ARGK’nin küçümsenemez gücü de ortaya çıkmıştır. Tecrübesini katlarsa geçmiş yılları da telafi edecek bir yürüyüşü, savaşımı kesinlikle mümkün kılabilir. Bu da tümüyle elimizdedir ve imkanlarımız dahilindedir. Ülkemizin her tarafını mevzilendirecek duruma da getirmişiz. Bu mevzilenme düzeyiyle, gerilla savaşımıyla, askeri olarak da sonuç almamız artık imkan dahilindedir. Demek ki bu yıllar, aynı zamanda önemli kazanma yıllarıdır. Tam kazanma olmamışsa, onun da nedenleri ortaya konuldu. Şimdi görev, kazanma nedenlerine tam hükmetmek ve gerekenleri yerine getirmektir.
Düşman cephesinde, şüphesiz eskisi kadar iddia olmazsa da “marjinalleştirmede” ısrar vardır, ama bunu da doğru değerlendirirsek, bizim için bir gelişme zeminidir. Düşman yenemeyeceğini anlamıştır, ama zaferimizi önlemek istiyor. O zaman biz burada yenemeyecek olanın üzerine bir de zaferi eklersek demek ki kalanı tamamlamış oluyoruz. Görev budur. Bunun için şüphesiz en başta kendinize yükleneceksiniz. Bütün gerçeklerimize bağlılık demek, zafer kimliğine ulaşmak demektir. Bu daha da somut olarak şu anlama gelir: “Benim olduğum yer ve yaşadığım her gün, ideolojiden tutalım lojistiğine kadar, önemli bir eylem planından tutalım bir fırsatın değerlendirilmesine kadar zaferi esas alan bir duruştur. Ben boş duramam, verimsiz olamam ve böylece de kendimi çarçur edemem.” Bu, Önderlik tarzıdır. Önderlik tarzındaki duruş ve zaferi yaratmak isteği, nerede nasıl olursa olsun, dışarıya yönelik gelişme maddeten mümkün değilse, içimizde, yanı başımızda, ruhumuzda ve bilincimizdedir.
Unutmayalım ki savaş, başta bir komutanın beyninde, ruhunda, iradesinde kazanılır. Demek ki her biriniz hiçbir şey yapamayacak durumdaysanız, zaferi mümkün kılacak beyin gücünü, iradeyi kendinizde gerçekleştireceksiniz. Yanı başınızda pratik imkanlar da vardır. Yürüyeceğiniz her pratik zafer pratiği olacaktır. Bunu kim, ne hakla engelliyor? Bu kadar şehit neyi emrediyor? Agit yoldaşımız neyi emrediyor? Bunu anlamayacak kadar sorumsuz muyuz? Yok diyorsanız o zaman her şey sizi başarıya mahkum ediyor. Günümüzde gerçek temsil “artık ben başarısız yaşayamam” cümlesindedir. Bununla tezat teşkil eden kim varsa, “sen dur, senin yerin burası değil, bırak bu işi başarmak isteyenler yapsın” denilecek. Şüphesiz gerçek temsil bununla bağlantılıdır.
Daha başka yapılacak işler de var. Partimiz bugün dünyanın her tarafında büyük bir faaliyetlilik içindedir. Şunları iyi görmeniz gerekir ki, bu anlamda partimiz açısından bu yıllar kaybedilmiş değil, önemli gelişmelerin yaşandığı yıllardır. Yani gerilladaki dar bilinci, dar siyasi durumu aşmayı bilmek gerekir.
PKK’nin bir beyin gücü var. Bugün, en emperyalist güçten tutalım TC kurmayına kadar şunu yakalamak istiyorlar: PKK’nin düşünce gücü nereden geliyor? Bu büyük siyasi yetkinlik nasıl ortaya çıktı? Bunu anlamak istiyorlar. Siz de bu PKK’nin militanlarısınız. Partisinin düşünce gücünü, siyasi etkinliğini anlamayan bir militan, bir ARGK komutanı olabilir mi? Hele hele bunu, laf düzeyinde “önemli” deyip de pratik kişiliğine anbean yansıtmazsa, o bir askeri komutan olabilir mi? Hayır, olamaz. Çünkü partinin düşünce gücünü, büyük siyasi etkinliğini çözemeyen bir kişi askeri komutan olamaz. Olsa da çok hata yapar, yaşadığı darlıklar içinde kendini de, birliklerini de zora sokar. Dolayısıyla yine Agit yoldaşımızda gördüğünüz gibi, hem sürekli yazan, hem sürekli okuyan, aynı zamanda partimizin düşünce gücünü, siyasi ağırlığını esas alan bir komutan kişiliğine de gelmeniz, gerçeklerimizin vazgeçilmez bir gereğidir.
Sizlerle bir noktayı daha önemle paylaşmak isterim ki, Önderlik konusunda da ciddi bir yaklaşım yetmezliği vardır. Her zaman söyledim, Önderlik babamızdan bize miras kalan bir kurum değildir. O, başta şehitlerimizin olmak üzere, halkımızın kolektif desteğinin somut bir ifadesi ve sizin çabalarınızın bileşkesidir; üst düzeyde hem teorik, hem pratik iradeye ve düşünce gücüne kavuşturulmasıdır. Yani bir yerde her birinizden bir parçadır. Şimdiye kadar buna yaklaşımlarınız, yani özde kendi devrimciliğinize yaklaşımınız yetersiz olmuştur. Aslında Önderlik gerçeğinin gölgesine sığınarak kendinizi daralttınız. Biz, Önderlik gerçeği kurumu olarak sizlere layık olabilmek için gerçekten aman vermez bir tarzın, temponun sahibiyiz. Bu da çok net ve kesindir.
Tekrar vurguluyorum, kendim için olsaydı, bu kadar olmazdı. Ama sizin olumlu veya olumsuz gerçeğiniz, beni böyle bir Önderliksel gerçekleştirmeye zorlamıştır. Başka türlüsüyle sizlere, tabii temsil ettiğimiz şahadetlere ve bir bütün olarak da partimizin amaç değerlerine cevap vermek mümkün değildir. Önderlik olunmak isteniyorsa bunun gerekleri yerine getirilecektir. Ve bunu yerine getirdiğimize de inanıyorum. Geçen yıllarda başarılı bir cevap olma gerçekleştirilmiştir. Biz de buna, Agit yoldaşımızın çok değer verdiği bu Önderlik gerçeğine en az layık olmak kadar, gereken bir karşılıkla cevap verdik.
Bu gerçeklik aslında hepiniz açısından bu anlamda özümsenmiş ve gerekleri yerine getirilmiş değildir. Çete kişiliğinde görüldüğü gibi, bir yandan “Allah, peygamber düzeyine çıkardım” diyecekler, diğer yandan da en büyük günahları bu bağlılık altında sergileyecekler. Bu büyük bir yüzsüzlüktür, oldukça yaygındır ve bunu aşacaksınız. Önderlik gerçeğimize ikiyüzlü, sahte, duygusal yaklaşımlara gerek yoktur. Bu hakarettir. Peki neye gerek vardır? Gerçekten bir zafer tarzına ihtiyaç vardır, bu da bilinçle, inisiyatifle ve gerçek pratik tarza ulaşmakla olur. Önderlik budur. Layık olmak, bunu paylaşmakla ve bununla oynayan her tür tasfiyeci anlayışı anında karşılamakla mümkündür. Eğer bunu böyle değerlendirirseniz Önderlik gerçeği sizi sıkmaz. Tam tersine paha biçilmez bir güç kaynağıdır. Bu güç kaynağını doğru almadan, temsil etmeden sağlam bir komutan ve asker olacağınızı sanmamalısınız.
Tekrar söylüyorum: Bireysel özelliklerimi burada size dayatmıyorum, böyle bir durum yok. Önderlik, hepinizin, çabalarınızın kolektif bir bileşimidir. Bu kolektif bileşim bir teorik beyindir, amansız bir iradedir, tarzdır, tempodur. Dikkat edilirse bu da yenilmeyen başarı gerçeğimizdedir. Yani yenilmek istemiyorsanız, sizin gerçeğinizdir. Dolayısıyla en değerli bir gerçek olarak en başta bilinçle, iradeyle ve büyük bir dürüstlükle paylaşmayı bileceksiniz. Bu sağlanırsa eksikliklerinizin büyük bir kısmının aşılması gerçekleşir. Bunun sonucu da her gün ve her yerde başarıdan başka bir seçeneğe geçit vermeyen bir militanlık olur. Bu zindanda ve en başta da şahadetlerimizle gösterilmiştir. Bu, halen tedavi gören Sema Yüce yoldaş ve şahadete giden diğer zindan şehidimiz Fikri Baygeldi yoldaşta da kanıtlanmıştır. İnsanlık tarihinde ender görülen bir biçimde kendisini her boyutta binlerce temsiliyle kanıtlamıştır. Bunları Önderlik gerçeğinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Ayrıca doğru özümsemeden başarmak da mümkün değildir. Bugün vesilesiyle bunu hatırlatmamın nedeni; başarı için en vazgeçilmez bir koşulu gerçekleştirmenizin artık ertelenemeyeceğidir ve bugüne gelinip dayanılmıştır.
Biz zafer yürüyüşünden başka hiçbir yürüyüşe geçit veremeyiz. Bu yirmi beş yıllık Newroz’lu zafer yürüyüşlerimiz bir gerçektir. Ve finale doğru da gelmiş bulunmaktayız. Gerisi bu çerçevenin büyük bir sorumluluk altında paylaşılmasıdır. Bu temelde yine size yeterince cevap olmaya büyük özen gösteriyoruz. Kendimizi değil, sizi temsil etmeye ilişkin verdiğimiz söze, karara daha da amansız bağlıyız. Aynı zamanda her birisi bir abide olan ve bu büyük yoldaşımızın şahsında bir emir telaki edilmesi gereken gerçeğine bağlıyız. Bunun dışında ne bir başarı imkanımız vardır, ne de bir tercihimiz olabilir. Bu, tarihimizin en şerefli, belki de ilk ve son adımı olmak kadar, değerlendiremezsek herhalde yapabileceğimiz en büyük kötülük olacaktır.
İçinde bulunduğunuz koşullar ne kadar zor olursa olsun, hatta eğitiminiz de ne kadar yetersiz olursa olsun, inanıyorum ki bu çerçevede bile bu çok yanılgılı, yetmez yaklaşımlarınıza bir son verme kararı verirseniz, yine çok rahatlıkla başarabileceğiniz engin cesaret ve fedakarlığınızla bu doğru esaslar temelinde görevlere yürürseniz, aslında vermiş olduğunuz sözleri sadece yerine getirmekle kalmayacak, geçmişe ilişkin borcunuzu da fazlasıyla ödemiş olacaksınız. Sizleri bu temelde bir kez daha serhildanlarıyla şahlanan halkımızın şahsında selamlarken, Mahsum Korkmaz yoldaşımızı da bir kez daha bu başarı sözü temelinde selamlıyor ve sevgilerimi sunuyorum.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
(28 MART 1998)
YORUM GÖNDER