ÖNDERLİK GERÇEĞİ-36.BÖLÜM
Önderliğin cezaevinden çıkış süreci aynı zamanda askeri sürecinde yavaş yavaş yerini sivil rejimlere terk etme hazırlıklarını yapıldığı bir süreçtir. Önderliğin aslında önüne koyduğu temel görevlerde vardır. Bunlara değinmiştik. Bunlardan biri gençlik hareketini yeniden toparlamaktır. Hem şehitlerin anısına sahip çıkmanın bir gereği hem de Türkiye’nin ve halkların geleceği açısından önem taşıyor. O açıdan da Gençlik Hareketinin yeniden toparlanmasının örgütlendirilmesini kendi çalışma ve hedeflerinin merkezine yerleştiriyor. Bu genel bir çalışmadır. En genel alanda bir gençlik yapılanmasıdır.
Bunun içerisinde THKP_C “Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi” eğilimini de örgütleme var. Ona bağlı olarak daha bağlı, daha sınırlı bir biçimde Kürdistan’a özgü çalışmanın, bir gruplaşmanın temellerini atma söz konusudur. Bir gruplaşma oluşmalı Kürdistan’a özgü ve Kürdistanlı gençlerden oluşan. Özel olarak vurguluyorum Türkiyeli değil Kürdistanlı gençlerden oluşmalıdır. Kürdistan’a ilişkin tez biçiminde ulaştığı sonuçlar var. Bunların benimseyen, bunlar etrafında bir araya gelen gruplaşma çabasına da yöneliyor. Şunu belirtmekte yarar görüyorum. Üniversitede okuyan Kürt gençlerinin sayısı sınırlıdır. Çok kalabalık bir kesimi temsil etmiyorlar. En azından bu günkü düzeyde bir üniversiteli gençliği yoktur. Okullarda sayısı sınırlıdır ve ağırlıklı olarak Önderliğin böyle bir gruplaşma için adımlar attığı ortam Siyasal Bilgiler Fakültesidir. Kendisinin de öğrencisi olduğu fakülte ortamıdır.
Önderlik cezaevinden çıktıktan çok kısa bir süre sonra benimle de konuşmak istediğini söyledi. (Arkadaşlar ayrıntıyı niye anlatma gereğini duyuyorum, Önderliğin bu düşünceleri bir başkasına anlatırken ki durumunu, duruşunu, yaklaşımını daha çarpıcı bir biçimde anlamak açısından anlatıyorum.) Normalde fakültenin bir kantini vardır, bir köşede oturup konuşabilirsiniz. Önderlik bunu tercih etmedi. Geldi önce kendini tanıştırdı, ben tanıdığımı söyleyip geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Önderlik “biraz konuşalım mı?” dedi. Olur, dedim. “O zaman biraz gezelim” deyip, beni fakültenin dışına çıkarttı. Ankara’yı bilen arkadaşlar için söyleyebilirim. Cebeci’den çıktık, Kurtuluş’tan Sıhıye’ye oradan yukarı Kızılay’a, Kızılay’dan tekrar Cebeci’ye geldik. Yaklaşım olarak iki buçuk, üç saatlik bir zaman dilimi içerisinde Önderlik kendi düşüncelerini sistematik bir biçimde ortaya koydu. Şunu öncelikle belirtmek isterim. Biz parça parça sol düşünceleri hep başka arkadaşlardan aldık.
Mesela, gidip birine soruyorsun, sosyalizm nedir? Sana anlatıyor, sosyalizm budur. Yine soruyorsun anarşizm nedir? Revizyonizm nedir? Böyle parça parça soruyorsun ve parça parça düşünceler alıyorsunuz. Oysa size bütünlüklü bir insanlık tablosu, bütünlüklü bir gelişme yani süreci bütünlüklü bir biçimde anlatacak hiç kimse yok. Bu açıdan bizdeki görüşlerde hep eklektik özellikler taşıyor, çok fazla bir derinliği de söz konusu değil. Okuma, merak, ilgi var ama bilgiler bu biçimdedir. Önderliğin yaklaşımlarında, anlatım tarzında … Toplumsallaşma olgusuyla başladı, toplumsallaşma olgusu bir yönüyle insanın farklı bir tür olarak kendisini kanıtlaması oluyor. İnsanın insanlaşma serüvenini anlatıyor, yani toplumsallaşma özü itibarı ile budur. Belki de ilk cümlesidir çoğu zaman kullandığı. İnsan farklı bir tür olarak şekillenmeye başladığı andan itibaren toplumsal bir varlık olarak yaşar. Toplumsal bir varlık olarak kendi türünü kanıtlar.
Önce toplumlar tarihini anlatıyor, insanın, evrenin, gelişimin, doğal toplumun ki, biz o zaman doğal toplumdan çok buna ilkel komünal toplum diyorduk. Oradan köleci toplumun doğuşu, feodalizm giderek kapitalizm, kapitalizmin giderek geçirdiği evrim süreçleri, kapitalizmin emperyalist aşaması, oradan emperyalizmin eşitsiz gelişimi ve dolayısıyla devrimin en zayıf halklarda yani sistemin en zayıf halklardan kopacağı gerçeği, Ekim devriminin bunun en önemli özelliklerinden birini oluşturdu. Ekim devrimiyle ortaya çıkan yeni dünyanın temel özellikleri yani yeni başlattığı çağın özellikleri ve bu çağ özellikleri ışığında Kürdistan’ın durumu… Başlangıçta biz Kürt’üz, Kürtler şöyledir, böyledir yerine önce o sistematik insani bütünlük içerisinde, insani gelişim evrimi içerisinde bir yerde Kürdün de varlığını onun içerisinde bir yere oturtmak ve size o bütünlüklü gerçeklik içerisinde kendinizi daha iyi tanıma fırsatını sunuyor Önderlik. İnsanı bilmeden Kürdü, Kürdü bilmeden insanı nasıl bileceksin? Ondan sonra Kürdistan tarihi konusunda kısmi bilgiler var. Bu günkü bilgilerimizin hiçbiri yoktu. Bildiğimiz en yakın Kürt kökenine dayandırdığımız gerçeklik Medlerdir.
Üstelik Medleri o zamanki koşullarda bir Ortadoğulu halk olarak tanımlamıyoruz. Ağırlıklı olarak İskandinav kökenli bir halk olarak değerlendiriyoruz, oradan gelmişler. Hint-Avrupa gurubundan olmakta biraz böyle değerlendiriliyor. Zaten Avrupa merkezli düşünme tarzının etkileri birde bu biçimde kendisini gösteriyordu, böyle bir etkilenme durumumu var. Yine de şu nokta çok büyük önem taşıyor. Daha yakın süreçlere gidiyoruz. Kürdistan’ın ilk temel bölünmesi Farslarla, Osmanlılar arasında gelişmiştir, Kürdistan’ın ilk bölünmesidir. Ardından Birinci Dünya Savaşında Ortadoğu’da oluşan yeni statüko ve bu statüko içinde Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi ve Kürdistan’ın sömürgeleştirme süreci ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve oluşan isyanlar. Bu isyanların bastırılmasının ardından Kürdistan’ın yeniden sömürgeleştirilmesi…
Bütün bunların hepsini Önderlik ortaya koyduktan sonra Kürdistan’ın tablosu da özü itibarı ile ortaya çıkıyor. Kürdistan bölünmüş, parçalanmış sömürge bir ülkedir.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER