KÜRDİSTAN’DA GENÇLİĞİN SÖMÜRGE DÜZENİYLE HESAPLAŞMASI; ZAP SAVAŞI
Sömürgecilik altında bulunan Kurdistan’da devrim yapmak hiç kuşkusuz çok zor bir süreç ve zor bir iştir. Bedeller göze almayı, fedakarlıklar yapmayı, büyük cesaret göstermeyi ve büyük bir inatla çalışmayı gerektirir. Çünkü Kurdistan’da sıradan, klasik bir sömürgecilik yoktur. Dünyada benzerlerine az rastlanır derecede gaddar ve kan içici olduğu kadar özel ve psikolojik savaşın en ince yöntemlerini kullanan bir sömürge sistemidir. Çıplak şiddet ve katliamlar ile karnı patlayacak noktaya gelmiş kan emici bir rejim eli ile yürütülmektedir. Fiziki ve kültürel soykırımı hedeflediği ve bunları gerçekleştirmek adına her türlü yöntemi mubah saydığı için kaçınılmaz olarak bir faşist jenosid rejimi tarafından yönlendirilmektedir. Bu sömürgecilik, sadece maddi değerlerin sömürüsünü esas almaz. Turancılık ideolojisiyle yeni bir ulus sistemini ve vatan olgusunu inşa eden bir sömürge rejimidir. Bu nedenle maddi olarak sömürgecilik sisteminin tanzimini sağlamlaştırmak, kalıcı hale getirmek için maddi ve manevi tüm kültürel değerleri en ince yöntemler ile bir değirmen gibi öğüterek ucubeleştirir ve kendisine mal ederek sistemini süreklileştirir. Esas başarısı ve gücü de bu süreklileştirilmesinden gelir. Bunu sağlamak için toplumu atomlarına ayrıştırarak bireyleri esir alır ve sömürge düzenini teslim aldığı bireyde inşa etme sürecini incelikli bir şekilde işletir. Bunu yaparken hem zorun gücünden yani katliam, işkence, sindirme, öldürme vb. yöntemlerden faydalanır hem de en incelikli ideolojik inşa araçlarından faydalanır.
Kemalist ideoloji ve imal edilmiş milli değerler üzerinden Türkleştirilmiş elit sınıf çıkarlarına hizmet eden burjuva düzeni, zaman zaman farklı elbiseler giyse de özde toplumsal soykırım bakidir. Bazen beyaz Türk’çü bazen yeşil Türk’çü olsa da esas olan elit üst sınıf çıkarlarıdır. Demokrasi, halkçı kavram ve kuramlarını bulandırarak kullanması ve rejimine cumhuriyet demesi de bu demogojiden gelmektedir. Adına cumhuriyet denmesine karşın bu rejim özde İslamcı-Türkçü tek adam rejimi olarak süregelmiştir. Halk ile hiçbir kavşakta karşılaşmamasına rağmen demokrasi lafazanlığı sürekli yapılmakta ama esasta halkların celladı olarak kimlik bulmaktadır. Uluslaşma süreci nasıl ki Ermeni, Suryanî, Rum, Laz, Çerkez, Abaz, Kürt, Gürcü, Arap ve daha adını sayamadığımız bir çok halkı soykırımdan geçirerek inşa edilmiş ise bunun yanında Hıristiyanlık, Musevilik, Êzidilik, Alevilik vb. birçok inancı da soykırımdan geçirerek ideolojik bir düzen oluşturulmuştur. Tüm bunlar ile birlikte esasta soykırımdan geçirilen devşirme bireyler üzerinden köksüz, kurala ve değere bağlanmayan soysuz kişilikler de oluşturmuştur. O nedenle de TC sömürge sistemi en başından beri bir katil ve soysuz bir sistem, kuralsız ve suçlular ordusu olarak ortaya çıkmıştır. O nedenle de bu sömürge sisteminin hizmetinde olanlar, onu destekleyenler de en az sistemin kendisi kadar suça bulaşmışlardır. Bu düzen gafilce destekleyenleri bile bir süre sonra suçlu haline getiren bir düzendir. Bu durumun bir tek nedeni olmasa da sömürgeci TC devlet düzeni tüm tarihi boyunca gayri nizami bir şekilde kendinden olmayanları katletmiştir. Bu eylemleri, kendisine bağlanan gafiller aracılığıyla veya mankurtlaşmış çeteler ve kontraları kullanarak yapmıştır. Bir kontra devleti olarak içte çeteleşmesi, dejenere düzen abidesi olması ile ilgilidir. Bu çeteleri halkın sırtındaki kalbur misali birer halk düşmanı olarak halka en büyük zulüm ve zorbalığı yaşatmışlardır.
Bu soysuz ve katil, sömürgeci soykırım rejimini aklamak için onlarca yıldır kahramanlık menkıbeleri yazılsa da, yine soysuz sömürge sistemini sahte ideologların çabalarıyla tarihsel bir geçmişe bağlamaya çalışsalar da daha fazla kirlenerek daha fazla cürüm işleyerek ömrünü uzatmaktadır. Çünkü varlığını bir başkasının katli üzerine kurmuştur. Bu yolda TC faşist soykırımcı sömürge sistemi oldukça başarılı ve istikrarlı olsa da diğer halklara yaptığı gibi Kürtleri bir bütün olarak soykırımdan geçirmiştir. Çeteleştirip kontralaştırdığı kesimlerin sayısı az olmasa da bu düzen Kürt toplumunu tümden teslim almayı başaramamıştır. Ancak bu başarısızlığı başarıya dönüştürmek için sömürgeci TC, soykırım sistemini sürekli hale getirmiştir. Sürekli soykırım düzeni, günlük olarak çeşitli yol ve yöntemler ile soykırım üreterek uygulamaya devam etmektedir ve bu en kötüsüdür. Çünkü bu, sürekli işkence ve kıyım demektir.
Hiç kuşkusuz sömürgecilik sisteminin geçmişten günümüze sistematik olarak soykırımdan geçirmek üzere hedeflediği kesimlerin başında Kürt gençliği gelmektedir. Aşiret mektepleriyle başlayan Kürt çocuklarını esir alma politikası daha fazla genelleşerek tüm Kürtlere yayılmıştır. Sömürgeleştirilen ülkenin çocuklarını mankurtlaştırarak kullanışlı araçlar haline getirmek en etkili bir silah olmuştur. Okul sisteminde zihinsel soykırımdan geçirerek Türk’leştirmek, faşist Türk’çülüğün kültürüne göre eğitmek en temel metod olarak kullanılmıştır. Tarihsel olarak kökensizlik ve kimlik bunalımları ile kişiliksizleştirme bu şekilde geliştirilmiştir. Yibo vb. yatılı sömürge okulları, bu açıdan irade kırma merkezleri olarak soykırımın hizmetindeki okullardan olmuşlardır. Bunların yanında her türlü özel ve psikolojik savaş yöntemleriyle dejenere edilmiş, yozlaştırılmış, tarihsel kültürel değerlerine karşı yabacılaştırılmış bireyler haline getirme bir yöntem olarak denenmiş ve bu yöntem hâla etkin bir şekilde kullanılmaya devam etmektedir. Devlete memur olmak için kırk takla atan bireyler, devlet kapısında elpençe köle kişilikler olarak kendi olmaktan çıkarılmışlardır. Askerlik sistemi ile de iğdiş edilmiş hale getirilerek sistemin makul bireyleri oluşturulmuştur. Bu şekilde yaşamının en az 16 yılını devlete kendini ispatlamak için geçirmek durumunda bırakılmışlardır. Bu açıdan sömürge sistemi gençlik için bir başkalaşıma uğratma sistemi olarak kullanılmıştır.
Tüm bunlara karşı kendi olmak ile birbaşkası olmak arasında çelişki yaşar halde kalan Kürt gençleri, APOCU hareketin kurtuluş yolu göstermesi ile özgürlüğe hücum edercesine yönünü dağlara vermişlerdir. PKK saflarında gerilla olarak yaşama ve savaşma, kendi olma, özgürlüğün tadına varma bu şekilde gerçekleşmiştir. Bu açıdan Kürt gençleri gerilla saflarında onurlu kişilikler olarak yeniden kimlikleşmiş, ulusal bilinç ile dirilmişlerdir. Bu örgütlü bilinç yeniden özgüven ve tutarlı birey yaratmıştır. Kürt gençlerinin kuruluşundan itibaren bir hazine olarak gördüğü gerilla saflarına hücum etmeleri de bundan dolayıdır.
Sürekli soykırım düzenine karşı yeniden var olma, Kürtlerin diriliş önderi olarak ortaya çıkan RÊBER APO ve PKK sayesinde olmuştur. Bir başka deyişle varlık ile yokluk arasında arafta asılı kalmışken, ölmekten beter bir yaşama mecbur bırakılmışken yeniden varlık kazanmak, dirilmek PKK’nin destansı direnişi ile olmuştur. ÖNDER APO’nun geliştirdiği halk savaşı ve bu savaşın öncüsü olarak geliştirdiği gerila ordusuyla vahşi sömürgecilik teşhir olmuş, baskısı ve zulmü sınırlandırılmış, gelişen savaş ile de sömürge düzeni yıkılmış veya birçok açıdan işlemez hale getirilmiştir. Sömürgeciliğe vurulan her darbe ile Kürt Halkı bayramlar kutlamış, uyanarak ulusal kurtuluş savaşında birer nefer olmuşlardır. Bu savaş ve savaşım ile kazanılan özgüven ile ulusallık bir bilince dönüşmüştür. Her gün varlığını ispatlamaya çalışan ulusun bir üyesi iken yeniden dili, kimliği, şerefli duruşu kabul görülen, devrim ile onure edilen mağrur bir devrimci ulusun üyesi haline gelmiştir. O nedenledir ki faşist TC, hakikati ne kadar tersyüz etmeye çalışsa da son elli yıllık Kürt ulusal tarihinde PKK saflarında zulme ve faşizme karşı savaşmak, Kürtler ve Kürt gençleri için bayram olmuştur.
Kürtler, tarih boyunca sürekli olarak duygusal, psikolojik, düşünsel ve hatta fiziki olarak isyan halinde olmuşlardır. Yani insan ve toplum karşıtı sömürge rejimi ile çelişik olmuşlardır. Dar ve duygusal isyancı karakter kazanması belki de bununla ilgilidir. Çünkü sömürgeciliğin Kürt toplumunda yarattığı tahribatlar saymak ile bitmeyecek düzeydedir. Bununla birlikte Kurdistan’da sömürgeciliğin zulmüne duyulan öfke, direniş ile bilenince, düşünce ve mücadele düzeyi yükselmiştir. PKK’de somutlaşan mücadeleye Kürtlerin duyduğu ilgi bundan kaynağını almaktadır. Söylem ve eylemde istikrarlı ve tutarlı bir biçimde bu soykırım düzenini günlük olarak savaşarak yıktığı ve Kürtler adına büyük kazanım ve zaferler yarattığı için bir inanç merkezi haline gelmiştir. Bu nedenledir ki 50 yıllık büyük mücadele tarihinde sürekli daha fazla halklaşarak, büyüyerek gelişmiştir. Özellikle Kürt gençleri için aşk düzeyinde bir ilgi ile karşılanmış, sahiplenilmiştir. Bunca büyüme ve kazanımı kendileri için tehlike görenlerin sayısıda az değildir elbette. Soykırımcı TC Devleti’ni sürekli besleyip kollayan, türlü silahlar ile donatan NATO ve tüm emperyalistler, en az TC rejimi kadar PKK hakikatinden korkmaktadırlar. Bunca destekleri ve faşist TC’nin suçlarını saklamaları da bundan gelmektedir. TC’nin işlediği insanlık suçlarına karşı 3 maymunu oynamaları da bundandır. Bunların yanında dar aileci, bölgeci, çıkarcı işbirlikçiler de bu gelişme ve büyümeye karşı korkuya kapılmışlardır.
KDP-Barzani gibi işbirlikçilerin bunca panikle Ankara’nın yolunu aşındırmaları bundandır. Bu, rant ve çıkar kapıları ellerinden alınacak kaygısıdır. Asalakça değerlerinden ve sırtından geçindikleri Kürt halkının kendisi irade olacaktır. İstedikleri gibi Kurdistan’ı ve Kürt’ün değerlerini satarak, talan ederek kendilerine şanın nişanesi yapamayacaklardır. Bu anlamda korkuyla, öfkeyle PKK’ye düşmalıkları bundan ileri gelmektedir. Bu panikledir ki kendilerini artık çok ucuza satar hale gelmişlerdir. TC sömürgeciliği ve KDP işbirlikçiliğinin kader ortakları gibi büyük bir düşmanlıkla bunca yıldır PKK ve özgürlük gerillasına karşı sefer üzerine sefer düzenlemeleri bundandır. Aslında bunda şaşılacak bir durum da yoktur. Özgürlük gerillası sömürgeciliğe ve ihanete karşı Kurdistan’da savaş başlatarak mücadeleye girişmiştir. Savaş ile kazanmış, savaş ile varlığını ve özgürlüğünü sağlamaya çalışmıştır. Tüm toplumu savaşır ve zulümden hesap sorar duruma getirdikçe kudret kazanmıştır. PKK’nin halklaşması, savaşını hergün daha fazla büyütmesi en çok da bu halk düşmalarını ve bunların kurduğu hırsızlık düzenlerini korkutmuştur.
BAWER CENG
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi
YORUM GÖNDER