APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (54.BÖLÜM)
DEVRİMCİLİK İLKELER VE KURALLAR SANATIDIR
Yeni Kadını Yaratmak Soylu Bir Çabadır;
V. Kongre gerçeğimizde kadın sorunu, hiç şüphesiz en temel sorunlardan biri olarak değerlendirilecektir. Hiçbir harekete nasip olmayacak kadar boyutlu ele alınmış ve bazı gelişmelere de yol açmış bir parti çalışmamız var. Yine silahlı savaşımda hiçbir partide görülmeyen kadın katılımı ve ordulaşması söz konusudur. PKK tarihi ile bağlantılı ele alıp günümüze kadar sorunun kendi özgünlüğü içinde en kapsamlı ele alınışı ve onu genelle bütünleştirici bir biçimde ele almaya kadar oldukça iddialı bir çerçevemiz var. Bunun uygulama düzeyi biraz önem taşıyacak. Binleri aşan kadın savaşçı potansiyelimiz var. Onların sadece askeri konuları, ordulaşmayı değil, özellikle biraz kendilerini tartışmaya ihtiyaçları var. Hatta bu temelde bir kadın konferansına da ihtiyaç duyulacaktır. Çok özgür bir konferansın geliştirilmesi söz konusu olabilir. Genel ordulaşmanın bir parçası olarak ele almakla birlikte, kadın özgürlüğünün anlamını mutlaka bulmak gerekiyor. Kaldı ki, biz çözümlemelerde nasıl yaĢamalı sorusuna kadın bazında ne cevaplar verilebileceğini ortaya çıkarmaya çalıştık. Bu konuda denilebilir ki, nasıl yaĢamalı sorusu çok yakıcıdır. Bırakalım nasıl ordulaşmalıyı, en temel konularda nasıl yaĢamalı sorularını soruyoruz. Günlük ilişkiler, günlük yaklaşımlar bile doğru ele alınmaya büyük ihtiyaç gösterir. Ben yine şimdiye kadar yaptıklarımıza dayanarak söylemeliyim ki, özgür kadını, iradeli kadını ortaya çıkarmak esas çalışmalarımızın hedefidir.
Bütün kadın katılımları şunu bilmeli ki; kendilerini özgürleştirmeden PKK‟lileşmeleri mümkün değildir. Hatta daha da genelleştirebiliriz; kadının özgürce PKK‟ye katılımı olmadan PKK özgürleşemez, PKK özgürleşemezse demokratikleşemezse, yine kadın öz iradeye kavuşamazsa toplumun özgürleşmesi ve kurtuluş iradesine başarı şansı verdirmesi mümkün olamaz. Bu doğru bir yaklaşımdır ve devrimle de oldukça bağlantılıdır. Devrim sonrasına bırakılacak bir sorun değil, devrimin en başına alınması gereken bir sorun olarak görülmesi bence en gerçekçi yaklaşımdır. Çünkü birçok devrim, anlı şanlı devrimler bu sorunu ancak edebi ve çok sonraları düşünmekten kurtulamamışlardır. Bizim bunu çok kökten, çok kapsamlı ve başlangıç itibarıyla ele almamız, çağın devrimci derinleşmesine de örneklik teşkil edecek bir yaklaşımdır. Kadını doğru ele aldığımıza inanıyorum. Kadın konusunu, kadını, bütünüyle aile ve toplum içinde ele alış tarzımız isabetlidir ve bu pratikle de oldukça desteklenmektedir. Çok açıktır ki, yeni kadını yaratmak soylu bir çabadır. Buna kimsenin itirazının olması şurada kalsın, düşman bile bundan etkilenmektedir. Kadın özgürlüğünün ağır sorunları olacaktır, ki bu da kaçınılmazdır. Binlerce yıllık bir köleleşmenin çözülüşünde ağır sorunların ortaya çıkmamasını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Hele Kürdistan‟da daha da köleleştirilmiş bir halkın, beterin beteri bir köleleştirmeyi yaşayan kadınının ağır sorunlarını açığa çıkarmadan, çözüm yoluna baş koymadan köleliğin aşılacağını beklemek kendini aldatmaktır. Bu konulardaki derin değerlendirmeler gerçekçiydi ve zaten gelişmeler de bunun bir sonucuydu. Dediğimiz gibi, sadece nasıl bir kadın ordulaşması demiyoruz, daha da kapsamlı nasıl kadın, nasıl bir kadından nasıl bir aile; nasıl bir aileden nasıl bir toplum; yine değişik bir boyutta nasıl bir kadın ilişkisinden tutalım nasıl duygular, nasıl aşklara kadar -ki, bunlar düzen tarafından çokça işlenmiş ve çok kötü kullanılmış yaklaşımlardır- bunlara da epeyce güç getirdik ve bunların çözüm yolunu bulduk.
Yine kadını tek başına bunlardan sorumlu tutmadık. Bu sorunun esas bir tarafının da erkek egemenlikli toplumsal değer yargıları olduğu ve bunun da oldukça bilimsel bir saptama olduğu anlaşılıyor. Yine kadın gücünün ortaya çıkarılmasının çok önemli bir vaka olduğunu, köle bir halkın bunu ortaya çıkarma temelinde bir gelişmesinin olduğunu söyledik ve bu da biraz anlaşılıyor. Kadın gücünü ortaya çıkarmanın örgütle ilişkisi ortaya konuldu. Kadını geleneksel tarzda hiç ele almadık. Örgüte katmamız, örgüt içinde savaş ve mücadele sahasına çekmemiz, kadın gelişmesinin yolu anlamına geliyor. Geleneksel yaklaşımları çok iyi biliyoruz, kadını bir eşya gibi, oldukça duygusal, zayıf- nahif bir tip gibi ele alıyor. İşte bilmem kadının nesi der, kadının inceliğinden dem vurur. Ondan sonra da “eşyamdır” diyecek kadar “sofrasındaki yeri sarı öküzünden sonra gelen” kişi olarak yaklaşım gösterir. Tabii biz böyle başlayamazdık. Yani bu tip yaklaşımları biz başından beri ciddiye almadık, reddettik. Kadın önce bir insandır, daha sonra bir cinstir dedik. İşte böyle basit, ama tutuculuğa karşı oldukça büyük bir savaşım isteyen bir tarzda ele aldık ve bazı gelişmelere de bu yol açtı. Halihazırda kadın insanlaşıyor, kadın bir cins olarak da kimliğine kavuşuyor ve sanıyorum daha da gelişirse bir iradeye de kavuşacaktır. Özgür irade karara götürecek, karar da eyleme götürecektir. Kendimizi bu gelişmelere açık tutmalıyız. Hem erkek yapısı veya erkek egemenlikli özellikler, hem de kadının kölelik özellikleri böylesine iradeli bir gelişmeye kendilerini hazır tutmalıdır. Gelişim olacaktır. Bu konularda söylediğim şeyler, yaptığım değerlendirmeler var. Eski tarzda ne kadın kadındır, ne erkek erkektir. PKK‟de özellikle bunlar aşılıyor. Buna inanmalıyız, gelişmeler bunu gösteriyor. Hiç kimse ne erkek beklentisini, ne kadın beklentisini eskisi gibi bulamaz. Bu konuda da Önderlik büyük bir gerçekleştirmenin adıdır ve bu konuda da cesuruz.
Şu kararı vermişiz; artık eski tarz yaşamayacağız. Ama yeni tarzı nasıl bulacağız? Savaşla; öncelikle büyük, ama zora başvurmayan bir tartışmayla. Kadının dili doğru açılacak, kadının tartışması iyi yapılacak. Bir insan olarak ele alınacak, ucuz duygular, bastırmacılıklar esas alınmayacak. Bu konularda herkes objektif olmaya çalışacak, hiç kimse toplumdan kapmış, düzenden getirmiş olduğu, hatta eski yaklaşımlarıyla yaşamı zedelemeyecek, dayatmalarda bulunmayacak. Ucuz duygusallığı uğruna ne kaçacak, ne kaçırtacak. Kendilerini bu temellerde oldukça kişilikleştirmeleri gerekiyor. Aynı zamanda erkeğin de kendini kişilikleştirmesi gerekiyor. Bunları çok açık bir biçimde çözümlemelerde dile getirdim. Bunlar aynı zamanda kongre platformuna da yöneliktir. PKK‟nin kongre gerçeği, kadın konusunda da büyük bir dönüşüm kongresi olacaktır. Hem kadın, hem erkek için bu böyle olacaktır. Birçok konuda temel güdüler, cinsellik sorunundan tutalım en yüce aşk diye tabir edilen konulara kadar; aile kurmaktan tutalım orduya, ordulaşmaya kadar; günlük ilişkilerden tutalım özgün, kendi başlarına sağlayabilecekleri, örgütleyebilecekleri yaşamlara kadar; erkeklerle ne kadar birlikte, ne kadar kendi başlarına olmalarına kadar bütün bu konularda büyük bir dönüşümü bu kongre sürecimizde yaşıyoruz ve daha da yaşayacağız. Bir kadın konferansı bunu daha da ilerletebilir. Kafasını yormak isteyen, katkısını sunmak isteyen bütün bu temel hususları göz önüne getirmelidir. Bu konuda geliştirilecek tartışmaların bütün bu hususlara özenle dikkat etmesi gerekir. Her şeyden önce buna inanmalıyız, güvenmeliyiz. Bu işle alınacak bir mesafenin olduğuna, savaşçılığın, mücadeleciliğin esas alınması için çok etkili olan boyun eğmeciliğin aşılması gerektiğine kendimizi inandıracağız. Fakat bunun körce bir kadın inadıyla bir tepkicilik biçiminde anlaşılmaması gerektiğini, doğru bir kadın mücadelesinin hayati olduğunu ve bunun da yaşam için kaçınılmaz olduğunu özenle göz önüne getirmek zorundayız.
Kendi ölçülerimi de oldukça ortaya koydum. Ölçülerim aynı zamanda ulusal, Önderliksel, özgürlüksel ölçülerdir. Hangi erkekle yaşanılabilir, hangi kadınla yaşanılabilir, bunlarla nasıl yol alınabilir? Bunlar aydınlatılmaya çalışıldı. Şimdi bazı erkek arkadaşlarımız belki kadın beğeniyor, ama ben bu arada o erkeklere şunu söylerim; bir başlık parası için on yıl Çukurova‟da tarlada çalışırdınız, ama zavallı bir köylü kızını bile bulamazdınız. Bir ölçü olarak böyle düşünebilirsiniz. Hepiniz böyleydiniz. Bir küçük burjuva da olsanız, basit bir kadın için kırk takla atardınız. Yine kızlar için söylüyorum; eskiden evde kalmayı muazzam sorun yapardınız. Kendinizi nasıl, kime verecek, kime satacak adı altında girmediğiniz haller yoktu. Şimdi bunlara baktığımızda kadınlıkla, insan kişiliğiyle ne kadar çelişen hakaretvari yaklaşımlar olduğu anlaşılıyor. İnsanın bir kadın için, yani bir başlık parası için kendini yıllarca mahvetmesi ve sonuçta daha da rezilin rezili bir aile yaşamı içinde kendini tüketmesi doğru olabilir mi? Yine bir kadının kendini böyle bir beklenti içine sokması, “beni kim alacak” diyecek kadar kendini sefilleştirmesi anlamlı bir ahlaki yaklaşım olabilir mi? Nitekim daha düne kadar da herkese egemen olan anlayışlar bunlardı ve bana göre insan soyuna, kendi kişiliğimize yapabileceğimiz en büyük hakaret bu yaklaşımlardır. Benim bu konuda en büyük gerçekleştirmelerimden birisi bunun insana layık olmadığı, bu yaklaşımlarla ne kadının böyle bir kadın olması gerektiği, ne de erkeğin kendini böyle tutması gerektiğiydi ve bilinen bu çabalarımıza giriştik. Özgür iradeyi, çareli insanı ortaya çıkarmak için büyük özen gösterdik.
Bence sizler biraz bunun ürününü olarak ortaya çıkıyorsunuz. Her şey büyük bir devrimle bağlantılıdır, yani kadınla yürüyüşümüz ancak büyük bir devrim gerçekleştirilerek olabilir. Büyük bir devrime yürümezsek, kadınlarla bir adım bile yürüyemeyiz, ilişkilere de hiçbir çözüm bulamayız. Ne duygu, ne aşk, ne evlilik hiçbir şey yapılamaz. Özellikle kadınların bilmesi gereken şey, devrimde zafer sağlanmadan nefes alamayacaklarıdır. Devrimin erkekten daha fazla onlara gerekli olacağı kaçınılmazdır. Eğer özgür iradeye ağırlık vermek istiyorlarsa, bunun boş bir sözcük olmadığı bilinmelidir. Bunun da büyük bir devrimsel gerçekleştirme ve partileşme olduğu tartışılmaz bir biçimde herkese hem anlayışta, hem özümsemede mal edilmelidir. Bazıları, her soruna olduğu gibi bu soruna da çok yüzeysel yaklaşıyorlar. Böyle yaparlarsa yaşamın yolunu kendi kendilerine kapatmış olurlar. Bu sorunları çözmek hiç kolay değil, bunlar asırlık temelleri olan sorunlardır. Çökmüş bir dünya, her şeyin başından yıkıldığı bir dünya söz konusudur. Kaldı ki içinde, hakaret edilen toplum daha da beterin beteri bir durumu yaşıyor. Bu durumda kim ucuz kurtuluş bekleyebilir? Herhangi bir erkek, herhangi bir kadın birbirleriyle rahatlıkla mutlu bir yaşam kurabileceklerini iddia edebilirler mi? Kaldı ki mutluluk iradenin yaratılmasıdır. Kendim de böyle ilişkilerden kurtulmak için özgür iradenin yaratılması gerektiğine inanıyorum. İşte özgür iradeyi biz böyle yarattık ve beni bu idare ediyor. Yaşamımın bir gününü bütün yönleriyle özetlersem, özgürlük tutkularıma biraz irademi güçlendirerek karşılık veriyorum ve şu anda ben bu dünyada bununla yaşıyorum. Başka türlü de benim kendimi yaşatacağıma hiçbir inancım yoktur. Sanırım bu hepimiz için biraz gereklidir.
Özgür irade savaşla yaratılır; savaş da örgütle yaratılır. Örgütün her türlü çabası olmadan, savaş olmadan, mücadele olmadan irade yaratılamaz, dolayısıyla bilinç de olamaz. Bilinç olmadı mı bir ilişkiden ne anlayabilirsiniz? Böyle daha da kapsamlı, ilkeli, çerçeveli hale getirebilecek yaklaşımlar var ve zaten bu doğrultu kabul görmüştür. Tabii ki bununla çelişen birçok anlayış da var. Geleneksel anlayışı dayatmak isteyen hem kadın, hem erkek yaklaşımları oldu. İşi ciddiye almama, bu konuda kadın yoldaşlarının özgürlüğünü dikkate almama kadar ve en önemlisi de erkekten kaynaklanabilecek tehlikeleri göze almama, onunla mücadele etmeyi bilmeme, kör gibi hareket etme, duygulara, niyetlere göre hareket etme yaklaşımları vardır. Tabii bunlar aşılmadan bir yere varılamaz. Kadının gücü yok diye ciddiye almamak kesinlikle yanlıştır. Kaldı ki, bunu böyle ele alanlar en ucuzundan bir kadın kölesi, hatta düşkünü bile olabilirler. Bunlar saygısızca yaklaşımlardır. Kadın konusu öyle ele alınamaz. Yani ne kadar savaşıyor, ne kadar elinde silah var, ne kadar eylem yapıyor gibi ölçüler birer ölçü değildir. Zaten bununla da sorunlar çözülemez. Kaldı ki, kimin ne için, ne kadar savaştığı da ayrı bir tartışma konusudur. Mücadele yalnız silahla, fiziki güçle yürütülmez. Ruhta mücadelede, yaşamın kendisinde mücadelede kadın belki erkekten daha da güçlüdür. Buna benzer birçok açımlama sürekli geliştirilebilir. Yani geniş soluklu, geniş kapsamlı bir soruna yaklaşıyoruz. Soruna felsefi, ahlaki temelden tutalım günlük pratik boyutlarına kadar yaklaşmak istiyoruz. Bu konularda biraz gelişme var. Bunu daha da boyutlandırıp bir çerçeveye kavuşturacağız. Zaten geniş bir tartışma zemini yaratılmıştır. Kadının kendisini oldukça örgütlendirmesi gerekmektedir. Partileşmeyle birlikte kadın örgütleşmesi sürüp gidiyor.
Ordulaşmayla birlikte de kadın ordulaşması da sürüp gidiyor, eksiklikleri, yanlışlıkları da olabilir, ama adımın kendisi yerindedir, doğrudur. Kadın birlikleri ve kadın komutanlıklarının nasıl oluşturulacağı, bizzat pratiğin gösterdiği tarzda düzenlenmeye gidilmelidir. Bana göre artık savaşım alanında da bir kadın merkezi olmalıdır. Yapılacak olan kadın konferansında bir kadın merkezi ortaya çıkmalı, kadın merkezi, kadın kitlesi hakkında bazı genel kararlara ulaşmalıdır. Yani sadece kongremiz değil, kadının kendisi kendi hakkında tartışarak bazı kararlara ulaşmalı ve bunları hayata geçirecek merkezini de oluşturmalıdır. Bu gereklidir, yani hiçbir arkadaş “erkek en iyisini yapar” adı altında, o eski tarzı oluşturmasın. Bu çok söylenmiştir; sömürgeciler de “Halk adına en iyi biz düşünürüz” der. Erkek zaten her türlü düşünme yetkisini kendisinde görür. Bunlar egemenin, sömürücünün üslubudur. Özgür iradenin kabul edeceği bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla ne kadar eksik, yetersiz de kalsa başlangıçta kendi tartışmasını kadının kendisinin yapması gerekir. Çünkü buna ihtiyaçları var. Yine kendi karar gücüne ulaşması, örgüt gücüne ulaşması ve ne gerekliyse ona ulaşması kaçınılmazdır. Çünkü biz hiçbir zaman diğerleri adına daha fazla doğru karar veremeyiz. Kişinin hem hakkı olan, hem de görevi olan kendine yönelik kararı kendisinin vermesidir. Ben genelde devrimcilik için de bunları söylüyorum. En doğru devrimcilik türü, kendisi hakkında doğru karar verebilen devrimcilik türüdür. Başkalarının dayatmasıyla devrimcilik yapılmaz. Devrimcilik özgür iradenin eseri olabilir ve kadın için de bu kesinlikle böyledir. Kendileri hakkında en doğru kararları kendileri verebilmelidir. Bizden beklenen de, yoldaşına destek olma temelindedir. Ne fazlasını beklemeliler, ne de bu konuda haklarından vazgeçmeliler. Yani “kendi işlerimizi kendimiz yapacağız, kendi kararımızı kendimiz vereceğiz” diyebilmeliler, ama bunları yaparken de oldukça gerçekçi, oldukça güç veren bir tarzda yapmalıdırlar. Bir saplantıyla karşılık vermeyecekler, verseler de zaten çok zayıflar, daha da zayıflayacaklar.
Özgürlük doğrularına hükmettikleri oranda, kendilerini ifade etmeyi gerçekleştirecekleri çok açıktır. Dolayısıyla çeşitli alanlarda olduğu gibi savaş alanımızda da kadının özgünlüğü temelinde bir örgütlenme, onun karar gücü olma ve genel ordu yapısıyla iş düzenleme, koordinenin doğru yürütülmesi çok anlamlı bir çalışma olacaktır. Kadını savaşla beslemek, geliştirmek en çarpıcı ve devrimci bir tarzdır. Bundan taviz verilemez ve bu adımı boşa çıkartamayız. Kadının fiziki, ruhsal, düşünsel gelişmesi en yakıcı pratik olan savaş pratiğiyle çarpıcı olur. Onun dolaylı etkileri zaten şu anda birçok gelişmeyi sağlıyor. Ama daha iyi örgütlenmesi, genel ordu yapımızla daha iyi bütünleştirilmesi, fiziki durumları, sayıları, hatta bilinen bazı zayıflıkları göz önüne getirilerek bazı kolaylıkların sağlanması düşünülebilir, ama bunlar özde bir değişikliğe yol açmaz. Birçok hususta kendi karar merkezlerine ulaşmaları gerekir. Birçok karar almada genel yapının, örgüt yapısının veya erkek yapısının müdahalede bulunması doğru olmaz. Bu durum, genel özgürlük gelişmesini olumsuz etkileyebilir, böyle bir duruma karşı da kendimizi hazır tutmalıyız. Kadın çalışmaları, kadın örgütlenmesi, yönetimi bu konuda yaratıcı gücü gösterebilmelidir. Çok tartışmaları, çok anlamlı kararlara ulaşmaları gerekir. Yine kendilerini örgütlemeye ihtiyaçları var. Aksi halde kölelik ve zayıflıklar dünyasından kurtulmaları zordur. Geleneksel, burjuva, feodal yaklaşımlarla da kadının kurtulacağını pek sanmıyoruz. Kadın sorunu problemli bir konudur. Yine de kadınsız yaşanılmaz veya mutlaka yaşarız, ama nasıl yaşarız? Özellikle bizde nasıl yaşanır? Çarpıcı bir gelişmedir, doğru yoldadır ve güç veriyor. Daha da güçlendirmek için birçok imkan ve olanağa sahibiz. Önderlik çabaları bu konuda büyük bir mücadele halindedir. Bunlar daha da doğru özümsenmeyi, yaratıcı yaklaşmayı gerektiriyor. Kadın olsun, erkek olsun yapının bu konuda geri olduğunu söylemeliyim. Birçok arkadaşımız da, merkezimiz de, önde gelen birçok militanımız da henüz kendisini dönüştürmüş değildir.
Kadın yapısı en rahat devrimcileşebilecek bir yapıdır. Bundan çekinmemek gerekir, ama doğru yaklaşım olursa bu böyledir. Ve asla çalışmalarda yük olamaz. Zaten dikkat edilirse, partiden sapan anlayışlar kadın konusunda da ikiyüzlü yaklaşıma gitmişlerdir. Hem “yüktür, engeldir” demişler, hem de utanmadan onları eskisi gibi sahte duygularının bir aracı olarak kullanmak istemişlerdir. Kadın da bunu kabul etmiştir, erkek de. Yani bu durumda ikisi de ikiyüzlüdür, bu da ortaya çıkmıştır. Savaş gerçeğine, örgüt gerçeğine, ülkeye sırt dönme ortaya çıkmıştır, zaten bunu örtbas etmeye kimsenin gücü yetmez. Doğrusu bizim geliştirdiklerimizdir. Bizim kadın çalışmamız yerindedir. Çünkü bu kadar fedai, bu kadar çalışan, savaşan ortaya çıkmıştır ve bu, toplumu derinden etkilemiş, canı gönülden ilişkileri, özveriyi, sevgiyi ortaya çıkarmıştır. Bu doğru değil de nedir? Bu temelde birbirleri için sınırsız fedakarlık yapabileceklerini ortaya çıkarmışız. Bunun sırrını öğreneceksiniz veya bunun hangi temel özelliklerden kaynaklandığını; benim özgürlük irademden, özgür yaklaşımımdan kaynaklandığını göreceksiniz ve ona göre kendi kişiliğinize bir yön vereceksiniz. Kadına saygı, kadın kişiliğine belli bir açılım imkanı sunma, ona oldukça eşit temelde yaklaşma kadınla sonuna kadar her tür işin yapılabileceğini ortaya çıkarmıştır. Uğruna göz yaşı dökülecek, para ile satın alınacak bir kadın değil, yine yalvarıp yakaracak, duygularla boğulup ölünecek bir kadın yaklaşımı değil, sonuna kadar yaşamı paylaşabilecek bir yaşam imkanı ortaya çıkmıştır. Bunun da derinleştirilmesi, kişilerin bunu kendilerine mal etmesi onların mücadele sorunudur. Önderlik bu konuda herkese, kadına ve erkeğe de küçümsenmeyecek çözme ve kendini gerçekleştirme imkanı vermiştir. Size yapabileceğimiz en büyük iyilik bu yaklaşım olduğu gibi, sizin de kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik bunun gereklerini yerine getirmektir. Bu da sizin kazanmanız olacaktır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (54.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER