PARTİMİZİN RESMİ KURULUŞUNUN 45. YILINDA DEVRİMCİ GÖREVLERİMİZİ BAŞARIYLA YERİNE GETİRELİM -3.BÖLÜM
Değerli Yoldaşlar!
Partimiz PKK’nin resmi kuruluşunun 45’inci yılına girerken, siyasi ve askeri durumda daha da belirginleşen ve yeni olan hususlar üzerinde de kısaca durmak yararlı olacaktır. Çünkü, ancak bu biçimde yürüttüğümüz siyasi ve askeri mücadeleyi doğru ve yeterli anlayabiliriz. Yine bu mücadeleyi eleştirel ve özeleştirel bir sorgulamaya tabi tutarak hata ve eksiklerini ortaya çıkartabilir ve onları aşma imkanı bulabiliriz.
Kuşkusuz Kürdistan açısından yeni olan Partimizin geliştirdiği özgürlük savaşı ve daha güncel olarak da Zap, Avaşîn ve Metîna merkezli gelişen büyük gerilla direnişidir. Bu tarihi direnişin Kürdistan’la da sınırlı kalmadığı, Ortadoğu ve dünyayı da çok ciddi bir biçimde etkilediği ortadadır. Zira en son gelişen, bölge ile dünyayı etkilemekte olan İran’daki devrimsel sürecin de Rojhilat Kürdistan’da başladığı ve Kürdistan Kadın Özgürlük Devrimi öncülüğünde geliştiği açıktır. Yine Ukrayna Savaşı’nın etkisiyle NATO’ya girmekte olan İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya giriş şartının “PKK’ye karşı savaşa destek vermeye bağlandığı” ortadadır.
Çok açık ki, bunlar son sürecin yeni ve en önemli bölgesel ve küresel siyasi-askeri olayları olmaktadır. Ve hepsinin de Kürdistan’daki mücadele ve gelişme ile sıkı sıkıya bağlantılı olduğu açıktır. Yoksa TC Devleti’nin, Kürt özgürlük güçlerini imha etmek ve Kürt soykırımını gerçekleştirmek için saldırılarını artırmasının ve bu saldırılarda kimyasal silahlar kullanmasının aslında bir yeniliği yoktur. Zira iki yüzyıldır Osmanlı ve TC Devletleri Kürdistan’da bu tür saldırılar yürütmektedirler ve Dersim ile Ağrı soykırımlarında görüldüğü gibi yaygın kimyasal silah kullanmaktadırlar. Yine KDP’nin de TC soykırımcılarına öncülük yaparak gerillaya karşı savaşmasında ve ihanete girmesinde de aslında fazla bir yenilik yoktur. Zira Barzani KDP’sinin tarihine bakıldığında, dört parça Kürdistan’da yaptıkları dikkate alındığında, en son olarak 1990’lı yıllarda PKK gerillasına karşı düşmanla birlikte yürüttüğü savaşlar değerlendirildiğinde KDP gerçeği açıkça görülecektir. Aynı durum, devletler dünyasının görünüşte üç maymunu oynaması ve gizliden ise TC soykırımına güçlü siyasi ve askeri destek vermesinde de açıkça görülmektedir.
Küresel açıdan, dokuz ayını doldurmakta olan Ukrayna savaşının gerçek yüzü gittikçe daha iyi açığa çıkmaktadır. Öyle ki, taraflar birbirini nükleer savaşla tehdit etmişler ve insanlığı ciddi biçimde korkutmaya çalışmışlardır. Putin yönetiminin saldırganlığına karşın, saldırıları esas kışkırtanın Biden Yönetimi olduğu her türlü görüşme ve ateşkes karşıtlığı ile kanıtlanmıştır. Zelenski yönetiminin ise, bilinen klasik uşak yönetimlerden farkının bulunmadığı açıkça görülmüştür.
Biden yönetimi, Ukrayna Savaşı’yla ABD’nin Afganistan bozgununun üstünü kapatmayı, NATO’yu yeniden hareketlendirerek ABD etkinliğini geliştirmeyi ve Cumhuriyetçiler karşısında seçim hezimetini önlemeyi kısmen başarmıştır. Savaşta zaman zaman ciddi biçimde zorlanan Putin yönetimi ise, Rusya sınırı boyunca bazı Ukrayna topraklarını işgal ederek, savaşta kendine göre bazı sonuçlar elde etmeye çalışmıştır. Tabii olan Ukrayna’ya ve Ukrayna toplumuna olmuştur. Dünyanın en modern alanlarından biri olan Ukrayna yerle bir olurken, aslında refah içinde yaşayan Ukrayna toplumu dört bir yana dağılmıştır.
Tabii söz konusu bu sonuçların hepsi değişkendir, mevcut durumda kalıcı bir sonuç ortaya çıkmış değildir. Bir kısım Ukrayna toprağını işgal etmiş olsa da Rusya yönetiminin bu durumu koruması ve dünyaya kabul ettirmesi zor gibi gözükmektedir. Yine güncel bir kısım sonuçlar almış olsa da ABD yönetiminin bunları daha da geliştirmesi ve kalıcı kılması zor olacağa benzemektedir. Zira Ukrayna Savaşı’yla Avrupa, enerji açısından çok zor bir duruma düşmüştür ve yana yana dünyanın dört bir yanında çözüm aramaktadır. Özellikle içine girilen kış mevsimi bu açıdan birçok şeyi çok daha net açığa çıkartacaktır. Avrupa’nın hemen her alanında bu durumdan etkilenen kitlelerin eylemleri gelişmektedir, ki kış sürecinin zorlukları ile bu durumun daha da artması muhtemeldir.
Biden yönetimi, NATO’yu canlandırma ve bu temelde Avrupa üzerinde etkinliğini geliştirme stratejisini Ortadoğu’da İran’a karşı, Pasifik’te ise Çin’e karşı daha güçlü bir kuşatma oluşturma hedefine bağlı yürütmeye çalışsa da, mevcut haliyle bu alanlarda da çok ciddi sonuçlar elde etmiş olduğu söylenemez. Zira İran’a karşı merkez üs yapılmak istenen Suudi Arabistan, ABD’nin petrol üretimi konusundaki talebini uygulamamış ve İran ile bir düzeyde ilişkili olmuştur. Çin ise, ABD yönelimlerine karşı ekonomik ve askeri gücünü daha çok büyütme ve askeri tedbirlerini artırma kararı almıştır.
PKK YÜRÜTME KOMİTESİ
YORUM GÖNDER