PARTİMİZİN RESMİ KURULUŞUNUN 45. YILINDA DEVRİMCİ GÖREVLERİMİZİ BAŞARIYLA YERİNE GETİRELİM -5.BÖLÜM
İran bir devrim alanı haline gelmiş bulunuyor
Hiç kuşkusuz Ortadoğu’da en yeni olan gelişme, Rojhilat Kürdistan ve İran’da kadınlar öncülüğünde başlayan ve gelişen devrimsel süreçtir. “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla bütün İran’a yayılan ve daha şimdiden küresel düzeyi etkileyen bu süreç ikinci ayını doldurmaktadır. Tarihin en derin, anlamlı ve önemli özgürlük devrimi olarak büyük heyecan vermektedir. Zihniyet ve yaşam tarzında değişimi gerçekleştirerek bir hakikat devrimi olduğunu ortaya koymaktadır. İran yönetimi şahsında dünyadaki erkek egemen zihniyet ve siyaset, Kadın özgürlük çizgisinde adeta suçüstü yakalanmış gibidir. İran’ın tarihsel olarak büyük özgürlük akımlarının gelişim merkezi olduğu dikkate alınırsa, Jîna Emînî katliamı üzerine kadınlar tarafından başlatılan özgürlük mücadelesi Ortadoğu ve dünyaya yayılan bir demokratik modernite devrimi haline gelebilir.
Aslında iki aydır süren özgürlük devrimini, İran’da 1979 Şubat’ında Şahlık Rejimi’ni yıkan devrimin bir devamı olarak da görmek gerekir. Önder Apo, İran’da Şahlığı yıkan devrime büyük anlam atfetmiş ve bunu moderniteler arası savaşın başlaması olarak değerlendirmiştir. Ancak daha sonra devrimde yer alan demokratik modernite unsurları bir bir tasfiye edilmiş ve kapitalist modernite unsurları hakim hale gelerek İran’ı küresel kapitalist sistemle yeniden bütünleştirmiştir. Bu süreci üç aşamalı olarak ele alıp anlamlandırmak mümkündür. Birincisi, daha önceki Şahlığa karşı mücadele ile birlikte Şubat 1979-1982 dönemidir. Bu dönemde devrim ortadadır ve her iki modernite unsurları keskin bir iç savaş yaşamıştır. İkincisi 1982-89 Humeyni dönemidir. Bu dönemde demokratik modernite unsurları yenilip devrim ‘İslam Cumhuriyeti’ biçiminde şekillense de hala bazı demokratik güçler vardır ve iç mücadele zayıf da olsa devam etmektedir. Üçüncüsü ise, 1989’da Humeyni’nin ölümünden sonra gelişen Rafsancani-Hamaney ittifakının bir tür siyasi darbesi biçiminde gelişen dönemdir. Bu dönemde tutuculuk, küresel sermaye düzeniyle bütünleşme ve yeni bir oligarşinin oluşumu gerçekleşmiştir. Bu temelde devrim, başlangıçtaki amaçlarından ve ittifaklara dayalı çoğulcu yapısından uzaklaşmıştır.
Şimdi ‘İslam Cumhuriyeti’ adıyla şekillenmiş yeni oligarşiye karşı gelişen ve kadın özgürlüğünü esas alan devrimci halk hareketi, zihniyet ve siyaset düzeyindeki tüm bu gericiliği aşmayı ve kadın özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik toplumu ve demokratik konfederalizmi yaratmayı hedefler gözükmektedir. İran’daki her türlü özgürlükçü değişim, demokratikleşme siyaset alanında bu tür gelişmeleri ortaya çıkartacaktır. Bu açıdan, dikkat edilirse gelişen halk hareketinde siyasi ve askeri boyut değil, ideolojik ve toplumsal boyut öndedir. Dolayısıyla mevcut İran Devrimi’ni sadece bir siyasi iktidar değişimi olarak görmemek ve değerlendirmemek gerekir. O bir hakikat devrimidir, yani zihniyet ve yaşam tarzını değiştirmektedir. İki aylık süre içerisinde de söz konusu değişim güçlü olarak yaşanmış ve İran yeniden bir devrim alanı haline gelmiştir.
İran’ın bir devrim alanı haline gelmiş olmasının Kürdistan, Ortadoğu ve tüm dünya açısından büyük bir önemi vardır. Unutmayalım ki, Kürdistan’da 15 Ağustos Atılımı, gerilla savaşı ve özgürlük mücadelesi, İran’da Şahlığı yıkan devrimci gelişmenin ortaya çıkardığı ortama dayanarak gelişti; siyasi ve askeri bakımdan o ortamdan ciddi biçimde yararlandı. Şimdi İran’daki devrimci dalga ve Rojhilat Kurdistan’ın devrimci eylem alanı haline gelmesi, hem Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni ve hem de Kadın Özgürlük Devrimi’ni olumlu yönde güçlü biçimde etkileyecektir. Yine tüm Ortadoğu’ya ve özellikle Arap alemine kadın özgürlük çizgisinde yeni bir toplumsal özgürlük ve demokrasi dalgasının yayılmasını, Arap alemindeki mevcut zihniyet ve yaşam tarzlarına karşı devrimci yaklaşımların gelişmesini ortaya çıkartacaktır. Şahlığı yıkan devrimin Ortadoğu’yu etkileme düzeyi dikkate alınırsa, bugünkü devrimci dalganın bölgesel etki gücünün ne düzeyde olacağı rahatlıkla görülebilir. Benzer durum tüm dünya ve insanlık için de geçerlidir. İran’ın yeniden devrim alanı haline gelmesi, Kürdistan’ın ve Ortadoğu’nun yaşadığı yarımlığı gidermiş, Kürdistan ve Ortadoğu devrimlerini bütünlüklü hale getirmiştir.
Kuşkusuz Kürdistan ve Ortadoğu için siyasi ve askeri durum açısından en önemli alan Kuzey Kürdistan ve Türkiye’dir; burada yaşanan topyekûn siyasi ve askeri mücadeledir. Bu da 14 Nisan tarihinden bu yana Zap, Avaşîn ve Metîna savaşına odaklanmış durumdadır. TC Devleti ve AKP-MHP faşist diktatörlüğü tam yedi aydır bu alandaki gerillayı yok edip bu sahayı işgal edebilmek için kimyasal ve taktik nükleer silahlar dahil her türlü tekniği kullanarak gün 24 saat vahşi bir saldırı yürütmektedir. HPG ve YJA Star gerillaları da tünel ve hareketli tim savaşıyla söz konusu saldırıları kırmak, işgali önlemek ve AKP-MHP faşist çeteleri ile TC Devleti’ni yenebilmek için tarihin en büyük ve anlamlı direnişini yürütmektedir. Öyle ki, yedi ay geçmiş olmasına rağmen, yaşanan amansız savaşta somut bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Adeta her şey bu alandaki savaşa kilitlenmiştir. Dolayısıyla önümüzdeki kış süreci bu savaş açısından çok önemli ve kritik bir süreci ifade etmektedir. Kader belirleyici durumdadır.
PKK YÜRÜTME KOMİTESİ
YORUM GÖNDER