KAPRİSLİ VE PASİF SANAL RADİKALİZM
Korku hastalığını her yere devlet şiddeti ile bulaştıran günümüz egemen iktidar pratiği toplumu kapalı alanlara hapis ederek bu ortamda devrimci dinamiklerini ve eylemci reflekslerini soyut gerilim gösterileri ile törpüler. Sosyal medya sanal-sahte ortamıyla bir özgürlük ve mücadele esintisi yaratarak topluma vicdani bir rahatlama hissi verir. Oysa çok az donanımlı bir kesim sanal ortamı bilinçli bir mücadele aracına dönüştürebilme zihniyeti ve kaygısı taşır.
İktidar mekanizmaları a-politik kaprisli düşlerin alıngan ve saldırgan asi çocuklarını bu laboratuar ortamında çözümler ve oraya sıkıştırıp öfkeyi eritir. Pasif radikalizmin bini bir para, buralarda saldırganlıktan ve ucuz kahramanlık enflasyonundan geçilmez. Herkes herkesi hizaya çeker ve bu hakkı fazlasıyla kendinde bulur. Mücadelesizliği bir mücadele tahakküm hakkı olarak kendinde yaratır.
Oysa mücadele hemen yanı başlarında kora kor-dişe diş sürüyor özellikle genç kesimler o büyük enerjilerini boşu boşuna bir hiç uğruna harcayarak devrime katılma fırsatını kaçırıyorlar. Pasif çoğunluk sadece devrimi bir seyirci gibi izlemesine rağmen negatif eleştirme-beğenmeme moduna kendisini kaptırabiliyor!
İktidarı tanrısal bir kader olarak zihinsel düzeyde bile olsa içselleştirenler onu değiştirmek için bir çaba ve arayış içine kolay kolay girmezler nasılsa sanal devrimcilik sahte bir tatmin duygusunu kolayca veriyor tıpkı bir uyuşturucu dozu gibi. Sosyal medyada pasif siyasi radikalizm aktivistliği şu aralar oldukça revaçta.
Politik duygulara dayalı yurtseverlik devrimin yarattığı ideolojik bilinçten, Direniş tarihinden, sanattan, edebiyattan, müzikten ve mücadele kültüründen beslenmeyi esas alır popüler kültürün yozlaştıran girdabında kendisini boşu boşuna tüketmez. Sporu, tiyatroyu, sinemayı, pazarı, kahvehaneleri, festivalleri kısacası toplumsal temas alanlarının tümüne ideolojik-politik yön verir.
Hayatları çalınmış iktidarın politik baskı kurbanları zamana yayılmış seri ölümü ruhun özgürlüğü olarak kabul ederek gerçek katillerle yüzleşmekten korkarlar. Ölümü hayatın karşılığı olarak ödenmesi gereken ağır bir borç olarak çaresizce kanıksarlar oysa devrimci fikirler asla özgür yaşamın mekanikleşerek metaya kurban edilmesini kabullenmezler pratik hayatta büyük bedelleri ödemeyi göze alarak direnirler.
Devrim fikrine bağlı kalanlar ve buna tutum ve davranışlarıyla ihanet etmeyenler toplum vicdanında aklanırlar. Fırsat varken direnenler hiçbir şey yapmadan ve kılını kıpırdatmadan izleyenler karşısında abideleşirler bunu ötesi her söz ve beyan insanın kendisini aldatma araçları olmaktan kurulamazlar.
Politik muhalefetin zayıf, örgütsüz yönleri üzerinde demoralizasyon hedefleyen yapılara karşı sosyal sağduyu yaratmaya dönük örgütlü yapıların sosyal medya aktivizmi elbette çok kıymetlidir. Politik umutsuzluk yayan odaklara karşı örgütlü karşı çıkışlar ise gereklidir ve örgütlü bir saygınlık kazanırlar.
Ruhsal örgütlenmelere cevap verecek özgün çağcıl ideolojileri somut yaşam davranışlarına yansıtabilmek için sosyal medya alanını güvene dayalı doğru kullanabilmek zaruridir. Duygu ve düşünce uzlaşısı pozitif sonuçlar için önemini korumaktadır.
Kaprisli ve sanal pasif bir radikalizm yaşamı teğet geçerek eylemsel refleksleri törpüler hayatı teorik soyutluğa boğar lakin işin özü politik vicdanları ayaklandırmaktan geçer. Şu çocuk kırım cehennemini yaratan yeşil faşizm zihniyetini biran olsun sorgulayarak bilince çıkaran bir eylemci refleks düşünün ne taht bırakır nede toplumu haremi gören saray soytarılarını.
"Şimdiye kadar hiçbir öğreti, uygarlığın sorunlarına çözüm bulamamıştır. Bunun sebebi gerçekleri görmekten bile bile kaçınmak ya da toplumda normalleşmiş şeylere eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmamak olabilir mi?" Fred Harrison-Travmatize Toplum
KEREM ÇİFTÇİ- ARŞİV
YORUM GÖNDER