ÖZGÜRLÜK KELEBEĞİ-2.BÖLÜM
O, özgürlüğe Zilanca tutkuyla bağlanmış, halkının ve kadının özgürlüğü uğruna her şeyini adamış, PAJK yeniden yapılanmanın ilk üyesiydi. O, bir özgürlük kelebeğiydi.
Kodu: Zilan Pepule(özgürlük kelebeği)
Adı: Letîfe
Soyadı: Selamet
Anne Adı: Hanife
Baba Adı: Farıs
Doğum Yeri ve Tarihi: 1983-Urmiye
Katılım Tarihi ve Yeri: 1999-Şehidan
Şahadet Yeri ve Tarihi: Asos Merivan Kırsalı, 30 Haziran 2006
Tarih bir kez daha tanıklık etti çelişkilerin yaşandığı yerde çözülüşüne. Zemin İran gibi koyu ve kapkara bir yerdir. Toplumsal gruplar ve özellikle de kadın iliklerine kadar kölelik fikri ve ruhuyla yoğrulmuş, özgürlüksel renkler karartılmıştı. Zaman zaman özgürlük ateşi yakılsa da son İran İslam Rejimi tarafından amansız bitirme ve boyun eğdirme politikalarıyla ateşin üzeri kalın kül tabakalarıyla sessizliğe mahkum edilmişti. Öylesine toplum çepeçevre korku zincirleriyle prangalanmıştı ki; özgürlük düşüncesinin zihinlerde yer bulmasıyla kişide ölüm korkusunun büyük bir titreme ile açığa çıkmasına yetiyordu. Kölelik ve kulluk, İslam rejiminin yoğun beyinsel empozeleriyle bireylerde ve toplumsal gruplarda, yine özellikle de kadında bir yaşam, duygu ve düşünce biçimine gelmişti. Yani kölelik artık içselleşmişti. Ancak dönem dönem çelişkilerin yönü saptırılsa da, geciktirilse de diyalektiğin yasaları tekrardan hakim olmaya başlar. Çelişkiler yoğunlaştığı yerde çatışmaya başlar. Kulluğun, köleliğin karşısına özgürlük istemli iradeler çıkar ve çatışma stardını alır. Köleliğin olmadığı yerde özgürlük filizi boy vermez. Çünkü kesilen yeşil ağacın üzerinde ancak filizler boy verebilir.
Son çeyrek yüzyılda Apocu özgürlük fikrinin Doğu Kürdistan’da çeşitli toplumsal gruplarla buluşmasıyla filizlenme için yeniden bir hareketlilik başlatmış, giderek örgütlenerek direnç kazanmıştır. İran ki; her yıl binlerce kadının kendini yakarak intihar ettiği bir yer olarak ünlenmiştir. Erkekler için bir cennet, kadınlar için ise bir cehennem olan İran’da kadınlar an be an her anlamda sömürülmektedir. Yaşam kadın için zindana dönüşmekte, küfür, dayak, işkence, tecavüz ve katletme erkek için olumlu bir meziyet haline gelmektedir. Öyle ki; bunlara başvurmayanlar erkeklik ve İslam alemi dışında görülmekte, ayıp ve de günah sayılmaktadır.
Zilan Pepule arkadaşımız işte böylesi bir zeminde her şeyden habersiz gülümseyerek gözlerini dünyaya açtı. Zilan, büyüdükçe içinde yaşadığı çelişkilerin farkına varmaya başladı gülümseyişlerinden hiçbir şey kaybetmeden. Böylesine ağır ve çekilmez baskı cenderesine rağmen o, bir bebenin annesinin memelerine sarılması gibi yaşama büyük bir coşku ve aşkla sarılmıştı. Oldukça kıvrak ve zeki bir yapıya sahipti. Kabına sığmaz, zapt edilmez, cıva gibi yapısıyla, yaşam dolu coşkusuyla, filozofça bilmeye, öğrenmeye olan merakıyla tam da bir özgürlük sevdalısıydı. Dıştan dayatılan her türlü geri kalıplara boyun eğmeyen ve bunlara karşı öfke dolu mücadelesi yapısıyla henüz çocukken bile özgürlüksel işaretleri belirgindi. Asiydi! O bunu, kendi oyunlarında ve arkadaşlık ilişkilerinde geliştirmeye çalışırdı. O küçük yaşlarda özgürlük hayallerini ancak oyunlarında ve kurduğu arkadaşlıklarda geliştirebiliyordu. Ama böylesine dar ve sınırlı bir alanda olan özgürlük ona, okyanustan bir damla gibi geliyor ve sınırsız özgürlük arayışlarına giriyordu.
İçinde şekillendiği aile, tüm baskı, sindirme ve asimilasyon politikalarına rağmen derin yurtseverlik özlerini koruyor, gelişen özgürlük mücadelesine güçlerince katkı sunmaya çalışıyorlardı. Dar, kapalı ve feodal bir yapıya sahip olsalar da, neolitik özellikler ve Zerdüştlük kültürünün kısmendi olsa izleri onları, diğer ailelerden farklı kılıyordu. Ailede var olan bu olumlu özellikler ve mücadele ile olan ilişkileri, Zilan arkadaşın özgürlük istem ve taleplerine olumlu katkılar anlamına geliyordu. Mevcut zeminde özgürlük hayal ve özlemlerini gerçekleştirme imkanı bulamayacağının farkındaydı. Bunun da ötesinde sorunun bireysel olmadığını, toplumsal ve sistemsel olduğunu arkadaşlarında yardımıyla fark etmişti. Çözümün ise güçlü özgürlük ideolojisiyle güçlü bir toplumsal örgütlenmeden geçtiğini öğrenmişti. Toprağına ve halkına karşı duyduğu derin bağlılık ve sevgi, kadın özgürlüğüne olan tutkusu onu özgürlük mekanları olan dağlara yöneltmiş, özgürlük savaşçılarının saflarında yer alma yönünde kararlaştırmıştı. Köleleştiren mevcut sistemden kopma istemleri her an onu kamçılıyor ve özgürlük havasını solumak istiyordu.
1997 yılı onun ilk ciddi eylem yılı olarak tarihine geçmekteydi. Ancak dağlara çıktığı zaman yaşının küçük olmasından dolayı geri eve gönderilmesiyle özgürlük eylemi kesintiye uğramıştı. Özgürlük mekanlarından ve mücadele etme imkanlarından uzak düşmüştü. Ancak evde kaldığı müddetçe özgürlük ateşi her an yüreğini yakmaya devam ediyordu. Fikir olarak büyümüş olsa bile, yaş olarak bir an evvel büyümek için adeta halatlara asılmış çekiyordu. 1999 yılında uluslar arası komployla Özgürlük Önderinin esaret altına alınmasıyla artık daha fazla evde kalamayacağına karar verdi. Çünkü bundan sonra evde kalmak onun için ihanetle eş anlama gelecekti. Hiçbir engel ve gerekçe artık onu sevdasından alıkoyamayacaktı. Coşkun bir nehir gibi akarak var olan bentleri bir bir aşacaktı. Bunda kararlıydı. Bu kararlılığını 2000 yılında evden, aileden ve sistemden koparak somutlaştırdı ve özlemini derinden çektiği dağlarına çıkış yaptı. Artık eve geri dönmeyecek ve mücadele saflarında o da çeşitli alan ve araçlarla özgürlük mücadelesine kendisini yatıracaktı.
Gerilla saflarına katıldığı ilk süreçlerde bile hiç yabancılık çekmedi. Neşe ve azim dolu duruşuyla, durup dinlenmeden sergilediği çabasıyla çevrenin dikkatlerini hep üzerine çekiyordu. Kendi bireysel gelişim ve eğitimine önem verdiği kadar, yanında bulunan kadın arkadaşlarının da eğitimine önem vermekte ve genel çalışmaların arasında her fırsat bulduğunda onlarla ilgilenmeye çalışmaktaydı. O, özgürleşmenin gelişkin beyin ve yüreklerden geçtiğinin farkındaydı. Apocu çağdaş felsefe ve ideolojiye bunca önem vermesinin nedeni de buydu. Sürekli okuyor, araştırma ve incelemeler yaparak çağın bilgeliği sınırlarına ulaşmak için özenle büyük bir çaba içerisinde oluyordu. Özgürlük kavramı üzerine hem kendi içinde, hem de fırsatını buldukça arkadaş çevresiyle tartışıyor ve bunları pratikleştirmenin yollarını arıyordu. Özgürlük hayallerinin tacı, her zaman özgür, iradeli, güzel ve estetik kadına ulaşmak olmuştu onun için! Çünkü içinden geldiği Doğu Kürdistan kadınının çektiği acıların sızısını çok derinden hissediyor ve bu da onu özgürleşme için güçlü arayışlara yöneltiyordu. Kendisini Kadın Özgürlük İdeolojisiyle güçlendirmek ve çözümü kendisinde gerçekleştirmek istiyordu. Bundan dolayı 2003 yılında PAJK eğitimi almak için başvurusunu gerçekleştirdi.
PAJK eğitim şubesinde bir devrelik eğitime katıldı. Özgürlük arayışlarını ve çabalarını giderek derinleştirmeye ve somut projelere dönüştürmeye büyük çaba ve özen gösterdi. Dönem dönem basın ve halk örgütlenmesi çalışmalarına katıldı. Bu çalışmalar içerisinde ek olarak kadına yönelik derinleşmelerini somut projelere dönüştürmeye dönük bir uğraş içinde oldu. Doğu Kürdistan kadın tarihini tüm yönleriyle araştırıp kaleme alan bir broşür çalışması yürüttü. Yine Önderliğin kadın eksenli yeni paradigması temelinde “Pepule” adında bir projeleştirme çalışmasına büyük bir aşkla yöneldi.
Pepule, Soranca da kelebek anlamına geliyor. Kelebek, Zilan arkadaş için özgürlüğün ifadesiydi. Pepule çalışmasına aşk düzeyinde sarılmış ve daha önce aldığı “Che Guevara” soyadında vazgeçip, son yıllarda “Pepule” soyadını almıştı. Pepule için Zilan arkadaşın şu sözleri, onun için pepulenin anlamını da ifade ediyordu. “Pepule eşqa azadiye yi. Agir, xweşikbuna weyi. Firina we gerine mine. Şewitandına we ji azadiya mine.” Yani kelebek özgürlük aşkıdır, ateşte yanması da benim özgürlüğümdür demektedir. Yine kelebek kimseye ait değil, sınırsızca uçar demektedir. O, sınırsızlığı ve özgür iradeyi, güzellikle dansa tutuşmayı sevmişti. Böylesi bir sevgi tercihi ile Zilan Pepule arkadaşımız PAJK yeniden yapılanma aday üyelik başvurusunu yaptı.
Son olarak Zilan arkadaş Doğu Kürdistan Asos bölgesinde bulunan Merivan mıntıkası kırsalında silahlı propaganda çalışmalarına katılıyordu. Genel çalışmaların yanı sıra özelde kadına ulaşmak, özgürlük bilincini ulaştırmak için gitmişti. Doğu Kürdistan kadınının özgürleştirilmesi onun için kutsal bir görevdi. Çalışma alanına giderken sarf ettiği şu sözler bunun en güzel ifadesidir. “O kadınları özgürleştirmek benim temel bir görevimdir. Bunu yapamazsam volkan gibi patlarım.” Belli bir süredir o alanda örgütleme ve bilinçlendirme çalışmalarını geliştiren Zilan arkadaş en son olarak bir köyde kadınlara Kuzey Kürdistan’da 30 Haziran 1996’da ilk fedai eylemiyle Tanrıçalaşan Zilan Yoldaşı anma toplantısını yapmıştı. Bu onun yapmış olduğu son kutsal eylemi oldu. Toplantı öncesinde yerel ihanetçi grup tarafından İran istihbarat güçlerine ihbar yapılmış ve köyün etrafına haince pusular atılmıştı. Toplantıyı yapan grubun güvenliği için bir grup askeri güç takviye edilmiş ancak, toplantının bitimi ardından köyden çıkarken askeri güçler İran askeri güçleriyle çatışmaya girmişti. Atılan pusu sonucu tehlikede olan grup Zilan arkadaşın grubu değil, diğer askeri gruptu. Zilan arkadaşta öne atılan fedai bir ruh her zaman ve her yerde belirgin bir özellikti. Böylesine tehlike saçan durumlarda ise Zilan arkadaş zapt edilmez, yayından fırlayan bir oka dönüşüyordu. Bir durumun gelişmesi Zilan Pepule arkadaşın gerçekliği ile bağdaşmayacaktı. Zilan, öne atılarak darda kalan arkadaşlarının yardımına giderek kendi gerçekliğini buldu. Çünkü o ruhunu, özgürlüğe olan bilinçli tutkusunu, eylemciliğini, fedailik ve direnişçiliğini Zilan gerçeğinden almıştı. Zilan kodunu almakla esasen Zilan kişiliğini almayı amaç edinmişti. Zilanca yaşamaya aşkla sarılışını, coşkuyla çalışmalara girişini, özgür ve iradeli kadın duruşunu hep örnek alarak bunu kendisinde yaşamsallaştırarak Doğu Kürdistanlı kadınlara öncülüğe soyunmuştu. Çıkan çatışmada bacağından yaralanmasına rağmen üzerine gelen düşmana teslim olmamak için son olarak Zilanca kahramanlıkla bombayı bedeninde patlatarak Doğu Kürdistanlı kadınlara ‘Kutup Yıldızı’ oldu.
Özgürlük kelebeğimiz Zilan Pepule arkadaşımız aynı zamanda PAJK yeniden yapılanma aday üyeliği için resmi başvurusuyla kabul edilen ilk şehidimiz oldu. Zilan’ı anma toplantısı için seçtiği 29 tarihide rast gele seçilmiş bir gün değildi. 29 Haziran’da Özgürlük Önderliğine idam kararının alındığı biliniyor. Bunun intikamını alabilmek için kendisini keskin bıçak gibi bilemişti. Böylesi bir insanlık suçuna karşılık olarak o, Zilan’ın intikamcılık ve fedailik ruhunu, yeni mücadele tarzını Doğu Kürdistan’da en çok öldürülüp bitirilmek istenen kadın ruhuna ve tüm düşünce ve duygusuna taşıyarak karşılık vermek istedi. Zilanca bir ruh ve Zilanca bir duruşla, Zilanca fedaice son bombayı kendinde patlatarak Kuzey Kürdistan’dan Doğu Kürdistan’a yıkılmaz bir köprüyü Zilan’ın yüreğinden ördü. Doğu Kürdistan’ın Zilan’ı oldu, tarihe damgasını vurdu. Böylesine kahramanca ilk olma unvanını alarak Doğu Kürdistan tarihinde insanlık 30 Haziran 2006’da bir ilke daha tanıklık ediyordu.
Özgürlük kelebeğimiz Zilan, yüreğinde yanan özgürlük ateşinle ışıl ışıl parıldayan yıldız gözlerinle hep yüreğimizde olacak ve bizlere yol göstereceksin. Semalara yükselttiğin onurlu özgürlük mücadelesi bayrağının düşmesine asla izin vermeyeceğiz. Onurumuz, gururumuz, yüreğimizde biten kızıl gülümüz Zilan arkadaşımızın anısı önünde saygıyla selamlıyor, yıldızlara değen alnından öperek selamlıyoruz.
MÜCADELE ARKADAŞI
pajk.org
YORUM GÖNDER