ORTADOĞU’DA KAOSUN ROTASI YENİDEN İRAN VE IRAK
TC faşizminin özel savaş kalemşörlerinden olan A.Kadir Selvi’nin son yazısı faal Kürt soykırım konsepti hakkında çok şeyler anlatıyor. İlkin öz savunma hamlesinin ne kadar doğru bir hamle olduğunu ve hem Rojava kazanımlarını koruduğunu hem de o süreçte sonuç alınması beklenen Kürt soykırım konseptini boşa çıkardığını itiraf ediyor. Yine bugün Zap direnişinin Rojava işgalini durdurduğuna iman getiriyor. Öz savunma destansı direnişini kendilerine göre yanılgılı bir şekilde değerlendirenlere ve eleştirenlere tarih böylece çok kısa bir sürede tekzip etmiş oldu. Aynı şekilde hem de düşmanın ağzından kahraman fedailerin bir kere daha doğrulamış oldu. Umarız ki herkes bu itiraftan çok büyük dersleri çıkarır ve çok geç olmadan da Zap direnişine omuz vererek pratik özeleştiriyi esas alırlar. Fedailerin kanla yazdıkları hakikatin hükmünden kaçmak imkansızdır. Zira Apocu fedai direniş faşist düşmanı boşa çıkarmakla kalmıyor aynı zaman da da herkesi de aynı şekilde netleştiriyor!
21.Yüzyılda Ortadoğu halklarının kaderini belirleyen fedailer ocağı HPG’nin yayınladığı son savaş bilançosuna baktığımızda aslında zapta yaşanan savaşın en az bir Vietnam yoğunluğunda olduğu anlaşılıyor. Zapta yaşanan asimetrik savaş çağın ötesinde bir Gerilla direnişinin üst aşamasını da ifade ediyor. Bu gerçeklilik karşısın da Kürt halkının da bu destansı direnişe denk mücadelesini ve desteğini bir üst aşamaya taşıması hayati bir gereksinime dönüşüyor. Güncelde yapılan klasik eylem ve etkinlikler bu süreci karşılamaktan oldukça uzakta seyir ediyor. Kürt devrimci dinamik tabanında bu varoluşsal süreci karşılayan ve sürecin ilerlediği vahim durumun farkında olan bir siyasi öncülük boşluğu göze çarpıyor. TC faşizmine rol veren küresel güçler İmralı tecridini bu boşluğa olası bir müdahaleyi önlemek için de derinleştiriyorlar. Önder Öcalan’ın tarihe yön veren usta hamlelerinden korkuluyor. PKK üzerinde geliştirilen soykırım konseptinin bir amacıda bu boşluğa olası müdahalesini önleme amaçlıdır. Parçalı görünen ama bütünlüklü bir yönelimler silsilesi iç içe işletiliyor Kürt halkına karşı!
Iraktaki gerilimli süreci takip etmek için bölgeye akın eden uluslararası gazetecilerin Kürdistan özgürlük Gerillalarının tarihi direnişine tanıklık etmek için Zap-Avaşin hattına yapmak istedikleri ziyareti de KDP engelliyor. Peki sizce neden korkuluyor? Elbette bunun birden çok nedenleri vardır. TC faşizminin insanlığa karşı işlenen suçlardan sayılan kimyasal silahları Gerillaya karşı kullandığı delilleri karartmak, TC faşizminin Kürt özgürlük Gerillaları karşısında yaşadığı tarihi bozgunu gizlemek ve Gerillanın destansı direnişinin uluslararası kamuoyuyla buluşmasını önlemektir. Bunların yanı sıra KDP’nin TC faşizmiyle girdiği kirli suç ortaklığını örtbas etme çabasıdır. Rusya-Ukrayna savaşını aratmayan bu yüksek dozdaki savaşın deşifre edilmesinden korkuyorlar ve uluslararası kamuoyunun dikkatinin buraya çekilmesini önlemeye çalışıyorlar. Bunu gizlemek için ne yaparlarsa yapsınlar beyhude bir çabadır zira PKK efsanevi direnişi sayesinde hakikat çırılçıplak ortadadır!
Ortadoğu yeniden şekillenirken Irak- İran denkleminde yaşanan ve yaşanacak sarsıcı gelişmeler Kürtlerin önüne bambaşka fırsatlar ve belalar çıkaracak bir seyir izliyor. İsrail, ABD ve İngiltere üçlüsünün yakın gelecekte start alacak olan yeni Irak ve İran şok doktrinleri Kürt halkını da hazırlıksız yakalama potansiyeli taşıyor. İsrail’in önüne koyduğu nükleer silahlanma gerekçeli İran operasyonu ve bununla bağlantılı Lübnan da ki seçimde ortaya çıkan tablo yine Suriye özgününde yaşanılan kimi hareketlilik ile birlikte okunduğunda tehlike çanlarının sanıldığından da yakında çalındığını gösteriyor. Irak üzerinde geliştirilen siyasi krizlerle de daha da derinleştiren iç çatışma senaryoları bizleri çok şeylerin beklendiği hakikatini ortaya koyuyor. Bu paralelde fiilen yürürlüğe konulan Arap Nato’su projesinin zamanlaması ve gizemli misyonu da dikkatlerden kaçmıyor.
İsrail ve İran arasında KDP bölgesinde giderek dozajı artan gerilimlerin tırmanması bu konuda önemli ipuçları sunuyor. Uluslararası boyutları olan bu stratejik saldırılar ve suikastler sürecin çok şeylere gebe olduğunu gösteriyor. Diplomatik gerilimlerin perde arkasında birden çok bölgesel savaşın iç içe yaşanmasının şifreleri var. Kürtler arasında ileriye dönük bir ortak stratejik ittifak konusunda hiçbir somut adım atılamıyor. PKK dışında hiçbir Kürdistan partisinin Kürt ulusal birlik projesi ve stratejisi yok. Kaotik süreç açısından bu Kürt halkı için çok büyük bir handikaptır. Buda Kürtler açısından tarihsel fırsatlar ve avantajlar dururken yerini derin endişelere ve telafisi imkansız tehlikelere bırakıyor.
Yazık ki Ortadoğu halklarını yeni yıkıcı savaşlar beklerken onların gündemleri çok farklı; Ortadoğu halklarının gelecekleri üzerinde direkt etkisi olacak bu yaşanan hayati gelişmelerden haberleri bile yok. Onlar kendi çaplarında sadece yaşama tutunmak için bir geçim savaşı veriyorlar. Aynı şekilde Kürt özgürlük mücadelesi ve Kürt halkı açısından da varoluşsal bir süreç yaşanıyor. Kürt toplumu bir bütün olarak gerçekten ne kadar bunun farkındalar? Dayatılan ısmarlama gündemler ve kısır tartışmalar gerçekte Kürt halkını hangi felaketlere sürüklüyor?
Gelecekteki ABD seçim senaryolarının altyapısı da tıpkı geçmişte olduğu gibi Ortadoğu’daki savaşlarla halklara faturalandırılıyor. Seçim kazanma savaşlarının diğer bir ayağı da TC faşizminin yürüttüğü Kürdistan işgal seferidir. Olası İran operasyonunun kara ordusu misyonu TC tarafından üstlenilmiş durumda. Küresel ölçekteki yürütülen bu pazarlıklarda Rojava devrimi dahil tüm Kürdistan kazanımları pazarlık konusu olarak masadadır. Kürt soykırım konsepti bu kaotik pazarlıklar denkleminin bir sonucudur. Küresel güçlerin Kürt özgürlük mücadelesini mesnetsiz “terörizm” suçlamasıyla yaftalamaları TC faşizmi ile kurdukları kirli ittifakların sonucudur. Kürt halkına, Önderliğine ve fedailerine karşı oluşturulan uluslararası komplo ayakları NATO karargahlarında projelendiriliyor ve hayata geçiriliyor. Beklenecek tek saniye yok! İşte Kürt halkının bu hakikatten hareketle küresel ölçekte bir karşı koymayı pratikte hayata geçirmesi gerekiyor. Küresel ölçekte bir yönelim varsa o zaman da küresel bir karşı koyuş ta olabilmelidir!
SERDEM AMED
YORUM GÖNDER