SİSTEM İÇİ MUHALEFET ÖZEL SAVAŞ HÜKÜMETİNİN KOLTUK DEĞNEĞİDİR (2.BÖLÜM)
Özel savaş rejimi aslında çözüldü ve çöktü. Güçlü bir muhalefet hareketi olsa alaşağı edilecek. Fakat Türkiye’de öyle bir muhalefet yok. Onun içindir ki AKP-MHP faşizmi muhalefetin yokluğu nedeniyle oluşan boşluğu kendisi değerlendirerek ömrünü uzatmaya çalışmaktadır; eğer bu boşluktan yararlanarak güçlü bir çıkış yapabilirse çöküşünü yeni bir ayağa kalkışa dönüştürebileceğini düşünüyor. Bunu da bir savaş, işgal ve bunlara dayalı “milli heyecan” yaratarak sağlayabileceğini varsaymaktadır. Bunun ortamını yaratabilirse seçimin normal koşullarda olmasını veya erkene alınmasını sağlayabileceği gibi; bırakalım erken seçimi normal seçimlerin bile zamanında yapılmasını engelleyebilir. Savaş halindeki bir hükümetin seçimleri erteleme olasılığı her zaman vardır. Buna yasalar da olanak tanımaktadır. Yaratacağı böyle bir ortamda AKP-MHP faşist diktatörlüğünün iç muhalefeti ezmek için harekete geçebileceğini akıllardan çıkarmamak gerekiyor.
Türkiye’de böyle bir muhalefet var mı? potansiyel olarak var. Sosyalist devrimci demokratik güçler böyle bir gerçeği temsil etmektedir. CHP, İ(Yİ)P yine altılı masa denilen oluşum içerisinde yer alanlar böyle bir muhalefetin dışındadır. Ancak kendilerine “muhalefetiz” demekten de geri kalmıyorlar. Topluma da kendilerini böyle kabul ettirmeye çalışıyorlar. Ama temel konularda AKP’den bir farklılıkları yok. İsmet İnönü’nün hem cumhurbaşkanı olduğu hem de CHP’yi yönettiği tek partili sistemden çok partili sisteme geçiş sürecinde gazetecilerin sormuş olduğu soruya vermiş cevap da bunun böyle olduğunu göstermektedir. İsmet İnönü verdiği cevapta çok açık olarak, bazı esaslarda; içişleri, dışişleri ve savunma vb. konularda devletle çelişmezse bu türden partiler yararlıdır. mealinde sözler sarf etmektedir. Bu aslında Türkiye’deki kendine muhalefet diyen partilerin neye göre oluştuğunu göstermektedir. Temel konularda AKP’ye MHP’ye karşı değiller.
Dikkat edilirse kendilerine muhalefet diyen bu sistemiçi partiler; açlıktan, yoksulluktan, yolsuzluktan, her şeyden bahsediyorlar fakat bunun Kürtlerle bağını bir türlü kurmuyorlar. İşgal saldırılarında ölen paralı asker ve çetelere kahramanlık methiyeleri dizmekten geri kalmıyorlar. Yaptıkları propagandayı hep ulusallık, milliyetçilik temelinde sürdürüyorlar. Bu noktada da AKP ve MHP ile aynı söylemi tutturuyorlar. Bir yandan aynı şeyleri söyleyecekler; diğer taraftan da “biz muhalefetiz” diyecekler. Bu mümkün mü? Değil! O açıdan bu mevcut muhalefet de AKP-MHP faşizmi için koltuk değneği olmaktan öte bir role sahip değillerdir.
Bu partiler var olan toplumsal muhalefeti ve tepkileri barajlayan bir konumdadır. Dikkat edilirse bir çok açıdan özel savaş rejimine güç vermektedirler. AKP-MHP faşizmine koltuk değneği oldukları; yine yoksulluk, işsizlik, zulüm, baskı karşısında kendiliğinden isyana kalkacak, özel savaş rejimini allak bullak edecek olan toplumsal hareketlerin önüne geçerlerken aynı zamanda; sosyalist, devrimci, demokratik önderliklerin gelişmesinin de önünü almak istemektedirler. Sistem içi muhalefet böyle bir rol oynamaktadır. Sistem içi muhalefetin bu temel özelliklerine rağmen sol, demokratik güçlerin yanılgıları söz konusu olmaktadır. CHP’nin sol söylemler kullanarak toplumsal tepkileri kendileri etrafında toparlamaya çalıştığı yeterince görülememektedir. Hatta ondan medet umanlar bile olabilmektedir. CHP’nin yapmış olduğu çeşitli etkinlikler var. O etkinliklere katılanlara dikkat edildiğinde görülecektir ki önceden solla, sosyalizmle, devrimci, demokratik hareketlerle çeşitli boyutlarda ilişkileri olanların içerisinden CHP’ye kayanlar bulunmaktadır. Ki bunların içerisine girdikleri bu tutumu daha geniş kesimler üzerinde etkili kılma çabaları da görülebilmektedir.
Soykırımcı Sömürgeci TC Devleti’nin özelde de AKP-MHP faşizminin, onun koltuk değneği olan sistem içi muhalefetin içerisine girdiği yönelim ve politikalar ele alınıp değerlendirildiğinde tüm bu belirtilen hususlar üzerinde dikkat edilmesi gerektiği gibi, bunlara karşı da alternatifini üreten mücadele geliştiren bir pozisyonda olma gereği açığa çıkmaktadır. Bunun başarısı da Kürdistan’a özgürlük, Türkiye’ye demokrasi hedefiyle; sosyalist, devrimci, demokratik, özgürlükçü tüm güçlerin bir araya gelerek gerillaya dayalı olarak gelişecek olan toplumsal direnişi örgütlendirmeleriyle, geliştirmeleriyle olanaklı bir hale gelmiş olacaktır.
CEMAL ŞERİK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
YORUM GÖNDER