ÖNDERLİK GERÇEĞİ-45.BÖLÜM
Önderliğin kendine has özellikleri vardı. Çok doğal, çok güzel özellikleri vardı. Burjuvalarda öyle midir? Kaşığı şu eline çatalı bu eline alacaksın, kaşığın ortasından tutacaksın, kaşığı sapından tutmayacaksın. Bunlar öğretiliyor. Bunlara uygun hareket edilmedi mi ilkel kabul ediliyorsun. Ben Fatma’nın evine gittim, bir kahvaltı hazırlamışlardı. İncecik çatallar, kaşıklar önümüze getirildi. Zeytinden başka bir şey yemedim. Çünkü ancak zeytini tutabiliyordum. Bizim ortamımız değildi. Bu, Önderliğe ilkeldir, diyordu. Ulan alçak ilkel olan kimdir, dedi. İlkel olan senin babandır, burjuvalardır, diyordu. Komünistler ilkel olur mu, komünistler insanın en gelişkin insanını temsil eder, diyordu. Düşünebiliyor musunuz Önderliğe ilkel diyordu. Şahin’e şey diyordu.
Aslında Şahin’e direkt değil de Önderliğe bazı arkadaşlara söylüyordu. “Bunun gibi insanlar bizim ortamımızda çok bulunurlardı, sabah bizim kapının önüne toplanırlardı Erdem bir iki ekmek önlerine atardı çeker giderlerdi.” Böyle adamlar bizim kapımızın iti bile olamazlar, diyordu. Şahin Dönmez için diyordu. Şahin’i aşağılıyordu. Ama Önderlik değer veriyordu. Önderliğin yaklaşımı yüceltiyor. Diğerlerimizi ise ayak takımı olarak görüyordu. Toplumun en alttakileri olarak ele alıyordu. Zaten hepimiz toplumun en alt tabakasından geliyoruz. Yani en emekçi kesimden geliyoruz. Yoksul kökenliyiz veya işçi kökenliyiz. Anamız, babamız öyledir. Ona göre ise biz ayak takımıyız. Aşağıdanız. O ise yukarıdadır. Üst katta oturur. Kemal arkadaş buna derin öfke duyuyordu. Zaten biz bu katıları ortadan kaldırmak istiyoruz. Mücadelemizin amacında bu var. Fakat Kemal arkadaş daha ileri gidiyordu. Bu kadın tehlikeli olabilir, başka türlü de tehlikeli olabilir, diyordu. Ajan olabilir, diyordu. Zaten Cuma arkadaşın bu konuda bir teorisi var, diyordu. Cuma arkadaş Kürdistan’da burjuvazinin, egemen sınıfların örgütlenme tarzını anlatıyordu. Mesela adam polis ise oğlu polis olmak istiyor. Doktor ise oğlunu ya da kızını doktor yapmak istiyor. Subay ise subay oluyor. Bu yüzden bunun babası ajandır, kendiside ajandır, diyordu. Cuma arkadaş bunu bir örgütlenme modeli olarak ele alıyordu. Hatta bu konuyu Cuma arkadaş ile tartıştık ve Fatma’yı vurmayı düşündük.
Daha sonra “Önderlik neden buna tahammül ediyor” diye düşünerek Önderliğin bir bildiğinin olduğunu hesaba katarak vazgeçtiklerini söylüyordu Kemal arkadaş. İkinci olarak da örgütten gizli iş yapıyoruz diye düşünmüşlerdi. Örgütten ve Önderlikten gizli işler yapmak örgüt ve Önderliğe karşı komplo içerisinde olmaktır. Onun için vazgeçtik, diyordu. Fatma’nın Kemal arkadaşa bir hakareti olmuş mudur? Hayır. Önderliğe hakareti olmuştur. Önderliğe ilkeldir demişti. Bunlar önemli. Kemal, seçmesini en üst düzeyde bilen insandı. Kemal Pir için bir de şunu iddia ediyorum: Kemal Pir’de duyarlılık en üst düzeydeydi. Ondaki duyarlılık hiçbir arkadaşta yoktu. Diğer arkadaşlarda da bu duyarlılık ola da Mazlum, Hayri arkadaşlar gibi, ama Kemal arkadaştaki duyarlılık düzeyinde değildi. Hissetme refleksleri çok güçlüydü. O da kesinlikle onun halkçı karakterinden geliyordu. Halkçılık ve amacına bağlılık. Sizi hassas kılan nedir? İlkelerdir. İlkeleriniz varsa hassasınız.
Çünkü saldırı ilkelere karşı oluyor, ilkeler karşısında hassasiyet gösterilir. Ölçü ve ilke. Ölçü ve ilkeniz yoksa bilmem ne kapısı gibi olur, herkes bundan geçer. Ama Kemal’de böyle değildi. Doğru olan geçerdi. Önderliğe yapılan hakareti bir sınıf, bir sistem saldırısı olarak görüyordu. Önderliği aşağı gören, basit gören kimdir? Sistemdir. Daha sonra Cengiz Çavdar onlar Önderliğin yanına gitti. Dönüşte ise Fatma’nın söyledi aynı şeyi söylediler. İşte köylü, cahil biridir, dediler. Bir ara Mehmet Ali Birant bile bunu kullandı. Oydu yanılmıyorsam. Önderlik nezleydi, mendil ile burnunu sildi ve daha sonra o mendil ile gözünü temizledi. Bunu bile kullandılar. İlkellik olarak ele aldılar. Böyle değerlendirdiler. Halbuki Önderlik mendilini katlıyor ve temiz tarafını kullanıyordu. Fakat adab-ı muaşeret kurallarına göre burnunuz için kullanmış olduğunuz bir mendili başka bir yerde kullanamazsınız. Senin adabı-ı muaşeret’in yerin dibine batsın.
Kemal arkadaşın “biz komünistiz” demesi bile önemli. Önderlik komünisttir demesi bile önemli. Orada senin kurmak istediğin nihai dünyaya bir saldırıyı görüyordu. Komünizm dünyası. O açıdan da o dünyayı savunuyordu. O dünyanın temsilcisini savunuyordu. O dünyanın kişiliğini ve önderliğini savunuyordu. Bu savunu düzeyine ulaşmadığımız müddetçe Önderliğin yoldaşları olduğumuzu kolay kolay iddia edemeyiz. Gerçek anlamda yoldaş olduğumuzu iddia edemeyiz. Fatma’da ne vardı? Sınıflar bir gerçektir. Bunu reddedemezsin. Biz sınıflar mücadelesini, gerçekliğini reddediyor muyuz? Hayır. Kürdistan’da bir sınıflar gerçeği var. Gerçekten kendi değerlerine bağlı, emekçi toplum kesimi var; bir de egemen sınıflar var. Aristokratlara göre Kürdistan kendilerinindir. Kendi babalarının malı gibidir. Fatma’da da böyle bir ruh, anlayış, yaklaşım vardı. Fatma’ya göre Kürdistan, ayak takımlarının olamazdı. Ona göre Kürdistan, seçkin insanların, egemen insanların olabilirdi. Kürdistan’ı onlar kurtarabilir. Kürdistan’a sahip çıkması gereken biri varsa o da onlardı. Ezilenler, emekçiler bu toprağın üzerinde, bu ülkenin üzerine eğreti duran barakalar gibidir. Önderlik bunu fark ettiği için Fatma’yı şunu diyordu: “Biz kimsenin babasının tapulu arazisi üzerinde kaçak bina inşa etmedik.” PKK kaçak bir bina değildir. PKK bir gecekondudur. Önderliğin bu cümlesi harikadır. Müthiş bir cümledir. Kürdistan egemen sınırların tapulu arazisi değildir.
PKK’de bunun üzerinden inşa edilmiş bir gecekondu değildir. Lozan konferansına Kürtler mektuplar gönderiyorlar, temsil edilmek istediklerini belirtiyorlar. En sonunda bu Bedirxanilerden biri tapular gönderiyor. Botan benim malıdır, Abdülhamit bana vermiş, benim ailemindir, diyordu. Kürdistan bizim malımızdır deniliyor. Onların Kürdistan’a yaklaşımı böyle. Şu anda Kürdistan’da Önderliğe Önderlik demeyen bazı kesimler var. Neden Önderlik demediklerini biliyor musunuz? Şöyle derler: “Söyleyin bakalım hangi aşiret reisinin oğludur ya da hangi asilzadenin çocuğu.” Köylü Ömer’in oğludur. Nasıl Önder olur, deniliyor. Onlara göre Önder olmak aristokrat olmaktır. Bunlar çok ilkel şeylerdir. Aristokrasi esas itibarı ile de buna dayanıyor. Sen soylu bir aliden biri ile evlenmedin mi seni krallıktan bile alıkoyarlar. İngiltere’de de yok mudur? İngiltere prensi, Dayana ile evleydi. Bir başka kadınla da ilişkisi vardı. Diğer kadın ile evlenmesi tahtın varisi olmaktan çıkması anlamına geliyordu ve adam kadın ile evlenerek tahtan vazgeçti. Aristokrasi her yerde böyledir. Çünkü aynı özellikleri her yerde taşıyor. Bu, insan haklarına en büyük saldırıdır. Demek ki bu anlamda Önderlik, emeğin ve emekçilerin önderidir.
Önderlik, kendi gerçek konumundan uzak düşürülen özgürlüğün m.… taşı olarak ele alınması gereken kadın özgürlüğünün Önderidir. Önderlik “ben falanın, filanın oğluyum” demedi. Önderlik aynı zamanda kendisini kadın Önderliği olarak tanımladı. Tüm emekçilerin, ezilenlerin önderi olarak kendisini tanımladı. Ama işbirlikçi, aristokrat kesimlerinde önderi olarak kendisini adlandırmadı. Onları sınıf olarak hep karşıya aldı. O açıdan sınıf bakış açısında darlıklar var. Sınıflaşma insanlıktan düşme olabilir ama bir sınıflar gerçeği vardır. Bir sınıflaşma gerçeği vardır. Bunun ortaya çıkarmış olduğu ruh halleri, davranışlar, duruşlar vardır. Bunların toplum üzerinde etkisi ve partimiz üzerinde yansımaları vardır. Geçmişte küçük burjuvaziyi tanımlıyorduk. Küçük burjuvazinin özelliklerini ortaya koyuyorduk. Sınıflaşmaya dayalı bir sosyalizm anlayışı terk ettik diye küçük burjuvazinin özellikleri de ortadan kalktı diyebilir miyiz? Aynen duruyor. Küçük burjuva en temel kararlılık biçimi olarak kararsızlıkta kararlılık gösteriyor. Değişmiyor. O açıdan Önderliğe sadakat dediğimizde en başta ona yönelik saldırıların çoğunun esas itibarı ile değişik sınıflardan geldiğini, egemen sınıflardan geldiğini kesinlikle unutmamak zorundayız. Kürt egemen sınıflarından geliyor.
Mesela Melik Fırat, Ümit Fırat, Mehmet Metiner belli bir sınıfın, belli bir toplumsal kesimin çıkarlarını temsil ediyorlar. O çıkarlar doğrultusunda Önderliğe saldırıyorlar. Biz de bunlar ile en şiddetli bir mücadele halinde olmak durumundayız ve bunların içimizdeki yansımalarını, etkilerini bertaraf etmek durumundayız. Bunlar belirtilebilir.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER